Konu Başlığı: Hz. Muhammed s.a.v. Çocuklarıyla Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 25 Haziran 2012, 09:28:21 HZ. MUHAMMED ÇOCUKLARIYLA Hz. Muhammed, çocuklarını çok severdi. Ashabı ona en büyük oğlunun adına izafeden Ebu'l-Kasım derdi ve O bundan hoşlanırdı. Enes rivayet etmiştir: "Aile efradına karşı Peygamber'den daha müşfik olan hiç kimseyi görmedim. Oğlu İbrahim'in Medine'nin kenar mahallerinde oturan bir süt annesi vardı. Süt annenin kocası bir demirci idi. Beraberinde biz de olduğumuz halde Hz. Peygamber oraya giderdi. Varınca demircinin Izhîrle dumanlanmış evine girer, çocuğu kucaklar, öper koklar ve bir müddet sonra dönerdi: "Bunu yaptığı zaman da kendisi Arap yarımadasının hemen tamamını kaplayan ve Bizans İmparatorluğunun güney sınırlarına uzanan Medine devletinin tartışmasız yöneticisiydi." Fâtıma, en küçük ve kendisinden sonra yaşayan tek çocuğu idi. Hz. Peygamber onu çok severdi. Bir keresinde, "Fatıma benim bir par-çarndır. Ona eziyet eden bana eziyet etmiş gibidir" buyurmuştur. Değişik bir rivayet ise şöyledir: "Onu taciz eden şey beni taciz eder ve onu inciten şey beni incitir." (Buharı ve Müslim). Aişe rivayet etmiştir: "Bir sabah Peygamber, siyah keçi kıllarından yapılmış geniş bir elbise giyerek dışarı çıkmıştı. Hasan b. Ali geldi ve Muhammed, onu elbisesinin içine aldı, sonra Hüseyin geldi ve onunla beraber elbisenin altına girdi, sonra Fatıma geldi ve onu da elbisenin içine aldı, sonra Ali geldi onu da elbisesinin içine aldı. Ve şöyle buyurdu: "Ey ehl-i Beyt! Allah (c.c.) sizden fesadı uzaklaştırmayı ve sizi arıtmayı diler." (Müslim). Torunları Hasan ve Hüseyin'i çok severdi ve onlarla sık sık oynardı. Onun sırtına çıkıp ata binme oyunu oynarlardı. Bir keresinde Hasan'ı omuzlarında taşırken: "Ey Allah'ım ben onu seviyorum ve senin de sevmeni niyaz ediyorum!" demiştir. (Buhari ve Müslim). Ebu Hureyre birgün Allah'ın Resulü ile dışarı çıktıklarını ve Fatıma'nın evine geldiklerinde Peygamber'ın, Hasan'ı kastederek "Küçük adam orada mı? Küçük adam orada mı?" buyurduğunu ve Hasan'ın geldiğini, kucaklaştıkları sırada Allah'ın Rasulünün: "Ey Allah'ım ben onu seviyorum, senin de onu ve onu sevenleri sevmeni niyaz ediyorum." buyurduğunu rivayet etmiştir (Buharî ve Müslim). Usame b. Zeyd'in rivayetine göre, Peygamber Hasan'ı ve onu alır: "Ey Allah'ım!, onları sevdiğim için, onlan sevmeni niyaz ediyorum: "diye dua ederdi. Bir başka rivayette, Ûsame b. Zeyd Rasulullah'ın kendisini ve Hasan'ı dizlerine aldığını bir dizine kendisi ve bir dizine Hasan'ı oturttuğunu ve "Ey Allah'ım! Onlara merhamet etmeni niyaz ediyorum, çünkü ben onlara merhamet ediyorum." diye dua ettiğini söylemiştir (Buharî). Yine Üsame b. Zeyd şöyle rivayet etmiştir: "Bir gece Peygamber'a bir işim için gittiğimde, Peygamber dışarıya elbisesinin içinde bir şeyle çıktı. Ben, ona işimden bahsetmeyi bitirdiğimde, elbisesinin içinde ne olduğunu sordum, ve Peygamber elbisesini açtığında Hasan ve Hüseyin'i gördüm. Peygamber şöyle buyurdu: "Bunlar benim oğullarım, benim kızımın oğullan! Ey Allah'ım ben onlan seviyorum, senin de onları ve onları sevenleri sevmeni niyaz ediyorum." (Tirmizi). Büreyde tarafından rivayet edilmiştir. Rasulullah, insanlara konuşurken Hasan ve Hüseyin kırmızı gömlekleri içinde düşe kalka yürüyerek geldiler. Rasulullah minberden indi, onlan kaldırdı ve önüne koydu ve şöyle buyurdu: "Al-lahu Teala malınız ve evlatlannız birer fitnedir" diyerek hakikati buyurmuştur: Şu iki çocuğun düşe kalka yürüyüşlerine baktım ve vaazımı kesip onları yukarı almaktan kendimi alıkoyamadım." (Tirmizi, Ebu Davud, Neseİ). İbni Ab-bas rivayet etmiştir: Rasulullah Hasan'ı omuzlarında taşırken sahabeden biri Hasan'a "bindiğin binek ne güzel binektir." dedi. Peygamber "Ve sürücüsü ne güzel sürücüdür." buyurdu. (Tirmizi). Ebu Bekr Allah'ın Rasulünü yanında Hasanla birlikte minberde gördü. Peygamber bir insanlara, bir de ona bakıyor ve şöyle diyordu: "Bu benim oğlum bir liderdir ve Allah'ın, iki büyük Müslüman fırkayı onun vasıtası ile uzlaştırması umulur." (Buhari). Enes rivayet etmiştir: "Rasulullah'a ehli-beytinden en sevgili olanın kim olduğu sorulduğunda "Hasan ve Hüseyin" diye cevaplamıştır. (Tirmizİ). Peygamber Fatima'ya "Oğullarımı bana çağır, onları kucaklayayım" demekteydi. Rasulullah'in: "Hüseyin bana, ben Hüseyin'e aitim. Hüseyin'i seveni Allah sevsin" buyurduğu riva^ yet edilmiştir. (Tirmizi). Zeyd b. Haris, Peygamber'in kölesiydi. Sonradan onu azad etti ve evlat edindi. Babası ve amcası onu geri almak için geldiklerinde Rasulullah, karan Zeyd'e bıraktı. Zeyd, Peygamber'ın muhabbeti ile o kadar doluydu ki onunla kalmaya karar verdi, babası ve amcası ile beraber gitmeyi reddetti. Babası ve amcası, oğullarının hür olarak onlarla gitmek yerine Peygamber'ı tercih etmesine çok şaşırmışlardı. Cebele b. Harise şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah'a geldim ve ey Allah'ın Rasulü kardeşimi benimle beraber gönder" dedim. Resulullah: "O buradadır, seninle gitmek isterse kendisini alıkoyacak değilim" dedi. Fakat Zeyd "Ey Allah'ın Rasulü, sana hiç kimseyi tercih etmem" deyince, kardeşimin düşüncesini benimkinden daha iyi buldum. (Tirmizi). Ebu Hureyre rivayet etmiştir: "Yanında el-Ak-ra b. Habis el-Temim otururken Rasulullah Hasan'ı Öptü. El-Akra 'Benim on çocuğum var, ben onların hiç bîrini öpmedim' dedi. Rasulullah ona hiddetle baktı ve 'çocuklara merhamet etmeyene kimse merhamet etmez' buyurdu" (Buharî). Enes rivayet etmiştir: "Ailesine Rasulullah kadar şefkatli birini görmedim" (Müslim). Yine, Enes rivayet etmiştir: -Rasulullah, 'bu gece bir çocuğum oldu ve ona atamız ibrahim'in adını koydum,' dedi. Sonra onu Ebu Saif adlı, demircinin karısı Ümmü Saif e yolladı. Peygamber çocuğu görmeye gidiyordu. Bir defasında onu Ebu Saif lere varana kadar tar kip etim. Ebu Saif çırağının yardımıyla ateşi körüklüyordu. Ev duman İçindeydi. Ben adımlarımı sıklaştırdım ve Rasulullah'ın önüne geçtim ve "Ebu Saif! Dur, Rasulullah geliyor!'" dedim. Ebu Saif işi bıraktı. Rasulullah çocuğu çağırttı ve onu kucaklayarak Allah'ın dilediğini söyledi. ibrahim vefat ettiğinde Enes şöyle rivayet etmiştir: "Allah'ın Rasulünün önünde çocuğun son nefesini verdiğini gördüm. Allah'ın Ra-sulü'nün gözleri yaşlarla doldu ve 'İbrahim! Gözlerimiz yaşla, kalbimiz hüzünle doldu. Fakat Allah'ın hoşnut olacağından başka bir söz söylemeyeceğiz. Ey İbrahim! Senin için hüzünleniyoruz!" (Müslim). Enes'in bir diğer rivayeti ise şöyledir: "İbrahim'in vefatında Rasulullah'ın gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı. Abdurrahman b. Avf O'na "Sen de mi ya Rasulullah?" diye sordu. Hz. Peygamber 'İbn Avf, bu merhamettendir' dedi ve daha çok göz yaşı döktü ve "Göz ağlar, kalp üzülür, fakat biz sadece Allah'ın hoşnut olacağı sözü söyleriz. Senden ayrıldığımıza üzülürüz ya İbrahim!" dedi (Buhari ve Müslim). Üsame b. Zeyd şöyle rivayet etmiştir: Kızlarından biri Rasulullah'a oğlunun ölmekte olduğunu haber verdi ve çocuğun yanma gelmesini istedi. Rasulullah selamını yolladı ve Allah'ın aldığı O'na aittir ve O'nun verdiği O'na aittir, O herkes için bir ecel tayin etmiştir, öyleyse sabret ve Allah'tan mükafatını bekle' dedi. Kızı tekrar, ısrarla gelmesini rica eden bir haber yolladı ve Rasulullah sahabelerden bazıları ile beraber gitmek üzere yola koyuldu. Rasulullah ölmek üzere olan çocuğu kaldırdı ve bu sırada gözleri yaşla doldu. Sa'd: "Ya Rasulullah, bu nedir?' dedi. Rasulullah: "Bu, Allah'ın kullarının kalbine yerleştirdiği merhamettir. Allah sadece merhametli kullarına merhamet eder' buyurdu. (Buharı ve Müslim). Bu olaylar Peygamber'ın herkes gibi bir insan olduğunu ve diğer insanlar gibi acı ve üzüntü duyduğunu göstermektedir. Peygamber da çocuklarıyla beraber yaşadı, onları sevdi, onlarla oynadı, onlarla güldü ve diğer insanların evlerinde çocuklarıyla beraber yaptığı herşeyi yaptı. Onların neşeli zamanlarında mutlu oldu ve acılarına üzüldü. Çocukları ve kızının çocukları öldüğünde, ölümlerin sebebiyle gözyaşı döktü, üzüntü ve acı duydu ve etiyle kemiğiyle bir insan olduğunu, sevdiklerini kaybeden herhangi bir insanın duyacağı acıları hissettiğini gösterdi. Bir insan olarak, neşeli veya hazin tüm olayların etkilerini hissetti ve hislerini ifadelendirdi. Fakat Peygamber'in büyüklüğü, alelade kimselerin yaptığının aksine bu dünyanın geçici olayları karşısında kendi kontrolünü kaybetmemesi ve fakat zihnini ve kalbini mükemmel bir denge durumunda muhafaza etmesidir. Oğlu ibrahim öldüğünde, yaşlar yüzünden aşağıya yuvarlandı.! Sahabeler onu teselli ettiler. Onun başkalarına üzüntülerini azaltmalarını Öğütlediğini hatırlattılar, fakat Peygamber şöyle buyurdu: "Hayır, ben bağıra bağıra ağlamayı ve ölünün aşın övülmesini yasakladım. Sizin bende gördüğünüz sevgi eseridir ve kalpteki merhamettir; merhamet etmeyene merhamet edilmez. Çocuğumuz için üzülüyoruz, gözler yaşla doluyor ve kalp içe doğru kabarmaktadır, yine de Rabbimizi üzecek hiçbir şey söylemeyiz. İbrahim, İbrahim, eğer bu, herkes tarafından takip edilecek yol olmasaydı ve en sonuncumuz ilk gidenimize kavuşacak olmasaydı, senin için bundan daha fazla üzülürdüm." (Abdulhamid Sıddıkî, The Life of Muhammed, Lahor). İbrahim'in öldüğü günde güneşin tutulduğu rivayet edilmiştir. Halk bunun sebebinin İbrahim'in ölümü olduğunu söyledi, çünkü onlar güneş ve ay tutulmasının bazı önemli kimselerin Ölümlerinde vuku bulduğunu zannediyorlardı. Bunun üzerine Peygamber, "Güneş ve Ay Allah'ın ayeti erindendir ve hiçbir kimsenin doğumu ve ölümüyle tutulmazlar." buyurmuştur. (Şeyh Abdulhak, Muhaddis Dehlevî, Madarij al-Nubuvvah, c.II). Kızı Fâtıma kendi evinin bütün işlerini görüyordu: Un eliyordu, ekmeği pişiriyordu, evi temizliyordu ve kuyudan su çekiyordu. Bu sıkı çalışma rengini değiştirmişti ve elleri nasır tutmuştu. Bir keresinde Peygamber'e gitti ve bir hizmetçi istedi, fakat Peygamber: "Ehl-i Suf-fe daha fakir ve yardıma senden daha muhtaç. Ben sana bir hizmetçiye sahip olmaktan daha hayırlı bir şey söyleyeyim. Yatağa girdiğinde, Allah'a otuz üç defa teşbih et, otuz üç defa hamdet ve otuzüç defa O'nun büyüklüğünü tekrarla" buyurdu. Bütün bu olaylar çocuklarım ve torunlarını çok sevmesine rağmen, prensiplerinden hiçbir durumda fedakarlık etmediğini göstermektedir. Onlara iyi davrandı ve şefkat gösterdi. Fakat onlara olan sevgisinin ve şefkatinin davasını ve prensiplerini etkilemesine hiçbir zaman izin vermedi ve insanların duygularını istismar etmek için hiçbir olağanüstü ya da anormal fırsatı kullanmadı. Çocukları ile olan ilişkilerinde sıradan bir insan gibi davrandı ve yaşadı; hissî ve bedeni bütün zorlukları ve çileleri geçirdi. Fakat bunları sabır ve azimle karşıladı. Ölçüsünü kaybetmedi ve hangi durumda olursa olsun prensiplerini değiştirmedi. Onun büyüklüğünün esası buradadır. Tarihte, hiçbir insan davranış ve tavırda, İyi ahlakta ve takvada bu yüceliğe erişememiştir. O, herkesten mükemmeldi. Bütün bunlar ahlakfgüzellik ve olgunluk ile mükemmel huzur ve mutluluğun kazanılabilmesi için insanlığın Peygamber'dan öğrenmesi ve günlük hayatında uygulaması gereken davranışlardır. Peygamber'ın çocuklarıyla olduğu kadar eşleriyle de çok iyi ve samimi ilişkileri olduğuna ve onlarla çok huzurlu ve sakin bir hayat geçirdiğine şüphe yoktur. Evinin bütün atmosferi sevgi, şefkat, iyilik ve takva doluydu. Onun aile ilişkilerinde herkes için bir ders vardır. Hanımlanyla beraber gülmüştür ve eğlenmiştir, evde onlar için küçük işler yapmıştır. Bazan torunlarıyla oynamış ve onları sırtına almıştır. Onun Peygamber ve devlet başkanı olarak yüksek seviyede olması; Hz. Muhammed'ın kendisi için evdeki çocukları ve hanımları için normal şeyleri yapmaktan veya sade bir insan gibi aile fertleriyle sevgi ve mutluluk dolu bir hayat yaşamaktan hiçbir şekilde alıkoymamıştır. Onun hayatının bu gerçeği onu bütün babalar ve kocalar için ebedi örnek kılmıştır. Kendisinden sonra yaşayan tek çocuğu olan Fatınıa'ya karşı sevgi ve şefkati herkesçe bilinmektedir. Hz. Aişe, şöyle rivayet etmektedir: "Rasulullah'a konuşma tavrıyla, oturuş ve sohbet şekliyle Fatıma'dan daha çok benzeyen birini görmedim. Fatımayı ne zaman görse ileri çikar, karşılar ve öperdi. Sonra onun elinden tutar ve yanına getirirdi. Peygamber ne zaman Fatıma'nın evine gitse, Fatıma kalkar onu karşılar ve öperdi. Peygamber'in vefatı öncesi hastalığında Fatıma onu ziyarete geldi. Peygamber "hoşgeldin kızım" diyerek karşıladı. Fatıma'yı Öptü, ve yanına oturttu. Ona gizli bir şey söyledi. Bu defa da Fatıma güldü. Biz bu ağlamanın ve gülmenin sebebini sorduk. O: "Ben Allah'ın Rasulü'nün sırlarını açıklayıcı değilim." dedi. Peygamber 'ın vefatından sonra bu hadiseyi sorduğumda 'benimle gizli olarak İlk konuştuğunda bana ecelinin yaklaştığını söyledi ve ben ağladım, benim sıkıntımı görünce bana ehl-i beytten kendisine ilk ulaşacak olanın ben olduğumu söyledi. Ve ben de gülümsedim." (Buharı). Peygamber'ın Fatıma'nın çocuklarına olan sevgisi de son derece kuvvetlidir. Bu husus hakkında şöyle bir rivayet vardır: Hz. peygamber mescidde namaz kılarken Fatıma'nın oğullarından biri (Hasan veya Hüseyin) geldi ve Peygamber'ın sırtına bindi; o da secdeyi uzattı ve başını ancak çocuk, sırtından inince kaldırdı. Ve Cabir şöyle rivayet etmektedir: Bir defasında Cabir, Peygamber 'e refakat ederken yolda arkadaşları ile oynayan Hüseyin'e rastladılar. Peygamber.elini uzattı. Hüseyin, bir oraya bir buraya koşmaya başladı ve yakalanana kadar Peygamber'ı güldürdü. Peygamber bir elini Hüseyin'in çenesine, diğerini de başı ile kulaklarının arasına koydu, onu kucakladı ve Öptü. (Taberani). Aslında O, çocuklarına sınırsız şefkat ve özen göstermiştir. Allah'ın Rasulü İslam Devletinin başkanı olarak çok çeşitli vazifeleri olmasına rağmen çocuklanna zaman ayırmış, ve onlarla oynamıştır. Onun çocuklarla ilgili tavsiyesi, insanî şefkati işaret eden parlak bir yıldız olarak ebediyyen kalacaktır. Enes ve Abdullah b. Mes'ud, Peygamber'in şöyle dediğini rivayet etmişlerdir: "Bütün yaratıklar Allah'ın çocuklarıdır. Allah'a en sevgili olan çocuklarına iyilikle muamele edendir." (Beyhaki). Her seferden dönüşünde kızı Fatıma'yı ziyaret etmek Peygamber'ın mutad alışkanlığı idi. Bir keresinde yine bir seferden dönüşünde Fatıma'nın evine gitti ve kapısında perde asılı olduğunu gördü, eve girmeyip geri döndü. Fatıma, bunu fark eder etmez perdeleri yıktı. Torunları Hasan ve Hüseyin'i çok severdi ve "benim çiçeklerimi getirin" derdi. Onlar kendisine getirildiğinde onları kucaklar ve öperdi. Bir keresinde Hasan (veya Hüseyin) peygamber'ın ayaklarına oturuyordu. -Peygamber: "Kalk" dedi. O da kalktı ve ayaklarını Peygamber'ın göğsüne koydu. Peygamber onu yanaklarından öptü ve "Ey Allah'ım! Ben onları seviyorum. Sen de sev" dedi. (Buhari). Onun, ailesi ve çocuklanna olan sevgisinin şiddetini aşağıdaki olay yansıtmaktadır. Ebul As, savaş esiri olduğunda ve serbest bırakılması için fidye istediğinde, Zeyneb, annesinden çeyiz alarak aldığı altın kolyeyi gönderdi. Hz. Peygamber, kolyeye mütehassis oldu ve gözleri yaşardı. Sahabelere, "Eğer kabul ederseniz bu kolyeyi Zeyneb'e geri göndereyim" dedi. Onlar da kabul ettiler ve kolye Zeyneb'e geri gönderildi. (Allame Şiblî Numani, Seerat an-Nabi, c.II). Hz. Muhammed'ın çocuklanna karşı olan davranışlarını ana hatlanyla ortaya koyan bazı esaslar aşağıda özetlenmiştir. |