๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Siret Ansiklopedisi => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 01 Ağustos 2012, 13:19:39



Konu Başlığı: İnsan Günahkar Doğmamıştır
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 01 Ağustos 2012, 13:19:39
İnsan Günahkâr Doğmamıştır Aksine En Güzel Biçimde Yaratılmıştır

İslâm insanın fıtratının temelde "günahsız ol­duğunu" ve Hıristiyanların iddia ettiği gibi günahkâr doğmadığını açıkça ifade etmekte­dir. Allah insanı en güzel şekilde yaratmıştır ancak o fiil ve hareketleriyle kendisini aşağı­ların aşağısı derecesine indirebilir: "Biz insa­nı en güzel biçimde yarattık. Sonra onu aşağıların aşağısına çevirdik. Ancak iman eden ve sâlih amel işleyenler müstesnadır." (95: 4-5). Bu âyet insanın fıtraten güzel yaratıldığı­nı, ancak eizzat fiilleriyle kendisini en aşağı seviyeye indirdiğini açıkça göstermektedir. Bu hayat telâkkisi Hıristiyanlığın ilk günah kavramına ve Hinduizmin "insanın başlan­gıçta kirli olduğu ve nihai mükemmelliğe ulaşmak için pek çok (ruhî sıçramaya) göm­lek değiştirmeye (tenasühe) mecbur olduğu" şeklindeki fikirlerine tamamen zıttır. Yukarı­da meali verilen âyet, yalnız insanın tam ve temiz yaratıldığı inancını getirmekle kalmı­yor, aynı zamanda, inkâr ve iyi amelleri ter­kin esas olgunluğu yıktığını ifade ediyor. Sonra insan, şahsî olgunluğunu korumaya ve­ya onu kaybetmişse tekrar elde etmeye muk­tedir olabiliyor; yeter ki tam şuuruyla Allah­'ın birliğini anlayıp kabul etsin ve O'nun koyduğu hükümlere bağlansın.

İslâm günah ve kötülüğün insanlık için fıtrî ve asıl olmadığını, onu insanın hayatta ka­zandığım belirtir. Şu hâlde kötülük ve günah, Allah'ın her insana bahşettiği fıtrî ve olumlu niteliklerin kötüye kullanımından ileri gel­mektedir. Bu nitelikler her şahısta değişik ol­makla birlikte, daima içlerinde mükemmellik potansiyelini barındırır. İnsanın yeryüzünde yaşadığı süre zarfında bu nitelikleri en yük­sek kemâle ulaştırması her zaman mümkün­dür. (M. Esed, a.g.e.).

Bütün dünya dinlerinin içinde, insanoğlunun manevî mükemmellik derecesini kaybetmek­sizin maddî hayatın bütün nimetlerinden fay­dalanabileceğini vurgulayan tek din İslâm'dır.

"İlk Günah" kavramı Allah'ın Adalet sıfatıyla da tezat teşkil etmektedir. Allahu Teâlâ, bir çocuğu babasının yaptıklarından nasıl sorum­lu tutabilir? Ve çok eski zamanlardaki atala­rından birinin işlediği isyan günahından ötürü bütün bu sayısız nesilleri nasıl sorumlu tuta­bilir? Tevarüs eden günah kavramının bizzat kendisi ve İsa'nın kanının İnsanlığın evrensel olarak ve tümden kurtuluşuna vesile olacağı düşüncesi her haliyle mantık dışı, akıldışı, haksız ve Allah'ın Adalet ilkesine tamamen aykırıdır; O'nun Rahman ve Rahim (7:156, 6:133, 18:58) sıfatlarını gözönüne almamak­tadır.

Bütün ilk günah, kefaret (kurtuluş) ve lânetlilik fikirlerinin insan icadı olduğu çok açık bir gerçektir. Hakikat şudur: Af ve kur­tuluş veya tersi, herkesin kendi şahsıyla ilgi­lidir. İnsan kendi eliyle yaptıklarına bağlıdır. O, ruhî kurtuluşun veya kaybın bütün imkânlarına sahiptir. Kur'ân-ı Kerîm, insanın şahsiyeti hakkında şöyle der: "...Herkesin kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararmadır..." (2: 286). Bir başka âyette de şöyle zikredilir: "İnsana ancak gay­retinin semeresi vardır." (53: 39).

İslâm, dünyayı karanlık gören Hıristiyanlık­tan bu hususta ayrıldığı gibi, bugünkü Batı medeniyetinin gidişine aykırı olarak da bize, dünya hayatına aşırı bir önem vermemeyi öğ­retmektedir.

Bugünkü Batı hayata, oburun yiyeceğe taptı­ğı gibi tapmaktadır: Onu yutmakta, fakat say­gı göstermemektedir. Halbuki İslâm dünyaya vakar ve hürmetle bakar. O, dünya hayatına tapmaz, fakat onu, yüce bir hayata geçiş yol­culuğu üzerinde geçici bir konak yeri olarak görür. O, bir geçit, hem de zaruri bir geçit ol­ması dolayısıyla, onu küçümsemek veya kıy­metini inkâr etmek kimsenin hakkı değildir.

Bizim bu dünyada yolculuğumuz ve bu yol­culuğun bir gün sona ermesi muhakakkür. Allah bunu böyletardir etmiştir. Bu sebeple de, insanın dünyadaki hayatının büyük bir önemi vardır. Fakat unutmamamız gerekir ki, bu önem, gayenin vasıtasına aittir.