Konu Başlığı: Evrensel Aslî Günah Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 20 Temmuz 2012, 18:31:20 Evrensel Aslî Günah Pavlus'un iddialan ve fikirleri bütünüyle temelden mahrum ve son derece de akıl ve mantık dışıdır. Kendisi önce Metinlere atıfta bulunur: "Hepsi saptılar, birlikte murdar oldular; iyilik eden yok, bir kişi bile yoktur." (Mezmurlar, 14: 3 ve Romalılara, 3: 10). Fakat daha sonra İsa Mesih'in faziletinin insanlığın günahlarını temizlediği ısrarına geçer. Bu iyilik sahibi insan nereden gelmiştir? Zira kendi iddiasına göre, "iyilik eden yok, bir kişi bile yoktur." İkinci olarak, şunu söyler: "Tanrı, insanı ölümsüz yarattı." Bu tamamıyla yalan bir ifadedir, zira her insan ölümlü yaratılmıştır, bu dünyada yaşayacak, sonra ölecek ve sonra da Hesap Günü'nde hayattaki amellerinin hesabını verecektir. Allah'ın bütün rasullerinin tebligatı bu doğrultudadır. "Her cân ölümü tadacaktır. Kıyamet günü ecirleriniz size eksiksiz verilecektir. Kim ki hemen ateşin elinden kurtarılır da cennete sokulursa, işte o kurtuluşa ermiştir..." [Kur'ân-ı Kerîm, Âl-i İmrân sûresi (3): 185]. Üçüncü olarak Pavlus günahın dünyaya bir adam vasıtasıyla geldiği ve onun yüzünden de herkesin günahkâr olduğunda ısrar eder (Romalılara, 5: 12). Bu son derece yanlış ve gülünç bir iddiadır; hatta iddiadan öte, akıl ve mantığı kaale almaksızın kendi reyinde inat eden cahil bir adamın halidir. Evet, Âdem bir günah işlemiştir, ancak hatasını az sonra farketmiş ve istiğfar ile Allah'tan affını dilemiştir. Kendisi affedilmiş ve bu onun günahınm sonu olmuştur. Bir günah işleyip sonrasında tevbe eden ve Allah'ın mağfiretine sığınan biri o günahı hiç işlememiş gibidir. "Kul günahını ikrar edip tevbe ettiğinde Allah onu affeder." (Buharı ve Müslim). Ve "Bir günaha tevbe eden onu hiç işlememiş gibidir." (îbni Mâce ve Beyhakî). Allah'ın sonsuz mağfireti sayesinde Âdem'in günahı bağışlanmış ve kendisi yeniden masum bir insan olmuştur. Âdem'in sözkonusu günahı Rabb'i tarafından tümüyle bağışlandığı halde bu günahın varlığı üzerinde ısrar etmek cehalet ve hamakatın zirvesi olsa gerek. Kur'ân'da Âdem ile Havva'mn tevbe-sine şu sözlerle atıfta bulunulur: "(Âdem ile Havva) Dediler: 'Rabbimiz, biz kendimize zulmettik, eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan, muhakkak ziyana uğrayanlardan oluruz!" (7: 23). Dördüncü olarak; Pavlus, topluluktan günahın evrenselliğine ikna edemeyince, sözkonusu evrensellik mefhumunu güçlendirmek için, günahın yalnızca evrensel olmakla kalmayıp kaçınılmaz ve Âdem'den (yani, insa-noğlundan) ayrılmaz olduğu iddiasına geçti. Bu da Pavlus'un kendi şahsî ve tek taraflı görüşü olup sağlam bir temelden ya da destekleyici bir delilden yoksundur. însan tabiatının günahtan aynlmaz olduğu ve günahın insan ruhunun tamamıyle tabiî bir parçası olduğunu söylemek de katışıksız iftiradan ibarettir. Böyle bir şey tümden saçmadır, insanın şahsı için iki yol vardır: Hakka uygun davranmak ya da günah işlemek. Bununla birlikte insanoğlu îlâhi Rehberiyetle donatılmıştır ki yanlış İle doğruyu ayırt edebilsin ve Hayatın Doğru Yolunu izleyebilsin. însan kendisine açık bulunan iki yoldan birini benimsemekte tamamen özgürdür: Hayırlı yol yahut şerli yol. Kur'ân bunu şu sözlerle ifade eder: "Nefse ve onu şekillendirene, ona bozukluğunu ve korunmasını (isyanım ve itaatini) ilham edene andolsun ki; nefsini temizleyen iflah olmuş, onu kirletip örten, ziyana uğramıştır." (91: 7-10). Asr sûresinde de "Asra (yani peygamberlik çağına, yahut bütün zamana veya ikindi namazına) andolsun ki, insan ziyan içindedir. Ancak iman edip salih amellerde bulunanlar, ...başka." (103: 1-3) denilmektedir. Bu âyetler iyi ve kötü yolun herkese açık tercihler olduğunda kuşku bırakmamakta; iman edip sâlih amellerde bulunanlar Rabb'in lüt-funa hak kazanırken, O'riu inkârla kötü yollara temayül edenler azap görecektir. Dolayısıyle "günahın insandan ayrılmazlığı" diye bir mesele yoktur. Bu fikir bir şahsın, Pavlus'un, kendi kafasında icat ettiği bir şey olup mâkûl, somut, ilâhî metinlere dayalı ya da tarihî hiç bir dayanağı yoktur. Bu haliyle de her noktası itibariyle reddolunmaya ve geçersiz addedilmeye adaydır. Beşinci olarak, bir suça iştirak eden o ortaklığının cezasını çekecek olmakla birlikte, hiç kimsenin günahı her ne şekilde olursa olsun başkasına devrolunamaz. Kişiye kesinlikle işlemediği bir günahın yüklenebileceği fikri her türlü mantıkî, aklî veyahut ahlâkî temelden yoksundur. Birçok noksanıyla birlikte yeryüzünde câri olan şu anki adalet uygulamaları bile kişiyi bir başkasının cürmünden dolayı cezalandırmayı âdil bulmayacakken, tüm Adalet ve İyiliğin Sebebi ve Kaynağı olan Kadir-i Mutlak Allah'a böyle bir şey isnat edilebilir mi? Böyle bir fikir uydurma karakteriyle ne Hz. İsa'nın dürüstlüğü ve ne de Rabb'in Mutlak Adaleti dairesinde kendine yer'bulabilir. Dürüst ve samimi bir mü'min kendi Yaratan'ı, ya da Rabb'in gerçek ve soylu bir Elçisi olan Hz. İsa hakkında katiyetle böyle bir yalana girişemez. Altıncı olarak, İsa Peygamberin Hıristiyanlığıyla, ya da Rabbimiz Allah'la hiç bir ilişiği olmayan sözkonusu yabancı ve intibaksız fikirleri için Pavlus hiç bir sahih ve güvenilir kaynak da göstermiş değildir. Her hangi bir kişinin Allah'a, İsa'ya ya da başka bir Peygambere yakıştırmalarda bulunması mümkündür, ancak insanların inanması için bunu yapanın sahih bilgi kaynaklan göstermesi gerekir. Yedinci olarak, Pavlus'un Hz. Âdem'i "suçlu", Hz. İsa'yı ise "suçsuz" ilân etmesi yine hiç bir mâkûl ve somut delile dayanmaksızın kendi şahsi ihtirasının, plan ve düşüncelerinin yansımasıdır. Sekizinci olarak, Pavlus'un İsa Peygamberin tebliği dönemindeki hayatı İsa'yı tümden red ve karşı çıkışla dolu olduğu gerçeği İddiamızı destekleyen bir başka delildir. Rabb'in Nuru İsa Peygamberin şahsında yeryüzünde Mevcut iken Hıristiyanlığın altını oyamayacağmı bildiğinden Pavlus çareyi görünürde mü'min olduğunu ilân ederek muhtelif metodlarla dini tahrif etmeyi planladı. Pavlus planın kolay ve İşler olduğunu düşünüyordu, zira kimse kendisinin rüyasında İsa ile buluştuğu iddiasını çürütemezdi; fakat bizzat Hz. İsa'nın inanç prensiplerine tamamıyla zıt olan bid'at kavramlar ve fikirlerle dopdolu olması itibariyle görüşleri yine de zayıf ve inanılmazdır. Olan şey şudur: Pavlus, İsa'nm Hıristiyanlığını tümüyle bir tarafa atmış ve yerine kendi geliştirdiği ya da Yahudilikten, yahut o dönemde Avrupa'da hâkim bulunan putperestliğin anlayış ve uygulamalarından ödünç aldığı fikirleri ikame etmiştir. Kendisinin karışık dini, İsa'nın Hıristiyanlı-ğıyle tümden intibaksız ve prensip itibanyle, putperest ibadet sistemiyle daha bağlantılıdır. Sözkonusu karışım yine kendisinin Mual-lim'in inanç esaslanna muhalif önceki itikat ve ameliyle tamamlanmıştır. Bu müşahedeler Pavlus'un samimiyeti noktasında bizi haklı olarak şüpheye sevketmekte, İsa ile buluşmasını ifadelendiren rüya-teorisine karşı esaslı iddialar sunmakta, ve bu şahsın, sadece bir avuç soyut ahlâkî ve vicdanî ilke ve amel dışında, İlâhi Vahiyden hiç bir şey bırakmama-casına Hıristiyanlığı tahrif için iyi düşünülmüş ve iyi tasarlanmış planlan olduğuna dair güçlü deliller getirmektedir. Görünen de odur kî Pavlus bu planını bütünüyle