Konu Başlığı: Günahkarlar İçin Ümit Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 20 Temmuz 2012, 18:38:31 GÜNAHKÂRLAR İÇİN ÜMİT:KEFARET ÖĞRETİSİ Samimi ve dürüst biçimde Hakikati arayan biri, İsa aleyhis selâmın havarilerine ait dört incil'in sayfaları arasında şaşkınlığa uğramakla kalmayıp âdeta şoka girer. Çünkü elimizdeki İnciller'de Mesih'in öğrettikleri, uygulamaları ve İnancının esasları değiştirilmiş, tahrif edilmiş ve ortadan kaldırılmıştır. Bu süreçte Önce, hayattayken Hz. İsa'nın amansız düşmanı olduğu görülen fakat Hz. İsa'nın Rabbi tarafından bu dünyevî hayattan alındıktan sonra Hıristiyan inancına katılan Aziz Pavlus yer almış; ve süreç daha sonraları muhtelif kiliselerce İsa peygamberin mahiyetine doğru biçimde iman eden binlerce mü'mine engizisyon, işkence ve afaroz metodları uygulanarak sürdürülmüştür. Hakikatin dürüst araştırıcıları açısından İsa peygamberin vazettiği Hıristiyanlığın Pavlus tarafından katledildiğine hiç şüphe yoktur. Burada sorulacak soru Pavlus'un getirdiği farklı bakış açısıyla, Hz. İsa'nın tâlim ve tebligatında merkezî önemi haiz noktalar üzerindeki vurgu nisbetinde oynama yapma suretiyle, Öğretinin esasım değiştirip değiştirmediğidir. Hiçbir surette Pavlus'un yanında yer almayan ve aralarından W. Wrede'i Örnek olarak verebileceğimiz bir ekol bu soruyu şöyle cevaplar: "Pavlus, Hıristiyanlığı o denli değiştirmiştir ki, âdeta ikinci kurucusu olmuştur. İsa Hıristiyanlığından farklı Kilise Hıristiyanlığının kurucusu. Sözkonusu ekol şunu.savunur, 'ya İsa, ya da Pavlus; ikisi bir arada mütalaa edilemez.' Buna göre Pavlusizm günah, kefaret ve Mesih'in önceden-mevcut semavî kişiliği gibi 'mitolojik' kavramlara bulaşmakla kalmamış; fakat Pavlus'deki Rahiplik ve Rahiplik dışı unsurdan ayrı olarak kendisinin Mesih'i kefaret vasıtası olarak gören bâtını tutum, Mesih'in Tanrı'ya, insana ve ikisi arasındaki aslî ilişkilere ilişkin sağlıklı öğretisine tamamen yabancıdır." (Encyclopaedia Britannica, c. XVII, sh. 395, Londra). İsa aleyhisselam Allah'ın dürüst bir elçisi idi. Kendinden önce gelmiş geçmiş birçok Elçiler gibi; öğretisi de Tanrı'nın diğer Elçilerinin öğrettiği Cihanşümul Hakikatin aynı idi; Aziz Pavlus'un kendisi hakkında uydurduğu yalanı da reddetmişti. Bu hakikat Kur'ân'da şu sözlerle ifade edilir: "İşte Meryem oğlu İsa. Şüphe edip ayrılığa düştükleri şey 'Hak Söz' olarak budur. Çocuk edinmek, Allah'a yakışmaz. O, (böyle şeylerden) yücedir. Bir işi yapmak istedi mi ona sadece 'ol' der, (o da) olur. 'Şüphesiz, Allah benîm de Rabb'im, sizin de-Rabb'inizdir. O'na kulluk edin.' İşte doğru yol budur." (19: 34-36). İsa aleyhisselâmın peygamberliği ile pâk konumu ve tebligatına Kur'ân'da şöyle değinilir: "Ey Kitâb ehli, dininizde taşkınlık etmeyin ve Allah hakkında gerçek olmayan şeyleri söylemeyin! Meryem oğlu İsa Mesih, sadece Allah'ın elçisi, O'nun Meryem'e attığı kelimesi ve O'ndan bir ruhtur. Allah'a ve elçilerine inanın, (Allah) 'Üçtür' demeyin. Kendi yararınıza olarak buna son verin. Çünkü Allah, yalnız bir tek tanrıdır. Hâşâ O çocuk sahibi olmaktan yücedir (münezzehtir). Göklerde ve yerde olanların hepsi O'nundur. Vekil olarak Allah yeter." (4: 171). Buna ilave olarak: "Ne Mesih Allah'a kul olmaktan çekinir, ne de (Allah'a) yaklaştırılmış melekler. Kim O'na kulluktan çekinir ve büyüklük taslarsa bilsin ki O, onların hepsini kendi huzuruna toplayacaktır." (4: 172) denilmektedir. Yine Kur'ân'da belirtildiğine göre Allah, Hıristiyanların İsa'ya ve annesine nisbet ettikleri ilâhî.vasıf hususunda şunları beyan etmektedir: "Ve yine Allah demişti ki: 'Ey Meryem oğlu İsa! Sen mi insanlara; Allah'tan başka iki tann edinin, dedin?', 'Hâşâ,' dedi, 'Sen yücesin, benim için gerçek olmayan bir şeyi söylemek bana yakışmaz. Eğer demiş olsam, sen bunu bilirsin, sen benim nefsimde olanı bilirsin, ben senin nefsinde olanı bilmem, çünkü gayblan bilen yalnız sensin, sen! Ben onlara : benim ve sizin Rabb'iniz olan Allah'a kulluk edin, diye senin bana emretmiş olduğundan başka bir şey söylemedim. Ben onların içinde olduğum sürece onları kolladım, fakat sen beni vefat ettirince onları gözetleyen (yalnız) sen oldun. Sen herşeyi görensin!" (5: 116-117). Bu Kur'ân âyetlerinde de apaçık anlaşıldığı üzere, gerçekte, İsa aley his selâmın öğretisi Allah'ın diğer elçilerİnİnkinden hiçbir farklılık göstermemektedir. Sâde ve sıradan bir insanın anlayabileceği kolaylıkta; günümüz Hıristiyanlarının yüzyüze kaldıkları karmaşıklıktan uzak İdi. Hz. İsa, ne Allah hakkında tasavvurî sorulara dalmıştı, ne de O'nun ruh ve dünya ile ilişkisi üzerine mücerret nazariyeler vazediyordu. Allah'ın her an Hazır oluşu, O'nun kuşatıcı sevgisi, O'nun yüce Adaleti, Rahmet ve Cömertliği doğrudan tecrübe edilmekteydi; Allah'ın mutlak oluşu mantık kurallarından getirilen delillerin arasında değil, fakat bilincin gerçekliğine oturmuş durumdaydı. "Kendisinin öğretisini (yani Allah'ın öğretisini) şöylece açıklar: Allah'a sonsuz aşkla bağlı olmak, ve kendini sevdiğin kadar kardeşlerini de sevmen. "Yazıcılardan biri (İsa'ya) gelip ona: 'En önemli Emir hengisidir?' diye sorduğunda İsa şöyle cevapladı: Birincisi, 'Dinle, ey İsrail; Allahımız Rab bir olan Rabdir. Ve Rab Allahını bütün yüreğinle, bütün canınla, bütün fikrinle ve bütün kuvvetinle seveceksin.' İkincisi bu: 'Komşunu kendin gibi seveceksin.' Bunlardan daha büyük başka emir yoktur. Yazıcı ona dedi: 'Çok iyi, Muallim, hakikat üzre dedin ki, O, birdir; ondan başkası yoktur; ve onu bütün yürekle, bütün anlayışla, bütün kuvvetle sevmek, ve komşuyu kendi gibi sevmek, bütün yakılan takdi-melerden ve kurbanlardan üstündür.' İsa da onun akıllıca cevap verdiğini gördüğü vakit, kendisine dedi: Allanın melekûtundan uzak değilsin..." (Markos, 12: 28-34)" (Encyclo-paedia Britannica, c. V, sh. 631, Londra). Allah'a tevcih edilen sonsuz sevgi, iradenin yalnızca O'nunla dolması demektir, iradenin bu hâli de en tabiî ve en yakın ilişki çerçevesinde yoldaşlarının hizmetinde olmakla ifadesini bulur. "Ve işte, bir fakih kalktı ve: Ey Muallim, ebedî hayatı miras almak için ne yapayım? diyerek İsa'yı denedi. Ve İsa ona dedi: Şeriat-te ne yazılmıştır? Nasıl okursun? O cevap verip dedi: 'Rab Allahını, bütün yüreğinle, bütün canınla, bütün kuvvetinle, ve bütün fikrinle ve komşunu kendin gibi seveceksin.' İsa da ona: Doğru cevap verdin, böyle yap, yaşarsın, dedi. Fakat o kendisini doğruya çıkarmak isteyerek İsa'ya dedi: Ya, benim komşum kimdir? İsa da söze başlayıp dedi: Adamın biri Yeruşalim (Kudüs)'den Eriha'ya iniyordu; haydutların eline düştü ve onu soydular ve vurdular, yarı ölü bırakıp gittiler. Rast-gele bir kâhin o yoldan iniyordu; adamı görünce Öteden geçip gitti. Aynı suretle bir Le-vili de o yere geldiği zaman, onu gördü, öteden geçip gitti. Fakat bir Samiriyeli yolculuk ederken, onun bulunduğu yere geldi; onu görünce acıdı, yanma gitti, yaralan üzerine zeytinyağı ve şarap akıtıp onları sardı ve onu kendi hayvanına bindirdi, bir hana götürdü, ve ona baktı. Ertesi gün iki dinar çıkardı, hancıya verdi ve: Ona bak, ve bundan fazla ne harcedersen yine döndüğüm zaman, sana öderim, dedi. Bu üçünden hangisi, haydutların eline düşen adamın komşusu oldu, sanırsın? Ve fakih: Ona acıyan, dedi. İsa da faki-he: Git, sen de böyle yap, dedi." (Luka, 10: 25-37). İşte Hz. isa'nın doğru öğretisi budur ve Allah'ın diğer peygamberleriyle benzerlik göstermektedir. Son derece açık ve net ifadelerle Allah'ın Birliği tanınmakta ve Allah rızasının nasıl elde edileceği, yani halkına karşı şefkat ve merhamet öğretilmektedir. Hz. İsa'nın bu öğretisini Rasûlullah Muhammed'in öğretisiyle karşılaştırdığımızda, ikisi arasında hayret verici bir benzerlik görürüz: Öyle ki, ikisi de aynı kaynaktan, yani Allah'tan gelmektedir, aynı aydınlığı yayar, aynı koku ve ışığa sahiptir, o ışık ki Kur'ân'da tarifini bulduğu üzere Allah'tan gelir (24: 35). Hz. Peygamber şöyle buyurdu: 1- "Cebrail komşu hakkı hususunda beni o kadar çok uyardı ki, âdeta vârisler arasında zikredilecekler diye düşündüm." (Buhari ve Müslim). 2- "Komşusu kendinden emin olmayan kimse Cennete giremez." (Müslim). 3- "Allah'a ve Ahiret Gününe inanan bir kimse komşusuna güçlük çıkarmasın, fena muamelede bulunmasın." (Buhari ve Müslim). 4- Ve Kur'ân'ın ifadesi: "Allah'a ibadet edin, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana babaya, akrabaya, Öksüzlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanında bulunan arkadaşa, yolcuya ve ellerinizin altında bulunanlara iyilik edin..." (4: 36). 5- "Azîm ve Şanlı olan Rabb'ini anmaksızın kimse yek diğerini Allah için sevmiş olmaz." (Ahmed). Bütün peygamberler yoksula karşı cömert ve şefkatle davranmayı öğretti: Hz. İsa şöyle diyordu: "Zayıflar kutsanmıştır, zira onların Cennette yeri vardır." Allah'ın Son Elçisi de şöyle buyurdu: 1- "Zayıflar arasında ne kadar sevinçliyim, siz aranızdaki zayıflara yardım ettiniz ve imkânlarınızı onlara açtınız." (Buhari ve Müslim). 2- "îmanın hangi yönü en sağlam kulptur? sorusuna; 'Allah ve Rasulü daha iyi bilir' dediklerinde; 'Allah için yardım etmek ve Allah için sevmek' diye cevapladı." (Bey-haki). 3- "Allahım, beni yoksul olarak yaşat, yoksul olarak canımı al, ve beni yoksullarla haşreyle!" (Tirmizi ve İbni Mâce). 4- "Cennete baktığımda sâkinlerinin çoğunu fakirlerden müteşekkil gördüm." (Buhari ve Müslim). Vahyedilmiş orijinal İncil (Yeni Ahit) hiç bir zaman Hıristiyanların eline ulaşmamıştır. Eldeki Yeni Ahit de havarilerin İsa hakkındaki nakillerinden İbarettir. Bu kitaplar orijinal vahyi yansıtmamasına rağmen, surda burda vahiy ışığından bir iz yakalamak mümkün olmaktadır. Ne yazık ki, Hz. İsa'nın asıl mesajı artık mevcut değil. Zira onun kendi ruhbanları, Öğretisini ve dinini tamamen değişikliğe uğrattılar, tahrif ettiler. İnsanlığa karşı yoğun sevgi ve duygu yüklü saf ve bozulmamış vahdet öğretisini sonradan ve yabancı kavramlarla bulandırdılar. |