Konu Başlığı: Hudeybiye Barış Antlaşması Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 28 Mayıs 2012, 13:03:40 Hudeybiye Barış Antlaşması Ve Hicret'in 6. yılında Hudeybiye Barışı Rasul ve Kureyş arasında izleyen şartlarla im zalandı: 1- Her iki tarafın da barışı koruyacağı ve diğerine musallat olmayacağı on sene süresince savaşın kaldırılması üzerinde antlaşülar. Kureyşliler ne müslümanlara karşı savaşacak, ne de müslümanlar üçüncü kişilerle savaşırken diğerlerine yardım edeceklerdir, fakat tarafsız kalacaklardın 2- Tarafsızlığı bozan gizli yardım hareketleri ve sadakatsizlik yapılmayacaktır. 3- Her kim antlaşma yapıp Muhammed'in ittifakına girmek isterse girebilir ve her kim Kureyş'le antlaşma imzalayıp, onlarla ittifaka girmek isterse girebilir. 4- Velisinin izni olmadan Kureyş'ten kim Mu-hammed'e gelirse Kureyş'e geri iade edilecek, fakat Muhammed'in ashabından (irtidad ederek) Kureyş'e gelenler iade edilmeyeceklerdir. 5- Muhammed ashabı ile bu yıl geri dönecek, gelecek yıl ashabı ile Kabe'ye girecektir. Burada üç gün kalabilecekler ve beraberlerinde yalnızca yolculuk silahlan olan kılıçları —kılıçlar kınlarında— bulundurabileceklerdir, (îbni Sa'd, Tabagat, s. 120-121). Antlaşmanın şartlan açıkça Kureyş lehine idi; ashabın çoğunluğunun hoşuna gitmese de, müminlerin mesajlarını Kureyşliler ve diğer Araplar arasında yayabilmeleri için yeni ufuklar açan bu antlaşmaya Rasulullah olumlu yaklaşmıştı ve zaman bu antlaşmanın Muhammed'in en büyük siyasî zaferi, hem de savaşla değil, barışla kazanılan siyasî zaferi olduğunu ispatladı. Bu antlaşmanın bir zafer olduğu Kur'an-ı Kerim'in şu ayetleriyle ifade edilir: "Hiç şüphesiz, biz sana apaçık bir fetih olarak (zafer yolunu tıkayan bütün engelleri ve kapılan) fethettik." (48: 1). Hicret'in 9. Yılında, Tebük seferi esnasında müslümanlar Kayser Heraklius'un kuvvetleri ile yüz yüze geldiler, ancak Rasulullah civar bölgelerdeki hıristiyan liderlerle birkaç antlaşma yapmayı başardı. Medine'den 150 mil uzaklıkta bulunan Dûmet'ul Cendel hı-ristiyanlarımn reisi Ukeydir b. Abdi'l Melik el-Kindî ile Medine devletine cizye ödemeleri kaydıyla bir barış antlaşması yaptı. Rasul ona üzerinde başparmağının baskısı bulunan ve genel af lütfunu ihtiva eden bir belge verdi. Cerbâ ve Ezrub yahudileri de Rasul'a gelerek benzer bir barış antlaşması imzalayıp Rasulullah'a cizye ödemeyi kabul ettiler. Eyle yahudilerinin reisi Yuhanne b. Ru'be altın bir haç taşıyarak şahsen Rasulullah'a gelip itaat edeceklerini bildirdi. Rasulullah onunla ahitleşip bir de mektup verdi ki, mektubun muhtevası şöyleydi: "Rahman ve Rahim olan ALLAH'ın adıyla. Bu ALLAH'ın Ra-sulü Muhammed'den Yuhanne b. Ru'be ve Eyle halkına bir emniyet belgesidir. Onların gemileri ve deniz vasıtaları, karada ve denizde ALLAH'ın ve Rasulü Muhammed'in ve onlarla beraber olan Şam, Yemen ve Bahreyn halkının da teminatı altındadır. Onların herhangi birinden bir hades zuhur ederse, mal ve servetleri kendilerini kurtaramayacaktır, zapteden müminler için güzel bir ganimet olacaktır. Eyle halkının toprakları içinde akıp giden sudan onları menetmek helâl olmaz. Gerek karada, gerekse denizde gelip geçmekte oldukları yollarından onları men etmek de doğru değildir." (Muhammed Hü-seyn Heykel, 'The Life of Muhammed', sh. 449). Rasulullah'ın ordusunun korkusundan Bizans kuvvetlerinin ülke içlerine çekilmesi Medine'nin siyasî moralini, kuzey ve doğuda Roma ve Pers nüfusu altındaki bölgelerde Medine'nin faaliyetlerini destekleyen önemli bir etkisi oldu. Müslümanların etkinliği Arap Yarımadası'nın sınırlarının dışına taştı; artık sınır bölgelerinde yaşayan kabileler hıristiyanlar ve araplar Medine ile dostça ilişkilere sahip olmayı tercih ediyorlardı, liderlerinin çoğunluğu himaye için Rasulullah ile antlaşmalar yapıyorlardı. Peygamber Medine'ye döndüğünde Zîrû-ayn, Meâfir ve Hemdân kabilelerinin de mensubu olduğu Himyer kıralhklanndan bir heyeti kendini bekler buldu. Cevaba yazdığı mektupta şunları beyan etti: "Ben kendisinden başka hiçbir ilâh olmayan ALLAH'ın size hidayet vermesi ile mesulüm. Bizans diyarından dönerken elçileriniz Medine'de bize ulaştı. Tarafınızdan gönderdiğiniz ve haber verdiğiniz hususu bana bildirdiler. Bize îslâm-ınızı ve müşriklerle aranızdaki mukaletenizi haber verdiler. ALLAH hidayeti İle size yol göstermiştir. Şayet ıslah olmuşsanız ALLAH'a ve Rasulü'ne itaat ederseniz, namaz kılarsanız, ganimetlerden ALLAH'a ve Rasulü'ne ait 1/5 hamsu ve safiyyi ayırırsanız... İşte bunlar müminler üzerine ALLAH'ın farz kıldıklarıdır. Daha fazlasını vere», kendine iyilik etmiş olur. Kim bu ahkâmı yerine getirir, İslâmlığını açığa vurur ve müşriklere karşı müminlerin yanında yer alırsa, o müminlerden olur. Onlar lehine olan onun da lehine, onların aleyhine olan onun da aleyhindedir. Yahudilerden ve hıristiyanlardan kim İslâm'ı kabul ederse, o müminlerdendir. Onlar lehine olan onun da lehine, onlar aleyhine olan onun da aleyhinedir. Kim yahudiliğinde ve hıristiyanlığında devam ederse ondan men olunmazlar, ancak cizye vermeleri gerekir... Kim bunu Rasul'e eda ederse onun için Allah ve Rasulü'nün zimmeti vardır. Kim de bundan sakınırsa o da ALLAH ve Rasulü'nün düşmanıdır. Seni kutluyor ve Himyer halkına hayırlı muamele etmeni emrediyorum, ihanet etmeyiniz, yanlışlığa düşmeyiniz. Rasulullah sizin hem zengininizin, hem de fakirinizin dostudur. Şüphesiz ki zekât, Muhammed'e ve ehli beytine helâl değildir; o bir zekâttır ki, onunla fakir müslümanlara ve yolda kalmış olanlara yardım edilir... ALLAH'ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun." (İbni İshak, "The Life of Muhammed") Rasulullah, Amr b. Hazm'ı şu direktifleri taşıyan bir mektupla Yemen halkına gönderdi: "Bu ALLAH ve Rasulü'nden açık bir uyarıdır. Ey inananlar, ahidlerinize sadık olun. Bu emirler ALLAH Rasulü'nden Amr b. Hazm'a, onu Yemen'e gönderirken verilmiştir. Rasul tüm yaptıklarında takvayı gözetmesini ister,çünkü ALLAH hayırda bulunanlarla ve takva ehliyle beraberdir ve o hakla davranılmasını emreder, tıpkı ALLAH'ın kendisine emrettiği gibi. Ve o insanlara güzel haberi vermeli ve buna uymalarını emretmelidir. Kendi isteğiyle samimi olarak İslâm'a dönen ve müslüman olan, İslâm dinine itaat eden yahudi veya hırisüyan artık müslüman-dır. Onların sahip olduğu hak ve vazifelere sahiptir. Her kim de yahudiliğini ve hıristi-yanlığım sıkıca korursa ondan men olunamaz. Erkek ya da kadın, köle ya da hür her yetişkin bir altın dinar ya da eşdeğerini elbise olarak ödemelidir. Kim bunu eda ederse ALLAH'ın Rasulü'nün ve bütün inananların zimmetine sahiptir." (İbni İshak, a.g.e). İslâm'ın bölgede hızla artan etkinliği karşısında Umman ve Bahreyn kolonileri Perslerle o,lan ilişkilerini kestiler ve ALLAH Rasulü ile antlaşma imzalayarak müslümanlara katıldılar. |