> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Siret Ansiklopedisi > Faize İslâmî Bakış
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Faize İslâmî Bakış  (Okunma Sayısı 1048 defa)
16 Haziran 2012, 19:09:51
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 16 Haziran 2012, 19:09:51 »



Faize İslâmî Bakış

İslâmî devlet, iki aşırı uç olan Kapitalizm ve Sosyalizm'in arasında yer alır. İslâm, ekono­miyi; ne müteşebbisin elinde spekülasyon kaynağının ürünü haline geldiği bir kaç kapi­taliste bırakır, ne de proleter uygulamanın ferdî teşebbüs, hürriyet ve verimliliği yok et­mesine müsaade eder. İslâm, kapitalistlere karşı bütün toplumun refahım emniyet altına alır, İşsizlik ve buhran ile neticelenen ticarî dönüşümlerin zararlı etkilerinden de toplumu korur.

Bazı durumlarda, ekonomiyi tam bir çökme ve yok olmadan korumak için, devletin müda­hale ve kontrolünün kesinlikle lüzumlu oldu­ğunu kimse inkâr etmemektedir. İşsizlik, mo­dern sanayi devletlerini müdahaleciliğe ve iş­sizliği kontrol için bazı tedbirler almaya zor­layan saiklerden birisidir. Keynes de, depres­yon ve işsizliği yok etmek için devlet müda­halesinin lüzumunu çok kuvvetli bir şekilde desteklemektedir.

İşsizliğin baskısını hafifletmek için devlet kontrolünün lüzumu, hemen hemen bütün modern devletler tarafından kabul edilmiştir. Bu, ABD'ndeki New Dealy mevzuatında, İn­giltere, Avustralya ve İsviçre'de ayrı ayrı 1944 ve 1945'lerdeki istihdamla ilgili (White Papers)'da aşikârdır. Daha sonra 1950'de Av­rupa Konseyi de tam istihdamı bir hedef olarak kabul etmiştir. Japonya, endüstriyel geliş­me programlarının çoğunu devlet yardımıyla gerçekleştirmiştir. İslâm da, toplum yararını korumak ve emniyet altına almak için sınırlı olmak kaydıyla kontrolünü tavsiye etmekte­dir.

Sıfır faiz oranı, İslâmî sistemde, kanunî bir oran olarak kabul edilmekte ve bu oranı yuka­rıya çekecek herhangi bir hareket, insafsız, adaletsiz ve bu bakımdan da-gayri meşru sa­yılmaktadır. Faiz konusundaki bütün literatü­rün özü şu ifadelerle özetlenebilir: İktisadî şartlar ne olursa olsun, gerek para, gerekse al­tın, gümüş, yiyecek. maddesi veya diğer bir kullanım eşyası olarak ödünç verilen serma­yenin üstünde döndürülen herhangi bir fazla­lık faizdir (riba) ve bu sebeple de gayri meşrudur. Dolayısıyla, ister paranın kullanıl­dığı, isterse mübadelenin söz konusu olduğu işlemler olsun içine faizin karıştığı bütün mu­ameleler İslâm ekonomisinde yasaklanmıştır.

Devlet, teşebbüs hürriyetini tanımakta ve kâr amacıyla yapılan ferdî teşebbüse müsaade et­mekte, fakat, servetin stok edilerek biriktiril-mesinden doğan kâra izin vermemektedir. Herkes, devlet güvenliğini ve refahını tehlike­ye sokmamak kayıt ve şartıyla istediğini yap­maya serbesttir. Faiz kurumu, toplumun sos­yal refahını olumsuz olarak etkileyen unsur­lardan biridir ve bu bakımdan da kişilerin kontrolüne bırakılmamıştır. Kaldı ki, elindeki herhangi bir imkânla, hatta ahlakî kural ve ka­nun müeyyidelerini yardıma çağırmak sure­tiyle faiz oranlarını tutmak, modern toplumun bir husustur.

Faiz almayı ve vermeyi yasaklayan ve sıfır fa­iz oranının İslâmî devletin tek kanunî rayici olduğunu belirten Kur'an-ı Kerim'in konuyla ilgili son emrinde şöyle buyurulmaktadır: "Ey inananlar ! Allah'tan korkun, eğer inanı­yorsanız faizden arta kalmış hesaptan vazge­çin." (2: 278).

Kur'an-ı Kerim'in bu ayeti açıkça ortaya koy­maktadır ki, İslâm ekonomi sisteminde faiz kurumuna asla müsaade edilemez. Hatta, sıfı­rın üstündeki herhangi bir oran aşın faiz ora­nıdır ve bu sebeple de kanunî değildir. Daha önce belirtildiği gibi,The Oxford Dictio-nary'de "usury" (riba) kelimesine,"Herhangi bir aşırılık, özellikle az veya çok, kanunların tayin ettiği oranın üstündeki herhangi bir artık oran, aşın faiz oranı" anlamı verilmiştir. Kur'an-ı Kerim'in hükmüne göre bizim kanunî oranımız sıfır'dır ve toplumumuzda bunun üzerindeki herhangi bir oran aşırı kullanım kabul edilir.

Söz konusu ayet, şuna da işaret etmektedir. Vurguncu kimseler, kendi şahsî çıkarlarını te­min ederken çabucak para kazanmak için, ço­ğunlukla, nadiren en kârlı olanla denk düşen sosyal faydayı unutur veya önemsemezler. Ekonomiyi korumak ve sermayenin, kârlılık haddinin yüksekliği şart olmayan, ama toplu­ma faydalı teşebbüslere akması için faizin ip­tali zorunludur. Böylece, verimlilik, ferdî ve serbest teşebbüsü yok etmeden kapitalizmin kötülüklerinden kurtulmak mümkün olur.

Şayet insanlar, Allah'ın kendileri için vahyet-tiği hükümlere teslim olarak ve sıfır faiz ora­nıyla biçimlendirilmiş, toplum için faydalı ve öncelikli politikalarında devletle işbirliği yap­salar, onların kendi menfaatlerine de, ferdî hürriyetlerine de saygı gösterilir ve hayatın her safhasında şu ifadelerde ima edildiği üze­re emniyet altına alınırlar: "Haksızlık yap­mazsanız, size de haksızlık yapılmaz." Kapi-talizm'in itiraz edilebilir bütün özellikleri, bu ekonomi içinde artık yok olmaya başlar. Her­kes kendi gelirini daha sonraki bir zamanda harcamak maksadıyla biriktirebilir, fakat bu birikim faiz oranı kazanmak suretiyle büyü-mez. Devlet hasseten sıfır faiz oranını kontrol edip destekleyecek, bu arada faiz oranındaki pratik düşmelere karşı sınır oluşturan kurum­sal ve psikolojik faktörler de, bu politikanın başarılı bir şekilde işlemesine tesir edemeye­cektir. Üstelik, devletin meşru davranışları, uygulamada müminlerin beğenisini kazanan ve kendilerine Allah'a karşı olan görevlerini yapmalarını ve faizden doğan haklarını terket-melerini emreden Kur'an'm ahlâkî desteğiyle de takviye edilmektedir.

Bu politika; halkın ahlâkî değerlerine uygun­luğu, makul, âdil ve tatbiki mümkün, bunların da ötesinde halkın yararına olması sebebiyle Çok başarılıdır. Halk bu politikanın doğrulu­ğuna, doğru karar alındığı ve kendi faydaları­na olduğu konusunda tam bir güven içindeyse tabii ki bu politika devam eder. Bu bakımdan halkın muvafakatini, tam destek ve yardımını alan devlet pratik sonuçlarda etkili ve başarılı olur. Tatbikattaki muhtemel hatalar kısa süre­de giderilir. Elde edilen sonuçlar herhangi bir devlet politikasından beklenenlerden çok daha önemli ve faydalıdır. Sonuçta ekonomi, sade­ce kendini düşünüp başkalarını umursamayan spekülatör ve tefecilerden tamamen korunmuş olur. Artık, ne piyasada bulunan sermaye ak­tiflerinin cirosu konusunda aşın iyimser bek­lentiler vardır, ne spekülatörlerden herhangi bir tahrik, ne de sermayenin marjinal etkilili­ğinin âni ve yok edici düşmesi korkusu.

Ekonomi, ticarî ilişkilerin kötü sonuçlanndan ve ekonomik buhranlardan tamamen kurtulur. Çöküntü ve bunalımlar meydana gelmez ve ekonomi de tam istihdamla büyüme hızını muhafaza edebilir. Artık ekonomide faiz yok­tur ve çöküntülerle sonuçlanan krizlerin ana sorumlusu yanlış beklenti durumlannın olma­dığı da açıktır. Bundan sonra, ekonomi, uzun süreli çöküntülerin takip ettiği sık veya geçici krizlerden kurtulur. Her zaman devam eden bir canlılığın yararlarından hoşnut olur. Bu sebeple de canlanmayı sağlamaya ve ekono­miyi yarı canlılık şartlarında tutmaya çalışır. Sözkonusu canlılık devam ettirildiği zaman da, Keynes'in rüyaları bu toplumda gerçek olur.

Keynes'e göre, "Çare, ticarî ortamda fiyat ar­tışlarını yok ederek, bizi sürekli yarı çöküntü durumunda tutmakta bulunmaz. Doğru tedbir, Çöküntüleri iptal ederek, bizi devamlı olarak yan canlılık halinde tutmaktadır. Bu sonuçları elde etmek için, en iyi ve en etkili tek yol, fa­iz oranım sıfır'a yaklaşan çok düşük bir dü­zeyde tutmaktır.

Çok muhtemeldir ki, sermaye büyümesini kontrol için, faizin para oranını dizginleyen fren olmadığı zaman güçbela durdurulabile­cek katlamalı sermaye büyümeleri meydana gelir. Netice itibariyle, sermayenin çoğalması, sıfır faiz oranının isabetli olduğunu yeterli bir şekilde ispat eder.

Bu politika, yatırımlar için de yeterli teşvik ve imkân hazırlar. Sermayenin marjinal verimli­liğinin düşük olması ve yüksek faiz sebebiyle daha önce ele alınamayan, ancak toplum için faydalı bütün projeler serbest faiz ekonomi­sinde mümkün olabilir. Sermayenin sıfır mar­jinal verimliliği ile yapılan projeler dahi, böy­le bir ekonomide ele alınabilir. Sonuç olarak da, yatırımlarda, dolayısıyla da ülkedeki istih­dam düzeyinde çok büyük bir yükselme mey­dana gelir.

Zekat'ın zorunlu olarak toplanmasından doğan gelirin yeniden dağılımı ile yatırımların can­lanmasına başka bir hareket daha getirilmiş olur. Başka bir bölümde açıklandığı üzere, sahipliği üzerinden bir tam yıl geçmiş, yatırı­ma dönüşmemiş nakit, biriktirilmiş para, altın, gümüş, mücevher v.s. her çeşit servet, %2.5 oranında zekata tâbidir. Zekatın toplanması, yatırım oranlarının yükselmesine de sebep olur.

Keynes'İn kapitalist bir toplum için düşündü­ğü ve eğer doğruysa "sermayenin marjinal et-kililiğindeki ciddi bîr düşüş tüketim arzusunu ters yönde etkilemeye yönelir" şeklindeki kor­kusu, sermayenin marjinal verimliliğinin böy­le geniş bir değişime maruz kalmadığı bu ekonomide gerçekleşmez. Üstelik zekatı, eğer varsa sermayenin marjinal verimliliği, düşme­nin ters etkilerini yok edebilsin diye, gerek topluma ve gerekse fertlere tüketimi arttırıcı büyük bir destek verir.

Bundan başka, zekat, likidite mallan nakit şeklinde elde tutmaktan uzaklaştırmaya çalı­şır. Servetin büyümesine önemli bir engel olan likidite önceliğini arttırmaya meyilli bir çok faktör vardır. Halk, geçmişte de günü­müzde de, başlıca likid malların bu önceliğine sahip olan - tam istihdamı kuvvetlendirmek için, yatırım oranlarını yeterli yükseklikte tut­mada başarılı olamamıştır. İslâm ise, zekat uygulamasıyla insan gelişiminin yolunda esas engel olan likidite önceliğine çok kuvvetli ve etkili bir kontrol getirmiştir.

Likidite önceliği zekat mesuliyeti ile tamamen kırılmıştır. Eğer bazı insanlar buna rağmen hâlâ servetlerini biriktirmeye karar veriyorlarsa, gelecek yılların yıllık zekat toplamı onla­rın hazinesini tüketecektir. Dolayısıyla bu ki­şiler er veya geç, biriktirmiş oldukları servet­lerini yatırıma yöneltmeye veya biriktirmiş o...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Faize İslâmî Bakış
« Posted on: 20 Nisan 2024, 01:33:27 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Faize İslâmî Bakış rüya tabiri,Faize İslâmî Bakış mekke canlı, Faize İslâmî Bakış kabe canlı yayın, Faize İslâmî Bakış Üç boyutlu kuran oku Faize İslâmî Bakış kuran ı kerim, Faize İslâmî Bakış peygamber kıssaları,Faize İslâmî Bakış ilitam ders soruları, Faize İslâmî Bakışönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes