> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Siret Ansiklopedisi > Hz. Muhammede Ve Sahabelere Emir
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Hz. Muhammede Ve Sahabelere Emir  (Okunma Sayısı 727 defa)
25 Ağustos 2012, 12:10:18
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 25 Ağustos 2012, 12:10:18 »



Hz. Muhammed'e Ve Sahabelere Emir

Hz. Peygamber'e, hanımlarına ve sahabe­lerine de sosyal sistem içinde bu ibadetleri yerleştirmek emrolunmuştur: "Namazı kılın, zekâtı verin..." (2: 130); "Namaz küm, zekât verin..." (24: 56). Müzemmi! sûresinde de bu iki ibadete devam etmesi Hz. Peygamber'e Şöyle emredilmektedir:  "...Namazı kılın, zekâtı dağıtın; gönül rızasıyla Allah'a ödünç verin!.." (73: 20) ve hanımlarına şöyle emre­dilmektedir: "... namazı kılın, zekâtı verin..." (33: 33).

Kur'ân-ı Kerîm, bu ibadetlerden Müslüman yöneticilerin niteliği olarak da bahseder: "...Biz onlara yeryüzünde iktidar verdiğimiz takdirde namazı kılacaklar, zekatı verecekler ve iyiliği emredecek, kötülüğü engellemeye çalışacaklardır; sonunda ise bütün işler Al­lah'a varır." (22: 41).

Kur'ân'ın bu âyetleri hukukullah (namaz) ve hukuku'l-'ibad (zekat) arasındaki yakın iliş­kiyi açıkça sergilemiştir. Namaz kişinin Al­lah'a O'nun Hükümranlığına ve Rabliğİne inanmasının zahirî İşareti ve sembolüdür, ze­kat ise bu imanın samimi oluşunun tescil ve teslimidir. Servetini Allah yolunda ve yalnız­ca O'nun rızası için harcayan kişi Allah'a olan imanının içtenliğini, bizzat uygulamasıyla is­patlamış olur.

Bu durum namaz ibadetinin zekatı uygulama­ya bir hazırlık olduğunu da göstermektedir. Allah kişilerin Kendi Haklarını koruma ve kollamasına muhtaç değildir. Aslında zekatın insanın toplumsal hayatındaki öneminin vur­gulanması için kulların hakkı Allah'ın Hakkı ile birlikte zikredilmiştir. Ekonomik faktör herşey demek değilse de, insanlann hayatında önemli bîr yer tutar ve genelde hayatın bütün alanlarında belirleyiciliği söz konusudur. Fa­kir bir kişi (veya) aile genelde iyi eğitim gör­me fırsatını yakalayamamaktadır, öyle olsa bile daha iyi bir iş bulma imkânları çok kısıt­lıdır.

Bu durum hayatın çeşitli sahalarında yapılan ayrımın da sebebidir. Hakikatte fakir ve yok­sulların iş bulabilmeleri ya da haklı oldukları davalarda dikkate alınmaları için üstesinden gelmeleri gereken pek çok engel ve takıntılar vardır. Gelişmekte olan ülkelerde fakir olmak başlıbaşına bir vasıf sizliktir. Fakirler iyi eği­tim -özellikle yüksek eğitim ve meslekî eği­tim- alamazlar, çünkü buna maddî güçleri elvermez. Kazançlı işler bulamadıkları için de fakir kalmaya mahkumdurlar. Böylece bu fa­sit daire fakirleri daha fakir, zenginleri daha zengin yapar.

Nihayet, bu maddî mahrumiyet çok çeşitli ra­hatsızlık ve kötülüklere yol açarak toplumun bütünlük ve dayanışmasını bütünüyle tahrip eder. Bu nedenle, Allah'ın herkes için adalet ve eşitliği emretmiş olması şaşırtıcı olmama­lıdır. İnsanlara hayatın bütün sahalarında ol­duğu gibi ekonomik meselelerde de eşit ve adil muamele edilmelidir ki, ekonomik farklı­lıklar ortadan kalksın ve gelir farklılıkları ma­kul seviyelere insin. Hepsinin ötesinde, İslâm servetin belirli bir kaç kişinin elinde toplanıp, toplumun değişik kesimleri arasında adaletsiz uçurumlar oluşmasını önlemek ve servetin zenginlerden fakirlere sürekli akışını sağla­mak için önlemler almıştır.

Müslüman toplumu bağlayıcı olmak için de infak vazifesini, Yaratanın Birliği inancının temel ve doğal sonucu olarak sunmuştur. Tek Manevi Hakikatin varlığına inanan bir kişi, insanlığın birliğine (ümmeî-i vahide) ve bu­nun sonucu olarak hayatın bütün alanlarında eşitliğine de inanır. Bu inanış eğitim, öğretim, istihdam, evlilik ve toplumsal ilişkiler vb. de­ki her türlü ayrımı reddeder; ve bütün mesele­lerde eşit muameleyi öngörür. Âdil ve merha­metli olan; bütün kâinat sistemini adalet {mi­zan) ilkesi üzerine kurmuş ve yürütmekte olan Yüce Allah, insanlardan kendi faydaları­nı temin için hayat sistemlerinde adalet ve eşitlik üzere hareket etmelerini istemektedir. Ve böyle davranmayanlar hakiki mümin de­ğillerdir. Bu görüş salât ve zekât hakkında yukarıda yapılan tartışma ile de güçlendiril­miştir. Buna göre ekonomi, siyaset, inanç ve toplumsal ilişkiler vb. sahalarda, hangi şek­liyle varolursa olsun, adaletsizlik ve eşitsizlik Allah Katında hor ve kerih görülmektedir. İslâm toplumunda bu uygulamaların mazereti olamaz ve yok edilmelidir. Müslüman top­lumlarda bu uygulamaların varlığı, o memleketin insanlarının söyledikleri gibi inanmadıklarına işaret olmaktadır.

Salât ve zekat'm Önemini vurgulayan bütün âyetler (9: 71) Din'in aynı temel ilkesine İşa­ret ederler:

1- Allah'a itaat;

2- Kulların hak­larına riâyet ve;

3- Bu hedeflere ulaşmaya yardımcı olacak fiiller işlemek. Bedenen (na­maz oruç, hacc) ve madden (zekat) yapılan ibadetler insanı temizler (tezkiye) ve takva'ya ermesini sağlar. Ve bu, fertleri Allah'a tam teslimiyet vasıtasıyla kulların hakkına riâyete ve Allah'ın Elçilerinin tamamının gön­deriliş gayesi olan, yeryüzünde adil düzen kurma yolunda çabaya sevkeder (57: 25).

Kur'ân pek çok değişik fırsatta ve pek çok çe­şitli ifadelerle bu korkunç ve üzüntü verici adaletsizlik durumuna işaret etmiştir. Müslü­manları bu düzensizlik kendilerini ve tüm dü­zeni helak etmeden bu büyük adaletsizliği dü­zeltmeye hararetle davet etmektedir. Müttakilerîn çabalarını takdir etmekte ve onlara şu sözlerle güzel haberler vermektedir: "Onlar içleri çektiği halde, yiyeceği fakire, yetime ve esire yedirirler... Sabırlarının karşılığı Cennet ve oradaki ipeklerdir." (76: 8, 12).

Ve Mearic sûresinde şu âyetleri okumakta­yız: "Ancak namaz kılıp namazlarında de­vamlı olanlar, mallarında fakir ve mahruma belli bir hak tanıyanlar, ceza gününü doğrula­yanlar, Rablerinin azabından korkanlar böyle değildir." (70: 22-27 ve ayrıca 51: 15-19).

Gerçek müminler dürüst bir hayat sürerler, yetenekleri ve güçleri nisbetinde başkalarının haklarına riayet edip, yerine getirmeye çalı­şırlar. Bu âyetler sadece fakirliğin bir yönü olan açlığa -ki, çok âcil bir ihtiyaçtır- temas etmekte, toplumdaki eşitsizlik ve adaletsiz­liğin kaldırılarak insanların böyle âcil ve hayatî ihtiyaçlardan dolayı ızdırap çekmeme­lerini öngörmektedir.

Kişinin güçlükle kazandığı parasını başkaları için sarfetmesi çok zor bir iştir; ancak Allah'a iman eden ve O'nun rızasına gönülden teslim olan kişiler bu amelin sonuç olarak kendileri için daha hayırlı olduğunu kesinlikle bilmektedir. Şüphesiz, bu yardımlaşma toplumu sı­nıfsal çatışmalardan koruyarak genel bîr gü­ven ortamı oluşturacak ve insanlar bu durum­dan madden faydalanacaklardır. Ancak bunun ebedi karşılığı Allah'ın Rahmet ve Bağışla­ması olacaktır. Beled sûresi fakir ve muhtaç­ların ellerinden tutma ve çaresiz ve mustazaf-larm davasını savunma fiilinin ne kadar güç olduğunu ve bunu başaranların hayırlı müka­fatlarını ne güzel ifade etmiştir: "Ama o, zor geçidi aşmaya girişemedi. O zor geçidin ne olduğunu sen bilir misin? O geçit bir köle ve esir azadetmek, yahut açlık gününde, yakını olan bir yetimi, yahut toprağa serilmiş bîr yoksulu doyurmaktır. Sonra, inanıp birbirleri­ne sabır tavsiye edenlerden, merhamet tavsiye edenlerden olmaktır. İşte bunlar amel defter­leri sağdan verilenlerdir.1' (90: 11-18).

Ciddi ekonomik dengesizlikler Kur'ân'in aşa­ğıdaki âyetlerinde, bir tarafta fakir ve muh­taçların aşırı çaresizliği, diğer tarafta gayri-adil hak yiyicilerin gurur ve kibirleri sergile­nerek tasvir edilmiştir: "Hayır, yetime karşı cömert davranmıyorsunuz. Yoksulu yedirmek konusunda birbirinize özenmiyorsunuz. Size kalan mirası hak gözetmeden yiyorsunuz. Malı pek çok seviyorsunuz." (89: 17-20).

Bu âyetler toplumdaki diğer insanların hakla­rına ve fakirlerin ihtiyaçlarına tamamen göz­lerini kapamış ve lüks hayatının içine gömül­müş bir kâfirin tutum ve davranışlarım ortaya koymaktadır.

Bu kibirli insanlar hem haksız ve zalimane davranışlarıyla toplumda adaletsizliğe yol açarak ve hem de diğer insanların kendileri ve malları üzerindeki haklarını tanımayarak, zayıf ve yoksulların acı ve çaresizliklerinden sorumlu duruma düşmektedirler. Toplumun diğer fertlerinin emek ve işbirliği olmasa ken­dilerinin bu servete sahip olamayacağını unutmaktadırlar. Yine, diğerlerinin menfaati­ni gözetmenin ve onlara karşı olan vazifeleri­mi yerine getirmenin kendileri İçin ahlâkî ve toplumsal bir sorumluluk olduğunu da unut­maktadırlar. Halbuki bu vazifelerini yerine getirmedikleri takdirde ortaya çıkacak sonuç­lar çok ciddi olacaktır.

Toplumun ciddi ekonomik meselelerini gör­meme şeklinde tecelli eden kibir ve istiğna tavrı muhtemelen tüm sosyal düzeni tehlikeye sokar ve onu temelinden tahrip eder. Bu ise Allah katında kerih görülen bir tavırdır. Bu tavır Allah katında Öyle kınanmıştır ki şeklen yapılacak hiçbir zikrullah ve ibadet bu kına­mayı kaldıramaz. Fakir ve muhtaçlara karşı bu tarz tavır almanın kötülüğü Kur'ân'ın aşa­ğıdaki âyetlerinde açıkça ifadesini bulmuştur: "Mal toplayarak onu tekrar tekrar sayan, di­liyle çekiştirip alay eden kimsenin vay haline! Malının kendisini ölümsüz kılacağını sanır. Hayır, o, and olsun ki Hutame'ye atılacaktır. Hutamenin ne olduğunu sen bilir misin? O yüreklere çökecek olan Allah'ın tutuşturul­muş ateşidir. Onlar her yönden o ateşte kapa­tılmışlardır." (104: 1-8). Dünya malına oian tamah Tekasûr sûresinde de tanımlanmıştır. (102: 1-8).

Bu kibirli insanlar çok zaman diğerlerinin haklarını tanımazlar ve diğerlerine karşı olan vazifelerinde ihmalkârdırlar. Tek bîr arzuları vardır: Refah seviyelerini diğer insanların üs­tüne çıkartmak, -hem de hangi yolla olduğuna bakmaksızın, meşru olup olmamasına önem vermeden. Tabiatıyla bu tavrı benimseyenler kimseye bir şey bırakmazlar.

Bu meselenin ahlâkî ve toplumsal ciddiyetine binaen, Hz. Peygamber'e fakir ve muhtaç­ları gözetmek konusunda dikkatli olması em­redilmiştir: "Seni yetim bulup da barındırma­dı mı? Seni, henüz yolu bulamamışken, doğru yola eriştirmedi mi? Seni fakir bulup zengin-le...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Hz. Muhammede Ve Sahabelere Emir
« Posted on: 28 Mart 2024, 11:47:36 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Hz. Muhammede Ve Sahabelere Emir rüya tabiri,Hz. Muhammede Ve Sahabelere Emir mekke canlı, Hz. Muhammede Ve Sahabelere Emir kabe canlı yayın, Hz. Muhammede Ve Sahabelere Emir Üç boyutlu kuran oku Hz. Muhammede Ve Sahabelere Emir kuran ı kerim, Hz. Muhammede Ve Sahabelere Emir peygamber kıssaları,Hz. Muhammede Ve Sahabelere Emir ilitam ders soruları, Hz. Muhammede Ve Sahabelere Emirönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes