๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Siret Ansiklopedisi => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 14 Temmuz 2012, 09:41:19



Konu Başlığı: Gerçeklere Dayalı Deliller
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 14 Temmuz 2012, 09:41:19
Gerçeklere Dayalı Deliller

Aslında hakikat bundan çok uzaktır. Çünkü on­ların birçok bilgin ve reformistleri tarafından lütfedilen evlilik değil, bazı durumlarda çok ev- büyük bir coşkuyla tasvip ve tavsiye dlmişr: "Evliliğin yegane ve hususi birliği olarak, tek evlilik anlayışına göre bir kadının üstüne evlenmek ağır bir suç, hakaret ve günah; Onunla beraber dine hürmetsizlik etmek sayı-ı aktadır. Birtakım özel mefkure ve sert evlilik kralları, aslında yeni gelişmiş modern Batı kültürü dışındaki kültürlerde bulunmamak­tadır. Böyle birşey Hristiyan doktrininin konu­larının içine bile alınmamıştır. Bu sert kurallar, ni çıkan Latter Days Sorints "Son Zamanlar Azizleri'nİn (Mormons) Kilisesi ve akideye muhalif olan Anabaptistler (14. asır) gibi bir­takım garip kilise ve grupların bir parçasıdır. Çok evlilik Ortaçağda Kilise tarafından kanu­nen uygulanmış ve kabul edilmişti ve kilise ta­rafından arasıra vukubulan resmi bir müessese olarak kabul edilmiş olup, geçen 17. asrın orta­larına kadar vaziyet buydu." (Ecyclopaedia Bri-tannica, London 1900, XIII, Article Marriage, sh. 950).

Şüphesiz, çok evlilik Batının ve Doğu'nun her yerinde birkaç asır öncesine kadar sosyal bir vakıa ve gelenek olarak kabul edilmiş ve uygu­lanmıştı. İngiltere'de bile çocuk katlini, zinayı, fahişeliği vesair gayrimeşru cinsî ilişkileri kontrol etmek için 17. ve 18. asırlarda çok evli­liğin kanunlaştırılması teklif edilmişti. (M. Mazharuddin Sıddıki, Women in islam, 1978, sh. 165-166). Zorunlu tek evliliğin mahzurları­na ünlü cinsiyet bilimcisi tarafından şu sözlerle işaret edilmektedir: "Gerçi tek evlilik iyi olur, ama iyi bir emir değildir. Eğer serbest tercih ile olsa; onunla ilgili kanun başka birşey."

Bir başka yazara göre, "Fakat sıkıntısı çekilen birtakım hususların çaresi ve tasavvur edilebi­len başka ihtimaller var. "Ekseriyet için", diye ilave ediyor, "çok evlilikle uğraşmanın en iyi yolu onu kendi haline bırakmaktır." Yine, Mr. Sauthern'a göre, "halkın ekseriyetinin tercih et­tiği tek evliliği sebepsiz yere devlet niçin zorla kabul ettirsin. Karşılıklı rızaya dayanan ve ço­cuklara zararlı tesiri olmadan uygulanan başka Çeşit evlilikler çok mu uzak? Devletin onları reddetme hakkı nereden çıkıyor?" (M. Mazha­ruddin Sıddıki; Women in islam, 1978, sh. 165-166).

Büyük üne sahip bir başka cinsiyet bilimcisi, Dr. Norman Haire, kanunlaştırılacak olan çok evliliğin toplumun çoğunluğuna birçok menfa­atler sağlayacağını iddia etmektedir. Şunu ileri sürmektedir: "Eğer çocuklar devlet tarafından desteklenmiş olsalar, meşru arkadaşlığın sayısını sınırlandırmaya gerek kalmayacaktır." Ve Profesör Dunlop'a göre, "Fertlerin bazısının tek evlilikle tam bir tatmin olmaya eremedikleri olabilir, fakat çok evlilikle, tatmin olma imkanı­na kavuşabilirler ve bireylerin kendilerine ne türde bir evlilik beraberliğinin kendilerine daha rnenfaatli olduğunu formüle etmelerini gele­ceğin nizamı onlara serbest bırakacaktır. Fransız bilgin, Dr. Le Bon şöyle diyor: "Cinsler arasındaki tabii ilişki olan çok evliliğe dönüş birçok kötülüklere çare olacaktır; fahişelik, zührevi hastalıklar, çocuk düşürme, gayri meşru çocukların sefaleti, cinsler arasındaki nisbetsiz-likten meydana gelen milyonlarca evlenmemiş kadınların talihsizliği, zina ve hatta kıskançlık bile sona ermiş olacak ve hakir görülegelen kadın, kocası tarafından gizlice aidatı-lmadığından haberdar olacak ve bundan teselli bulacaktır.

Dr. Westermack, çok evliliğin te'yîdi hususunda bir başka sebebi beyanla, hamilelik sırasındaki cinsî münasabetlerden sakınmayı sözkonusu et­mektedir. Kadınlar, hamilelik sırasında cinsî münasebetle ya az isteklidir veya istekleri hiç yoktur ve tamamen bu ilişkiden sakınmayı ter­cih ederler.Hatta uzmanlardan bazıları ilişkinin hamilelik sırasında kadının ve doğmamış ço­cuğun sıhhatine zararlarım belirtiyorlar. Dr. Westermarck'a göre çok evliliğe bir başka sebep de, kadına nisbetle erkeğin cinsi güç ve istekleri­nin fazlalığıdır. Dr. Robinson İse şöyle diyor: Erkekler genel olarak birden fazla kadına eğilimlidirler.,.. Yapılan araştırmalarda erkek­lerin sayıca önemli bir kısmı tek evliliği bıkkınlık verici, tatminden uzak ve hoşnutsuz­lukla karşılamakta, durumu bir çıkmaz olarak görmektedirler. Mr. Michels, şöyle yazıyor: Ne kadar iffetli olursa olsun, hiçbir erkek yoktur ki, en azından düşüncesinde veya hayal aleminde birden fazla kadına düşkünlüğü olmasın, olma­masından şüphe ederim. Bilim ve edebiyat ki­taplarının sayısız yazarları tarafından eserlerin­de dikkatler bu gerçeğe çekilmiştir. Erkekte cinsî arzu ve heyecan uyandıran tahrik kabili­yetleri fevkalade çoktur ve değişkendir; öyle ki bir kadının bunların hepsine mâlik olması tama­men İmkânsızdır. Dr. Miesel-Hess ise şöyle di­yor: Erkek, arzusunun hedefine varır varmaz tokluk hissetmekte, ancak bu defa da yeni cinsi tecrübeler peşinde koşmaktadır. Halbuki kendi­ni erkeğe veren kadın bu ilişkiye tam bir sebatla bağlı kalmaktadır. (M. Mazharuddin Sıddıki, Women İn islam, 1978, sh. 165-166).

Çoğu alim ve cinsiyet bilimcilerinin ortak görüşü; "erkek, yaratılışı itibariyle birden fazla evliliğe meyyaldir ve hiçbir kanun ve sistem bu fiili hakikati asla gözden uzak tutmamalıdır." şeklindedir. Aksi takdirde gayri meşru ilişkiler teşvik edilmiş olacak, toplumda ahlaksızlık ve zinaya sebebiyet verilmiş olacaktır. İslam, kadının evlilik haklarını korumak suretiyle toplumun tabii ihtiyaçlarını tamamen tanımakta ve erkeğin yaratılışında var olan istekleri için gerekli ruhsatı vermektedir. Zevceler tam bir adalet Ölçüsü uygulandığı zaman çok evlilik ha­yatına izin vermekte ve eş sayısını dörtle kısıtla­maktadır. Bir defada ve aynı anda dörtten fazla kadın ile evlenmeyi yasaklamaktadır. Bunu ka­bul etmez görünen batılılar genellikle fiilen bir­den fazla kadın ile evlilik ilişkisi içinde bulun­maktadırlar. Dr. Annie Besaht'ın sözleriyle: Batıda tek evlilik yapıldığı iddia ediliyorsa da gerçekte sorumluluğu olmayan fiili bir poliga­mi vardır; erkek bıktığı zaman metresini atmak­ta ve o da tedricen sokak kadını olmaya doğru batmaktadır. İlk eşlerin kadının geleceğinde hiçbir sorumluluğu olmamakta ve o kadın, çok evli bir yuvada barınan eş ve anneden yüz kat daha kötü bir konumda bulunmaktadır. Gece vakti batı şehirlerinin sokaklarında binlerce se­fil kadını gördüğümüzde, batının, İslam'ın bu hükmünü suçlayıp yalanlamasmdaki iki yüzlülüğünü hissederiz. Kadın için, yine onun saadeti ve ihtiramı için cok evlilik içinde yaşamak, tek bir erkekle, ilişkide olmak, ku­cağındaki meşru çocuğuyla saygı ııc Kuşatılmış olarak iffetsizlikten, alçalmaktan, sokaklara dökülmekten, gayrimeşru çocukla yuvasız ve ilgisiz kalmaktan, her gelip geçenin kurbanı ol­maktan, gece üstüne gece geçirmekten, ehil ol­mayan analıktan, hakir görülmekten; daha iyi­dir çok evlilik. (Muhammed Kutub; islam, The Misunderstood Religion, sh. 121-23).

Gerçek şudur ki, yukarıda da izah edildiği gibi, çok evlilik biyolojik olarak tabii ve mantıklı ol­makla beraber hayatın çeşitli alanlarında -fizikî, dini, ahlâk* ve birçok faydaları ihtiva etmekte toplum için daha uygun ve daha münasiptir. (Abdul Hamid Sıddıki, The Life of Muham-mad, Lahor, 1975).

İslam, toplumu pak ve iffetli tutmak istemekte­dir. Bundan dolayı çok evliliğe adaleti yerine getirmek suretiyle izin vermektedir, ancak met­rese ve flörtlüğe müsaade etmemektedir. Aynı şekilde fahişeliği her şekliyle yasaklamakta, zi­na fiiline karışan kimseleri cezalandırmaktadır. Ceza, kadına ve kendisiyle bu fiili işleyen erJseğedir. İslam, bu suretle insanları çeşitli türde-)0 bulaşıcı hastalıklardan ve ahlak dışı fiillerden korumaktadır. Bazı fiillerin diğer kötülüğü de sosyal ve malt sorumluluk duymadan her türlü cinsî zevk ve eğlence hayatım teşvik etmektir. İslam, toplumun böyle bir hayata sahip olması­na izi" vermemektedir. Çünkü cins* ilişkinin amacı yalnızca fiziki zevk değildir. Bunda cinsî tatminden daha önemli, olmasa da buna müna­sip başka fonksiyonlar vardır. Anneyi ve ço­cuğu korumak babanın toplumsal bir sorumlu­luğudur. Gayrimeşru ilişkilerden doğacak ço­cuklar problemi başlı başına bir meseledir. On­ların mesuliyetini kimse üstlenmemektedir. Bu­nun yanında evlilik dışı bağlarla bu tür ilişkilere diğer birçok sosyal, ahlâkî ve dinî etkenler karışmıştır ki, bu etkenler ahlaksız ve inançsız nesillerle toplumda te'sirini göstermektedir. Ayette geçen "Allah'a ve ahiret gününe inanan (insan)lar iseniz Allah'ın dini (ni uygulama hu­susunda sizi, onlara karşı acıma duygusu tut(up engelle)mesin." (4:2) ifadeleri bu sayılan kişisel ve toplumsal facialara işaret etmektedir. Bundan dolayı mü'minler İslam'ın bu hükümle­rinden asla taviz vermez ve böyle kişilere müsa­maha etmezler. Dolayısıyla Batı toplumunda yaygın bir uygulama olan metresleri,sekreterleri, kız arkadaşlığı, bayan müdireleri, vs. gibi ca­iz olamayan her münasebeti ve evlilik bağı dışındaki cinsî tatmin vasıtalarını yasaklayarak, kendi düzeninde meydana gelebilecek bütün bu gibi problemleri önlemiştir.