Konu Başlığı: Heyetler Yılı Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 23 Mayıs 2012, 18:30:26 HEYETLER YILI Mekke Rasulullah 'ın eline geçip Kureyş İslâm'ı benimsediği zaman, pratikte Arapların ona karşı koymaları için dayanakları kalmadı. Hepsi müslümanlarla Kureyş arasındaki çatışmanın sonucunu bekliyorlardı, çünkü Kureyş bölgede hâkim ve etkin kuvvet sayılıyordu. Beytullah (Kâbe)'ın koruyucuları olarak da geri kalan Arabistan halkının lideri ve rehberi idiler. Onların Rasulullah 'a İtaat etmeleri Araplar için Muhammed 'ın peygamberliğinin bir belgesi idi. Ülkenin her tarafından kabile ve klanların reis ve liderlerinin heyetleri İslam'ı kabul etmek için akın akın Medine'ye geldi. Hicret'in onuncu yılına doğru tüm Arabistan Yarımadası İslâm'ın bayrağı altında toplandı. Kur'an-ı Kerim bunu şu sözleriyle zikreder; "Allah'ın yardımı ve fetih geldiği ve insanların Allah'ın dinine dalga dalga girdiklerini gördüğün zaman Rabbini hamd ile teşbih et. O'ndan mağfiret dile." (110: 1-3). Heyetler, Mekke'nin fethinden hemen sonra hicretin sekizinci yılında gelmeye başladılar ve hicrî on birinci yılm ilk aylarında onun vefatına kadar devam ettiler. Müzeyne: Müzeyne büyük bir kabile olup Mudar yönünden Kureyş ile ortak soya sahiptiler. Rasul 'ın önde gelen sahabelerinden Müzeyne sancağının taşıyıcısı, İsfahan1 m fatihi Numan İbni Mükrine bu kabiledendi. Bu, Rasul 'la görüşjnek için gelen ilk heyetti. Hicret'in beşinci yılında Medine'ye gelip, İslâm'ı kabul eden heyet dört yüz kişiden oluşuyordu. (Allame Şibli Nu'manî, "Seeratun Nabiyy', Cilt II, sf. 37). Benî Temim: Benî Temim kabilesi İslâm hakkında bilgi edinmek için Rasulullah'a bir heyet gönderdi. Heyet Utarid b. Hacib b. Zürare, Akra b. Habis, Zibirkan b. Bedr (Benî Sa'd'dan), Amr b. Ethem ve Habbab b. Zeyd gibi Benî Temîm'in ileri gelenleriydi. Dilbilimine ait lengüistik müzakerelerde tamamlamak üzere şiirlerini yanlarında getirdiler, ancak İslâm'ı kabul ederek döndüler. Rasuf onlara değerli hediyeler verdi. (İbni İs-hak, 'The Life of Muhammed' İngilizce tercüme, sf. 627-648). Benî Sa'd b. Bekr: Benî Sa'd, Dimam b. Sa-lebe'yi Rasulullah'a gönderdi. Dimam Medine'ye ulaştığında ashaba sordu: "Hanginiz Abdulmuttalib'in oğludur? Ona sert bazı sorular soracağım, sakın incinmeyin." Rasul, ona, ne isterse sormasını söyledi. O da "Senin Rabbin adına, (söyle) bütün insanlara Rasulü olarak seni O mu gönderdi?" Rasulullah: "Evet, Allah'a andolsun, beni O gönderdi." buyurdu. Dimam aynı şekilde Allah'ın günde beş kez namazın kılınmasını, zekâtın ödenmesini, yılda bir ay oruç tutulmasını ve Mekke'ye haccedilmesin! emredip emretmediğini sordu. Rasul da hepsine aynı şekilde cevap verdi. Sonunda Dimam, "Şehadet ederim ki Allah'tan başka ilâh yoktur, yine şehadet ederim ki Muhammed Allah'ın Rasulü'dür. Bu emirleri yerine getireceğim, neyi yapmamı yasakladınsa ondan da sakınacağım; ne bunlara ekleyeceğim, ne de bunları azaltacağım." dedi. Sonra kabilesine dönerek Rasul 'dan işittiklerini anlattı. Dimam b. Sa'lebe o kadar samimi ve dürüst idi ki, hepsi İslâm'ı benimsediler; gün batmadan önce müslüman olmamış tek bir kadın veya erkek kalmadı. (İbni İs-hak, a.g.e.). Ferve b. Mesik el-Muradî: Ferve b. Mesîk el-Muradî, halkının çoğunun öldürüldüğü Razm savaşında Hamdan'a karşı acı bir yenilgi aldı. Bu yüzden Kinde Kırallığını ter-kederek Rasulullah 'a geldi. Rasul onu Murad, Zubeyd ve Mezhic valiliğine, Halid b. Said b. As'ı da bu bölgenin zekâtla ilgili işlerine atadı. (İbni İshak, a.g.e.). Benî Zubeyd: Amr b. Mâ'dİkerb, Benî Zübey bir kısım insanlarla Rasulullah'a gelerek İslâm'ı kabul etti. Amr, müslüman olarak kaldı, ancak Rasul'ın ölümünden sonra Ferve b. Mesîk'in idaresine karşı çıktı. Kinde: Aşa b. Kays sekiz süvarilik Kinde heyetinin başkanı olarak Medine'ye geldi ve Rasul'la ve Mes'ud'Ia görüştü. İslâm'ı daha önce kabul etmişlerdi, ancak kenarları ipekli elbiseler giyiyorlardı. Rasul onlara erkekler için ipek elbisenin yasak olduğunu anlattığında heyet üyeleri bunları yırtıp yere fırlattılar. (İbni İshak, a.g.e.). el-Azd: Sûred b. Abdullah b. el-Azdî kabilesinden bir heyetle Rasulullah'a gelerek İslâm'ı kabul etti. Cüreş: Cüreş halkı temsilcilerini Peygamber'a göndererek İslâm'ı kabul ettiler. Rasul onlara atlan, binek develeri ve öküzleri için belirli işaretler ile yerleşim yerleri civarındaki araziden oluşan özel bir rezevr verdi. Himyer Kralı: Himyer krallarım temsilen Haris b. Abdulkulal, Nuaym b. Abdulkulal ve Zü'1-Ru'ayn, Meârif ve Hemdan prensi Nu-man ile Zür'a Zü'll Yemen'i temsilen Malik b. Murra el-Rahavî'yi politeizmi terkedip İslâm'ı kabul ettiklerine dair mesajla gönderildiler. Heyet Rasul 'a Tebük seferinden dönüşte ulaştı. Rasul da krallara İslamcın temel emirlerini açıklayan uzun bir mektup yazdı. Mektupta şunlar da zikrediliyordu: "Eğer bir hıristiyan ya da yahudi, müslüman olursa artık o aynı hak ve sorumluluklara sahip inanandır. Dinine (yahudilik ya da hıristiyanlık) bağlı kalan ise ondan me-nedilemez. Ancak onlar cizye ödemek zorundadırlar. Allah Rasulü'ne cizyesini ödeyen Allah ve Rasulü'nün zimmetine sahiptir, ödemekten kaçman ise Allah ve Rasulü'nün düşmanıdır." (İbni İshak, a.g.e.). Ferve b. Amr el-Ziihrî: Ferve b. Amr el-Zührî Nıfasa kabilesine mensup olup Bizans İmparatorluğu'nun sınırlarına yakın Ma'an ve civar Suriye bölgelerinde yerleşen Araplar için Bizans valisi idi. Rasulullah'a İslâm'ı kabul ettiği haberiyle birlikte çeşitli armağanlar ve bir katır hediye gönderdi. Ancak haber Bizanslılara ulaşınca Ferve'yi öldürdüler. el-Zührî'nin rivayetine göre Ferve şöyle demiştir: "Müslümanların reisine söyleyin ki, tüm bedenimi ve kemiklerimi Rabbime teslim ettim." {İbni İshak, a.g.e.). Tufeyl b. Amr ed-Devsî: Tufeyl İslâm'ı kabul ederek halkına dönüp, onları İslâm'a davet etti. Çok az kimse davetine icabet etti. O da tekrar Medine'ye dönerek Rasulullah'dan zinaya kapılmış olan ve bu yüzden İslâm'ı kabul etmeyen halkı için dua etmesini istedi. Rasulullah, Tufeyl'in kabilesine Sırat-ı Müstakîm'i göstermesi için Allah'a yakardı. Tufeyl kabilesine tekrar geri döndüğünde başarıyla karşılaştı. Yetmiş kişilik heyetle geri geldi, ancak Rasul Hayber'de idi. Heyetle birlikte Hayber'e hareket edip, Rasul'a halkının İslâm'ı kabul ediş haberini ulaştırdı. Su'âdî: Hicret'in sekizinci yılında yalnız başına gelmiş olan Su'âdî'li Ziyad b. el-Hâris bu kez kabilesinden on iki kişiyle birlikte geldi. Sa'd b. Abbâd onları gözetmek üzere atandı. Heyetin geri dönüşünden, sonra İslâm bu kabile içeresinde de hızla yayıldı. (Tarih-i Taberi, Cilt I, sf. 460-478). Sakif: Sakif iki liderin kontrolü altındaydı ki, bunlardan biri Kureyş'in güvenine sahip sayılan Urve b. Mes'ud Rasul'a gelerek İslâm'ı kabul etti. On hanımı vardı, İslâm'ı kabul edince bunlardan altısını boşadı. Geri halkını İslâm'a davet etti, lâkin halkı kabul etmedi. Evinin üst kutında namaz kılarken bir gün okla vurularak öldürüldü. Ölümünden sonra dini kabilesi içinde hızla yayıldı; kabilenin ileri gelenlerinden oluşan ve başkanlığını Abdi Yaleyn'in yaptığı bir heyet Medine'ye gönderildi. Heyet bir süre Medine-de kalıp müslümanların yaşayış tarzlarını ve davranışlarını inceledi ve İslâm'ı kabul etmeden önce şartlar öne sürerek dediler ki: 1- "Ey Allah'ın Rasulü, halkımızın çoğu evinden uzaklarda hayatını sürdürür, zina yapmadan da yaşayamaz. Zina bizler için meşru kılınmalıdır. 2- "Bizim bütün ticaretimiz faiz üzerine kuruludur. Bu yüzden faiz bizler için caiz kılınmalıdır." 3- "Bize içki haram kıhnmamahdır, çünkü biz çokça üzüm üretiyoruz, bu da bizim ti-caretimizdir." Rasulullah, liderlerin yaptığı bu üç isteği de reddetti. Ertesi gün heyet tekrar Rasulullah'a gelerek putları hakkında sordu. Kendilerine putun kırılması gerektiği anlatılınca bunu yapmaktan bağışlanmalarını istediler. Rasul bunu kabul ederek Halid b. Ve-lid'i putları kırması için gönderdi. Nitekim bundan sonra heyet İslâm'ı kabul edip kavimlerine döndüler, kavimleri de bütünüyle İslâm'ı benimsedi, ki daha önceleri bu insanlar namaz kılmaktan, zekâtı ödemekten, ci-had etmekten istisna edilmelerini istemişlerdi. Benî Eşa'riye: Yemenli Eşa'riye kabilesi yedi kişiden oluşan bir heyeti Rasulullah'a gönderdi. Bunlar kendilerini mümin olarak adlandırmaktaydılar. Rasul @ dünya ve inanç farklarının ne olduğunu sorduğunda şöyle cevaplandırdılar: "Biz on beş özelliğe sahibiz, beşi inançla ilgilidir, beşi sizlerin emrettiği amellerdir ve kalan beşi bizlerin Önceden yapageldiklerimizdİr. Daha önceden bildiklerimiz varlıkla minnettar olmak, musibette sabırlı olmak, Allah'ın dilemesini (mukadderat) kabul etmek, hükümde doğruluğu korumak ve düşmanlarımızın talihsizliklerine sevinmemek." Rasulullah da şöyle buyurdu: "Bunları size öğretenler büyük bilgeler ve ferasetli kişiler olmalı ki, ilimlerinden peygamber oldukları anlaşılıyor. Bildiklerinizi 20'ye tamamlayacak beş şey de size ben öğreteyim. 1- Yiyemiyeceğiniz (ki ihtiyaç duymadığınız) şeyleri toplamayın. 2- İçinde yaşamayacağınız evi yapmayın. 3- Yarına bırakmak zorunda kaldığınız şeylerde yarışmayın. 4- Kendisine dönmek, dönüp kendinizi sunmak zorunda olduğunuz Allah'tan korkun. 5- Sonsuza kadar yaşayacağınız yerde size yardım edecek şeyler isteyin!' (Gazi Muham-med Süleyman Mansurpurî, 'Rahmatul Lila'lamin' Cilt 1, sf. 162-192). Hemdân: Rasulullah, İslâm'a davet etmesi için Yemen'de mukim olan bu kabileye Halid b. Velid'i gönderdi. Halid b. Velid bir süre kalmasına rağmen burada İslâm yayılmadı. Rasul da aralarında İslâm'ı yaygınlaştırmak için Ali b. Ebu Talib'i vazifelendirdi. Hz. Ali başarılıydı, tüm kabile İslâm'ı kabul etti. Ali b. Ebî Talib'in bunu anlatan mektubunu okuduğunda Rasulullah memnun oldu, Allah'a hamdetti ve "Selâm Hemdân üzerine olsun." dedi. Mektubu getiren heyet İslâm'ı kabul eden, ancak Rasul'ı kendi gözleriyle görmek isteyen kişilerden oluşuyordu. (Mansurpuri, a.g.e.). Necib: Necib kabilesinden on üç kişi mal varlıklarının ve sürülerinin zekâtlarıyla birlikte Rasulullah'a geldiler. Peygamber onlardan zekâtı geri götürüp, kendi kabilelerinin yoksul ve düşkünlerine vermelerini istediğinde heyet cevaben, getirdiklerinin fakirler ve düşkünlere dağıtıldıktan sonra arta kalan zekât olduğunu açıkladı. Kur'an ve Sün-net'i öğrenmek için fevkalâde istekliydiler. Rasulullah bu amaçla Bilâl'i görevlendirdi, onlara hediyeler verip yurtlarına gönderdi. (Mansurpurî, a.g.e.). Benî Sa'd Hazim: Bunlar Huza'akabilesinin bir kolu idiler. Heyet yurtlarına geri döndüğünde tüm kabile İslâm'ı kabul etti. Benî Esed: Benî Esed heyeti Vâbise b. Ma-bed ve Talha b. Huvaylid'in içinde bulunduğu on kişiden oluşuyordu. Rasul onlara çeşitli yöntemlerle fala bakmalarını ve gelecek İçin kehanette bulunmalarını yasakladı. (Mansurpuri, a.g.e.). Bhara': Medine'ye gelen bu insanlar aralarında lüks sayılabilecek yiyecekleri kendilerine ikram eden Mikdâd'a misafir oldular. peygamber da aynı yiyeceklerden yedi, Allah'ın rahmetiyle heyet evden ayrılıncaya kadar yiyecekler tükenmedi. Her gün kendilerine sunulan yiyeceklerden hoşnut oldular, bunun Peygamber'in duası vesilesiyle olduğu Mikdâd tarafından kendilerine açıklanması da İslâm'ın gerçekliği hususundaki inançlarını kuvvetlendirdi. Medine'de bir süre kalarak Kur'an'ı ve İslâm'ın esaslarını öğrendiler. Benî Ezra: Hicret'in dokuzuncu yılında Medine'ye gelen bu heyet Hamza b. Numan ile on dokuz kişiden oluşmaktaydı. Rasulullah onlara yakında Şam (Suriye')'ın fethedİ-lebileceği ve Herkül'ün topraklarından kaçacağını müjdeledi. Kâhinlere başvurmamalarım, Kurban Bayramı dışında hayvanları kurban etmemelerini söyledi. İslâm'ı kabul ettiler, Rasulullah onları hediyelerle uğurladı. Havlen: Hicret'in onuncu yılında Medine1 ye gelen ve on kişiden oluşan heyetin üyeleri Allah'a ve Rasulü'ne inandıklarını, Rasulullah 'ı görmek için geldiklerini ifade ettiler. Rasul da "Her kim beni görmek için Medine'ye gelirse kıyamet günü komşum olacaktır' buyurdu. Sonra sanemlerini (put) sordu, kendisine Allah'ın lütfuyla İslâm inancının sanemle yer değiştirdiğini anlattılar. Kendilerini yıllarca aldatan putlarını kırmışlardı. Rasul kendilerine dinî mükellefiyetlerini, özellikle sözlerinde durmalarını, rehinleri geri ödemelerini, komşularına iyi muamelede bulunmalarını ve herhangi birine karşı zalim olmamalarını —çünkü zalimlik kıyamet gününde meklûm olacaktır.- Muhârib: On kişiden oluşan Muhârib heyetinin ihtiyaçlarını gözetmekle Bilâl görevlendirildi. Rasulullah bunlardan biriyle Ukaz panayırında karşılaşmış, o kişi de Rasul'a kötü davranmıştı. Daha önceki bu davranışı için af dilediğinde Rasul, İslâm'ın küfür günlerinde yapılanların hepsini iptal ettiğini belirtti. Gassan: Gassân kabilesinden üç kişi Rasulullah'a gelerek İslâm'ı kabul ettiler. Yurtlarına döndüler, ancak kabilelerini İslâm'a kazandırmakta başarılı olamadılar. Heyet üyelerinden birisi, Übeyde b. Cerrah'ın Şam (Suriye)'ı fethettiği zamana kadar hayatta kaldı. Benî Eys: Rasul'ın vefatından dört ay kadar önce gelip Necrân'da ikamet eden bu kabilelerin temsilcileri İslâm'ı kabul ettiler. Medine'ye gelip Rasul'la birlikte yaşamak için tüm topraklarım ve sürülerini satma teşebbüsünde bulundular, fakat kendilerinden yurtlarında yaşamaları, Allah'tan korkmaları, bu durumda hiçbir şeyin amellerini azaltmayacağı anlatıldı. Gamid: Benî Gamid'in on kişilik heyeti hicretin onuncu yılında Rasulullah'ı ziyaret ederek, İslâm'ı benimsediler. Rasul onlara Kur'an'ı ve İslâm'ın temel prensiplerini öğretmek üzere İbn-i Ka'b'ı görevlendirdi. Yurtlarına dönerken de kendilerine İslâm'ın aslî hükümlerini kapsayan bir mektup verildi. (Mansurpuri, a.g.e.). Benî Fizara: Rasulullah Tebük seferinden döndüğü zaman Benî Fizara'dan on beş kişi Medine'ye uğradı. Rasul'la görüşüp İslâm'ı kabul ettiler. Rasul'ın sorulan üzerine, kavimlerinin acıklı durumunu anlattılar; kuraklık tüm bostan ve ekinlerini mahvetmişti, kabile arkadaşları açlıktan ölüyorlardı. Rasul'dan kendileri için dua etmesini ve aracılıkta bulunmasını istediler. Rasulullah şöyle buyurdu: "Allah bu tür şeylerden münezzehtir. O'nun huzurunda kim aracılık edebilir? Yer ve gökyüzünün hüküm sahibi O'dur. O'ndan başka ilâh yoktur." Nitekim onlar için sadece yağmur duasında bulundu. (Mansurpurî, a.g.e.). Necrân: Rasulullah, Necrân hıristiyanla-nna onları İslâm'a davet eden bir mektup yazdı. Bunun üzerine yaklaşık altmış hıris-tiyan ileri gelenlerinden oluşan bir temsilciler kurulu Medine'ye geldi. Başpiskoposları, —ki unvanı Roma Sezan tarafından verilmişti— Ebu Harise b. Alkame idi. Heyet çeşitli konular hakkında sordular, Rasulullah da vahiyle cevap verdi. Bu görüşme esnasında şu ayet nazil oldu: "Ey ehl-i kitap! Bizimle aranızda müsavî (ve âdil) olan bir kelimeye gelin, (şöyle) diyerek: 'Allah'tan I aşkasına tapmayalım; O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım; Allah'ı bırakıp da birbirlerimi-zi Rabler edinmeyelim' (Buna rağmen) eğer yine yüz çevirirlerse, deyin ki: 'Şahit olun, biz muhakkak müslümanlardamz.' " (3: 64). Rasulullah İslâm'a davet ettiğinde onlar zaten müslüman olduklarını söylediler. Rasul da İsa ve Haç'a taptıkları sürece müslüman olamayacaklarını anlattı. Bunu kabul etmemeleri üzerine tarafların yalancılar üzerine lânetleşeceği heybetli toplantıya (müba-hele) davet edildiler. Kur'an-ı Kerim bu olayı şu ifadeyle zikreder: "Artık sana gelen bunca ilimden sonra, onun hakkında seninle 'çekişip tartışmalara girerlerse' de ki: 'Gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım; sonra karşılıklı İânetleşelim de, Allah'ın lanetinin yalancılara olmasını dileyelim.' " (3: 61). Bu tür bir toplantıya katılacak cesaretleri yoktu, Rasulullah'a haraç ödemeyi kabul ettiler. Rasul ibadet özgürlüklerini, can, mülk ve şereflerini teminat altına alan bir mektup yazıp verdi. (Mansurpu-ri, a.g.e.). Benî el-Bekkâ: Muaviye b. Sûrb. Abbad b. el-Bekkâ'nın da içerisinde bulunduğu üç kişilik Benî el-Bekkâ heyeti Hicret'in dokuzuncu yılında Rasul'a vâsıl oldu; Rasulullah onların misafir evinde kalmalarını istedi, hediyeler verdi ve tekrar yurtlarına gönderdi. Yaklaşık yüz yaşında olan Muaviye'nin isteği üzerine Rasulullah dua için Muaviye'nin vücudunu oğdu, oğlu Beşir b. Muaviye'nin de yüzünü sıvazladı. Mürre: Rasulullah'ın Tebük seferi dönüşünde, Medine'ye gelen Mürre heyetinin başkanlığını Haris b. Avf yapıyordu. Mürre sakinleri Lukay b. Galib kabilesine mensuptular. Yurtları kuraklığa maruz kaldığından Rasul'dan kendileri için dua etmesini istediler. Rasul yağmur duasında bulundu, aynı gün Mürre yurduna yağmur yağdı. Her on liderlerine yirmi gümüş uqiye olmak üzere çeşitli hediyeler verildi. (Tabaqat, İbn Sa'd, Cilt II, sf. 84-163). Benî Sa'lebe: Hicret'in sekizinci yılında Rasulullah'ı görmek için gelen BenîSa'lebe heyeti dört kişiden oluşuyordu. Heyet ve kabile daha Önceden İslâm'ı benimsemişlerdi. Diğer heyetlerde olduğu gibi, Rasul, Bi-lâl'den heyet üyelerine hediyeler vermesini İstedi. Bilâl'ın getirdiği hediyeler arasında fert başına beş gümüş uqiye de vardı. Benî Kılâb: Hicret'in dokuzuncu yılında dostları Ka'b b. Mâlik'le birlikte Rasulullah'ı görmek için gelen Lebîb b. Rebi'a ve Cebbar b. Seimâ dahil on kişiden oluşan heyet Remle binti el-Haris'in evinde kaldı. İslâm'ın öğretilerini ve esaslarını Rasulullah'ın kendileri için gönderdiği Dahhâk b. Süfyan Kılâbî'den öğrenmişlerdi. Rüveys b. Kılâb: Amr b. Malik, Rasulullah'ı ziyaret ederek İslâm'ı kabul edip kabilesine döndü. Ancak halkr, Benî Akil b. Ka'b'ı, kendilerini cezalandırdıkları gibi onları ce-zalandırmadıkça müslüman olmayacaklarını söylediler. Amr b. Mâlik onlardan birini öldürdü. İslâm'ı kabul ettikten sonra bir günah işlediğinin farkına varan Amr b. Mâlik, Rasulullah'a gelerek af diledi, Rasulullah danktı, fakat onu affetti. (Mansurpuri, a.g.e.). |