başarmış durumdadır..Pavlus'un gelecek nesillere devrettiği Hıristiyanlığın şeklî inanç, anlayış ve amel olarak İsa Peygamberin insanlığa sunduğu Hıristiyanlıktan bambaşkaydı, bid'at amelleriyle birlikte tümüyle bid'at bir inanç düzeni ortaya çıkmıştı. Allah'ın Elçisi Hz. İsa'nın kendi havarilerinden daha Önemsiz olduğunu söyleyebilir miyiz? Zira mevcudiyeti esnasında O'nu inkâr eden; fakat sonrasında Rabbi tarafından geri çağrıldığında Hz. İsa'nın imanına dahil olan bir havarisi sözko-nusu imanı bütünüyle değiştirmiş ve yerine bıraktığı yeni iman İsa Peygamberin Hıristi-yanlığıyle hepten alâkasız bir şey, daha doğrusu Pavlusizm olmuştur. (Kimi görüşler The Encyclopaedia Britannica, c. XVII, sh. 395-396'dan alınmıştır). Dokuzuncu olarak, şayet Pavlus'un iddialan benimsenecek olursa, Rabb'in tüm Adalet ve İyiliğin Nedeni ve Kaynağı şeklindeki tasavvuru esaslı biçimde lekelenmiş, haleldar edilmiş ve üzerinde olumsuz iz bırakılmış olacaktır. Öyle ki yüce tabiatında insanların kopye edebileceği Adalet ve İyilikten hiç bir eser kalmayacaktır. Onuncu olarak, bir insanın, İsa Mesih'in lûtfu sayesinde Allah'tan 'hak edilmemiş Bağış1 mefhumu yine aklen ve mantıken izahı mümkün olmayan kelimelerle bulandırılmış bir hokkabazlık örneğidir. Ne var ki Pavlus tüm Kurtuluş ve Kefaret Öğretisini akıl ve mantığın fırınında denenmesi mümkün olmayan, yamsıra herkesin kendi fiillerinden sorumlu olduğu ve kimsenin omuzlarında bir başkasının günah yükünü taşımayacağında ısrarlı olan diğer Vahyî dinlerden hiç bir objektif tarihî emsal göstermeyen son derece zayıf ve hayali görüşler üzerinde temellendirmektedir. Onbirinci olarak, gerek Âdem'in günahı ve gerek ise İsa'nın lûtfu fikirleri Pavlus beyninin mücerret ve şahsî icatlan olup amaçlan arasında dürüst kimseleri karmaşaya itmek ve umûmi kitleyi de tüm maddî sefahata dalmakla birlikte kurtuluşu kolayca elde etme gibi bir umudun tuzağına düşürmek vardır. Pavlus'un bid'at Kurtuluş ve Kefaret Öğretisinin arkasında yatan tüm düşünce İsa'nın kendileri için. Çarmıh'ta öldüğüne ve böylelikle ruhlanna kefaret olduğuna iman ederek Mesih'in lûtfuna iltica eden bütün insanların günah ve sefahat dolu tüm bir ömre rağmen İlâhi azaptan kurtulabilecekleri şeklindedir. Ta başından itibaren tüm iddialar temelsiz, yanıltıcı ve Pavlus'un tasavvurunda yerini bulan bid'atlerdir. İsa Peygamberin öğretisinden ise hiç nasibi yoktur. Onikinci olarak, sözkonusu görüşler iyi ve kötü, doğru ve yanlış eylemler arasındaki tüm farkı ortadan kaldırmaya yöneliktir, zira bunlar İsa'nın Çarmıh üzerindeki Ölümü ile tüm günahlara kefaret olduğunu söyleyerek bir seviyeye getirilmektedir. Onüçüncü olarak, Pavlus Adem'in "itaatsizliği" ve "hududu aşmasının" tüm insan neslini etkilediği şeklindeki teorisine destek sağlayacak Metin, gerçek ya da geçerli bir zeminden yoksundur, bu konu üzerinde hiç bir Kilise de bugüne kadar yapıcı ve mâkûl bir görüş ser-detme cesaretini kendinde bulamamıştır. Ondördüncü olarak, Âdem'den "topraklı", "toprağa ait" biçiminde (I. Korintoslulara,15: 47) bahsedilerek kendisinin dünyevî tabiatı nedeniyle kolaylıkla bozulabilir olduğunun îma edilmesi meseleyi çözmemiş, aksine daha karmaşık ve içinden çıkılmaz hale getirmiştir, ne var ki Pavlus bu dünyeviliğe ilişkin ne bir örnek vermiş ne de bu noktayı aydınlatıcı olmuştur. Kısaca ifade edilecek olursa, Âdem'in 'tüm beşeriyeti etkileyen günahı teorisi' tamamıyle Pavlus beyninin İmalatıdır; temelden tutarsız, akıl dışı ve, bırakın Rabb'in Mutlak Adâ-leti'ni, insanların anlayabildiği şekliyle bile adalet ve eşitlik mefhumlanyle taban tabana zıttır. |