Konu Başlığı: Hz. Ömer Tarafından Ödenen Tahsisatlar Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 21 Haziran 2012, 13:43:35 Hz. Ömer Tarafından Ödenen Tahsisatlar İmam Ebu Yusuf yazmaktadır; Zeyd, babasının Ömer İbni Hattab şöyle söylerken işittiğini rivayet etmiştir: "Kendisinden başka ilâh olmayan Allah'a yemin ederim ki, bu mallarda herkesin hakkı vardır. Köleler müstesna olmak üzere gerek verilsin, gerek verilmesin hiç biri diğerinden farklı değildir. Ben de bu babda sizinle müsaviyim. Ancak herkesin hakkı bir değildir. Allah'ın kitabında kim efdal ise ve Peygamber Efendimizin taksiminde kim önde ise, taksimde Öne geçme ona göredir. Yanı öazı zevataî'lâ-yı kelimetullah yolundaKi gayretlerine, bazııarı-nın İslam'da olan kıdem ve önceliklerine, bazılarının da ihtiyaç ve zaruretlerine bakılır. Yine Allah'a yemin ederim ki, eğer dünyada bir müddet kalırsam San'a dağındaki çoban bile, orada bulunduğu halde ve yüzü kızararak istemeden önce bu mallarda olan nasibini alacaktır." (Kita-bü'l Haraç). Hz. Ömer, Bedir'de savaşmış olan Ensar ve Muhacirine 5 bin, Bedir harbine katılmadıkları halde, katılanlar gibi İslam'da geçmişi olanlara 4 bin dinar yıllık tahsisat belirledi. Habeşistan'a hicret edenlere ve Uhud'da savaşanlara yıllık 4 bin, Bedir'de savaşanların çocuklarına bin dirhem verildi. Fakat Hasan ve Hüseyin, Peygamber 'a olan akrabalık münasebetlerinden dolayı babalan ile aynı miktarda yani kişi başına 5 bin dirhem tahsisat aldılar. Mekke'nin fethinden Önce hicret edenlere 3 bin, Mekke'nin fethinde İslam'ı kabul edenlerin her birine yıllık 2 bin dirhem tahsisat verildi. Muhacir ve Ensarm çocukları da 2 bin dirhem aldılar. Sıradan insanların tahsisatını belirlemek için Hz. Ömer onların statülerini, Kur'an bilgilerini ve cihaddaki durumlarım gözönünde bulundururdu. Bütün diğerlerine eşit şartlarda, 2100, 1000,900,500 ve 300 dirhem yıllık tahsisat verildi. Halife Ömer, eğer daha fazla servet elde edilirse tahsisatları arttıracağını ve herkes için 4000 dirhern kararlaştırdığını da söyledi. Sefer için bin, silah için bin, aile masrafları için bin ve bineği için de bin olmak üzere tam 4000 dirhem. (Kitabü'l Haraç). Ortalama olarak her Muhacire yıllık 5 bin dirhem, her Ensariye 3 bin dirhem ve Peygamber'in hanımlarına 12 bin dirhem veriliyordu. Ancak Hz. Ömer tahsisatları belirlemede koyduğu kurallara her zaman bağlı kalmazdı. Bazı durumlarda bu kuralları izlemek zaruri sayılmaz ve bazı kişilere kendileriyle aynı mevkide olmalarına nazaran daha yüksek hisse verilimiş. Ümmü'l-müminîn Ümmü Selem'in oğlu vnıert: ^uuü dirhem veriliyordu. Muhammet b. Abdurrahman b. Cahş, Hz. Ömer'e ; "Ne bunun babasının bizim babamızdan ve ne de kendisinin bizden üstünlükleri vardır" deyince Hz. Ömer kendisine cevaben; "îkibin dirhem babası Ebu Seleme için önceden tahsis etmişsem de an-nesiÜmmü Seleme için debin dirhem tahsis ve ilave eyledim. Senin de onun annesi gibi bir annen varsa söyle sana da bin dirhem ilave edeyim" buyurdular. Hz. Ömer, Usame b. Zeyd için de 4000 dirhem tahsis etti. Abdullah b. Ömer kendisine 3000 dirhem verildiğim hatırlatarak; "Ey babacığım! Niçin Usame'ye benden bin dirhem fazla verdiniz. Babası benim babamdan daha faziletli olmadığı gibi kendisinin hususiyetleri de benden fazla değildir." demişse de adil İmam Ömer; "Oğlum! Rasulullah Efendimiz, O'nun babasını senin babandan, oğlu Usameyi de senden çok severlerdi" buyurarak kendisine cevap verdi. Hz. Ömer, Hz. Ebu Bekr'in hanımı, Esma bintİ Humeys, Ümmü Gülsüm binti Ukbe ve Abdullah b. Mesud'un annesine biner dirhem tahsis etti. Hz. Ömer bu muhterem kadınlara kendileriyle aynı mevkide bulunan kadınlardan daha fazla hisse vermiştir. Çünkü bu kadınların diğer kişilere nazaran öncelikleri olan zatlara yakınlıkları vardı. (Kitabü'l Haraç). Hz. Ömer'in Siyasetinin Başlıca Özellikleri: Hz. Ömer'in halifeliği sırasında kamuyu himaye politikasının ana özellikleri şöyleydi: a- Herkese Sosyal Güvenlik: Hz. Ömer, İslâm devletinde hiç kimsenin aç, çıplak veya ban-naksız kalmamasını sağlamak için lüzumlu bütün düzenlemeleri yapmış ve her adımı atmıştır, Sakatlara, zayıflara, hastalara, yaşlılara, yetimlere, dullara, işsizlere ve bunlar gibi ihtiyaç içerisinde olan bütün bu kişilere Beytü'l-mal'den maişet temin edilmesi Halifenin devamlı bir emriydi. Sınıfına, rengine veya inancına bakılmaksızın bütün fakir ve muhtaçlara beytü'l mal'den maddî yardım yapılırdı. Yaşlı ve malûl olan Yahudi hahamları ve Hristiyan keşişlerinin de maişetleri beytü'l mal'den temin edilirdi. b- Yolda Kalanlara Yardım: Şehir ve kasabalarda yolculara bedava yiyecek ve barınak veren masraflarını devletin karşıladığı misafirhaneler inşa edildi. c- Yeni Doğanlara Tahsisat: Çocuk bakımı ve yetiştirme masrafları beytü'l mal'den ödeniyordu. Küçük çocuklara doğdukları günden itibaren yıllık 100 dirhem ödeniyordu. Ibni Sa'd, Halid b. Arfete'den naklen, küçük çocuklara ödenen yıllık 100 dirheme ek olarak aylık 2 carib 'lik mısır verildiğini kaydetmektedir. Biraz büyüyen çocuğun bu maaşı bir misli artarak 200 dirhem oluyor, yetişkin yaşa gelince 300 dirheme çıkıyordu. d- Yetimlerin Masrafları: Öksüz, yetim ve kimsesiz çocuklara ödenen maaş diğerlerinin aynıydı. Bunlar da önce 100 dirhem alır, daha sonra kademeli olarak artardı. Bu çocukların bakımı için gerekli tahsisat vasilere yapılır, bu gibi çocuklara bakan kişiler ayrıca maaş alırlardı. Öksüz, yetim ve kimsesiz çocukların giyim, korunma ve eğitimi devletin göreviydi. Hz. Ömer hilafetin başı olması sebebiyle hastalan, açları, fakir ve sakatlan ve bu gibi hayatını kazanamayan kişileri gözetmenin kendi vazifesi olduğunun şuurunda idi. Eğer bunlar hastalıklarında, sefaletlerinde ve yokluklarında açlığa terkedilİrlerse Ahiret Gününde halifenin bundan sorumlu olacağını da biliyordu. Bir defasında bir bedevi Ömer'e gelerek ailesi için giyecek istedi. Ömer onun bu isteği yerine getirilmezse ne olacağını sordu. Bedevi cevap olarak "Hesap Gününde hakkında sorguya çekileceksin ve şaşıracaksın. Sonra da ya Cehenneme ya da Cennete gideceksin" dedi. Bunun üzerine Hz. Ömer ona hemen üzerinden gömleğini verdi. Rivayet edilen bir başka olay şöyledir: Ashab-dan Said b. Yerbu adında bir zât gözlerini kaybettiğinden mescide devamlı gelemiyordu. Bunu öğrenen Hz. Ömer, Said'e maaşlı bir hizmetçi vermişti. Hizmetçi onumescide götürüp getirirdi. Bütün bu misaller Hz. Ömer'in kamuyu himaye politikasına ne derece önem verdiğini ve kamuya karşı olan vazifelerini yerine getirmek için güçlüğü bizzat ne derece omuzladığını göstermektedir. "Muhacir ailelerine karşı Hz. Ömer tıpkı bir baba gibiydi. Mücahidler sefere çıkınca hanımlarını ziyaret eder, onlara selam verir ve ihtiyaçları olup olmadığını sorardı. Ihtiyaçlarını pazardan alır, kadınlar cariyelerini onunla gönderir ve o da ihtiyaçlarını