> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Siret Ansiklopedisi > İlim Ve Çevre
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İlim Ve Çevre  (Okunma Sayısı 610 defa)
12 Ağustos 2012, 15:47:11
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 12 Ağustos 2012, 15:47:11 »



3- İlim Ve Çevre

Bilgi, insanın bu dünyadaki başarısı ve ilerle­mesinde hem manen hem de maddeten önem­li bir rol oynar. Bilginin en doğrusu da Al­lah'ın bilgisidir; çünkü hem bu dünyada, hem de âhirette İnsanı selâmete ulaştırır. İnsanlığın ilerlemesini sağlayacak yeni ufuklar açan, bu bilgidir. Kur'ân bilginin bu yüksek fonksiyo­nuna şöyle işaret eder: "Allah mü'minlerin dostudur, onları karanlıklardan aydınlığa çı­karır." (2: 257). İnsan için bütün bilgilerin ana kaynağı, Allah'ın kitaplarıyla indirdiği bilgidir. Gerçek ilim insanı Allah'ın Dİni'ne götürür; gerçekten âlim kişiler, hiç bir eğitim görmemiş, okuma-yazma bilmiyor olsalar da, Allah'ın Dinine uyanlardır.

Hz. Ali'ye göre ilim, fıtrî ve sonradan kazanı­lan olmak üzere iki türlüdür. Sonradan kaza­nılan ilim -nasıl gözler kapalı iken güneş ışı­ğını görmeye yetmezse- ötekisi olmadan bir işe yaramaz. Başka bir deyişle, bu dünya ha­yatını kazanmak ve iyileştirmek için edinil­miş olan dünyevî ilim ancak, insan Allah'a inanır ve O'nun yolundan giderse yararlı olur. Bir kimse dünyanın tüm İlmine ve zenginliğine sahip olabilir. Fakat doğru yoldan gitmi­yor, şeytana uyuyorsa tüm bu ilmin ve zen­ginliğin Hesap Gününde ona hiç bir yaran ol­mayacaktır. Allah'ın Son Peygamberi'nin buyurdukları gibi; "Akıllı kişi, Allah'a ina­nan, Rasûlünü tasdik eden ve O'nun emirleri­ne uyan kişidir." İmam-ı Gazalî kişiye ne bu dünyada ne de ötekisinde bir yarar getirme­yen ilmin faydasız olduğunu ve böyle ilmi tahsil etmek için boşa emek sarfedilmernesi gerektiğini belirtir. Bu dünyada olduğu kadar, öteki dünyada da insana yarar sağlayan ilim aranmalıdır, (ihya 'Ulum al-din, English translation, Book I, sh. 14-18).

Gerçek ilmin insanı meleklerden yüce kıldığı, cehaletin ise hayvandan daha aşağı bir merte­beye düşürdüğü hakikattir. İnsan bilgi saye­sinde Allah'ın nurundan gidebilir ve O'nun türlü nimetlerine mazhar olabilir. İlim sahiplerinin yeri çok yücedir. Kur'ân'da şöyle buyrulmaktadır: "Allah, melekler ve adaleti yeri­ne getiren ilim sahipleri O'ndan başka tanrı olmadığına şahidlik etmişlerdir. O'ndan baş­ka tanrı yoktur. O güçlüdür. Hakim'dir." (3: 18). Bu ayetle, ilim sahiplerinin şehadetinin, Allah'ın Zâtından ve meleklerden hemen son­ra anılması, Allah katında ilim ehlinin sahip olduğu büyük şeref ve mertebenin bir göster­gesidir. Ra'd sûresinde İlim ehlinin Allah ta­rafından şahit gösterilmesi yine bu sebeple­dir: "...De ki: 'Benimle sizin aranızda, Al­lah'ın ve yanında (ilâhî) Kİtâb'ın bilgisi bulu­nanların şahit olması yetişir." (13: 43).

Şüphesiz Allah'tan en çok korkan (35: 28) ve Allah'ın emirlerinin ve sözlerinin gerçek an­lamını, önemini kavrayanlar (29: 43), ilim sa­hipleridir. Hakkı bâtıldan ayırdetme gücüne sahip olanlar da onlardır; çünkü Allah'ın ayetleri onların kalblerinde yerleşmiştir (29: 49).

Allahu Teâlâ, insanı yaratmış ve ilimle zenginleştirmiştir (2: 31-33). İnsanın melekler­den ve bütün yaratıklardan üstün olmasının sebebi, sahip olduğu ilimdir (96: 1-5). Bütün peygamberlere ilim verilmiş, onlar da doğru yolu gösterdikleri insanlara bu ilmi öğretmiş­lerdir (2: 151). Hz. Yusuf'a, bu dünya işlerine ait Özel bir isim verilmişti (12: 22); Hz. Da­vud'a zırh yapma sanatı Öğretilmişti (2: 251; 21: 80). Hz. Musa'dan, kendisine Allah tara­fından ilim verilmiş bir kul ile görüşmesi is­tenmişti (18: 65). Hz. Lut'a da ilim ve hikmet 'verilmiş (21: 74), Hz. Süleyman'a bütün kuş­ların dili öğretilmiş, geniş bir hükümdarlık verilmişti (27: 16-17). Allahu Teâlâ, Tâlût'u Yahudilere hükümdar yapmış, bilgice ve be­dence gücünü arttırmıştı (2: 247).

Bilginin Önemi ve güzelliği Kur'ân ve Hadis'te tam olarak ortaya konulmuştur. Hiç şüphesiz insan, maddî ilerlemesi kadar; manevî yücelmesini de, Allah'ın bu nimeti ile gerçekleştirebilir. Onun yardımıyla, isterse meleklerin dahi fevkine çıkarak, Allah'a yak­laşabilir. Keza, bu bilgiyi, çevresinden yarar­lanmak için fen ilmiyle kullanırsa, tabiat güç­lerine hâkim olur ve maddi gücünü arttırarak kültür ve medeniyetini zenginleştirir. Allah insana, tabiat kuvvetlerinden dilediği şekilde yararlanması için akıl vermiştir. İnsan, göz­lem ve deneylerle çalışmak, tabiatın nitelikle­rini öğrenip dış dünyada olup bitenlerin genel kurallarını bulma kapasitesine sahiptir. Sonra bu kuralları kullanıp maddî kaynaklarını ve gücünü arttırabilir. İlmî araştırmalar, insanın yeni keşiflerle tabiatın olağanüstü kaynakla­rından daha fazla istifade etmesini sağlamak­tadır.

Çağımızdaki maddî refahın tümü, dış dünya­da yapılan araştırmaların neticesidir. Bunun için insanın ilahi Rehberliğe ihtiyacı yoktur, çünkü Allah onu yeryüzünde Halife'si kılmış ve dünyanın maddî kaynaklarını emrine ver­miştir. Bütün bu maddî kaynaklardan yarar­lanması için çeşitli vasıtalarla donatmış, ken­di hizmetinde kullanması için insana kaabiliyet ve güç vermiştir. (Mevdudî, Address to the Muslims ofGreaî Britain, London, 1968).

Hiç şüphesiz "gerçek yaşayan çevreyi kavra­mak ve onu şekillendirmekle olur. Bereketli Fırat havzasında da böyle olmuştur. İnsanoğlu toprağı işlemeyi ve hayvan beslemeyi öğ­renince, dünyayı ihtiyaçlarına göre değiştir­meye başlamıştır." ... İsrailoğullarının kabile­leri, Akdeniz kıyısı boyunca Anadolu'nun dağlarından, Dicle ve Fırat'a doğru uzanan verimli topraklara dağıldılar (M.Ö. 1400 yıl­ları civarında). Vardıkları yerlerde ziraî faali­yetleri canlandırıp, geliştirdiler: "Sümer ve Asurlu makina mühendisleri tekerleği maka­rada kullanarak su çıkarmayı başardılar. Aynı zamanda büyük ölçekli sulama sistemleri ta­sarladılar. Dikey daimi miller hâlâ kullanıl­maktadır" ... Böylece insan tabiat kadar çeşit­li güçlere hükmedemiyor idiyse de, çevresini imar etmeye başladı... Maddenin sahip, oldu­ğu düzeni bulma fikri, insanın tabiatı keşfet­me ve yeni, daha kullanışlı, güçlü usûller bu­larak maddî zenginliğini olduğu kadar, fizikî gücünü de artırmasına sebep olan, esas saik olmuştur...

"Bu yıllarda, özellikle Davud ve Süleyman peygamberlerden sonra gelen İbrahim nes­li, kavimlerin kaderlerine şekil vermiştir. Ahlâkî değerler, siyasî fikirler ve adalet esas­larını ortaya koymuşlardır. Mezopotomya, Suriye, Mısır, Filistin ve Akdeniz çevresinde­ki ülkelerin tarihini aslında, onlar taşımışlar­dır." (J. Bronowski, The Ascenî of Man, London 1981, sh. 69-91).

İbrahim'ın neslinden gelenler tabiî çevre­nin verimli kullanımını teşvik ederek, beşer kültürünü etkilemiş ve zenginleştirmiştir. Her peygamber kavmini Allah'ın Dini'ne davet etmiş ve onların Allah'ın yeryüzünde halife­leri olduklarını belirterek, tabiat kaynaklarım insanlık yararına kullanmaya teşvik etmişler­dir. Her kavim, peygamberinin davetine, ken­disine has bir şekilde tavır almış, çağlarının ve toplumlarının ihtiyaç, talep ve şartlarına göre kültürel miraslarını maddeten ve manen zenginleştirmişlerdir. İbrahim 'ın neslinden gelen peygamberler, kavimlerinin çevrelerini daha iyi kullanmalarını sağlamışlardır.

İnsanoğlunun yalnızca Allah'ın gönderdiği yolu izlemesini sağlamakla kalmayıp çevre­den istifadeyle maddî güç ve ekonomik, siyasî kuvvet kazanmasını teşvik etmişlerdir. İnsanların yararına olan bir adalet nizamı kur­muşlardır. Daha önce de belirtildiği gibi, Hz. Davud ve Süleyman peygamberler, fennî bilimler ve maddî kaynaklar sayesinde, devlet­lerinin gücüne güç katmışlardır. Madenleri ve diğer tabiat kaynaklarını zamanın diğer ka­vimlerinden daha iyi kullanabiliyorlardı. Bu sebeple her yönden düşmanlarından güçlüy­düler. Kültür ve medeniyetlerini maddî, manevî ve siyasî yönlerden daha da zengin-leştiriyorlardı. Zengin kültürleri zamanla di­ğer toplumlan çeşitli yönlerden etkileri altma almıştır. Önce bölgelerindeki toplumlar onla­rın bilgilerinden yararlanmış, daha sonra Fe­nikeliler, Amurîler ve diğerleri yoluyla doğu­da, batıda, kuzeyde ve güneyde uzak ülkelere tesirleri yayılmıştır.

Yunanlar ve Romalılar gibi bazı kavimler, bu yeni bilgileri, özellikle fen bilimlerini kulla­narak çevrelerinden yararlanma yolunda bü­yük mesafeler katetmişlerdir. İnsanoğlu dış dünya hakkında daha çok bilgi edindikçe, maddî güç ve kuvvetini arttırma yolunda tabiî kaynaklan kullanmak için yeni metodlar ve daha iyi teknikler icad etmeye başladı. Tarım alanında dev sulama tesisleri kurdu ve muaz­zam barajlarla su kaynaklarını topladı. Varo­lan yeraltı kaynaklarını değerlendirerek düş­manlarına karşı silahlar yaptı. Bütün bunlar kültür ve medeniyetlerine önemli ölçüde zen­ginlik kattı. Ve Beyt-i Davud'un fen bilimleri diğer kültür ve medeniyetlere yayılarak bü­yük ölçüde onları zenginleştirdi.


 

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İlim Ve Çevre
« Posted on: 23 Nisan 2024, 09:55:08 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İlim Ve Çevre rüya tabiri,İlim Ve Çevre mekke canlı, İlim Ve Çevre kabe canlı yayın, İlim Ve Çevre Üç boyutlu kuran oku İlim Ve Çevre kuran ı kerim, İlim Ve Çevre peygamber kıssaları,İlim Ve Çevre ilitam ders soruları, İlim Ve Çevreönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes