Konu Başlığı: İmân Hiç Kimse İçin Terkedilemez Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 27 Temmuz 2012, 13:13:48 İmân, Hiç Kimse İçin Terkedilemez Bütün bu izahlardan anlaşılacağı gibi, iman, herhangi bir kimse veya herhangi bir şey uğruna feda edilemez. Lokman sûresinde yer alan âyette bu husus net olarak ifade edilmektedir: "Biz insana, ana babasını tavsiye ettik. Anası onu zayıflık üstüne zayıflık çekerek (karnında) taşımıştır. (Ona gebe kaldığından itibaren tâ doğuncaya kadar günden güne güçsüzleşmiş, ağırlaşmıştır). Onun (memeden) ayrılması da iki yıl içinde olmuştur. (Bunların hepsi, güç şeylerdir. Onun için biz insana): 'Bana ve ana babana şükret, dönüş banadır.' (diye öğüt verdik). Eğer onlar seni, hakkında bir bilgin olmayan bir şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin ve bana yönelen kimsenin yoluna uy. Sonra dönüşünüz banadır; (o zaman ben) size yaptıklarınızı haber vereceğim." (31:14-15). Ve yine Ankebut sûresinde benzer ifadeleri görüyoruz: "Biz insana, ana babasına iyilik etmeyi tavsiye ettik. Eğer onlar seni, (gerçekliği) hakkında hiçbir bilgin olmayan bir şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa, (bu hususta) onlara itaat etme..." (29: 8). Müslim, Tirmizî, Ahrned, Ebû Dâvud ve Neseî'den rivayet edildiğine göre bu ayet Hz. Sa'd b. Ebî Vakkâs hakkında nazil olmuştur. O, İslâm'ı kabul ettiğinde 18-19 yaşlannday-dı. Annesi Hamne bintü Süfyân b. Ümeyye (Ebû Süfyân'ın yeğeni), oğlunun müslüman olduğunu öğrendiğinde şöyle dedi: "Sen Mu-hammed'i terk etmedikçe ne bir şey yiyip içeceğim, ne de bir gölgede oturacağım. Madem ki Allah'ın emrine göre annenin haklan en öncedir, o zaman bana isyan edersen, aynı zamanda Allah'a isyan etmiş olursun." Hz. Sa'd çok üzülmüştü, gelip bütün olanları Hz. Peygamber'e anlattı. Bunun üzerine yukarıdaki âyet nazil oldu. Âyetin vurgulamak istediği nokta şudur: Allah'ın yaratıkları arasında ana babamn hakları en üst seviyededir. Ancak ana baba evladlanm şirke zorlarlarsa onlara itaat edilmemelidir. "Eğer onlar seni ortak koşmaya zorlarlarsa" ifadesi, onların herhangi birinden veya her ikisinden gelecek baskının da reddedilmesi gerektiğini vurgular. Sonraki "hakkında bir bilgin olmayan bir şeyi" ifadesi de dikkate değer. Bu ana babaya itaat etmemek için mâkul bir delil oluşturur. Aileler, çocuklarının kendilerine hizmet etme, saygı gösterme ve meşru şeylerde itaat etmeleri konusunda mutlak haklara sahiptirler. Fakat, onların bir kişiyi körü körüne, gerçeklerden habersiz bir şekilde itaate zorlama hakları yoktur. Dolayısıyla bir kimsenin, sadece ana babasının dini olduğu için, onların dinine tâbi olmasının hiçbir sebebi yoktur. Şayet çocuklar ana babalarının bâtıl bir dinde olduklarını farkederlerse, o dini terk etmeleri ve hak dine tâbi olmaları gerekir. Hatta ana baba her tür baskıyı uygulasa da bâtıl olduğunu anladıkları o yanlış yolu takip etmemelidirler. Din hususunda ana babaya bile böyle muamele yapılabiliyorsa, diğer insanlara karşı da aynı tavır gösterilmelidir. Doğru yolu takip ettiğinden emin olunmadığı müddetçe hiç kimse itaat edilip yolundan gidilmeye lâyık değildir. (The Meaning ofthe Qur'an, c. IX, sh 144). Yine aynı sûrede şu ifadeleri görüyoruz: "Kâfirler, mü'minlere: 'Siz bizim yolumuza uyun, (eğer bu hareketiniz hatâ ise) sizin günahlarınızı biz taşırız' dediler. Oysa kendileri, onların günahlarından hiç bir şey taşıyacak değillerdir. Onlar tamamen yalancıdırlar. Onlar, kendi yüklerini (ağır günahlarını), kendi yükleriyle beraber başka yükleri (başkalarını kandırıp saptırmalarının vebalini) de taşıyacaklar ve elbette uydurdukları şeylerden kıyamet günü sorulacaklar (hesaba çekilecekleridir." (29:12-13). Kâfirler şöyle iddia ederler: "Öldükten sonra dirilme olmayacak, âhiret ve Hesap günü gibi şeylerden bahsetmek anlamsızdır. Fakat insanların yaptıklarından hesaba çekilecekleri bir öte dünya olduğunu kabul etsek bile, biz sizin günah ve cezanızı yükleneceğimize söz veriyoruz. Onun için siz tasalanmayın, bizi dinleyin, Muhammed'in dininden vazgeçin ve atalarınızın dinine dönün." Rivayet edilen hadîslere göre Kureyş'in ileri gelenlerinden birçoğu başlangıçta İslâm'ı kabul eden kimselere böyle tavsiyelerde bulunuyorlardı. Âyet-i kerîmede bu kâfirlere şöyle hitap edilir: "Hiçbir günahkâr, başkasının günah yükünü yüklenmez." (53: 38). Bir kimsenin, Allah'ın huzurunda, başka birisinin günahını yüklenmesi ve böylece asıl günahı işleyeni cezadan kurtarması mümkün değildir. Çünkü orada herkes kendi yaptıkları- nın hesabını verecektir. Hatta böyle olabileceğini kabul etsek bile, kâfirleri cezalandırmak için alev alev yanıp hazır bekleyen cehennemi görünce, hiçkimse dünyada verdiği sözünde durmaya cesaret ve cüret gösteremeyecektir. |