> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Siret Ansiklopedisi > İnsanlık Tarihi Üzerinde Kurânın Etkisi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İnsanlık Tarihi Üzerinde Kurânın Etkisi  (Okunma Sayısı 865 defa)
04 Ağustos 2012, 10:05:53
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 04 Ağustos 2012, 10:05:53 »



İnsanlık Tarihi Üzerinde Kur'ân'ın Etkisi

Kur'ân-ı Kerim, insan için Hidayet "yani Rehberlik Kitabı" olma hakkına sahiptir. O, tüm insanlık için varolan bir Kitaptır.

Hakikaten, Kur'ân, insanlığın tamamına hitap eder. Onun mesajları, dünyanın değişik yerle­rinde yaşayan farklı farklı insanlara uygun­dur. Ayrıca, onun mesajları gelecek tüm za­manlar İçin de geçerlidir, yani, o zaman aşı­mıyla hükmü kalkacak bir kitap değildir. Bu iddianın en azından temelde, kıymeti biline­bilmiş ve tarihî şahitlerin gözü önünde bu ka­nıtlanmıştır. Eğer Kur'ân bir anlamda "kâinatın Rehberlik Kitabı" ise ve onun me­sajı tüm insanlarla, tüm çağlarla ve tüm di­yarlarla ilgiliyse, o Kur'ân-ı Kerim'in, mev­cudiyetinin bindörtyüz yıllık dönemi esnasın­da, insanlık tarihi üzerinde mutlak bir etkiye sahip olması gerekir. Özellikle, Kur'ân, öyle bir kurtarıcı ve değiştirici etkiye sahip olmalı ki onun okunuşunu dinleyenler tesiri altında kalabilmelidir. Kur'ân-ı Kerim'in böyle bir özelliğe sahip olduğu iddiası, açık tarihi de­lillerle desteklenmiştir. Aşağıdaki sayfalarda Kur'ân'ın geniş bir tetkiki yapılmaya çalışıl­mıştır.

Fakat bunu yapmadan önce, İlahî kitap Kur'ân-ı Kerim'in içindeki pek çok delil, an­layışlı ve İdrak sahibi bir araştırıcı tarafından tetkik edilmeli ve iddiasının doğruluğu de­ğerlendirilmelidir. Bunun, yukarıda bahsedi­len tarihî delilin üstünde olduğunu belirtmek gerekir. Bu yüzden, sadece mü'minlere uygulanabilir. Yani, bu testler sadece, Kelime-i Şehadet getirmiş, İslâm Peygamberirnin bil­dirmiş olduğu asırlar boyunca hiçbir değişik­liğe uğramaksızın korunmuş Kur'ân-ı Kerim'e sahip olan mü'minler için geçerlidir.

Bununla birlikte, tarihin "arızî" testi emsal­sizdir. Ben bu testi, Kur'ân-ı Kerim'in insan­lık tarihi üzerinde yapmış olduğu etkinin kap­samını, ana hatlarıyla çizmek maksadıyla bir emek sarfedilmesini sağlamak için önerdim Eğer hakkıyle değerlendirildiyse bu test, ken­dilerini inanmayanlar grubuna koyan insanlar tarafından dahi, doğruluğu şüphe uyandırma­yan tarihi delillere dayalı br iddianın ihtimal­leri üzerinde bir kanaat oluşmasına yolaçmış ve tarafsız olarak tetkik edip objektif bir şe­kilde tasarladığımızda, Kur'ân-ı Kerim'in ih­tiva ettiği Mesaj ile insanlık tarihinde incelik­le işlenmiş bu fevkalâde devrimin karşımıza çıktığını görüyoruz.

Bu açıdan, tarihin İslâm hâkimiyeti dönemi, Kur'ân'ın insanlık için bir Hidayet Kitabı ve onun öğretilerinin bütün zamanlar için geçer­li olduğunu iddiası üzerinde bir izahı ortaya koymaktadır. Kur'ân'a göre, hem Doğu'nun hem de Batı'nın Rabbi olan Allah'ın, elçisi vasıtasıyla bildirmiş olduğu Hak, bütün in­sanların hayat ile ilgili düşüncelerini enine ve boyuna süzmüştür. Kur'ân bize şunu söyle­mektedir: "Hak geldi, bâtıl zail oldu. Zaten bâtıl ortadan kalkmaya mahkûmdur." (17: 81)

Hz. Peygamber'in doğumyeri ve bu ne­denle İslâm'ın doğduğu yer, coğrafi olarak en uygun yerdi. Burası, Batı'nın Grek ve Roma medeniyetinin, Mısır, Babil, Fenike ve İran gibi, Yakındoğu medeniyetleri ile Hint ve Çin gibi Uzakdoğu medeniyetlerinin ortasın­da bir yer idi. Arabistan topraklarından İslâm'ın zuhuru, tarihin yaygın görüşüne gö­re, kalın ve delinmesi mümkün olmayan ka­ranlıklara batmış bir dünyanın ortasında yer almış pırıl pırıl ışık saçan parlak bir lambaya benzetilmiştir. Tabi, İslâm peygamberi, Kur'ân'da "ışık saçan bir lamba" olarak tasvir edilmiştir. Çünkü O, tüm insanlar üzerine bir "rahmet"  olarak gönderilmiştir.  İnsanlık O'nun yaptıklarına karşı yeteri kadar minnet­tar olamamıştır.

