Konu Başlığı: Hz. Muhammed s.a.v. İnsanlığın Eğiticisi Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 10 Haziran 2012, 10:21:48 HZ. MUHAMMEDİ S.A.V. İNSANLIĞIN EĞİTİCİSİ EĞİTİMİN ESASLARI Rasulullah ne okula gitmiş, ne de gençliğinde okuma-yazma öğrenmişti. Okuma-yazma bilmemesine rağmen, ashabına psikoloji, felsefe ve eğitimin esaslarını öğretebiliyordu. Onlara dinin, ahlâkın, edebin temel prensiplerini öğretti. Eğitim, edebiyat, felsefe, ekonomi, mimari, fizik, tıp, astronomi, siyaset, ticaret ilmi, psikoloji, fizyoloji, biyoloji ve insan faaliyetlerinin her dalını çevreleyen bilgi alanlarının hepsi dahil olmak üzere, kültürlerinin temelini oluşturan ölçülerin birçok boyutlarını ve ölümsüz değerler zenginliğini verdi. Onun vefatından sonra, bir asır içinde yükselen İslâm Kültürü, yalnız zamanın medeniyet ve kültür oluşumunu etkilemekle kalmamış, gelecek yüzyıllar boyunca medeniyet ve kültür dünyasını yönlendirerek silinmez bir iz bırakmıştır. Diğer medeniyet ve kültürler, özellikle ilimlerin ge-h'şme ve ilerlemesinde, bu kültürel mirastan büyük pay almıştır. Hiç şüphesiz Rasul Mu-hammed @'m ilim dünyasına katkısının tarihte bir benzeri yoktur. İnsanlık tarihinin akışını gerçekten yönlendiren tek fert odur. Cehaletin yerine bilgiyi, alışkanlık ve geleneklerin yerine aklı, körü-körüne atalarının izinde gitme yerine araştırmayı ve düşünmeyi öğretmiştir. İnsanı, kula kulluktan kurtarıp, özüne döndürmüş ve ona, Kâinatın yaratıcısı ve Hakîm olan Allah'ın halifeliğini teklif etmiştir (2: 80). İnsana kâinattaki gerçek yerini ve durumunu öğretmiş, göklerin ve yerin kaynaklarını ve nimetlerini sunmuştur (31: 20). Kâinatın meçhul, gizli zenginliklerini ortaya çıkarması ve faydalanması için insanoğluna engin ve sınırsız ufuklar açmıştır (45: 13). Emeğinin boşa çıkmayacağı söylenerek (53: 39), amellerinin karşılığını alacağı söz verilmiştir (14: 34). "Rabbimiz! İçlerinden onlara Senin âyetlerini okuyan, Kitâb'ı ve hikmeti öğreten, onları her kötülükten arıtan bir peygamber gönder. Doğrusu güçlü ve Hakîm olan ancak Sensin." Kur'an-ı Kerim, Bakara Suresi (2): 129. âyet. İnsanoğlu, tabiat olayları karşısında şaşkın, şehevî arzularının sınırladığı bir dünyada yaşıyordu. Peygamber @, onu esfel-i safilinden kurtarmış, hatta meleklerin dahi üzerinde bir dereceye yükseltmiş, Allah'a yakınlaştırmış-tır. Böylelikle, eski, sınırlı hayatından çıkarıp, ufkun\ı genişletrniştir. Hz. Peygamber @ nübüvveti süresince insanlara "Tevhid Anla-yışı"nı öğretmiştir. Onların önceki bilgilerini tamamen ortadan kaldıran, sonsuz ve yaratıcı bir bilgi dünyası ile tanıştırmış, yepyeni bir ideal getirmiştir. Başka bir deyişle, insanlığı cehaletin karanlıklarından, bilginin aydınlığına çıkarmış, akıl ve bilgi esaslarına, tamamen yeni ideallere sahip yaratıcı bir dünyaya kavuşturmuştur. İnsanoğlunun yolu, İyiden ve güzelden başka sınırı olmayan bir yöne doğrultuldu. İnsan, sonsuz yaratılışın devam ettiği atom(ce-vahir) çağına ulaştırıldı? Çünkü Allah, iradesi ile devamlı yaratmadadır. O, kâinatı yoktan yaratmıştır ve her şeyin üzerinde O'nun kudreti vardır (35: 1). Atom âlemi her an yaratılmadadır ve O'nun kudret ve iradesi ile genişlemektedir. Bu yeni bilgi, insanoğlunun kâinatın bilinmeyen gerçeklerini ortaya çıkarma yolundaki bilgi ve araştırma arzusuna yeni boyutlar getirdi. Peygamber @'ın getirdiği mesajlardan birisi de, akla ve tecrübeye önem verilmesi, bunları kullanarak tabiattan ve tarihten bilgi edinilmesidir. Başka bir deyişle tümevarım metodu ile bilgi edinilmesini ve bilgiden faydalanılmasını başlatmış, akla, mantığa uymayan metodları men etmiştir. Bu, büyük bir başarıdır. Böylece insan etrafında olup bitenlere vakıf olmaya başlamıştır. Rasulullah @, böylece safsata ve hurafe dönemine son vermiştir. Onun eğitimi ve Öğretimi, insanı akıl ve tecrübe dünyasına kavuşturmuş, araştırma, tenkit melekelerini harekete geçirmiştir. Kur'an-ı Kerim'de de İnsana, kendi nefsine ve dış âleme (âfak) bakması, dış âlemde olduğu kadar, kendi içinde de Allah'ın avetlerini müşahade etmesi, tecrübeleriyle bilgisini arttırması buyurulmakta-dır. Kur'an-ı Kerim, kendi nefsine bakması ve onu anlamaya çalışması için, insanın idrak ve aklına hitap eder, "İçinizden, kendileriyle huzura kavuşacağınız eşler yaratıp, aranızda muhabbet ve rahmet var etmesi, O'nun varlığının belgelerindendir. Bunlarda, düşünen kavim için dersler vardır." (30: 21). Bu ayet-i kerimede birbirlerine çekici olarak yaratılmış, birlikte olmaktan huzur, rahatlık, zevk, muhabbet bulan kadın ve erkek arasındaki cinsî alâkanın harika sırrına işaret edilmektedir. Yine aynı surede, insana zayıf yaratıldığı hatırfatılmakta ve "Sizi güçsüz olarak yaratan, güçsüzlükten sonra kuvvetli kılan, sonra da kuvvetliliğin ardından güçsüz ve ihtiyar yapan Allah'tır. O dilediğini yaratır; bilendir. Kadir olandır!' (30: 54) buyur ulmaktadır.Bu ayet-ikerime insanın gençliğinden, ihtiyarlığına kadarki değişikliklere işaret etmekte, gençliğindeki gücünden kuvvetinden sonra nasıl tekrar çocukluğundaki aciz hâle döndürüldüğünü anlatmaktadır. Kur'an-ı Kerim'de bu ve benzeri ayetlerle insanın bilgi ufku genişletilmekte, iç âlemi fizyolojik ve psikolojik olarak daha ileri götürülmekte, bilgisini arttırması için yol gösterilmektedir. Keza insana, Allah'ın yarattıklarını düşünmesi ve zihnini genişletmesi için yeryüzüne dağıtılmış bilgi hazinelerinden toplaması söylenmektedir. "Gökleri ve yeri yaratması, dillerinizin ve renklerinizin değişik olması, O'nun varlığının belgelerindendir. Doğrusu bunlarda bilenler için dersler vardır. Size korku ve ümit veren şimşeği göstermesi, gökten su indirip ölümünden sonra yeri onunla diriltmesi O'nun varlığının belgelerindendir. Bunlarda düşünen kavim için dersler vardır" (30: 22-24). Yine Bakara Suresi'nde, "Göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde, insanlara yararlı şeylerle denizde süzülen gemilerde, Allah'ın gökten indirip, yeri ölümünden sonra dirilttiği suda, her türlü canlıyı orada yaymasında^ rüzgârları yerle gök arasında emre âmâde duran bulutları döndürmesinde, düşünen kimseler için deliller vardır." (2: 164). Bu ayetlerde, insan afcletsin ve kâinatın gizli kaynaklarından ve zenginliklerinden faydalansın ctiye tabiatta süregelen hadiseler özetlenmiştir. Çeşitli tabiat hadiseleri üzerinde araştırma ve tenkidi, müşahade arzusu uyandır ılmaktadınBundan maksat, kâinata dağıtılmış olan hayat gerçeklerini, insanın kendi müşahade ve tecrübeleriyle öğrenmesini sağlamaktır. Bu, tenkidî müşahade ruhu, Ra-sulullah @'ın insanlığa yaptığı en büyük katkılardan biridir. İnsanı, kendi İç âlemini ve dış dünyayı keşfetmesine yarayacak bilgilere kavuşturmuştur. Bilgi edinmenin tek yolu olan araştırma, den«y ve gözlem dönemi başlıyordu artık. İkbâl, 'Ufkunun genişlemesi için, insanın gerçekler üzerinde kafa yorması gerekir.' demektedir. (Allame M. İkbal. Ro-construction of Religious Thought in islam) Bu hususta Kur'an-ı Kerim'de: "Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin çevresini aşıp geçmeye gücünüz yetiyorsa geçin! Ama Allah'ın verdiği bir güç olmaksızın geçemezsiniz ki!" (55: 33) buyurulmaktadır. Bu hayat görüşü insana engin ufuklar açmıştır. Allah'ın verdiği güçle insan ilerleyecek, hatta uzayın en uzak noktalarına ulaşabilecektir. İslâm, Eski Yunan'ın 'Statik kâinat' düşüncesini reddetmiş, yerine dinamik bir görüş koymuştur. İkbâl bu hayat görüşünü ifade etmektedir: "Ey hüzünlü yolcu! Yoluna devam et; sıcak kalbin seni sarıp sarmalayıp çekecek ve onunla enginlere açılacaksın." (Allame M. İkbal, Reconstruction of Religious Thought in islam). İslâm düşünüşü bize yaratılmanın devamlı olduğunu ve halen devam ettiğini öğretmektedir, yani kâinat devamlı genişlemektedir. İnsan dünyada devamlı mücadele halindedir; müşahade, araştırma ve düşünmek İse silahdır. Allah'ın adaletinin, rahmetinin yansıması °lan bu düşünüşe çeşitli felsefe ve ahlâk anlayışlarında da rastlamaktayız. Allah'ın bir lütfuyla, İnsan eşref-i mahlukat olarak, yaratılmış ve yeryüzünün halifesi kılınmıştır. İnsanın vazifesi adaletin, hakkın, iyiliğin yeryüzünde teessüsü için çalışmak, Allah'ın Kanununu hâkim kılmak için gayret etmektir. Hakkı temsil etmeyen, insan fıtratına ters sistemlerin mutluluk ve huzur getirmeleri mümkün değildir. Bu ancak Hakk Yolu — Allah Yolunu— izlemekle mümkündür. Bu sebeple, gerçek bir mümin, Hak Nizam'ı yeryüzünde hâkim kılmak için durmadan çalışmak zorundadır. "Fitne kalmayıp, yalnız Allah'ın dini kalana kadar onlarla savaşın..." (8: 39). Varlıklarım Peygamber @'a borçlu olan bu iki inanç, kültür ve medeniyet dünyasmda büyük tesirler yapmıştır. Tevhid (Allah'ın Birliği) inancı insanın zamanla ortaya çıkan bilgi ve tecrübe isteği sonucu oluşan sistemler ve güçler arasında dengeyi sağlar. Şeriatın ışığında, birleştirici ve doğru yola iletici bir güçtür. İslâm, bilgi ve araştırma alanlarında yeni ufuklar açmakla kalmamış, bunların kontrol altında gelişmesi için kurallar da vazetmiştir. Böylece düşünce alanında olduğu gibi, dünyevî gelişmelerin de,tabü seyrinde devam etmesi, insana faydalı olması sağlanmıştır. Batılı bilim adamlarının, Kilise ile olan çatışmaları —maalesef— İslâm da dahil bütün dinlerin akla ve ilme uygun olmamakla suçlanmalarına sebep olmuştur. Böylece İlâhî kontrolden uzaklaşan 'Bilim' denilen dev, dış dünyayı olduğu kadar, insanın düşünce dünyasını da hâkimiyeti altına alarak, onu sonu hiç de iyi olmayan maceralara sürüklemektedir. Hak nizamın getirdiği adalet, merhamet, iyilik, hoşgörü yerine, her yerde zulüm, ahlâksızlık, kötülük ve vahşet yaygınlaşmıştır. Rasulullah @'ın pozitif bilimler alanında getirdiklerinden halâ faydalanılmaktadır; fakat yine onun getirdiği ve 'bilim' devini insanın kontrolü altında tutmasını sağlayacak tek çare olan ahlâkî değerlerden uzaklaşılmıştır. İslâm'ın, insanlığa getirdiklerinİ tanıdıktan sonra Townsend, "Muham-med... dünyada bir benzeri olmayan demokratik eşitliği gerçekleştirmiştir. Muhammed, zulmü ve savaşları önlemede ellerinden hiçbir şey gelmeyen Avrupa'daki hürriyet öğretilerinin sahibi modern reformculardan çok çok daha mükemmel bir eğiticidir" demektedir (Meredith Tovrasend, Muhammed,sh. 34). George Bush, Peygamber @'dan bahseder, "Tarihte hiçbir devrim medeniyet dünyasında Muhammedîlik kadar değişikliklere sebep olmamıştır." (The Life of Muham-rnad,sh.l7).Robert L. Fulick, Jr. İse fikirlerini şöyle açıklamakta; "Muhammed, insanlığı daha mutlu ve hür bir dünyaya kavuşturan, gerçek bir eğitici, büyük bir önderdir. Şurası inkâr edilemez ki, erişilmez temposuyla gerçek bir devrim yapan İslâm kültürünün gelişmesini Muhammed'in kurduğu mükemmel sistem sağlamıştır. Onun gelmiş geçmiş en büyük eğitimci ve insan ahlâkını yükselten bir prens olduğunu ancak dar kafalılar inkâr edebilir." (Muhammed the Educator, sh. 45-107). Şüphesiz Rasulullah @, insana diğer sahalarda olduğu gibi, bilgi ufkunun genişlemesi ye eğitimin gelişmesinde de çok faydalar sağlamıştır. Arabistan yöresinde yaktığı bilgi ateşi, önce içinde doğduğu toplumu, sonra bütün dünyayı aydınlığıyla sarmış, cehaletin ve safsataların bütün karanlıklarını yok etmiştir. Ümmî bir kişinin ortaya çıkıp, insanlığın en büyük eğiticisi olması, inanılması güç ve hayret verici bir hadisedir. Puta tapan bir toplumdan, dünyaya hükmeden âlimler, düşünürler yetiştirmiştir. En büyük mucizesi olan Kur'an'ı Kerim, tarihin akışını değiştirmiş, dünyayı bilgiyle donatmıştır. Batı'dakİ rönesansın gerçek önderi, her alanda çalışılmasını ve bilgi edinilmesini teşvik eden bir kişinin ümmî olması gerçeği, tarafsız bir insanı bunun ancak İlâhî bir mucize olabileceği sonucuna vardırır. Peygamber @'ın bu büyük hadiseyi kendi başına başarması imkânsızdı. Muhammed @, mesajı ile, insan düşüncesine rahiplerin ve yöneticilerin zulmüne başkaldırma işareti vermiştir. İnsan ruhunun boş dogmalarla mahvedildiği, vücudunun zulüm çarklarında ezildiği bir dünyada sınıf farklarını ve ayrıcalıkları kaldırmıştır. İnsanı, Allah'a yaklaşmaktan alıkoyan bencil duygulardan arındırmıştır. Allah katında herkesin eşit olduğunu öğretmiştir. Bütün İnsanlığa getirdiği mesajda (dinde) öğrenmenin ve bilginin değerini anlatmıştır. Kalem ile insanın işlediği ameller kaydedilmekte olup, kalem ile insan muhakeme edilecektir. Kalem, Allah nazarında İnsanın yaptıklarının en büyük şahitidir. İnsanların ahlâklı olmaları, akla önem vermelerinde ısrar etmesi, mucize göstermekten kaçınması, getirdiği İlâhî nizamın benzersiz demokrasi anlayışı, dininin evrensel oluşu, sade yaşantısı... bütün bunlar onu öncekilerden ayıran ve modern dünyaya aşina kılan hususlardır. (Quoted by Ameer Ali, The Spirit of islam, sh. 112-113). |