๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Siret Ansiklopedisi => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 03 Haziran 2012, 17:17:50



Konu Başlığı: Hakimiyet Kavramı
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 03 Haziran 2012, 17:17:50
HÂKİMİYET KAVRAMI

Hâkimiyet kavramı iki realite üzerine kurul­muştur. Birincisi, Allah, insanı da içine alan tüm kainatın yaratıcısı (Hâlık), gözeticisi ko­ruyucusu (Müheymin-Kayyum), sahibi (Vâ­ris) ve hükümrândır (Melik); ikincisi, insan yeryüzünde Allah'ın vekili ve âciz bir kulu­dur, kendi iyiliği için hükümran olan Allan­ın kanunlarına itaat eder. Yeryüzündeki bü­tün kötülüklerin ve kargaşanın asıl sebebi in­sanın, insanı gerçekte olmadığı halde kendi kendisinin sahibi ve hükümranı olarak ka­bul eden yanlış felsefeye inanmasıdır. Ger­çek sahip ve hükümran Allah'tır. Peygamber Yusuf şu sözleriyle bu anlayışı dile geti­rir. "Doğrusu ben, Allah'a iman etmeyen, ahireti de inkâr eden bir kavmin dinini terk ettim. Atalarım İbrahim, İshak ve Yakub-un dinine uydum. Allah'a herhangi bir şeyi şirk koşmamız bize yaraşmaz. Bu (tevhîd), bize ve bütün insanlara Allah'ın bir lütfudur, ancak insanların çoğu şükretmezler... Birbi­rinden farklı çeşitli ilâhlar mı, yoksa Kahhar olan bir tek Allah mı daha hayırlıdır? siz, O'nu bırakıp, ancak sizin ve atalarını­zın taptığı bir takım (anlamsız, boş) cisim­lere tapıyorsunuz. Hüküm yalnız Allah'ın­dır. O yalnız kendisine kulluk etmemizi em­retmiştir, dosdoğru olan din işte budur, an­cak insanların çoğu bilmezler." (12: 37-40). Aynı husus Kur'an'ın diğer bir ayetinde şu şekilde açıklanır: "Gerçekte sizin Rabbiniz O Allah'tır ki, gökleri, yeri altı günde yarat­tı, sonra Arşı istiva etti. (O) geceyi, durma­dan kovalayan gündüze bürüyüp örter; gü­neşi, ayı ve yıldızları buyruğuna boyun eğ­miş vaziyette (yaratan O'dur). İyi bilin ki ya­ratmak da, emir de (yalnızca) O'na mahsus­tur." (7: 54). Âyet, herhangi bir şüphe bulu­tunun Ötesinde yaratıklarını tamamıyla kont­rol eden yalnız bir yaratıcı-İlâh'ın olduğu gerçeğini ortaya koymaktadır. O aynı zaman­da yaratıkların hükmedicisi (Melik)dir, tüm varlıklar O'na, O'nun kanunlarına İtaat ede Şüphesiz,  O  hakiki ve  kuvvetli (Metîn yöneten-hükümrandır ki, herhangi bir forrr da yardım ya da desteğe ihtiyaç duymaks; zın bütün mülkünü tek başına kontrol ve ku manda eder. Bu görüş Kur'an'ın diğer bh çok ayetinde genişçe açıklanmıştır. "De ki insanların Rabbine sığınırım, insanların Me likine  (yöneticisine) ve insanların gerçel ilâhına" (114: 1-3). "Deki; Ey mülkün sahi bi Allah'ım, sen dilediğine mülkü verirsin vı dilediğinden mülkü çekip alırsın." (3: 26) "Ve Rabbine ibadette (itaatta) hiç kimsey ortak tutmasın." (18: 110). İnsanlar çok açıl kelimelerle emredİlmelidir ki; "Rabbinizder sine indirilene uyunuz, O'ndan başka (öylt isimlendirilen) velilere uymayınız."  (7: 3; Ayet, insanların serahatle Allah'ın Rasulı aracılığıyla gönderilen İlâhî Rehberliği kabul etmeye davet eder. Yalnızca İlâhî Rehberlik, insanları kendileri ve dünya hakkında ger­çek bilgiyle donatır; onlara bu hayatın amaç ve hedefini açıklar; sonra onlara, yüksek ruhî ve ahlâkî prensiplere dayalı kültür ve mede-niyetiyle birlikte sosyal sistemlerini nasıl ku­racaklarını öğretir. (Ebu'1-Alâ Mevdudî, The Meaning Of The Qur'an, cilt 4, sayfa 8-9). Yukarıda zikredilen ayet aynı zamanda in­sanları Allah'tan başkalarının yollarını izle­memeleri, eğer izlerlerse kültür ve uygarlık­ları da dahil tüm sosyal sistemlerinin tama­men harap olacağı hakkında uyarır. "Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse işte on­lar kâfir... zalim... fasık olanlardır," (5: 44-47), Aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet, onların heva (istek ve tutkularına uyma ve onların, Allah'ın indirdiği şeylerin bir kıs­mından seni şaşırtmalarından sakın." (5: 49).

Kanunî Hâkimiyet
 
Allah'ın tüm yaratıkları üzerinde tabiî hü­kümran ve yönetici olduğunu, kâinatın İçe­risindeki her şeyin O'nun emir ve kanunla­rına itaat ettiğini, tüm kâinatın çalışmasın­da bunun tabiî ve görünür olduğunu gör­müştük. Bunun bir sonucu olarak yasal hâkimiyetin de O'na ait olması gereklidir. Kur­an Allah'ın kanunî hâkimiyeti üzerinde ıs­rarla durarak, bu gerçeği şu sözlerle ifade eder; "Hüküm yalnız Allah'ındır. O kendi­sinden başkasına kulluk etmemenizi emret­miştir." (12: 40). "Rabbinizden size indirile­ne uyunuz, O'ndan başka (öyle isimlendiri­len) velilere (dostlara, koruyuculara, yardım­cılara) uymayın..." (7: 3). Allah'ın kuralları­na ya da kanunlarına uymayanlar kâfirler ve zalimlerdir. (5: 44-45). Ayetler Allah'a inan­mayı, O'nun hakikatte hükümran olduğu ka­dar yürürlüktehükümrânkabul etmeyi gerek­li kılmaktadır. Hukukî olduğu kadar siyasî, yasama ve yargısal olduğu kadar da yürüt­meye ait tüm otorite Allah'a has kılınmıştır. Bu şekliyle Allah'a inanmayan ya da O'nun kudretinden herhangi bir şüpheye düşen an­cak ve ancak bir kâfirdir.

Nitekim siyasî ve hukukî hâkimiyet sadece ve sadece Allah'a has bir yetkidir, hiç kimse O'nunla birlikte bu yetkiyi paylaşamaz. Bu hükümranlık anlayışı İslâm Hukukî ve Siyasî sisteminin vazgeçilmez prensiplerindendir; en kutsal ve uzlaşmaların ötesinde kabul edilir. Allah'ın hükümranlığını hukukî ve siyasî platformda tanıyıp ilân etmedikçe; her ka­yıt ve şart altında emirlerine itaat edilmesi gereken En Yüce Güç' olarak Allah'ı kabul etmedikçe ve kendisini şu sözlerle O'nun ita­atine adamadıkça "Allah'tan başka hüküm­ran yoktur ve O'ndan başkası tarafından ve­rilen emirler itaat edilmeye değmezler."; ya da diğer bir âlimin sözleriyle: "Emretme, Sırf Allah'a mahsus bir hak olduğundan, O'nun dışında hiç kimse emir verme selahiyetine sa­hip değildir." diyemedikçe hiçbir devlet ger­çekte İslâmî olamaz. Bütün müslümânlar bu hususta hemfikirdir. (Ebu'1-Âla Mevdudî, 'The Meaning Of The Our'an, cilt 4, s. 8-9).