En büyük İlahî Lütuf, Kur'ân'ı öğreten insa­nın üzerine olsun. Hakikaten, Allah Rahmet sahibidir. Bu, "O, insana Kur'ân okumayı öğ­retti" (55: 1-2) diyen Allah'dan başka hiçbir kimseye lâyık değildir. Kitap, Allah'ın yeryü­zündeki halifesi olan İnsan'a verilmiş "Talimatname" olarak telakki edilmiş ve in­sanın hayatında tatbik edeceği bu davranış­larla bu dünyada başarılı olabilsin ve âhirette de Sonsuz Saadetle mükâfatlansın.

Kur'ân-ı Kerim'in ayırdedici özelliği onun, insanlığın hidayeti için gelmiş vahyi topla­yan ve onları beyan eden bir Kitap oluşu inkâr edilmez bir hakikattir. Allah, Peygam­berine Maide sûresinde şöyle buyuruyor. Bu sure, Hz. Peygamber'e inen en son surelerden biridir: "...Bugün, size dininizi kemâle erdirdim, size olan nimetimi tamamladım ve size din olarak İslâm'ı beğendim..." (5: 3). Aynı şekilde A'lâ sûresinde Kur'ân şöyle beyan eder: "Doğrusu mutluluğa ermiştir arman; Rabbinin adını anıp namaz kılan. Ama siz dünya hayatını üstün tutuyorsunuz. Oysa âhi-ret daha iyi ve daha süreklidir. Şüphesiz bun­lar, o eski sahifelerde mevcuttur; İbrahim ile Musa'nın sahifelerinde." (87: 14-19). Hak'tan, daha önce inen sahifelerde (suhuf) de bahsedilmiştir. Hatta, İbrahim ve Musa aleyhisselâma inen sahifelerde olduğu gibi. inkılâbın süreci, tarihi hatırlanmayan ya da tam olarak bilinemeyen bir zamanda başla­mış ve kâinat dinlerinin peygamberleri tara­fından insanlığa getirilmiş, ve zaman aralık­larında onun büyümesi ve gelişmesi hızlandı­rılmıştır.

inkılâbın hakikati, hayatın gerçekleri tarafın­dan ispatlanmıştır: Güç şartlarda, hemen İlahî Yardım'a yöneliriz. Hayatın kısa süresinde, idrak gücümüzün ve kabiliyetlerimizin sınırlı °ir sahada oluşu, İlahî Yardım olmaksızın, yeryüzündeki rolümüzü anlamak ve lüzumlu ihtiyaçlarımızı temin için feraset ve mahareti­nizi kullanamaz hâle getirmektedir. İnsan, vahiy için lüzumlu olanlardan haberdar ol­mak üzere nasibi olduğu çevreye {muhit) bağlılığını düşünmek durumundadır. Hakika­ten, insan dünyada mevcut olan kaynaklardan temin ettiği yiyecek ve barınak sayesinde ha­yatını devam ettirme imkânı bulmaktadır. Bu âlem onun için yiyeceği üretmeseydi insan hayatını sürdürmeyi nasıl umabilirdü? Aynı şekilde, insan kendini milyonlarca yıldan beri bildiği kâinatın içinde bulmaktadır: Dünya, onun birkaç günlük ömrünün "gecelerin için­de kaybolmasından sonra, yaşarkenki gibi daima aynı kalacak şekilde devam edeceğinin farkındadır. Burada şu hakikat karşımıza çık­maktadır: Kâinat, insanın hayatını idame etti­rebilmesi için gerekli, ama kâinattaki hayatın devam ettirmesi için insan gerekli değildir! Peki, rolünü oynaması için insanın çağrıldığı bu oyunun manası nedir? Özellikle, insan herhangi bir rolü oynamayı umabilir mi? Ve eğer böyle ise, rolünün önem derecesi nedir? Böyle sorular karşısında, insan, eğer, hayatı sürüp giderken geçen zamanı ve fırsatları en verimli bir şekilde kullanabiliyorsa, cevapları bulabilmelidir. Kaçınılmaz son, onu yakala­madan önce, yaratılış gayesinin gereklerini tamamlamak için zamanı, kullanabileceği en iyi servet olarak telakki etmelidir. Tabi, eğer yaratılan o kişi bu zamana sahip olabilirse. Tefekkür edildiğinde, bu sorulara karşı, pek-çok filozof bile, hayli zamana rağmen, cevap bulmak için uğraşmışlar, fakat ikna edici ce­vaplar bulmada zorlanmışlardır. Henüz, bu problemlere çözüm aranırken, insan hayatı sürekli olarak acımasızca ileriye doğru de­vam etmekte ve akıp giden her an onu fırsat ve tecrübelerin kucağına doğru fırlatmakta­dır. Geçen her anın bir daha geri dönmemesi hayatın bir trajedisidir. Peki, insan varoluşu­nun kanununu ifa etmek için ne yapmalıdır? Kanunun ne olduğunu bilmeden ne yapabilir? Bu, insanın kendini, tatmin edici cevapları ol­mayan soruların, zor soruların karşısına çıktı­ğı ve kaçacak hiçbir yanı olmayan çaresiz bir durumda bulmak gibidir. Muhtemelen, Kur'ân, aşağıdaki ayette, insanın bu çok zor durumuna işaret eder: "...insan zaten zayıf olarak yaratılmıştır" (4: 28). Bu yüzden va­hiy gerekli olmuştur. Din, peygamberlerin otoritesi altında hayatın meselelerine çözüm­ler sağlamıştır. İnsan, tüm mahlûkatın Yaratı­cısı ve Koruyucusu Rahman olan Allah tara­fından İdare olunmaktadır.

Rehber Kitap olarak Kur'ân, hidayet kavra­mının pek çok karmaşıklıklarını açıklamakta­dır. Hidayet, kelime anlamı olarak 'yol gös­termek' ve 'rehberlik etmek' anlamındadır. A'lâ sûresinde tüm yaratılan varlıkların tekâmül usullerinden bahsolunmaktadır: "Rabb'inin yüce adını teşbih et (O'nun eksik­liklerden uzak olduğunu an). O (Rab) ki, (herşeyi) yarattı, düzene koydu." (87: 1-2) Bu, hidayefia geniş anlamda, insanın dahili tekâmülünün temel nedeni olarak telakki edilmesidir. Daha aşağıda bulunan hayvanla­ra ise kendilerini dengede tutabilmeleri için içgüdü ve duyu verilmiştir. Görme, işitme, hissetme ve koklama sayesinde kendilerini çevreye adapte edebilmektedirler. Böylelikle kendilerini koruyabiliyor ve nesillerini de­vam ettiriyorlar. Buna ilâve olarak, insana bir de Allah vergisi olarak muhakeme ve anlama yeteneği verilmiş, hidayet ihsan edilmiştir. Hidayet, insanın içindeki hayvanî vasıfları sınırlandıran ve kontrol eden bir ifadedir. Bu kontrol vasıtasıyla, insanın kendine yüklen­miş olan düşük tabiatı, daha yüksek bir düze­ye yükseltmek yani hayvanî duygularını akıl vasıtasıyla kontrol ederek kendini yüceltme imkânı verilmiştir.

Akıl nimeti başlı başına yeterli değildir. Akıl, sadece içgüdüsel hayatın çerçevesi içinde va­zife görür. Aklın çalışması duyular ile ilgili uzuvların çalışmasına bağlıdır. Bu yüzden, kendi sınırları içinde çalışmalıdır. Bunun öte­sinde onunla ilerlemek tehlikeli olur. Pey­gamberler insana, "hidayet"i Allah'dan sade­ce bir şekilde getirmişlerdir. Bu şekil, Emir­ler hakkında gelen Mesajla ilgilidir. Bu mesaj kendi potansiyeline karşı gerçek bir savaş aç­mış, savurganlık içindeki insana aldırmaz.

Hidayet sayesinde silahlanan insan, aklının işlediği dar bölgeden kurtulma imkânına sa­hip olur. İnsan bu Rehberliğe, evrensel dinle­rin peygamberleri tarafından kendine getiril­miş olan İlahi Vahyin ışığında, şahsî davra­nışlarını düzenleyen ve geleceğini düşünüp taşınmasını sağladığı için şükran borçludur. Görünen o ki her başarılı Rehberlik safhası, bir Öncekini sınırlandırmayı amaçlamıştır: Böylece, duyul...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İnsanlık Tarihi Üzerinde Kurânın Etkisi
« Posted on: 25 Nisan 2024, 22:31:38 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İnsanlık Tarihi Üzerinde Kurânın Etkisi rüya tabiri,İnsanlık Tarihi Üzerinde Kurânın Etkisi mekke canlı, İnsanlık Tarihi Üzerinde Kurânın Etkisi kabe canlı yayın, İnsanlık Tarihi Üzerinde Kurânın Etkisi Üç boyutlu kuran oku İnsanlık Tarihi Üzerinde Kurânın Etkisi kuran ı kerim, İnsanlık Tarihi Üzerinde Kurânın Etkisi peygamber kıssaları,İnsanlık Tarihi Üzerinde Kurânın Etkisi ilitam ders soruları, İnsanlık Tarihi Üzerinde Kurânın Etkisiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes