> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Siret Ansiklopedisi > Hürriyet
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Hürriyet  (Okunma Sayısı 557 defa)
09 Haziran 2012, 08:55:35
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 09 Haziran 2012, 08:55:35 »



4- Hürriyet

Rasulullah 'ın insanlığa kazandırdığı ö-nemli bir anlayış da,hürriyettir.Kavmiyyeti-ne, rengine, sosyal durumuna bakılmaksızın, her ferde tam bir ifade ve düşünce serbestli­ği verilmiştir. İnsan hürriyetine konan bütün kısıtlamalar ve engeller ortadan kaldırılmış, bunlara sebep olan bütün kurumlar yerle bir edilmiştir. İnsan, kula kulluk etmekten, ken­di nefsinin tahakkümünden, sosyal ve poli­tik yasaklardan, tabulardan kurtulmuş, Al-lah'tn kanunu dahilinde mutlak bir hürriye­te kavuşmuştur. Rasulullah bütün insan­ların eşit ve siyah-beyaz, zengin-fakir, işadamı-işçi, yönetici-halk ayırdedilmeksizin herkesin aynı şekilde hür olduğunu açıkla­mıştır. Sınıf, ırk, servet, sosyal ve politik sta­tü farklarına dayanan bütün imtiyazları kal­dırmış, insanı köle kılan zinzirleri parçala­mıştır. Fakat Rasulullah bu yüce kanunu getirinceye kadar bâtıl ve zalim beşer sistem­leri yürürlükteydi. Doğu'da ve Batı'da, in­sanlık uzun süre bu durumun ızdırabını çek­mek zorunda kalmıştı: "Kitlelerin hâli an­latılamayacak kadar sefil durumdaydı. Hiç­bir sivil ve politik hakları yoktu. Bütün hak­lar ve imtiyazlar, rahiplerin, zenginlerin ve güçlülerin ellerindeydi. Kanunlar, güçlü ve zayıf için veya zengin ve fakir için aynı şe­kilde uygulanmıyordu. İran'daki Sasani İmparatorluğu'nda tüm güç ve nüfuz din adamları, toprak sahipleri ve Dehkan'ların elindeydi ve ülkenin bütün zenginliklerinden bunlar istifade etmekteydiler. Köylüler ve fa­kir sınıflar zulmün altında ezilmektelerdi. Bi­zans İmparatorluğu'nda da, papazlar, yük­sek sınıflar, Sezar'ın yardımcıları olan sayı­sız kişiler, konsül üyeleri, gücün, zenginliğin, nüfuzun mutlu sahipleriydiler. Halk ise se­falet içinde inim inim inliyordu."

"Köylünün kaderi ya sörf ya da aşağı sınıf­lardan birisi olmaktı. Her iki halde de aile­leri ve eşyalarıyla birlikte, onlara karşı dilediği gibi davranmakta serbest olan, toprak sahibine aittiler. Sahiplerinin izni olmadan ondan ayrılamazlardı; şayet kaçmaya kalkı­şırlarsa, hayvanlar gibi muamele görürlerdi. Boyundaki bir demir tasma, evde uşak veya köle olmanın nişanesiydi. Köleler bir yerden bir yere, birbirlerine bağlı, elleri kelepçeli, ayakları zincirli ve aynı zincir dizilmiş bir şe­kilde, sürüklenerek götürülürler, domuzlara verilenden beslenirler, domuzlardan daha kö­tü yerlerde barındırırlardı. İnsan kıhğında-ki tüccar, ata biner ve yorulan köleleri hız­landırmak için elinde ucu düğümlü bir kamçı taşırdı."

Sözde hür olan halkın diğer kısmı daha iça-çıcı bir durumda değildi.

"Topraklarım birine satmak isteseler veya bir şey almak isteseler, bölgenin efendisine de bir pay vermek zorundaydılar. Ağır bir vazifeyi yerine getirmeden hiçbir nesneye malik ola­mazlardı. Tahıllarını öğütüp, ekmek yapar­ken de onun payını ayırmak zorundaydılar. Kilise onda birini, Kıral yirmide birini, hâ­kimler de kendi paylarını tesbit etmeden, ekinlerini harman edemezlerdi. Efendileri evi terketmeden evden çıkamazlar, onun Önün­de el-pençe divan dururlardı... Sözde hür olan, halktan birinin kızı evleneceği vakit ön­ce ahlâksız bir zalime kendini teslim etmek zorundaydı. Halk böylesine bir sefalet için­deydi!" (The Spirit of islam).

Rasulullah, insanlığa hak yolu da, bâtıl yolu da göstermiş, her ikisinin de neticesi­nin nereye varacağını açıklayarak hiçbir zor­lama ve baskı olmaksızın herkesin kendi yo­lunu seçmesini serbest bırakmıştır. Her fert kendi gideceği yola karar vermekte ve prob­lemlerini açıkça tartışmakta tamamen hür bı­rakılmış, bu hususta hiçbir kısıtlama getiril­memiştir. Neye karar vermişlerse, iyi veya kö­tü, hareketlerinin neticesine katlanacaklar­dır. Bu öğreti sosyal durumuna veya mesle­ğine bakılmaksızın bütün insanları eşit kıl­mış (19: 13), (4: 11), onlara tam bir düşünce, ifade, kanaat hürriyeti vermiştir (2: 256).

Hayır ve şer yollar önüne açıkça serilen in­sana bunlardan birini seçme hürriyeti veril­miştir. Sonuçta iyilikler mükâfat, kötülük­ler ceza görecektir. Her insana seçme irade­si ve kabiliyeti verilmiştir: "Herkes kazancı­na bağlı bir rehindir" (74: 38). İnsana açık­ça, "Allah kişiye ancak gücünün yeteceği ka­dar yükler; kazandığı iyilik lehine, ettiği kö­tülük de aleyhinedir:' (2: 286) diye buyrul-muştur. İnsan işlediği amellerden hesaba çe­kilecek, gerçekten yapmaya gücü yetmediği şeylerden sorumlu tutulmayacaktır. Kaçın­maya gücü yetmediği şeylerden dolayı da ce­za görmeyecektir. Fakat şu husus açıkça an­laşılmalı ki, neyin yapılıp, neyin de yapılma­ması gerektiği hükmünü koymak insana de­ğil, Allah'a aittir.

Yukarıdaki ayetin içerdiği ikinci esas "ceza­ların da, mükâfatların da her ferdin kendi­sinin göreceğidir. Ölümünden sonra da kö­tülüğe sebep olmaya devam eden kişi de so­nuna kadar o işin günahından sorumlu ola­caktır. Fakat iyi ve kötü, bütün sonuçlar ki­şinin kendi amellerinin hâsılı olacaktır. Kı­sacası, bir insan yalnız kendi iradesiyle yap­tığı işlere göre ceza veya mükâfat görecektir. İlâhî Kanun'da bir kişinin hesabının başka birine yüklenmesi mümkün değildir." (The Meaning of the Qur'an, Cilt I, s. 209-210).

Bu hususta, insanoğlu açıkça ikaz edilmek­tedir: "De ki: 'Ey insanlar! Rabbinizden si­ze gerçek gelmiştir. Doğru yola giren ancak kendisi için girmiş ve sapıtan da kendi zara­rına olarak sapılmıştır: " (10: 108). Zilzal Su-resi'nde şöyle buyurulmaktadır: "Kim zer­re kadar iyilik yapmışsa onu görür. Kirn de zerre kadar kötülük yapmışsa onu görür." (99: 7-8). Allah herkesin amelinin karşılığı­nı verecektir, çünkü hiçbir şey ondan gizli değildir:"(Ey Muhammed)Ne iş yaparsan yap ve sizler ona dair Kur'an'dan ne okursanız okuyun, ne yaparsanız yapın, yaptıklarını­za daldığınız anda, mutlaka Biz sizi görürüz. Yerde ve gökte hiçbir zerre Rabbinden gizli değildir. Bundan daha küçüğü veya daha bü­yüğü şüphesiz apaçık bir Kitap'tadır." (10:61).

Kişinin yaptıklarından mesul tutulması, dü­şünce ve hareketinde hür olma hakkının bir teminatıdır. Çünkü hürriyet olmadan mesu­liyet hesaba çekilme fikri anlamsız olurdu. Seçme hürriyeti olmaksızın bir fert nasıl olur da, yaptıklarından veya yapmadıklarından mesul tutulabilir? Bu yüzden İslâm, renk, inanç, sınıf ayırımı gözetmeksizin, bütün müslümanların ve diğer dinlere tâbi insan­ların düşünce ve hareket hürriyetini teminat altına almıştır: "Dinde zorlama yoktur; ar­tık hak ile bâtıl iyice ayrılmıştır." (2: 256). Bu ayet, hiçbir şüpheye yer vermeyecek şe­kilde, insanlara hiçbir şeyin zorla kabul etti­rilemeyeceği hususunun, İslâm'ın temel ku­ralı olduğunu ortaya koymaktadır. Hatta İs­lâm'a girmeye ve onun yolunda gitmeye bile kimsenin zorlanamayacağı belirtilmektedir. Aydınlık ve karanlık mutlak olarak herkese açıklandıktan ve hiçbir şüphe bırakılmadık­tan sonra artık kişi ya bilerek, anlayarak, şu­urla aydınlığı kabul eder veya reddederek ka­ranlığın, cehaletin ve şerrin yolundan gider ve bu hareketinin neticesine de katlanır.

İslâmî bir devlette, hürriyet hakkı bütün te-baya, bütün işlerinde, eşit olarak verilir. Ki­şi kasıtlı olarak, bile bile, Allah'ın Kanunu­nu çiğnemedikçe hürriyet hakkı kutsal ka­bul edilir. Bu hürriyet anlayışı, Allah tara­fından verilmiş ve şu esaslar üzerine kurul­muştur. Önce, insan kendi iradesi ile Allah'a yönelir; çünkü yalnız O'na karşı~hesap vere­cektir. O'na karşı mesuldür. İkincisi, Yaratı­cısı kişiye seçme hürriyeti vermiştir ve kişi is­tediği şekilde davranır. Üçüncüsü, bu dav­ranış serbestliğinin bir sonucu olarak her in­san, iyi veya kötü, yaptıklarının karşılığını bizzat kendisi görecektir. Dördüncüsü, hak ve bâtıl, hayır ve şer apaçık gösterilmiştir, ar­tık bunlardan birini takip etmek insana kal­mıştır. (The Meaning of the Qur'an, Cilt I, s. 209-210). "Hürriyet insanın, tabiî bir hak­kı, ruhsal bir imtiyaz, her şeyin üstünde di­nî bir görevdir." O olmadan insan ne ruh yü­celiğine, ne de ahlâk olgunluğuna erişebilir.

Tam bir iman ve hareketlerinde ihlas sahibi de olamaz. Onsuz, iç dünyası kararır, hare­ketleri donuklaşır, verimli olamaz. Baskı ve zorlama ile yapılan ibadetler içten ve candan olmayacaktır. Bu yüzden, "İslâm'daki hür­riyet anlayışında dinî zorlamalara, sınıf ça­tışmalarına, ırk ayrımına yer yoktur. Kişinin hürriyet hakkı, hayat hakkı kadar kutsaldır. Hürriyet hayatla eşdeğerdir." (islam in Focus, s. 34).

Mesuliyetin yamsıra, hürriyet hakkında, İs­lâm düşüncesi ile yakından ilintili bir husus daha vardır. O da, kişiliğin arınması ve nef­sin olgunlaştırılmasıdır. Kişi hakkım istedi­ği şekilde kullanabilir,Alİah'ınkanununubile çiğneyebilir (tabiatına aykırı olmasına rağ­men), fakat böyle yaparak ancak kendi nef­sinin arınmasını ve olgunlaşmasını engelle­miş olur. Diğer bir deyişle, Allah'ın Kanu-nu'na uymamakla kendi kendine zarar ver­miş olur. 'Hürriyet nimetinin sahibi' olan in­sanoğlunun, kendisine verilen bu nimeti kö­tüye kullanabilmesi de ihtimal dahilindedir. Ancak, İlâhî Kanun'a teslim olup, Rabbinin emirlerini harfiyyen yerine getirmek de in­sanın elindedir. "Hürriyet" insanın bu iki ya da daha çok yoldan birisini seçebilme kapa­sitesine sahip olmak demektir. Temiz bir ha­yat sürdürebilmek için ilk mesele, neyin hak ve doğru olduğunu ve takip edilmesi gerek­tiğinin farkına varmak, sonra da doğru ola­rak bilinen amellerin uygulanabilmesi için gerekli irade gücüne sahip olmaktır... Hak­kın sesine kulak verebilmek için ise, neyin doğru olduğunu- bilmek, ona gönülden bağ­lanmak, haksızlıktan ve kötü yollardan yüz çevirmek gerekir ki, böylece arzulanan en yüksek makama ulaşılabilir. (A. K. Brohi, is­lam in the Modern World,   s. 24-26).

Şayet insana hareket serbestliği verilmez ise, kişiliğinin arınması, nefsinin olgunlaşması mümkün olmaz. Ancak hürriyet ortamında kişilik ve nefs arındırılabilir. Nefsin arındı­rılması, imanın önemli hususlarından birisi olduğundan dolayı, ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Hürriyet
« Posted on: 28 Mart 2024, 16:24:09 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Hürriyet rüya tabiri,Hürriyet mekke canlı, Hürriyet kabe canlı yayın, Hürriyet Üç boyutlu kuran oku Hürriyet kuran ı kerim, Hürriyet peygamber kıssaları,Hürriyet ilitam ders soruları, Hürriyetönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes