> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Siret Ansiklopedisi > İnsan Düşüncesinin Yönünü Değiştirdi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İnsan Düşüncesinin Yönünü Değiştirdi  (Okunma Sayısı 662 defa)
08 Ağustos 2012, 15:20:04
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 08 Ağustos 2012, 15:20:04 »



İnsan Düşüncesinin Yönünü Değiştirdi

İnsanoğlunu eski soyut felsefe ve irrasyonel dünyadan modern mantık, gözlem ve deney dünyasına; peşin hükümlü, ısmarlama yargı, seçim ve hareket tarzı çağından mantık ve eleştirel düşünce çağına taşıyan ve tarihin başlangıç devirlerinden gelen ruhî kuvvetin rasyonel olmayan bilinç şekillerine dönüşme­si hadisesini önleyen kimse Hz. Muhammed'dir. Dr. Muhammed İkbal'in ifadesiyle: ''İslâm Peygamberi antik ve modern çağ ara­sında yer alıyor gibidir. Vahiy söz konusu ol­duğunda artık dünyaya aittir; vahyin mesajı ve taşıdığı ruh söz konusu olduğunda ise mo­dern dünyaya aittir. Hayat, yeni yönüyle uyumlu diğer bilgi kaynaklarını, O'nunla keş­feder. İslâm'ın doğuşu kıyascı anlayışın da doğuşudur. İslâm'da peygamberlik (sona erdirilme-ortadan kaldırılma) gereği keşfedile­cek derecede mükemmeliyete ulaşmıştır. Bu, hayatın birbirini takip eden zincirler (peygamberler zinciri) şeklinde devam edemiye-ceğinin ve insanın kendi-öz idrakinin tama­men farkına varabilmesi için sonunda yalnız­ca kendi kaynaklarıyla başbaşa kalması ge­rektiğinin kesin bir biçimde algılanışıdır. Sal­tanatın ve ruhbanlığın İslâm'da yerinin olma­yışı ve Kur'ân'da sürekli mantık ve tecrübeye başvurulmasının öngörülmesi ve insan bilgi­sinin kaynakları olarak tabiat ve tarihin öne­minin sürekli vurgulanması bu aynı ölümlü­lük fikrinin değişik veçheleridir.

Ancak, bu fikir nitelik olarak Hz. Muhammed'e yaşadığı tecrübeden hiç de farklı olma­yan mistik tecrübenin hayatî bir gerçek olarak varlığını artık sürdürmediği anlamına gelmez. Gerçekte Kur'ân hem enfüs'ü (kendi) ve hem de afak'ı (âlem) bilginin kaynaklan olarak görür. Allah âyetlerini (belgelerini) iç ve dış (batını ve zahirî) tecrübeler olarak açıklar. Bütün bu tecrübe çeşitlerinin bilgi ve ilim ka­zandırma kapasitelerini değerlendirmek insa­nın vazifesidir. Bu sebeple sonluluk fikri, ha­yatın nihai kaderinin, hissiyatın yerini tama­men mantığa bırakması şeklinde algılanma­malıdır. Böyle bir şey ne mümkündür ve ne de arzu edilir. Bu sonluluk fikrinin entellektü-el değeri şurada yatmaktadır: Bu fikir tabiatüstü bir kökeni olduğunu iddia eden bütün kişisel otoritelerin bu iddiasının insanlık tari­hi içinde artık geçerli olmadığı düşüncesini oluşturarak daha sonraki bütün mistik tecrü­belere karşı müstakil eleştirel bir tavır oluş­turma eğilimini gerçekleştirmiştir. Bu eleşti­rel bakış böylesi otoritelerin ortaya çıkmasını engelleyen psikolojik bîr güçtür. Bu fikrin fonksiyonu insanın dahilî (enfusi) tecrübeleri sayesinde taze bilgi ve ilim manzaralarına pencere açmaktır." (The Reconsîruction of Religions Thought in İslam, Lahore, 1977, sh. 125-127).

