Konu Başlığı: Gerçekçilik Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 29 Temmuz 2012, 12:16:54 Gerçekçilik İslâmî davet akla sunulan değerlerle durumu değerlendirmeye, tartışmaya, müzakereye ve muhakemeye bir davettir. Ahlâklılığı hor görenler dışında hiç kimse bu davete bigâne kalamaz ya da aptal ve hainler dışında hiç kimse bunu reddedemez. Düşünme kabiliyeti yaradılıştan gelir ve bütün insanların hakkıdır. Hiç kimse, kendisi de dahil olmak üzere önceden bunu inkâr edemez. Yalnızca kişinin tutarlılığı ve kendine saygısı pahasına inkâr edilebilir. Burada araştırılan şey hüküm olduğu için hükmün tabiatından davet'm çağrılan kişinin cephesinde muhtevasının delillendirilmiş, ince işlenmiş ve vicdanlı bir kabulü dışında hiçbir amacı olamayacağı çıkar. Bu, çağrılan kişinin bilinci herhangi bir şekilde genel ihmaller ya da hatalar tarafından bozulmuşsa davetin kendisi de aynı şekilde bozulur; Unutkanlık, hislerin aktarımı ya da suni olarak ortaya çıkan bir ihmal; başka bir deyişle şuurun "psikopatik gelişme"sini içeren davet rneşrû değildir. Davet bir sihir ya da illüzyon işi, cevabı hükümden çok etkilenme olan duygusal bir beğeni değildir. İçinde idrakin ve kalbin birbirlerine üstün gelemeyecekleri tarafsız bir ortam olmalıdır. Karar, diğerini disipline eden bir idrak değerlendirmesiyle onu destekleyen ve zenginleştiren hissî bir muhakemenin ortak bir sonucu olmalıdır. Sadece alternatiflerin değerlendirilmesi, karşılaştırılması ve birbirleriyle çelişkilerinin anlaşılması, delillerin ve karşı delillerin dikkatli, acelesiz ve objektif bir şekilde tartılmasından sonra hükme varılmalıdır. İç tutarlılık, diğer bilgilerle uyumluluk, gerçekle ilişki bulunmadan İslâm'ın çağrısına verilecek cevap rasyonel olmayacaktır. O halde İslâm'ın çağrısı gizli olarak yapılamaz, çünkü yalnızca kalbin be-ğenisiyle ilgili değildir. Sonuç olarak, İslâm'ın çağrısı idrakin kritik bir işlevidir. Dogmatik olmamak, kendi otoritesinin ya da geleneğinin mahiyetini desteklemek onun tabiatında yoktur. Kendisini her zaman yeni delillere, yeni alternatiflere açık tutar ve sürekli yeni formlarda, ilim ve yeni buluşların ışığında, insan davranışlarının yeni ihtiyaçlarına göre düzenler. İslama çağıran kişi otoriter bir sistemin elçisi değil, çağrılarla birlikte Allah'ın yaratılış ve peygamberleri yoluyla gönderdiği çifte vahyi anlamaya ve şükretmeye katılan kişidir. Akıl yürütme işlevinin tamamen durması, aklın kendisini yeni delillerin ışığına kapatması insanlık dışıdır. Şu andaki durumu ne olursa olsun dinamik olmaya; yoğunlukta, görüş açıklığında ve anlayışta her zaman gelişmeye devam etmelidir. O halde hiç bir sağlıklı kafa çağrıyı baştan reddetmeyi göze alamaz. Başka hiçbir delili duymak istemeyecek kadar kendi gerçeğiyle tatmin olmuş olan bir kafa durgunluğa, fakirleşmeye ve yaşama kabiliyetini kaybetmeye mahkûmdur. |