๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Siret Ansiklopedisi => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 23 Mayıs 2012, 18:30:26



Konu Başlığı: Heyetler Yılı
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 23 Mayıs 2012, 18:30:26
HEYETLER  YILI

Mekke Rasulullah 'ın eline geçip Kureyş İslâm'ı benimsediği zaman, pratikte Arap­ların ona karşı koymaları için dayanakları kalmadı. Hepsi müslümanlarla Kureyş ara­sındaki çatışmanın sonucunu bekliyorlardı, çünkü Kureyş bölgede hâkim ve etkin kuv­vet sayılıyordu. Beytullah (Kâbe)'ın koruyu­cuları olarak da geri kalan Arabistan halkı­nın lideri ve rehberi idiler. Onların Rasulul­lah 'a İtaat etmeleri Araplar için Muhammed 'ın peygamberliğinin bir belgesi idi. Ülkenin her tarafından kabile ve klanların re­is ve liderlerinin heyetleri İslam'ı kabul et­mek için akın akın Medine'ye geldi. Hicret'in onuncu yılına doğru tüm Arabistan Yarıma­dası İslâm'ın bayrağı altında toplandı. Kur'an-ı Kerim bunu şu sözleriyle zikreder; "Allah'ın yardımı ve fetih geldiği ve insan­ların Allah'ın dinine dalga dalga girdikleri­ni gördüğün zaman Rabbini hamd ile teşbih et. O'ndan mağfiret dile." (110: 1-3). Heyet­ler, Mekke'nin fethinden hemen sonra hic­retin sekizinci yılında gelmeye başladılar ve hicrî on birinci yılm ilk aylarında onun ve­fatına kadar devam ettiler.

Müzeyne: Müzeyne büyük bir kabile olup Mudar yönünden Kureyş ile ortak soya sa­hiptiler. Rasul 'ın önde gelen sahabelerin­den Müzeyne sancağının taşıyıcısı, İsfahan1 m fatihi Numan İbni Mükrine bu kabileden­di. Bu, Rasul 'la görüşjnek için gelen ilk heyetti. Hicret'in beşinci yılında Medine'ye gelip, İslâm'ı kabul eden heyet dört yüz ki­şiden oluşuyordu. (Allame Şibli Nu'manî, "Seeratun Nabiyy', Cilt II, sf. 37).

Benî Temim: Benî Temim kabilesi İslâm hak­kında bilgi edinmek için Rasulullah'a bir heyet gönderdi. Heyet Utarid b. Hacib b. Zürare, Akra b. Habis, Zibirkan b. Bedr (Benî Sa'd'dan), Amr b. Ethem ve Habbab b. Zeyd gibi Benî Temîm'in ileri gelenleriydi. Dilbi­limine ait lengüistik müzakerelerde tamam­lamak üzere şiirlerini yanlarında getirdiler, ancak İslâm'ı kabul ederek döndüler. Rasuf  onlara değerli hediyeler verdi. (İbni İs-hak, 'The Life of Muhammed' İngilizce ter­cüme, sf. 627-648).

Benî Sa'd b. Bekr: Benî Sa'd, Dimam b. Sa-lebe'yi Rasulullah'a gönderdi. Dimam Medine'ye ulaştığında ashaba sordu: "Han­giniz Abdulmuttalib'in oğludur? Ona sert bazı sorular soracağım, sakın incinmeyin." Rasul, ona, ne isterse sormasını söyledi. O da "Senin Rabbin adına, (söyle) bütün in­sanlara Rasulü olarak seni O mu gönderdi?" Rasulullah: "Evet, Allah'a andolsun, beni O gönderdi." buyurdu. Dimam aynı şekilde Allah'ın günde beş kez namazın kılınması­nı, zekâtın ödenmesini, yılda bir ay oruç tu­tulmasını ve Mekke'ye haccedilmesin! emre­dip emretmediğini sordu. Rasul da hep­sine aynı şekilde cevap verdi. Sonunda Di­mam, "Şehadet ederim ki Allah'tan başka ilâh yoktur, yine şehadet ederim ki Muham­med Allah'ın Rasulü'dür. Bu emirleri yeri­ne getireceğim, neyi yapmamı yasakladınsa ondan da sakınacağım; ne bunlara ekleyece­ğim, ne de bunları azaltacağım." dedi. Son­ra kabilesine dönerek Rasul 'dan işittikle­rini anlattı. Dimam b. Sa'lebe o kadar sami­mi ve dürüst idi ki, hepsi İslâm'ı benimsedi­ler; gün batmadan önce müslüman olmamış tek bir kadın veya erkek kalmadı. (İbni İs-hak, a.g.e.).

Ferve b. Mesik el-Muradî: Ferve b. Mesîk el-Muradî, halkının çoğunun öldürüldüğü Razm savaşında Hamdan'a karşı acı bir ye­nilgi aldı. Bu yüzden Kinde Kırallığını ter-kederek Rasulullah 'a geldi. Rasul onu Murad, Zubeyd ve Mezhic valiliğine, Halid b. Said b. As'ı da bu bölgenin zekâtla ilgili işlerine atadı. (İbni İshak, a.g.e.).

Benî Zubeyd: Amr b. Mâ'dİkerb, Benî Zübey  bir kısım insanlarla Rasulullah'a gelerek İslâm'ı kabul etti. Amr, müslüman olarak kaldı, ancak Rasul'ın ölümünden sonra Ferve b. Mesîk'in idaresine karşı çık­tı.

Kinde: Aşa b. Kays sekiz süvarilik Kinde he­yetinin başkanı olarak Medine'ye geldi ve Rasul'la ve Mes'ud'Ia görüştü. İslâm'ı da­ha önce kabul etmişlerdi, ancak kenarları ipekli elbiseler giyiyorlardı. Rasul onlara erkekler için ipek elbisenin yasak olduğunu anlattığında heyet üyeleri bunları yırtıp yere fırlattılar. (İbni İshak, a.g.e.).

el-Azd: Sûred b. Abdullah b. el-Azdî kabile­sinden bir heyetle Rasulullah'a gelerek İs­lâm'ı kabul etti.

Cüreş: Cüreş halkı temsilcilerini Peygamber'a göndererek İslâm'ı kabul ettiler. Rasul onlara atlan, binek develeri ve öküzleri için belirli işaretler ile yerleşim yerleri civa­rındaki araziden oluşan özel bir rezevr ver­di.

Himyer Kralı: Himyer krallarım temsilen Ha­ris b. Abdulkulal, Nuaym b. Abdulkulal ve Zü'1-Ru'ayn, Meârif ve Hemdan prensi Nu-man ile Zür'a Zü'll Yemen'i temsilen Malik b. Murra el-Rahavî'yi politeizmi terkedip İs­lâm'ı kabul ettiklerine dair mesajla gönde­rildiler. Heyet Rasul 'a Tebük seferinden dönüşte ulaştı. Rasul da krallara İslamc­ın temel emirlerini açıklayan uzun bir mek­tup yazdı. Mektupta şunlar da zikrediliyor­du: "Eğer bir hıristiyan ya da yahudi, müs­lüman olursa artık o aynı hak ve sorumlu­luklara sahip inanandır. Dinine (yahudilik ya da hıristiyanlık) bağlı kalan ise ondan me-nedilemez. Ancak onlar cizye ödemek zorun­dadırlar. Allah Rasulü'ne cizyesini ödeyen Allah ve Rasulü'nün zimmetine sahiptir, ödemekten kaçman ise Allah ve Rasulü'nün düşmanıdır." (İbni İshak, a.g.e.).

Ferve b. Amr el-Ziihrî: Ferve b. Amr el-Zührî Nıfasa kabilesine mensup olup Bizans İmparatorluğu'nun sınırlarına yakın Ma'an ve ci­var Suriye bölgelerinde yerleşen Araplar için Bizans valisi idi. Rasulullah'a İslâm'ı ka­bul ettiği haberiyle birlikte çeşitli armağan­lar ve bir katır hediye gönderdi. Ancak ha­ber Bizanslılara ulaşınca Ferve'yi öldürdüler. el-Zührî'nin rivayetine göre Ferve şöyle de­miştir: "Müslümanların reisine söyleyin ki, tüm bedenimi ve kemiklerimi Rabbime tes­lim ettim." {İbni İshak, a.g.e.).

Tufeyl b. Amr ed-Devsî: Tufeyl İslâm'ı ka­bul ederek halkına dönüp, onları İslâm'a da­vet etti. Çok az kimse davetine icabet etti. O da tekrar Medine'ye dönerek Rasulullah'dan zinaya kapılmış olan ve bu yüzden İs­lâm'ı kabul etmeyen halkı için dua etmesini istedi. Rasulullah, Tufeyl'in kabilesine Sırat-ı Müstakîm'i göstermesi için Allah'a yakardı. Tufeyl kabilesine tekrar geri döndü­ğünde başarıyla karşılaştı. Yetmiş kişilik he­yetle geri geldi, ancak Rasul Hayber'de idi. Heyetle birlikte Hayber'e hareket edip, Rasul'a halkının İslâm'ı kabul ediş habe­rini ulaştırdı.

Su'âdî: Hicret'in sekizinci yılında yalnız ba­şına gelmiş olan Su'âdî'li Ziyad b. el-Hâris bu kez kabilesinden on iki kişiyle birlikte gel­di. Sa'd b. Abbâd onları gözetmek üzere atandı. Heyetin geri dönüşünden, sonra İs­lâm bu kabile içeresinde de hızla yayıldı. (Tarih-i Taberi, Cilt I, sf. 460-478).

Sakif: Sakif iki liderin kontrolü altındaydı ki, bunlardan biri Kureyş'in güvenine sahip sayılan Urve b. Mes'ud Rasul'a gelerek İs­lâm'ı kabul etti. On hanımı vardı, İslâm'ı ka­bul edince bunlardan altısını boşadı. Geri halkını İslâm'a davet etti, lâkin halkı kabul etmedi. Evinin üst kutında namaz kılarken bir gün okla vurularak öldürüldü. Ölümün­den sonra dini kabilesi içinde hızla yayıldı; kabilenin ileri gelenlerinden oluşan ve baş­kanlığını Abdi Yaleyn'in yaptığı bir heyet Me­dine'ye gönderildi. Heyet bir süre Medine-de kalıp müslümanların yaşayış tarzlarını ve davranışlarını inceledi ve İslâm'ı kabul etmeden önce şartlar öne sürerek dediler ki:

1- "Ey Allah'ın Rasulü, halkımızın çoğu evinden uzaklarda hayatını sürdürür, zina yapmadan da yaşayamaz. Zina bizler için meşru kılınmalıdır.

2- "Bizim bütün ticaretimiz faiz üzerine ku­ruludur. Bu yüzden faiz bizler için caiz kı­lınmalıdır."

3- "Bize içki haram kıhnmamahdır, çünkü biz çokça üzüm üretiyoruz, bu da bizim ti-caretimizdir."

Rasulullah, liderlerin yaptığı bu üç isteği de reddetti. Ertesi gün heyet tekrar Rasulul­lah'a gelerek putları hakkında sordu. Ken­dilerine putun kırılması gerektiği anlatılın­ca bunu yapmaktan bağışlanmalarını istedi­ler. Rasul bunu kabul ederek Halid b. Ve-lid'i putları kırması için gönderdi. Nitekim bundan sonra heyet İslâm'ı kabul edip ka­vimlerine döndüler, kavimleri de bütünüyle İslâm'ı benimsedi, ki daha önceleri bu insan­lar namaz kılmaktan, zekâtı ödemekten, ci-had etmekten istisna edilmelerini istemişler­di.

Benî Eşa'riye: Yemenli Eşa'riye kabilesi ye­di kişiden oluşan bir heyeti Rasulullah'a gönderdi. Bunlar kendilerini mümin olarak adlandırmaktaydılar. Rasul @ dünya ve inanç farklarının ne olduğunu sorduğunda şöyle cevaplandırdılar: "Biz on beş özelliğe sahibiz, beşi inançla ilgilidir, beşi sizlerin em­rettiği amellerdir ve kalan beşi bizlerin Ön­ceden yapageldiklerimizdİr. Daha önceden bildiklerimiz varlıkla minnettar olmak, mu­sibette sabırlı olmak, Allah'ın dilemesini (mukadderat) kabul etmek, hükümde doğ­ruluğu korumak ve düşmanlarımızın talih­sizliklerine sevinmemek." Rasulullah da şöyle buyurdu: "Bunları size öğretenler bü­yük bilgeler ve ferasetli kişiler olmalı ki, ilim­lerinden peygamber oldukları anlaşılıyor. Bil­diklerinizi 20'ye tamamlayacak beş şey de si­ze ben öğreteyim.

1- Yiyemiyeceğiniz (ki ihtiyaç duymadığınız) şeyleri toplamayın.

2- İçinde yaşamayacağınız evi yapmayın.

3- Yarına bırakmak zorunda kaldığınız şey­lerde yarışmayın.

4- Kendisine dönmek, dönüp kendinizi sun­mak zorunda olduğunuz Allah'tan korkun.

5- Sonsuza kadar yaşayacağınız yerde size yardım edecek şeyler isteyin!' (Gazi Muham-med   Süleyman   Mansurpurî,   'Rahmatul Lila'lamin' Cilt 1, sf. 162-192).

Hemdân: Rasulullah, İslâm'a davet etmesi için Yemen'de mukim olan bu kabileye Ha­lid b. Velid'i gönderdi. Halid b. Velid bir sü­re kalmasına rağmen burada İslâm yayılma­dı. Rasul da aralarında İslâm'ı yaygınlaş­tırmak için Ali b. Ebu Talib'i vazifelendirdi. Hz. Ali başarılıydı, tüm kabile İslâm'ı kabul etti. Ali b. Ebî Talib'in bunu anlatan mek­tubunu okuduğunda Rasulullah memnun oldu, Allah'a hamdetti ve "Selâm Hemdân üzerine olsun." dedi. Mektubu getiren heyet İslâm'ı kabul eden, ancak Rasul'ı kendi gözleriyle görmek isteyen kişilerden oluşu­yordu. (Mansurpuri, a.g.e.).

Necib: Necib kabilesinden on üç kişi mal var­lıklarının ve sürülerinin zekâtlarıyla birlikte Rasulullah'a geldiler. Peygamber on­lardan zekâtı geri götürüp, kendi kabileleri­nin yoksul ve düşkünlerine vermelerini iste­diğinde heyet cevaben, getirdiklerinin fakir­ler ve düşkünlere dağıtıldıktan sonra arta ka­lan zekât olduğunu açıkladı. Kur'an ve Sün-net'i öğrenmek için fevkalâde istekliydiler. Rasulullah bu amaçla Bilâl'i görevlendir­di, onlara hediyeler verip yurtlarına gönder­di. (Mansurpurî, a.g.e.).

Benî Sa'd Hazim: Bunlar Huza'akabilesinin bir kolu idiler. Heyet yurtlarına geri döndü­ğünde tüm kabile İslâm'ı kabul etti.

Benî Esed: Benî Esed heyeti Vâbise b. Ma-bed ve Talha b. Huvaylid'in içinde bulundu­ğu on kişiden oluşuyordu. Rasul onlara çeşitli yöntemlerle fala bakmalarını ve gele­cek İçin kehanette bulunmalarını yasakladı. (Mansurpuri, a.g.e.).

Bhara': Medine'ye gelen bu insanlar arala­rında lüks sayılabilecek yiyecekleri kendile­rine ikram eden Mikdâd'a misafir oldular. peygamber da aynı yiyeceklerden yedi, Al­lah'ın rahmetiyle heyet evden ayrılıncaya ka­dar yiyecekler tükenmedi. Her gün kendile­rine sunulan yiyeceklerden hoşnut oldular, bunun Peygamber'in duası vesilesiyle ol­duğu Mikdâd tarafından kendilerine açıklan­ması da İslâm'ın gerçekliği hususundaki inançlarını kuvvetlendirdi. Medine'de bir sü­re kalarak Kur'an'ı ve İslâm'ın esaslarını öğ­rendiler.

Benî Ezra: Hicret'in dokuzuncu yılında Me­dine'ye gelen bu heyet Hamza b. Numan ile on dokuz kişiden oluşmaktaydı. Rasulullah onlara yakında Şam (Suriye')'ın fethedİ-lebileceği ve Herkül'ün topraklarından ka­çacağını müjdeledi. Kâhinlere başvurmama­larım, Kurban Bayramı dışında hayvanları kurban etmemelerini söyledi. İslâm'ı kabul ettiler, Rasulullah onları hediyelerle uğurladı.

Havlen: Hicret'in onuncu yılında Medine1 ye gelen ve on kişiden oluşan heyetin üyeleri Allah'a ve Rasulü'ne inandıklarını, Rasulul­lah 'ı görmek için geldiklerini ifade etti­ler. Rasul da "Her kim beni görmek için Medine'ye gelirse kıyamet günü komşum olacaktır' buyurdu. Sonra sanemlerini (put) sordu, kendisine Allah'ın lütfuyla İslâm inancının sanemle yer değiştirdiğini anlattı­lar. Kendilerini yıllarca aldatan putlarını kır­mışlardı. Rasul kendilerine dinî mükelle­fiyetlerini, özellikle sözlerinde durmalarını, rehinleri geri ödemelerini, komşularına iyi muamelede bulunmalarını ve herhangi biri­ne karşı zalim olmamalarını —çünkü zalim­lik kıyamet gününde meklûm olacaktır.-

Muhârib: On kişiden oluşan Muhârib heye­tinin ihtiyaçlarını gözetmekle Bilâl görevlen­dirildi. Rasulullah bunlardan biriyle Ukaz panayırında karşılaşmış, o kişi de Rasul'a kötü davranmıştı. Daha önceki bu davranı­şı için af dilediğinde Rasul, İslâm'ın kü­für günlerinde yapılanların hepsini iptal et­tiğini belirtti.

Gassan: Gassân kabilesinden üç kişi Rasu­lullah'a gelerek İslâm'ı kabul ettiler. Yurt­larına döndüler, ancak kabilelerini İslâm'a kazandırmakta başarılı olamadılar. Heyet üyelerinden birisi, Übeyde b. Cerrah'ın Şam (Suriye)'ı fethettiği zamana kadar hayatta kaldı.

Benî Eys: Rasul'ın vefatından dört ay ka­dar önce gelip Necrân'da ikamet eden bu ka­bilelerin temsilcileri İslâm'ı kabul ettiler. Me­dine'ye gelip Rasul'la birlikte yaşamak için tüm topraklarım ve sürülerini satma te­şebbüsünde bulundular, fakat kendilerinden yurtlarında yaşamaları, Allah'tan korkma­ları, bu durumda hiçbir şeyin amellerini azaltmayacağı anlatıldı.

Gamid: Benî Gamid'in on kişilik heyeti hic­retin onuncu yılında Rasulullah'ı ziyaret ederek, İslâm'ı benimsediler. Rasul onla­ra Kur'an'ı ve İslâm'ın temel prensiplerini öğretmek üzere İbn-i Ka'b'ı görevlendirdi. Yurtlarına dönerken de kendilerine İslâm'ın aslî hükümlerini kapsayan bir mektup veril­di. (Mansurpuri, a.g.e.).

Benî Fizara: Rasulullah Tebük seferinden döndüğü zaman Benî Fizara'dan on beş kişi Medine'ye uğradı. Rasul'la görüşüp İs­lâm'ı kabul ettiler. Rasul'ın sorulan üze­rine, kavimlerinin acıklı durumunu anlattı­lar; kuraklık tüm bostan ve ekinlerini mah­vetmişti, kabile arkadaşları açlıktan ölüyor­lardı. Rasul'dan kendileri için dua etme­sini ve aracılıkta bulunmasını istediler. Ra­sulullah şöyle buyurdu: "Allah bu tür şeylerden münezzehtir. O'nun huzurunda kim aracılık edebilir? Yer ve gökyüzünün hüküm sahibi O'dur. O'ndan başka ilâh yoktur." Ni­tekim onlar için sadece yağmur duasında bu­lundu. (Mansurpurî, a.g.e.).

Necrân: Rasulullah, Necrân hıristiyanla-nna onları İslâm'a davet eden bir mektup yazdı. Bunun üzerine yaklaşık altmış hıris-tiyan ileri gelenlerinden oluşan bir temsilci­ler kurulu Medine'ye geldi. Başpiskoposla­rı, —ki unvanı Roma Sezan tarafından verilmişti— Ebu Harise b. Alkame idi. He­yet çeşitli konular hakkında sordular, Rasu­lullah da vahiyle cevap verdi. Bu görüş­me esnasında şu ayet nazil oldu: "Ey ehl-i kitap! Bizimle aranızda müsavî (ve âdil) olan bir kelimeye gelin, (şöyle) diyerek: 'Allah'tan I aşkasına tapmayalım; O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım; Allah'ı bırakıp da birbirlerimi-zi Rabler edinmeyelim' (Buna rağmen) eğer yine yüz çevirirlerse, deyin ki: 'Şahit olun, biz muhakkak müslümanlardamz.' " (3: 64). Rasulullah İslâm'a davet ettiğinde onlar zaten müslüman olduklarını söylediler. Ra­sul da İsa ve Haç'a taptıkları sürece müs­lüman olamayacaklarını anlattı. Bunu kabul etmemeleri üzerine tarafların yalancılar üze­rine lânetleşeceği heybetli toplantıya (müba-hele) davet edildiler. Kur'an-ı Kerim bu ola­yı şu ifadeyle zikreder: "Artık sana gelen bunca ilimden sonra, onun hakkında senin­le 'çekişip tartışmalara girerlerse' de ki: 'Ge­lin oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi ça­ğıralım; sonra karşılıklı İânetleşelim de, Al­lah'ın lanetinin yalancılara olmasını dileye­lim.' " (3: 61). Bu tür bir toplantıya katıla­cak cesaretleri yoktu, Rasulullah'a haraç ödemeyi kabul ettiler. Rasul ibadet özgür­lüklerini, can, mülk ve şereflerini teminat al­tına alan bir mektup yazıp verdi. (Mansurpu-ri, a.g.e.).

Benî el-Bekkâ: Muaviye b. Sûrb. Abbad b. el-Bekkâ'nın da içerisinde bulunduğu üç ki­şilik Benî el-Bekkâ heyeti Hicret'in dokuzun­cu yılında Rasul'a vâsıl oldu; Rasulullah onların misafir evinde kalmalarını istedi, hediyeler verdi ve tekrar yurtlarına gönder­di. Yaklaşık yüz yaşında olan Muaviye'nin isteği üzerine Rasulullah dua için Muavi­ye'nin vücudunu oğdu, oğlu Beşir b. Mua­viye'nin de yüzünü sıvazladı.

Mürre: Rasulullah'ın Tebük seferi dönüşünde, Medine'ye gelen Mürre heyetinin başkanlı­ğını Haris b. Avf yapıyordu. Mürre sakinle­ri Lukay b. Galib kabilesine mensuptular. Yurtları kuraklığa maruz kaldığından Rasul'dan kendileri için dua etmesini istediler. Rasul yağmur duasında bulundu, aynı gün Mürre yurduna yağmur yağdı. Her on liderlerine yirmi gümüş uqiye olmak üzere çeşitli hediyeler verildi. (Tabaqat, İbn Sa'd, Cilt II, sf. 84-163).

Benî Sa'lebe: Hicret'in sekizinci yılında Ra­sulullah'ı görmek için gelen BenîSa'lebe heyeti dört kişiden oluşuyordu. Heyet ve ka­bile daha Önceden İslâm'ı benimsemişlerdi. Diğer heyetlerde olduğu gibi, Rasul, Bi-lâl'den heyet üyelerine hediyeler vermesini İs­tedi. Bilâl'ın getirdiği hediyeler arasında fert başına beş gümüş uqiye de vardı.

Benî Kılâb: Hicret'in dokuzuncu yılında dostları Ka'b b. Mâlik'le birlikte Rasulullah'ı görmek için gelen Lebîb b. Rebi'a ve Cebbar b. Seimâ dahil on kişiden oluşan he­yet Remle binti el-Haris'in evinde kaldı. İs­lâm'ın öğretilerini ve esaslarını Rasulullah'ın kendileri için gönderdiği Dahhâk b. Süfyan Kılâbî'den öğrenmişlerdi.

Rüveys b. Kılâb: Amr b. Malik, Rasulullah'ı ziyaret ederek İslâm'ı kabul edip kabilesine döndü. Ancak halkr, Benî Akil b. Ka'b'ı, kendilerini cezalandırdıkları gibi onları ce-zalandırmadıkça müslüman olmayacakları­nı söylediler. Amr b. Mâlik onlardan birini öldürdü. İslâm'ı kabul ettikten sonra bir gü­nah işlediğinin farkına varan Amr b. Mâlik, Rasulullah'a gelerek af diledi, Rasulullah danktı, fakat onu affetti. (Mansurpuri, a.g.e.).