Kur'ân'a göre dahilî tecrübeye ilave olarak iki bilgi kaynağı daha vardır. Ve İslâm'ın ruhu en iyi şekilde bu bilgi kaynaklan açığa çıktı­ğında anlaşılır. Dr. Muhammed İkbal'e göre: "Kur'ân, güneşte, ayda, gölgelerin uzayıp kısalmasında, gündüzün birbiri ardınca gidip gelmesinde, insanların renklerinin ve dilleri­nin çeşitliliğinde, günlerin insanlar arasında döndürmüşünde -yani duyularla algılanan tüm tabiatta- Mutlak Hakikatin âyetlerini (belgelerini) görür. Ve Müslümanın vazifesi "kör ve sağircasına" onları es geçmeden bu âyetler hakkında düşünmektir, çünkü "haya­tında bu âyetleri görmeyen kimse ..ilecekte karşılaşacağı hayatın gerçeklerine karşı da kör kalacaktır." Somut olana karşı gösterilen bu teveccüh Kur'ân'ın öğretilerine göre kâinatın menşei itibariyle dinamik, sonlu ve büyümeye yetenekli olduğu gerçeğinin yavaş yavaş anlaşılması ile birleşince, nihayet Müs­lüman mütefekkirler, entellektüel hayatlarının başlangıcında büyük bir coşkuyla araştırdık­ları Yunan düşüncesiyle çelişir ve çatışır hâle geldiler. Müslüman âlimler Kur'ân'm ruhu­nun özde anti-klâsik olduğunu farketmeksizin ve Yunan düşünürlere tam bir güven duyarak, ilk önce Kur'ân'ı Yunan felsefesinin ışığı al­tında anlamaya çalıştılar. Kur'ân'ın müşahhas ruhu ve Yunan felsefesinin teoriyi seven, ha­kikatlere kayıtsız spekülatif tabiatı karşı kar­şıya gelince bu teşebbüs başarısızlığa önce­den mahkûm oldu. Onların bu başarısızlığını takibeden dönem ise İslâm kültürünün gerçek ruhunu ortaya koydu ve modern kültürün pek çok önemli veçhesinin temellerini oluşturdu."

İnsanların bilgi arayışında somut ve sonlu olana da yönelmesini sağlayan kişi İslâm Peygamber'i Hz. Muhammed olmuştur. O, gerçek ilmin "tecrübe" veya her ikisi vasıta­sıyla elde edilen "açık deliller ve tartışmasız işaretler"den elde edilebileceğini vurgulamış­tır. Böylelikle, deney, tefekkür, gözlem ve tecrübe vasıtasıyla şevk içinde ilim talep eden ve bunu teşvik eden ilk otorite Kur'ân'dır. Ta­biat ve bütün kâinat ilim ve Hakikatin açık ve daimi izah edici hazineleridir. Kur'ân bu zen­gin ilim kaynaklarına ilk işaret eden Kitap'tır. Kur'ân ispat edici delil ve işareti olmayan hiç bir kendinden menkul "gerçeği" veya doğru­luk iddiasını kabul etmez. Kur'ân kendisi muhteşem bir entellektüel davettir. Kur'ân insanoğlunu sürekli -eğer gücü yeterse- Kur'ânî hakikata mantık yoluyla karşı çıkmaya davet etmektedir. Kur'ân'ın her sûresi insanlardan tabiatın sonsuz kaynakları vasıtasıyla bilginin araştırılmasını en yumuşak bir yaklaşımla is­ter. Hakiki ilme bağlanmak İslâm'da gerçek mânada Allah'a bağlanmak demektir.'1 (Ham-mudah Abdalati, islam in Focus, Indiana-pols, Indiana, 1975, sh. 107-108).

Kur'ân kâinat ile ilgili olarak da dinamik bir kavram getirir ve insanoğlunu tabiatın ve kendi tarihinin hayrete düşürücü olayları kar­şısında düşünmeye davet eder: Milletlerin na­sıl birbiri ardınca doğduğunun, kendi işledik­leri fiillere göre nasıl geliştikleri ya da eziyet çektiklerinin görülmesini ister. Kur'ân bunu eyyamullah (Allah'ın Günleri) olarak adlan­dırırken enfüs ve âfâk&an sonra insanoğlu­nun üçüncü ilim kaynağı olarak kabul eder. Milletlerin topluca yargılandığı ve dünyada işledikeri kötülükler yüzünden helak oldukla­rı gerçeğini ispatlamak için Kur'ân değişik toplumlardan misaller getirir; okuyanları in­sanoğlunun geçmiş ve şimdiki tecrübeleri üzerinde tefekkür etmeye teşvik eder." (The Reconstruction of Religious Thought in is­lam, sh. 138).

ibrahim sûresinde şu ifadeler yer almaktadır: "Andolsun biz, Musa'yı da 'Kavmini karan­lıklardan aydınlığa çıkar, onlara Allah'ın gün­lerini (geçmiş milletlerin başlarına gelen olayları) hatırlat!' diye âyetlerimizle gönder­miştik. Şüphesiz bunda sabreden, şükreden herkes için âyetler (ibret verici işaretler) var­dır." (14: 5).

Araf sûresinde şöyle buyrulmaktadır: "Yarat­tıklarımızdan (öyle) bir ümmet var ki Hakk'a iletirler ve hak ile adalet yaparlar. Ayetlerimizi yalanlayanları, hiç bilmeyecek­leri yerden, yavaş yavaş helake yaklaştıraca­ğız. Onlara mühlet veriyorum, çünkü benim tuzağım çetindir." (7: 181-183).

