Konu Başlığı: Hafsa Bintü Ömer Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 26 Haziran 2012, 07:49:03 4- Hafsa Bintü Ömer Ömer b. Hattab'ın kızı olan Hafsa, Huneys b. Huzafa ile evlendi. Huneys Bedir'de şehid düştü, zürriyet bırakmadı. O da Habeşistan'a hicret edenler arasındaydı. O sıralarda Peygamber'ın kızı ve Osman b. Affan'ın zevcesi Rukayye, uzun bir hastalıktan sonra vefat etmişti. Hz. Ömer, birgün Osman'ın evine gitmişti. Rukayye'nin vefatından dolayı onun son derece acılı ve üzüntülü olduğunu görünce: "Ey Osman! İstersen sana Hafsa'yı nikahlayayım." dedi. (Tabaqat). Osman, "bir düşüneyim bu işi" dedi. Aradan bir kaç gün geçtikten sonra rastlaştıklarında: "Şu günlerde evlenmenin doğru olmayacağını anladım." diyerek özür diledi. Ömer daha sonra Ebu Bekr'e rastladığında aynı teklifi ona da yapmıştı. Ebu Bekr, susup hiç cevaplamadı. Ömer, ona, Osman'dan çok kızmıştı. Çünkü Osman,' hiç olmazsa bir cevap vermiş ve özür dilemişti. (Ta-baqat ve Buharî). Ömer, Peygamber'ın yanına giderek: "Ya Rasululullah! Ben Osman'a şaşıyorum. Hafsa'yı ona teklif ettim de kaçındı, yanaşmadı!" dedi. Peygamber: "Ben sana Osman'dan daha hayırlı bir damad, Osman'a da senden daha hayırlı bir kayınbaba salık vereyim mi? diye sordu. Ömer "Söyle ya Rasulullah!" deyince Peygamber: "Sen kızın Hafsa'yı bana nikahlarsın. Ben de kızım Ümmü Gülsum'ü Osman'a nikahlarım. Çünkü Allah, Osman'ı senin kızından daha hayırlısına, senin kızım da Osman'dan daha hayırlısına nikahladı." buyurdu. Bu, gerçekten Ömer için çok sevindirici bir haberdi. Bu sırada Peygamber, kızı Ümmü Gülsum'ü Osman'a nikahladı. Kendisi de 13 Şevval Cuma h.3/m.28 Mart 625'de Hafsa ile evlendi. Hafsa, babası gibi esmer tenli, yirmi (veya yirmiiki) yaşlarında genç bir hanımdı. Sert tabiatlı, prensipli ve tez sinirlenen bir yapıya sahipti. Sözleriyle karşısındakini yıldırmaya hazırdı. Namazına ve orucuna bağlı olarak bilinir. Ona savvame ve ka'tm, sa'îm denirdi. Sekiz yıl süren evlilikleri boyunca Peygamber'den rivayet ettiği hadislerin sayısı 60'tır. Bunlardan 3'ü hem Buharı, hem Müslim'de, altısı sadece Müslim'dedir. Hafsa, kendisinden yaşça genç, fakat mevkii itibariyle kıdemli olan Aişe İle hemen birlik oldu. Onun tavır ve hareketlerini her zaman benimsedi. Peygamber'ın diğer hanımları gibi Hafsa da Hayber ganimetinden gereken payını aldı. Peygamber'ın vefatından sonra, senelik tahsisat olarak on bin dirhem aldı. Genellikle devlet işlerinde O, çok mütevaziydi. Hatta babası Ömer'in halifeliği sırasında bile O nüfuzunu hiçbir alanda kullanmaya çalışmadı. Bununla beraber, Ezruh'daki hakem karan hadisesine (Sıffin harbinden sonra), kardeşi Abdullah b. Ömer'i halifeliğe talip olması için teşvik etti. Fakat onun dikenli taç'ı giymekten imtina ettiği bildirildi. Hafsa h.45 Şaban/m.Ekim 665'de vefat etti. Hafsa, Ebu Bekr'in halifeliği döneminde O'nun emriyle Zeyd b. Sabit tarafından derlenen Kur'an-i Kerîm nüshasının en emin nezaretçile-rindendi. Bu el yazması nüsha ilk Önce halife Ebu Bekr'in korumasında kaldı, O'nun vefatından sonra bu nüsha Ömer'in mülkiyetine geçti. Ömer nihayet O'nu kızı Hafsa'ya bıraktı. Aişe ve Hafsa, Peygamber'in ehli beytinin aynı grubuna mensuptular. Fakat, bazen Peygamber'ın sevgisini kazanma hususunda kadınlık gayretleriyle fikir ayrılıkları oluyordu. Hafsa'nm Peygamber ile seferlerinin birinde gece Peygamber'a eşlik etmek için develeri değiştirerek Aişe'ye oynadığı oyun hadisesi Önceden izah edilmişti. Bir defasında Hafsa ve Aişe, Peygamber 'in diğer hanımı Safıyye ile "Biz Rasulullah'a daha yakınız, biz daha hayırlıyız." şeklinde sözler sarfederek münakaşa ettiler. O da bunun üzerine ağladı. Yanına Peygamber girdiklerinde Safiyye'yi ağlar buldu. Sebebini sordu. "Aişe ile Hafsa hakkımda söz söylediklerini ve; biz Rasulullah'ın emmİzadeleriyiz. Biz Safiyye'den daha hayırlıyız, dediklerini işittim de ondan." dediğinde Peygamber gönlünü hoş etmek için: "Sen de onlara, benden nasıl daha hayırlı olabilirsiniz ki, zevcim Muhammed, babam Harun amcam Musa'dır, desene ya!" buyurdular. Daha sonra da Hafsa ile Aİşe'ye Allah'tan korkmalarını söyledi. (Buharı). Paygamber, hanımları arasındaki bu ve benzeri hadiseler daha çok Hafsa ve Aişe'ye bağlanmaktadır. Bu durum münafıkların Ömer ve Ebu Bekr'e düşmanlıkları sebebiyle olabilir. Çünkü münafıklar, Peygamber'ın hanımlarına ahlak cihetinden saldırmak dahil onları çeşitli vesilelerle kötülemek ve itibardan düşürmek istiyorlardı. Hafsa'ya izafe edilen bir başka hadise Kur'an'da şu sözlerle beyan edilmektedir: "Peygamber, eşlerinden birine gizli bir söz söylemişti. Fakat eşi o sözü haber verip, Allah da onun bu davranışını o (peygamberi)ne açıklayınca (Peygamber, hanımına) bu (söylediklerinin bir kısmını bildirmiş (şunları şunları filana söyledin demiş), bir kısmından da vazgeçmişti. (Peygamber) bunu haber verince eşi: 'Bunu sana kim söyledi?' dedi. (Peygamber): '(Herşeyi) bilen, haber alan (Allah) bana söyledi.' dedi." (66:3). Müfessirlerin çoğunun görüşü, Peygamber tarafından kendisine sır verilip başkalarına açıklamaması istenen, fakat Aişe'ye söyleyenin Hafsa olduğudur. (Buharî). Görülüyor ki mesele son derece önemliydi ki, bu fiil Kur'an'da mevzu oldu; böylce ehl-i beytin diğer mensuplarına ders olması isteniyordu. Meselenin kendisi pek Önemli olmasa bile, neticesi itibariyle ehemmiyeti haizdi. Gerçek şu ki, ilk islam devletinin başı olan Peygamber'ın hanımına bu sır, haklı olarak, gizli kalmasını istemek suretiyle tevdi edilmişti. Müslümanlar ile küfrün kuvvetleri arasında şiddetli savaş hükmü sürüyordu. Ve müslümanlar, düşmanları tarafından bütünüyle kuşatılmışlardı. Bu arada münafıklar da Medine site devleti içinde entrikalar çevirmekle meşguldüler. Herhangi bir sırrın zamanından ünce açığa çıkması Peygamber a.s.'ın davetine büyük zarar verebilirdi. Bu sebeplerle ehl-i beytin sözkonusu hatalara karşı uyarılması gerekiyordu. Ömer, kzı Hafsa'nın bazı ufak hatalarını öğrenince, O'nun evine gidip şu sözlerle nasihat etti: "Ey kızım! Sakın bazı arkadaşlarının Rasulullah'a senden daha sevgili ve daha gönü) alıcı olması seni aldatıp, yanlış davranışa sevketmesin." Ömer'in îcasdınm Aişe olduğu bildirilmektedir." (Buharî). Hafsa'nın İslâmî meselelerde derin bir feraset ve idraki vardı. Bir defasında Peygamber; "Ümid ediyorum ki, Bedir'de savaşan ve Hudeybiye antlaşmasında bulunan sahabiler cehenneme girmeyecektir." dedi. Hafsa; "fakat Allalı diyor ki: İçinizden oraya gitmeyecek hiç kimse yoktur." dedi. (19:71) Peygamber da: "Fakat Allah şöyle buyuruyor: 'Sonra (günahtan) korunanları kurtarırız ve zalimleri öyle diziistü çökmüş olarak bırakırız." (19:72) diye İlave etti. (Müsned-i Ahmed). Bu karşılıklı konuşmalar Hafsa'nın dinde derin anlayışı ve hassasiyeti sebebiyleydi. Bu sebeple Peygamber her zaman O'nun talimine gayret gösterdi. İbni Sa'd'a göre, Hafsa gündüzleri oruçla, geceleri namazla geçirirdi. Vefatına kadar da böyle sürdürdü. Hafsa, biraz sert tabiatlıydı ve bazen Peygamber'a karşılık verdiği bile olurdu. Babası O'nu çeşitli vesilelerle uyarır, nasihatte bulunurdu. Hafsa, tahrîm hadisesine karışmıştı. Fakat bii anda pişman olup tevbe etti ve Rasulullah da onu bağışladı. Bu konuyla ilgili olarak Hz. Ömer'in anlattıklarını aktarıyoruz: "Ensar'dan bir komşum vardı. Rasulullah'a onunla nöbetleşe giderdik. Bir gün o gider, vahiy vs. haberlerini bana getirirdi. Ertesi gün ben gider, günlük haberleri ona ben getirirdim... Derken bırgün o komşum bana gelip, hızlı hızlı kapıyı vurdu. Hemen çıktım. Telaşla: 'mühim bir hadise var' dcdi.'Gassaniler mi saldırdı?' dedim. 'Daha büyük, Rasulullah kadınlarını boşamış' dedi. Ben içimden: 'Eyvah, Hafsa hüsrana düştü, zaten bunu bekliyordum.' dedim. Kalkıp Hafsa'nın yanma gittim. Ağlıyordu..." Ömer, Rasulullah'ın diğer zevcelerinde ve mesciddeki cemaatte umumi bir üzüntü ve keder havası görür. Rasulullah'a çıkmak ister, önce kabul edilmez. Sonunda huzura girer ve Hz. Peygamber'in hanımlarını boşamadığını anlayınca, Rasulullah'a şu yakınmada bulunur: "Ey Allah'ın Rasulü, bizi bilirsin, biz Kureyşliler kadınlara hakim kimselerdik. Sonra Medine'ye geldiğimizde, burada kadınların erkeklere hakim olduklarını gördük. Bizim kadınlar da onlardan huy kaptı. Birgün hanımıma öfkelenmiştim, bana mırıldanıp karşılık vermez mi? Bunu doğru bulmayıp azarladım. Bu sefer: "Niye azarlıyorsun?" Vallahi Rasulullah'ın zevceleri bile ona karşılık veriyorlar, mırıldanıyorlar. Hem onlar İcabında küsüp günboyu geceye kadar Rasulullah'ı terkediyorlar." dedi. Hafsa'ya: "Rasulullah'a sen de mi karşılık veriyor, mırıldanıyorsun?" dedim. "Evet, hiçbirimiz o gün geceye kadar yanma uğramayız." dedi. "Sizden kim böyle yaparsa büyük zarar eder, hüsrana uğrar. Hanginiz, Rasulünün öfkesi sebebiyle, Allah'ın gazabına uğramayacağından emin bulunuyor? Alimallah bir anda helak olursunuz." dedim." Hz. Ömer der kî: "Ben böyle deyince Rasulullah, tebessüm etiler." Ömer devam ediyor: "Hafsa'ya dedim ki: "Sakın Rasulullah'a karşılık verip mırıldanma ve ondan bir kısım taleplerde bulunma. Birşey gerekirse bana söyle. Sakın bazı arkadaşlarının Rasulullah'a senden daha sevgili ve daha gönül alıcı olması seni aldatıp, yanlış davranışa sevketmesin." Hz. Ömer, Rasulullah'ın burada da tebessüm ettiğini belirtir. (Buharî). Enes'den rivayet ediliyor ki; Hafsa, Safiyye'ye Kabe. Bu plân XV. yy .a ait bir seyyah haritasında yer almaktadır. "yahudi kızı" "yahudi kızı" diyerek takılmıştı. Bunun üzerine o ağladı. Ağlarken Rasulullah odasına girdi ve ne için ağladığım sordu. Hafsa'nın kendisine "yahudi kızı" diye hitap ettiğni söyleyince Peygamber Hafsa'ya Allah'tan korkmasını söyledi. Daha sonra Peygamber , Hafsa ve Aişe'nin Safiyye üzerine üstünlükleriyle övünmeleri hadisesinde yukarıda beyan edilmiş olan sözleri söyledi. (Buharı ve Tir-mizî). . Hafsa, Muaviye'nin döneminde hicrî 45 yılında vefat etti. Medine Valisi Mervan cenaze namazını kıldırdı. Vefatı sırasında, Abdullah b. Ömer'i çağırdı ve kendisine babası Ömer tarafından verilen Gâbe'deki mülkünün hayrına dağıtılmasını vasiyyet etti. (Zarqani, c.III). |