onlar adına satın alırdı. Eğer birinin parası yoksa, malları kendi parasıyla alırdı. Cepheden haberler gelince bizzat kendisi mektupları kadınlara götürür, lüzum olursa bu mektupları onlara okurdu. Ayrıca mektuplarını toplamak İçin de kapı kapı dolaşır, eğer bir kimse mektup yazmamışsa onun mektubunu yazı-verir ve bunlan kocalarına gönderirdi." (Şah Veliyullah Dehlevi, Azala al-Khafa). Hicretin 18. yılındaki kıtlıkta beytü'l mal'deki bütün tahıl ve parayı insanlara sarfetmişti. Eyaletlerden para ve tahıl istemiştir. Kıtlıktan etkilenen insanların ve ihtiyaçlannın listeleri yapılmış ve bu İnsanlara istihkak karneleri verilmiştir. Tahıl, herkese, karneye kaydediliş sıralamasına göre verilirdi; insanların yiyecek İhtiyaçlarını karşılamak için Medine'de hergün 20 deve kesilirdi. Bu Örnek olağanüstü durumlarda İsla-mi devletin kamuyu himaye konusundaki sorumluluğunun ne sınırlara vardığını göstermektedir. Kamuyu himaye için düzenlemeler yapılır ve bu derece korunursa, o vakit insanların büyük bir çoğunluğunun bu tahsisatlara güvenerek çalışmadan yaşamayı tercih edecekleri şeklinde bir itiraz olabilir. Bunun sonucu olarak, ticaret ve sanayi gibi geçim yollarının terkedilebileceği söylenebilir. Ancak bu doğru değildir, çünkü inananlar arasında Allah rızasını kazanmak için çalışma ruhunu yayan İslami talimat ve terbiye görmezlikten gelinemez. Gerçekte, Ebu Süfyan da o vakit Hz. Ömer'e buna benzer bir soru sormuştu. Belazuri bu olayı şu şekilde aktarmaktadır: "Ömer, tahsisatlar için kayıtlan hazırlarken, Ebu Süfyan,'Bizanslılar gibi bağış usulünü mü başlatmak istiyorsun? Eğer tahsisatları bu şekilde belirlersen, insanlar buna bağımlı hale gelip alış-verişi terkedecekler' dedi Hz. Ömer, kendisinin bey tü'İ mal'de çok büyük bir hızla biriken serveti (zenginler ve fakirler arasındaki boşluğu kapamak, böylece servet farklılıklarım makul ve adil seviyelere getirmek için) dağıtmak zorunda kaldığını söylemiştir." (İbni Sa'd; Tabakat). Gerçekte, İslami devlette düzenlenen bağış ve tahsisat sistemi kapitalist ve komünist bir ülkede yapılan böyle bir düzenlemeden kaynaklanacak kötülüklerden tamamen uzaktır. O mükemmel bir kamuyu himaye örneğidir; ne aylaklığı teşvik eder ve ne de ihtiyaçları beytü'l mal'den karşılanmamış bir fakir, muhtaç veya sakat bırakır. Hz. Osman ve Ali'nin Hilafet Döneminde: Hz. Osman, bağış ve tahsisat sistemini muhafaza etti ve değişik kişilere büyük meblağlar verdi. Eşitlik ilkesine inanmasına rağmen, bağış ve tahsisatlardaki faklılıklan yüksek seviyede tuttu. Bazen bazı kimselere hediyeler ihsan etme konusunda çok cömert davrandı. Fakat genel olarak kamuyu himaye sistemi güzelce muhafaza edildi ve Halifeliği zamanında fakir ve muhtaçlarla gereğince ilgilenildi. İnsanlar arasında tahsisat dağıtma konusundaki Hz. Ali de Hz. Ebu Bekr'in eşitlik ilkesini kabul etti ve benimsedi. Sosyal mevkilerine, İslami konumlarına, Peygamber ile olan yakınlıklarına veya Bedir ve Uhud gibi ilk savaşlara olan katkılarına bakmaksızın bütün insanlara eşit tahsisat verdi. Ekonomik meselelerde kimseyi birbirinden ay ırdetmedi ve herkese eşit muamele etti. Halifeliği zamanında kamuyu himaye sistemi iyi muhafaza edildi ve toplumun bütün fakir fertleriyle ilgilenildi. Kamuyu himaye sistemi Ömer b. Abdulaziz'in halifeliği döneminde tekrar gündeme geldi. Fakirlerin ve muhtaçların yiyecek ve diğer ihtiyaçları beytü'l mal'den karşılandı |