Al'i'lmran sûresinde şu âyet vardır: "Sizden Önce de (Allah'ın kanunlaştırdığı) nice olaylar gelip geçti. Yeryüzünde dolaşın da, yalan-layıcılarm sonunun nasıl olduğunu görün." (3: 137).

Yine aynı sûrede şu ifadeleri okumaktayız: "Eğer size bir yara dokundu ise, o topluluğa da benzeri bir yara dokunmuştu. O günler... (evet) onları biz insanlar arasında çevirip du­ruyoruz (kâh bir kavme, kâh ötekine galibiyet veriyoruz; bazen bir topluma iyi veya kötü günler gösteriyoruz, bazen ötekine). Allah, mü'minleri ortaya çıkarsın, sizden şâhidler edinsin diye (zamanı kâh lehinize, kâh aleyhi­nize çevirmektedir). Allah, zâlimleri sev­mez." (3: 140).

Araf sûresinde şöyle buyrulmaktadır: "Her ümmetin belirli bir süresi vardır. Süreleri ge­lince (onlar), ne bir an geri kalırlar, ne de öne geçerler, (tam vaktinde batıp giderler)." (7: 34).

Bu âyetler Kur'ân'ın insan topluluklarını or­ganizmalar olarak gördüğünü ve insan toplu­luklarının hayatına ilmî bir yaklaşım getirdi­ğini açıkça göstermektedir. Gerçekte, Kur'ân, tarihin kronolojik olarak araştırılmasını teşvik eden ve onu ilmî esaslara oturtan ilk Kitap'tir. Sadece tarihî genellemeler yapmanın çok öte­sine giderek bizlere tarihî tenkidin temel prensiplerini sağlamıştır. Tarihî olaylardan bahsederken hiç bir şeyi dişarda bırakmamış­tır, hatta kötü insanları ve zâlim toplulukları bile ele alarak herşey hakkındaki bütün ger­çekleri ve muhtelif milletlerin kültürlerini ta­mamı tamamına tarif etmiş, böylece tarihin malzemesini oluşturan gerçeklerin bütünüyle kaydedilmesi esasını getirmiştir.

Hz. Hud aleyhisselâmın kavminden bahseder­ken Kur'ân şöyle buyurmaktadır: "Siz her yüksek yere1 koca bir bina kurup boş şeylerle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız?" (26: 128-130). Ve daha sonra: "...davarları, oğullan, bahçeleri ve akarsuları size O vermiştir." (26: 133-134).

Salih Peygamber'in kavmi hakkında ise şun­ları okumaktayız: "Burada bahçelerde, pınar başlarında, ekinler, salkımları sarkmış hurma­lıklar arasında güven içinde bırakılır mısınız? Dağlarda ustalıkla evler oyar mısınız?" (26: 146,149). Â'raf sûresinde ise şu âyet vardır: "Düşünün ki (Allah), Âd'dan sonra sizi hü­kümdarlar yaptı ve yeryüzünde sizi yerleştir­di: Onun düzlüklerinde saraylar yapıyorsu­nuz, dağlarında evler yontuyorsunuz, artık Allah'ın nimetlerini hatırlayın da yeryüzünde bozgunculuk yapıp karışıklık çıkarmayın." (7: 74).

Mısır Firavunu'nun maddî serveti ve siyasî iktidarı önyargısız şu şekilde tanımlanmaktadır: "... Çünkü Firavun, yeryüzünde çok ulu­lanan ve çok aşırı gidenlerden idi." (10: 83). "Musa: 'Rabbİmiz, dedi, sen Firavun'a ve adamlarına dünya hayatında süs(Ier) ve nice mallar verdin..." (10: 88). "Firavun şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi. (Onlara şöyle dedi): 'Şunlar, (şu İsrail oğullan), az bir top­luluktur. Ve onlar bizi kızdırmaktadırlar. Biz ihtiyatlı (koca) bir cemaatiz.' Böylece biz on­la...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İnsan Düşüncesinin Yönünü Değiştirdi
« Posted on: 23 Nisan 2024, 15:32:35 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İnsan Düşüncesinin Yönünü Değiştirdi rüya tabiri,İnsan Düşüncesinin Yönünü Değiştirdi mekke canlı, İnsan Düşüncesinin Yönünü Değiştirdi kabe canlı yayın, İnsan Düşüncesinin Yönünü Değiştirdi Üç boyutlu kuran oku İnsan Düşüncesinin Yönünü Değiştirdi kuran ı kerim, İnsan Düşüncesinin Yönünü Değiştirdi peygamber kıssaları,İnsan Düşüncesinin Yönünü Değiştirdi ilitam ders soruları, İnsan Düşüncesinin Yönünü Değiştirdiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes