Konu Başlığı: Hayat Standardı Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 19 Haziran 2012, 21:55:44 Hayat Standardı Hayat standardı, minumum ihtiyaç miktarı ve kişinin kendisi için gerekli saydığı konfor anlamındadır; tam bir geçim standardı ise, kişinin hayatını idame ettirecek asgari lüzumlu şartlardır. Bir insan çok yüksek bir hayat standardına sahip olabilir ama düşük bir geçim standardı olabilir. İnsan, kardeşlik, fakirlere yardım v.s. gibi hayatın yüksek ideallerine sahip olduğu gibi çok fakir bir kişi de olabilir. Gayretlerin hem hayat standardını hem de geçim standardını geliştirici olması kesinlikle gereklidir. Fakat bu günlerde, her gayret geçim standardını gözönüne almaksızın, insanların refah düzeyini yükseltmek için oluyor. Ahlâk ve materyalizm arasındaki ayırımın sonuçlan muhtemelen çok ağır olacak, toplumda ahlâka aykırı eğilimlere esas itibarıyla karşı olan İslam, yüksek hayat standardı ile beraber yüksek geçim standardım da sağlamak için gerekli tedbirleri alır. Biri olmaksızın diğeri tehlikeli ve zararlı olan bu iki şeyi birbirine bağlar. Hayat standardındaki artış, insanları bencil, huysuz, hırçın, merhametsiz, antipatik yapar. Bundan dolayı, hem gayret, hem geçim düzeyini, hem de hayat standardını geliştirmek için olmalı ki toplum, cemiyetin iki farklı kesimi arasında rekabet ve nefret (iki yıkıcı eleman) olmaksızın ilerlemesini sürdürebilsin. Şu da belirtilmelidir ki, hayat standardı ve onun iyileştirilmesi, hayatımızda en yüce değerlerimizi feda edeceğimiz tek amaç olmamalıdır. Birçok insanın hakikat ve doğruluğu, kendilerine bir zarar verdiği için veya muhtemelen verebileceği için, kabul etmeyi reddettikleri bir gerçektir. Tabii ki bu yaptıkları yanhştır, ancak, onlar bunun yanlış olduğunu anlamaz görünmektedirler. Bu söylediklerimiz hiçbir şekilde islam'ın çok münzevi hayat tarzını ima ettiği manasına gelmez. İslam, insanlardan, hayatın güzel ve hoş şeylerinden kendilerini mahrum etmelerini istemez. İslam sadece dünyevi zevklerden faydalanmada mutedil olmayı emreder. Müslümanlardan ahlâksız ve haksız olmadığı müddetçe hayatın iyi şeylerinden nasiplenmeleri ve aşırı savurganlıktan ve cimrilikten kaçınmaları emredilmiştir. Başka bir deyişle, insanlar geçim düzeyleri yeteri kadar yüksek kaldığı sürece, yüksek hayat standardının getirdiği kolaylıklardan faydalanabilirler. Sade Hayat: Peygamber, kendinden önceki birçok peygamber gibi daima sade ve orta yollu bir yaşantıyı severdi. O, hayatında lüks ve gereksiz olan şeylere müptela olmaksızın hayatın sade zevklerinden faydalanırdı. Sade yiyecekler yer, sade elbise giyer, sade normal bir evde yaşardı. Binmek için sadece bir devesi ve bir atı vardı. Allah'ın Rasulü Muhammed sade bir hayat yaşadı. Müslümanlara da gereksiz şeylerden kaçınmalarını ve sade bir hayat sürdürmelerini öğütledi. Onun nasıl yaşadığına ve insanlara neyi vazettiğine ışık tutan birçok hadisleri vardır. Rasulullah bir keresinde şöyle buyurdu: "Müslüman olup da yeter miktarda maişeti olan ne mutludur." (Ahmed, Tİrmizi, İbni Mace).Yine Rasulullah şöyle buyurmuştur: "Kıt, fakat yeterli olan maişet (hayatın ihtiyaçlarını karşılamada) bolluktan daha İyidir. (Çünkü bu bolluk insana kendisini unutturur) ve onu (orta yoldan) sapıklığa götürür." (Ebu Naim). O'nun yine söyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Eğer isteseydim Mekke'nin taşı toprağı benim için altına çevrilecekti, ama ben; Ey Rabbim! Ben bir gün tok, ertesi gün aç kalmak isterim, ki aç olduğumda seni hatırlayabileyim ve tok olduğumda da sana şükredebileyim, arzusundayım." (Ahmed). Peygamber sık sık şöyle dua ederdi: "Allah'ım, Muhammed ailesine ancak yetecek kadar nzık ihsan et." (Buhari). Peygamber elinde birçok imkânı olmasına rağmen bütün hayatını sade bir şekilde geçirdi. Ondan sonra ki, dört halifesi de Peygamber'in sade hayat geleneğini devam ettirdiler. İkinci Halife Ömer hakkında şöyle bir rivayet vardır: Bir eyaletin valisi olan Utbe b. Ferkat bir defasında halife yemek yerken onu ziyaret etti. Vali, halifenin yediği basit yiyeceği görünce; "Niçin daha iyi bir undan yapılmış yemek yemiyorsunuz?" diye sordu. Ömer şöyle cevapladı: "İbni Ferkat! Şu anda Arabistan topraklannda benden fazla imkânları olan biri var mıdır?" Utbe, ondan daha fazla imkânlara sahip biri olmadığını söyledi. O zaman Ömer onun sözü üzerine sordu: "İbni Ferkat, bütün müslümanlar (yemek için) iyi un alabilirler mi?" O menfi cevap verince Ömer dedi ki: "Eğer ben iyi ve güzel şeyleri kendime alıp kötülerini teb'am için bıraksay-dım kötü bir yönetici olurdum." (Tarih-i Taberi). Özetle, sade hayat tarzı ve hayatın maddî imkânlarından yararlanmada itidal, İslam'ın mal tüketimi konusunda savunduğu önemli bir prensiptir. |