> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Siret Ansiklopedisi > Hz. Muhammedin İnsanlığa Altı Önemli Hediyesi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Hz. Muhammedin İnsanlığa Altı Önemli Hediyesi  (Okunma Sayısı 2628 defa)
23 Temmuz 2012, 13:17:06
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 23 Temmuz 2012, 13:17:06 »



Hz. Muhammed'in İnsanlığa Altı Önemli Hediyesi

Şimdi de Hz. Muhammed'in insanlığa bah­şettiği altı önemli lütuftan, insanoğlunun doğ­ru yola yöneltilmesinde, onun ıslâh ve irşad edilmesinde, kalkınmasında ve yükselmesin­de büyük bir faktör olan bu değerli ve esaslı atıyyelerden bahsedeceğiz. Bunlar sayesinde hiçbir konuda eski âleme benzemeyen yepye­ni bir âlem doğmuştur.

1- Saf tevhîd inancı: Rasûlullah'ın insanlı­ğa yaptığı birinci iyilik, insanlığa bağışladığı saf ve berrak tevhid akidesidir. Bu akide mucizevî, kuvvet ve hayat dolu, toplumun içinde bulunduğu hallere değişiklik getiren, bâtıl ilahlara son veren bir akideydi. İnsanlık böyle bir akideye bugüne kadar kavuşamadığı gibi bundan sonra kıyamete kadar da kavuşa­mayacaktır.

Şiir, felsefe, siyaset ve sosyolojinin boş ve değersiz dava ve düşünceleri peşinde koşan, milletleri ve şehirleri pek çok defa hâkimiyeti altına alan, sert ve kocaman kaya parçalarını güzel kokulu çiçeklere dönüştüren, dağlann içinden nehirler fışkırtan, zaman zaman da Üahlık iddiasında bulunan insanoğlu... İşte bu insan kendine ne zarar verebilecek, ne de fayda sağlayacak, ne bir şey verebilecek ve ne de engel olabilecek gücü olan -Kur'an'ın: "...Eğer sinek onlardan birşey kapsa, bunu ondan kurtaramazlar! İsteyen de âciz, istenen de!" (22: 73) şeklinde gayet veciz bir şekilde ifade ettiği gibi- bizzat kendisinin yaptığı eş­ya karşısında rükûa varıyor, ondan korkuyor ve hayır umuyordu, tnsan sadece dağlara, ne­hirlere, ağaçlara ve hayvanlara, ruhlara, şey­tanlara ve tabiattaki diğer şeylere secdeye ka­panmakla kalmadı; haşerata, kurtlara ve bö­ceklere de taptı. Bütün ömrü bu düşünce ve vesveselerle hayallerle, vehimlerle ve rüya­larla geçti. Bunun en tabii sonucu da şüphesiz ki, korkaklık ve zayıflık, fikrî anarşi, can sı­kıntısı, güvensizlik ve istikrarsızlıktan ibaret­ti. İşte Rasûlullah saf, berrak ve kolay, ça­ba ve gayretleri teşvik edip destekleyen ve hayatiyet kazandıran bir inanç sistemiyle in­sanoğlunu bu durumdan kurtardı. Böylece in­san da her türlü korkudan emin olup, yalnızca Allah'tan korkmaya başladı. Kesin olarak bildi ki, Allahu Teâlâ birdir, zarar verecek ve fay­da sağlayacak olan da, veren de verilmesine engel olan da yalnız O'dur. İnsanlığın bütün ihtiyaçlarını da tek başına karşılamaya sadece O kefildir. Böylece bu yeni bilgiler ve mükâfeşeyle âlem onun nazarında bambaşka bir âlem oldu. Yaratılmışlardan korkmak ya da birşey beklemekten, ona yaptığı her çeşit ibadet ve itaatten, huzurunu kaçıran ve zihnini bulandıran her şeyden emin oldu. Çoklukta birliği farkettİ. Kendisini Allah'ın yaratıkları­nın en şereflisi ve yeryüzünün efendisi, orada Rabbinin emirlerini uygulayan ve Yaratıcısı­na itaat eden bir halifesi olduğunu anladı. Böylece bu büyük insanî şeref ve dünyanın uzun zamandan beri mahrum olduğu ebedî ve insanî azamet gerçekleşmiş oluyordu.

Rasûlullah'in insanlığa tevhid inancı gibi değerli hediyeler lütfeden peygamberliği, o gün dünyadaki bütün inanç sistemlerinden çok daha meçhul ve mağdurdu. Fakat daha sonra, sesini bütün dünyaya duyurdu. Dünya­daki bütün felsefî düşünceler ve doktrinler az veya çok onun tesiri altında kaldılar.

Allah'a ortak koşma ve çok tanrıcılık esası üzerine kurulmuş ve bu inançla yoğrulmuş olan bazı büyük dinler bile sonunda -gizli ve fısıltıyla da olsa- Allah'ın bir olduğunu ve or­tağı bulunmadığını itiraf etmek zorunda kal­dılar ve müşrik inanç sistemlerini bir takım felsefî yorumlarla şirk töhmetinden temize çı­karmaya ve onu İslâm'ın tevhid akidesine el­lerinden geldiğince benzetmeye çalıştılar. Bu müşrik akidenin sahipleri ve ileri gelen şahsi­yetleri şirki itiraf etmekten utanç duymaya ve ondan söz etmekten sıkılmaya başladılar. Bu müşrik sistemlerin tamamı noksanlarla, kü­çüklük ve aşağılık kompleksiyle doludur. Bu armağanlar Rasûlullah @'in peygamberliği sayesinde insanlığın saadete kavuştuğu en gü­zel, en parlak armağanlardı.

2- İnsanlığın Birliği ve Eşitliği: Hz. Muhammed'in peygamberliğinin ikinci hediyesi insanlığın birlik ve eşitliğini ilân etmesidir. İnsanlar çeşitli kabileler ve milletlere, birbir­lerinden daha aşağı seviyede sınıflara ve dar manada kavmiyetlere bölünmüştür. Bu sınıf­lar arasındaki fark insanla hayvan, köle ile hür insan, tanrıyla kul arasındaki fark kadar korkunçtu. Orada birlik ve eşitlikten bahset­mek mümkün değildi. Bu korkunç sessizlik ve herşeye hâkim olan karanlık çağlardan uzun asırlar sonra Rasûlullah, inkılâb ya­ratan, akıllan dehşete düşüren ve herşeyi de­ğiştiren hakikati ilân ediyordu: "Ey insanlar! Biliniz ki Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Âdem'in çocuklarısınız. Âdem ise topraktandır. Allah katında en şerefli olanınız takvaca en üstün olanınızdır. Hiçbir Arabın Arap olmayana üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir." (Kenzu'î-Ummâl).

Bu ilân iki hususu içermekteydi. Bunlar em­niyet ve selâmetin tesisine yarayan iki sütun olup selâmet her yerde ve zamanda ancak bunlar sayesinde mevcut olabilirdi. Bunlar­dan biri ilâhî, diğeri de insanî birlikti. İnsan iki yönden hemcinsinin kardeşidir. Birincisi -ki, işin özü de budur- Rabbimiz birdir. İkinci­si babanız da birdir. "Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten (nefes alan candan) yaratan ve ondan eşini yaratıp ikisinden birçok erkekler ve ka­dınlar üreten Rabbinizden korkun; adına bir­birinizden dilekte bulunduğunuz Allah'tan ve akrabalık (bağlarını koparmak)tan sakının. Şüphesiz Allah, sizin üzerinizde gözetleyicidir." (4: 1).

"Ey insanlar! Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi ce­miyetlere ve kabilelere ayırdık. Allah yanında en üstün olanınız, (Allah'ın emirleri dışına çıkmaktan) en çok korunanızdır. Allah bilen­dir, haber alandır." (49: 13).

Bunlar Rasûlullah'in Veda Haccında söy­lediği ebedî sözlerdir. Hz. Peygamber bu büyük ve tarihî açıklamayı yaptığı zaman dünya, bu cesur ve sarih ifadeleri sineye çe­kecek kadar tabiî bir vaziyette ve barış içinde değildi. Dolayısıyla o zaman için bu ilân kor­kunç ve şiddetli bir depremden daha az sarsı­cı değildi. Orada tedricî bir surette veya bir perde ve örtü gerisinden üstlendiğimiz husus­lar vardır.

İslâmî davetin üstünlüğü, İslâm toplumunun zuhuru, İslâm davetçilerinin, ıslahatçı ve eği­timcilerinin çalışmaları sayesinde ilim ve an­layışta, insanî düşüncede, insanlığın bugün ulaşmış olduğu mesafe, bu müthiş ilânı, yük­selen bu inkılâbı, cahiliyye barınaklarım, şirk, putperestlik ve ırkçılık kalelerini kökten sar­san bu düşünceyi gündelik normal bir hakikat hâline getirdi. Bugün dünyadaki bütün siyasî ve sosyal amaçlı kuruluşlar insanlığı ona ça­ğırıyor. Bayraktarlığını Birleşmiş Milletler'in yaptığı insan haklan beyannâmesi, cumhuri­yet rejimlerinin ve insan haklanndan ve eşit­likten yana olan her müessesenin üzerine ku­rulduğu beyannameler de bunlardan biridir. Hiç kimse bunu inkâr edemez. Fakat, insanlar üzerine öyle bir zaman geldi ki, bazı millet­lerin ve ailelerin diğerlerinden daha şerefli ol­duğu ve insan üstü bir yaratılışa sahip olduğu şeklinde bir inanç hâkim oldu. Bazı aileler ve hanedanlar soylannın Güneş'e ve Ay'a, hatta -hâşâ- Allah'a dayandığını iddia etmeye başla­dılar. Halbuki Allah, zâlimlerin söylediklerin­den çok yücedir. Kur'an-ı Kerîm, yahudi ve hıristiyanların bu husustaki sözlerini bize naklederek şöyle buyuruyor: "Yahudiler ve hıristiyanlar: 'Biz Allah'ın oğullan ve sevgili­leriyiz' dediler..." (5: 18). Mısır firavunları da kendilerinin Güneş ilâhı Ray'ın cesedi ve onun tecelligâhı olduklarına inanıyorlardı.

Hindistan'da ise iki aile meşhur olmuştu. Bunlardan biri Güneş'in oğulları, diğeri ise Ay'ın oğulları diye adlandırılıyordu. İran'daki Kisrâlar da damarlarında İlâhî kanın dolaştı­ğına inanıyorlardı. Halk onlara kutsal ve ilâhî bir varlık nazarıyla bakıyordu. Meselâ Kisra Perviz (590-628)'in lâkab ve sıfatlarından ba­zıları şöyleydi: "İlâhlar arasında ölümsüz bir insan, İnsanlar arasında bir ikincisi olmayan ilâh, sânı ve şerefi yüce, güneşle beraber ışık saçarak doğar, karanlık geceleri nuruyla ay­dınlatır." {t! İran SousLes Sassanides).

Aynı şekilde kayserler de birer ilândı. Ülke­nin yönetimini ele geçiren her imparator bir ilâh kesilirdi. İmparatorlar "August" (heybetli ve yüce) lâkabını taşırdı. (Victor Chopart, The Roman World).

Çinliler ise imparatoru "Göğün oğlu" olarak kabul ederlerdi. Göğün 'erkek', yeryüzünün de 'dişi' olduğuna, ikisinin birleşmesi sonucu bu kâinatın yaratıldığına ve imparatorun bu evlilikten doğan ilk çocuğu olduğuna inanır­lardı.

Araplar ise kendileri dışında kalan herkese "acem" diyorlardı. Kureyş kabilesi de kendi­sinin Arap kabilelerinin en şereflisi olduğuna inanırdı. Bu imtiyazını hac mevsiminde de korurdu. Diğer insanların durduğu ve oturdu­ğu yerlere girmezlerdi. Hacılarla beraber Ara­fat'a da çıkmaz, bilakis Harem'de kalır ve Müzdelife'de vakfe yaparlardı ve: "Biz Al­lah'ın beldesinde O'nun ev halkıyız. Biz O'nun evinde ikamet eden insanlarız, biz kah­ramanız!" diyorlardı. (Buharî).

3- İnsanın Değer ve Şerefinin İlânı: Rasûlullah'in insanlığa getirdiği üçüncü büyük iyilik ise insanın yüce ve şerefli bir varlık ola­rak ilân edilmesi, insanlığın şeref ve kadrinin yüceliğinin cihana duyurulmasıdır. Hz. Mu-hammed peygamber olarak gönderilmeden Önce insan çok hor ve zelîl bir mevkide bulu­nuyordu. Yeryüzünde ondan daha küçük ve hakir bir varlık yoktu. Efsaneleşmiş ve halkın inanç dünyasına girmiş mukaddes kabul edi­len hayvan ve ağaçlar bile insandan daha yü­ce ve şerefli varlıklardı. Korunmaya, gözetil­meye insandan daha fazla lâyıktı.

Masum insanların katledilmesi ve kanlarının akıtılması pahasına da olsa, ağaç ve hayvan­lara İnsan kanı akıtılarak kurbanlar takdim edilirdi. Hem de en ufak vicdan azabı duyma­da...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Hz. Muhammedin İnsanlığa Altı Önemli Hediyesi
« Posted on: 29 Mart 2024, 15:49:22 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Hz. Muhammedin İnsanlığa Altı Önemli Hediyesi rüya tabiri,Hz. Muhammedin İnsanlığa Altı Önemli Hediyesi mekke canlı, Hz. Muhammedin İnsanlığa Altı Önemli Hediyesi kabe canlı yayın, Hz. Muhammedin İnsanlığa Altı Önemli Hediyesi Üç boyutlu kuran oku Hz. Muhammedin İnsanlığa Altı Önemli Hediyesi kuran ı kerim, Hz. Muhammedin İnsanlığa Altı Önemli Hediyesi peygamber kıssaları,Hz. Muhammedin İnsanlığa Altı Önemli Hediyesi ilitam ders soruları, Hz. Muhammedin İnsanlığa Altı Önemli Hediyesiönlisans arapça,
Logged
21 Mart 2015, 21:11:30
İkraNuR
Öğrenci Grubu
***
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 3.427



« Yanıtla #1 : 21 Mart 2015, 21:11:30 »

 "(Ey Mu­hammed!) Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik."bilgi için teşekkkürler.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes