๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Siret Ansiklopedisi => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 06 Haziran 2012, 16:56:02



Konu Başlığı: Evlilikteki Hedefler
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 06 Haziran 2012, 16:56:02
Evlilikteki Hedefler

(a) İnsan Neslinin Devamı: Kur'an-ı Kerim şöyle buyurur: "Ey insanlar! Sizleri bir tek

şahıstan yaratan, o şahıstan da eşini vücuda getiren, ikisinden birçok erkeklerle kadınlar üreten Rabbinizden korkun ve günaha gir­mekten sakının." (4: 1). Bakara Suresi'nde ise: "Kadınlarınız, çocuk yetiştiren ekin tar-lanızdır. O halde tohum ekilen tarlanıza, na­sıl isterseniz öyle varın. Kendileriniz İçin ile­riye hazırlık yapın; önceden iyi ameller gön­derin. Allah'tan korkun ve muhakkak onun huzuruna varacağınızı bilin. Takva sahibi müminlere Cenneti müjdele." (2: 223).

(b) İffetin Korunması:Mâide Suresi'nde şöy­le okuyoruz: "Namuslu, zina yapmamış ve gizli dostlar edinmemiş olduğunuz halde, müminlerden hür ve iffetli kadınlarla, sizden önce kendilerine kitap verilenlerden yine hür ve iffetli kadınları, mehirlerİni verip nikahlayınca, onlar size helâldir." (5: 5). Nisa Su­resi'nde de şunlar buyurulur: "Onun için fuhuşta bulunmayarak, gizli dost da edinmi-yerek namuslu yaşadıkları halde, o cariyele­ri sahiplerinin izniyle nikah ediniz ve mehir-lerini güzellikle kendilerine veriniz." (4: 25).

(c)  Huzur ve Muhabbet Kaynağı: Rum Su­resi'nde şunları buluruz: "Yine O'nun alâmetlerindendir ki, kendilerine meyil ve ülfet edesiniz diye, sizin için, kendi cinsinizden zevceler yarattı ve aranızda bir sevgi ve bir merhamet icat etti. Şüphesiz ki bunda, dü­şünecek bir kavim için alâmetler var." (30: 31). A'râf Suresi'nde de: "Sizi bir nefisten yaratan ve bu nefisten de, gönlü kendisine meyledip rahat etsin diye, zevcesini yaratan O'dur." (7: 189).

(d) Evlilikte İmanın Önemi: Bakara Suresi­nde şöyle geçer: "Ey müminler! Allah'a or­tak koşan kadınlarla, onlar iman etmedikçe evlenmeyin. İmanı olmayan bir kadın, sizi imrendirse bile, iman etmiş bir cariye elbet­te ondan daha hayırlıdır. Müşrik erkekler de iman etmedikçe onlara mümin kadınları ni­kahlamayın; bîr kâfir size hoş görünse bile. Mümin köle elbette ondan daha hayırlıdır. Onlar sizi cehenneme çağırırlar. Allah ise iz­niyle Cennet'e ve mağfirete davet ediyor da ayetlerini insanlara beyan buyuruyor. Gerek ki düşünüp ibret alsınlar." (2: 221).

Ve Nûr Suresi'nde: "Kötü sözler, kötü kim­seler için; kötü kimseler de, kötü söz ve işler İçindir. Temiz olan söz ve işler ise, temiz kim­selere ve temiz olan kimseler de, temiz söz ve işlere lâyıktır." (21: 26). Yine aynı surede: "Zina eden. bir erkek, ancak zina eden bir kadınla, veya bir müşrike ile evlenmek ister. Zina eden bir kadını da, ancak zina eden bir erkek veya müşrik bir kimse nikah etmek is­ter." (24: 3).

(e) Yasaklanmış Evlilikler: İslâm, Nisa Sure­si'nde belirtildiği gibi, bazı akrabalarla ev­lenmeyi yasaklar: "Bir de babalarınızın ni­kahladığı kadınları kendinize nikahlamayın.

Cahiliyyet devrinde geçen affedilmiş geçmiş­tir. Şüphe yok ki o, pek çirkindi; Allah'ın buğzuna sebepti, o ne fena bir âdet idi!... Si­ze şunları nikahlamak haram kılındı: Ana­larınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halaları­nız, teyzeleriniz, erkek ve kız kardeşlerinizin kızları, süt analarınız, süt kızkardeşleriniz, karılarınızın anaları, kendileriyle zifafa gir­diğiniz karılarınızdan olma himayenizdeki üvey kızlarınız. Eğer üvey kızlarınızın ana-larıyla zifafa girmemiş iseniz onlarla evlen­menizde size bir günah yoktur. Öz oğulları­nızın zevceleri ile evlenmeniz ve iki kızkar-deşi birlikte nikahlamanız da haramdır. An­cak cahiliyyet devrinde geçen affedilmiş geç­miştir. Allah, şüphesiz ki cahiliyyet devrin­de olan kötü işleri bağışlayıcı, İslâm'da ita­at edenlere merhamet edicidir.

Sahip olduğunuz cariyeler müstesna, diğer bütün nikâhlı kadınlarla evlenmeniz size ha­ram kılındı. Bunlar üzerinize Allah yazısı olarak haramdır. Haram kılınanların dışın­da kalanlar size helâl kılındı. O halde, on­lardan hangisi ile faydalandınızsa mehirlerini kendilerine verin ki, farzdır. O mehri takdir edip, kesiştikten sonra, aranızda anlaşmanız­da da size bir günah yoktur. Şüphesiz ki Al­lah, kemal üzere bilendir, gerçek hüküm ve hikmet sahibidir.

Sizden her kim, hür olan mümin kadınları nikâh edecek bir zenginliğe kudreti olmaz­sa, ona da ellerinizin altındaki mümin cari­yelerinizden efendilerinin rızası ile nikahla­mak var. Allah, imanınızı çok iyi bilendir.

Hep biribirinizdensinİz. Onun için fuhuşta bulunmayarak, gizli dost da edinmiyerek na­muslu yaşadıkları halde, o cariyeleri sahip­lerinin izniyle nikâh ediniz ve mehirlerini gü­zellikle kendilerine veriniz. Eğer onlar, evlen­dikten sonra bir fuhuş yaparlarsa, o vakit hür kadınlar üzerine gerekli bulunan ceza­nın yarısı kendilerine lâzım gelir. Bu cariye hikâhlama müsaadesi, sizden zinaya düşme korkusunda bulunanlar içindir. Sabretmeniz !se, sizin için daha hayırlıdır. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir." (4: 22-25).

(f) Poligami (çok evlilik): İslâm yasak iliş­kilere de, metres tutmaya da izin vermez, sa­dece evlilik yoluyla olan ilişkilere müsaade eder. İnsan tabiatını gözönüne alarak, dört hanıma kadar izin verir. "Eğer yetim kızla­rın haklarını gözetemiyeceğinizden korkar-sanız, size helâl olan dîğer kadınlardan iki­şer ikişer, üçer üçer, dörder dörder nikah edin; ve eğer bu şekilde de adalet yapama­yacağınızdan korkarsanız bir tane seçin ya­hut sahip olduğunuz cariyelerle yetinin. îşte bu bir zevce, yahut cariyelerle yetinmeniz adaletten çıkmamanıza daha yakındır." (4: 3). Ve yine aynı surede: "Kadınlar arasında sevgide eşitlik yapmaya hırs gösterseniz bi­le, asla buna gücünüz yetmez. O halde büs­bütün birine meyledip diğerlerini askıda kal­mış gibi bırakmayın. Eğer nefsinizi düzeltir ve haksızlıktan sakınırsanız gerçekten Allah, günahlarınızı çok bağışlayıcıdır, çok merha­met edicidir' (4: 129).

(g) Herbirinin Haklan ve Yükümlülükleri:

İslâm, toplumundaki rollerine göre, karı/ko­caya özel haklar verir:

1- Genel: Bakara Suresi'nde şöyle okuyoruz: "Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları gi­bi, kadınların da onlar üzerinde haklan var­dır. Yalnız erkekler, kadınlar üzerine daha üs­tün bir dereceye sahiptirler." (2: 228). Ve Ni­sa Suresi'nde: "Erkekler, kadınlar üzerine idareci ve hâkimdirler. Çünkü Allah, birini, diğerinden üstün yaratmıştır. Bir de erkek­ler inallarından harcamaktadırlar. İyi kadın­lar, itaatkârdırlar ve Allah kendilerini koru­duğu cihetle, kocalarının gıyabında ırz ve mallarını muhafaza ederler." (4: 34).

2- Kocanın vazifeleri: Birincisi, Nisa Suresi­nde: "O halde, onlardan hangisi ile faydalandınızsa mehirlerini kendilerine verin ki, farzdır. O mehri takdir edip kesiştikten son­ra, aranızda anlaşmanızda da sîze bir günah yoktur." (4: 24). Yine aynı surede: "Nikâh ettiğiniz kadınların mehirlerini seve seve ve­rin. Şayet ondan bir kısmını gönül hoşluğu ile kendileri size bağışlarsa, onu afiyetle, ra­hatça yiyin." (4: 4). İkincisi, Bakara Suresi1 nde belirtilir: "Onları, zengin olan kudreti­ne göre, fakir olan da gücü yettiği kadar gü­zellikle faydalandırsın. Bu, ihsan edenler üze­rine borç bir haktır." (2: 236). Talâk Suresi­nde: "Genişliği olan (boşanmış kadınlara ve süt annelere), genişliğinden nafaka versin; rızkı dar olan da, Allah'ın ona verdiğinden harcasın." (65: 7). Üçüncüsü, Nisa Suresi­nde açıklanır: "Onlarla iyi geçinin. Eğer, kendilerinden hoşlanmadınızsa, olabilir ki bir şey sizin hoşunuza gitmez de Allah on­da birçok hayır takdir etmiş bulunur?' (4: 19). Tegabûn Suresi'nde: "Ey iman edenler! Haberiniz olsun ki, zevcelerinizle evlâtlarınız­dan bir kısmı, size bir nevî düşmandır. O hal­de onlardan sakının. Bununla beraber afv eder, kusurlarına bakmaz, günahlarını örter­seniz, şüphe yok ki Allah, Gâfur'dur, Ra. him'dir." (64: 14). Bakara Suresi'nde: "Siz kadınları boşadığınız zaman, iddetlerini bi­tirmeye yakın, onları ya iyilikle tutun veya iyilikle boşayın. Yoksa haklarına tecavüz için zararlarına olarak tutmayın. Bunu kim ya­parsa, nefsine zulmetmiş olur. Sakın Allah'ın ayetlerini şaka yerine tutmayın." (2: 231).

3- Eş Olarak Kadınların Vazifeleri: Birinci­si; Nisa Suresi'nde belirtildiği şekilde şöyle­dir: "İyi kadınlar itaatkârdırlar ve Allah'ın kendilerini koruduğu cihetle kocalarının gı­yabında ırz ye mallarını muhafaza ederler." (4: 34). İkincisi; Yine aynı surede: "Eğer bir kadın, kocasının geçimsizliğinden veya yüz çevirmesinden endişe ediyorsa, bir anlaşma İle aralarını düzeltmelerinde karı-koca üze-rina günah yoktur. Sulh en hayırlı bir iştir. Zaten nefislerde kıskançlık hazırlanmıştır. Eğer İyi geçinip arayı düzeltir, zulüm ve ge­çimsizlikten sakınırsanız, elbette Allah, ya­pacağınız her şeyden tamamen haberdardır?' (4: 128). Üçüncüsü; tekrar Nisa Suresi'nde: "Fenalık ve geçimsizliklerinden korktuğunuz kadınlara gelince: Önce kendilerine öğüt ve­rin. Sonra uslanmazlarsa, kendilerini yatak­larında yalnız bırakın. Yine dinlemezlerse (hafifçe) dövün. Size itaat ettikleri takdirde kendilerini incitmeye bir bahane aramayın." (4: 34).

4- Barışma: Aynı surede şunları okuyoruz: "Eğer karı-kocanın arasının açılmasından endişeye düşerseniz bir hakem erkeğin aile­sinden ve bir hakem de kadının ailesinden kendilerine gönderin. Bu mutavassıt hakem­ler, gerçekten barıştırmak isterlerse, Allah, karı-koca arasındaki dargınlık yerine geçim verir. Şüphesiz ki Allah hakkıyla bilendir, her şeyin aslından haberdardır?' (4: 35).

5- Evlenme ve Boşanma Haklan: İslâm, ka­rı ve kocaya, evlilik ve boşanma meselelerinde eşit haklar verir ve özellikle kocaya tavsi­yesi; şefkat ve cömertlikle muameledir.

(h) Genel Kurallar: İslâm, toplumda iyilik ve İffeti sürdürmek ve desteklemek için belirli genel kurallar koymuştur: "Mümin erkeklere söyle, gözlerini haramdan beri alsınlar ve ırz­larını zinadan korusunlar. Bu, kendileri için daha temizdir. Muhakkak ki Allah, onların bütün yaptıklarından haberdardır. Mümin kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sa­kınsınlar, ırzlarını korusunlar, zinetlerini açıp göstermesinler. Ancak bunlardan kendiliğin­den görünmesi zaruri olan müstesnadır. Baş örtülerini yakalarının üzerine koysunlar. Zi­netlerini ancak şu kimselere göstersinler: Ko­calarına, yahut babalarına, yahut kocaları­nın babalarına, yahut kendi oğullarına, ya­hut kocalarının oğullarına, yahut kendi oğul­larına, yahut kocalarının oğullarına, yahut kendi erkek kardeşlerine, yahut erkek kardeş­lerinin oğullarına, yahut kız kardeşlerinin oğullarına, yahut müslüman kadınlarına, ya­hut ellerindeki cariyelere, yahut ihtiyacı ol­mayan acuzelere, yahut henüz kadınların giz­li yerlerinin farkına varmamış olan çocuk­lara. Gizledikleri zinetleri bilinsin diye, ayak­larını da vurmasınlar. Ey müminler! Hepi­niz Allah'a tövbe edin ki, dünya ve ahiret sa­adetine kavuşasınız." (24: 30-31). İnsanları ahlâksızlıktan caydırmak için, suçlularına ce­za öngörülür: "Zina eden kadınla, zina eden erkeğin herbirine yüz değnek vurun. Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız, bunlara Al­lah'ın dini hususunda merhametiniz tutma­sın. Müminlerden bir topluluk da, bunların ceza tatbikinde şahit olsun."" (24: 2).

Ebeveyn ve Akrabalar: Sosyal yapıdaki ikinci Önemli birim, ebeveyn ve akrabalardır. İslâm onların da hakları üzerinde durur ve onlara karşı iyi kalpli müşfik olmaya çağırır: "Biz, insana, ana babasını da tavsiye ettik. Anası, onu, meşakkat üstüne meşakkatle taşımıştır. Sütten kesilmesi de iki sene içindedir: 'Hem bana, hem de ana babana şükret, dönüş ve geliş ancak banadır? " (31: 14). İsrâ Suresi­nde şunları okuruz: "Rabbin kesin olarak şunları emretti: Ancak kendisine ibadet edin, ana babaya güzellikle muamele edin, eğei onlardan biri veya ikisi, senin yanında ihti­yarlık haline ulaşırsa, sakın onlara öf bile de­me ve onlan azarlama. İkisine de iyi ve yu­muşak söz söyle. İkisine de acıyarak tevazu kanadını indir ve şöyle de: 'Ey Rabbim! On­lar, beni küçükken terbiye edip yetiştirdikle­ri gibi, sen de kendilerine merhamet et.' " (17: 23-34).

Nahl Suresi'nde şunları okuyoruz: "Muhak­kak ki Allah, adaleti, ihsanı ve akrabaya ver­meyi emrediyor." (16: 90). İsrâ Suresi'nde: "Akrabaya, yoksula ve yolda kalmışa hak­kını ver." (17: 26). "Mala olan sevgisine rağ­men, malı akrabaya, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere, köle ve esirle­re harcayan, namazı gereği üzere kılan ve ze­kâtı veren kimsenin; ahidleştikleri zaman sözlerine sadık kalanların, ihtiyaç ve sıkıntı hallerinde, cihad ve savaşlarda sabredenlerin hayrıdır?' (2: 177) Nisa Suresinde de şöyle bu-yurulur: ' 'Anaya, babaya ve akrabaya da iyi­lik edin?' (4: 36).

Fakat ana-babaya itaat, onların dünyalık ih­tiyaçlarını karşılamak ve iyi muamele etmek üzere yapılır, inançsızlığa değil...: "Bunun­la beraber, ana-baban, bilmediğin bir şeyi, bana ortak koşman için seni zorlarlarsa, bu takdirde kendilerine itaat etme. Onlara, dün­yada iyi bir şekilde sahiplik et ve bana yö­nelenin yolunu tut" (4: 36).

Fakir ve Muhtaçlar:Sosyal yapının üçüncü birimi, toplumun zayıf üyeleri olan ve cemi­yetin iyiliğine, cömertliğine ve yardımına ih­tiyacı bulunan fakir ve muhtaçlardır. Kur'-an-ı Kerim onlara büyük Önem vermiş ve on­ların menfaatlerini gözetmeyen insan ve top­lumları ayıplamıştır; "ölünün terekesi (mi­rası) bölünürken vereseden olmayıp ölüye ya­kınlığı bulunanlar, yetimler ve yoksullar ha­zır bulunurlarsa, gönüllerini almak için, o bölünen maldan kendilerine bir şey verin ve onlara güzel söz söyleyin! Bakara Suresi'nde: "Malı (fakir) akrabaya, yetimlere yoksullara, yolda kalmışa, dilenenlere, köle ve esir­lere harcayanların... hayrıdır." (2: 177).

Bu insanlara karşı müşfik ve cömert olma­yanlar, şiddetli bir cezayla uyarılırlar: "Gör­dün mü o hesap gününü inkâr edeni!... İşte bu kimsedir ki, itip kakıyor yetimi; yoksulu yedirmeye de teşvik etmez." (107: 1-3). Nisa Suresi'nde: "Anaya babaya iyilik edin; ak­rabaya da, öksüzlere de, yoksullara da..." (4: 36). Aynı surede: "Yetimlere baliğ oldukları zaman mallarını verin. Helâli, harama değiş­meyin." (4: 2). Ve yine aynı surede: "Yetim­lerin mallarını zulmen yiyenler karınlarına ancak bir ateş yerler ve yakında alevli bir ate­şe gireceklerdir." (4: 10).

Genelde Toplum: Sosyal yapının dördüncü cephesi, genel olarak toplumun kendisidir. İslâm, toplumun bütün mensuplarının iyi ve cömert muamele etmesi için açık direktifler verir. Mensuplarının, cemiyete borçlu otduk-farı görevlerini yerine getirmesine ve birbir­lerinin haklarına riayet etmelerine büyük önem verir. Onlar, iyilik etmek ve fenalıktan sakınmak hususunda birbirleriyle yardımlaş-malî, günah işlemek ve haddi aşmak üzerin­de yardımlaşmamahdırlar (5: 2). "Bütün müminler, birbirlerinin yardımcılarıdır." (9: 71). "İnsanlara güzellikle söyleyin." (2: 83). "Ayetlerimize iman edenler sana geldiği za­man şöyle de: 'Allah'ın selâmeti üzerinize ol­sun' Rabbiniz size rahmet ve merhamet va­at buyurdu." (6: 54). "Bİr selâmla selâmlan-dığmız zaman, siz ondan daha güzeli ile kar­şılık verin veya aynıyla mukabele edin." (4: 86). "İki kardeşinizin aralarını düzeltin!' {49: 10). "Birbirinizden ayrılıp dağılmayın." (3: 103). "Müminler ancak kardeştirler. Birbi­rinizi ayıplamayın ve kötü lâkaplarla atışma­yın." (49: 10-11).

Kur'an-ı Kerim, diğer insanların haklarından da şu şekilde bahseder: "Allah'a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Sonra anaya ve babaya iyilik edin; akrabaya da, ök­süzlere de, yoksullara da, yakın komşuya da, yakın arkadaşa da, yolda kalmışa da, ellerinizdeki kölelere de... Allah, kurumlu ve bö­bürlenen kimseleri sevmez." (4: 36). .Ve Töv­be Suresi'nde şöyle buyurulur: "Zekâtlar Al­lah tarafından bir farz olarak ancak şunlar içindir: Fakirler, miskinler, zekât toplayan­ları, kalpleri müslümanhğa ısındırılmak is­tenenler, köleler, borçlular, Allah yolunda-kiler ve yolda kalmışlar, Allah Alîm'dir, Ha-kîm'dir." (9: 60).

Peygamber'ın şu hadis-i şerifleri, bu ko­nuya açıklık getirmiştir: "Sizin hiçbiriniz, kendisi için istediğini, (din) kardeşi için de istemedikçe gerçek mümin olamaz." "Müs­lüman toplum, karşılıklı sevgi ve ilgi konu­sunda bir vücut gibidir. Vücudun bir uzvu, acı çekerse, bütün beden ona uykusuzluk ve ateşle cevap verir.". "Bir müminin, diğer bir müminle ilişkisi, bir binanmki gibidir, bir parçası diğerini kuvvetlendirir." (Mişkât).

Böyle bir öğreti, bir toplumda, yüksek sevi­yelerde iyilik, hayır ve adalet oluşmasına yar­dım eder ve sadakatle çalışarak, kültür ve medeniyetlerinin zenginleşmesinden hoşla­nan bütün mensuplara bariz, emniyet ve mutluluk vaadeder.

Evrensel Cemaat: Bu da, toplum yapısının beşinci ve son cephesidir. İslâm'ın milletle­rarası ilişkileri, bütün insanlığın, aynı oriji­ne sahip olduğu gerçeğine dayanır. Bunun için, insan olarak, onların hepsi eşittir. Ve hem bireysel, hem de kollektif seviyede bir­birleriyle samimi ve dostça ilişkileri sürdür­melidirler (4:. 1). Karşılıklı anlaşma ve söz­leşmelere saygı duymalıdırlar (6: 91). Diğer insanlara dürüstçe muamele etmeli (16: 92), düşmanlarına karşı bile adaleti yerine getir­meli ve tarafsızlara saygı göstermeli (4: 89-90). Barışın tesisi ve idamesi için hiçbir ça­badan kaçınmamalı (8: 61) ve bunları insan kardeşliği adına yapmalıdırlar (49: 3).

Eğitim: İslâm, Tevhid (Allah'ın Birliği) inan­cının üzerinde ehemmiyetle durur ve onun eğitiminin amacı, Rablerinin isteklerine gö­re düşünen, planlayan ve hareket eden, Allah'a muti ve doğru kullar oluşturmaktır, pratikte, gayesi, herkes için iyilik, fazilet ve adalet sistemi tesis etmektir, öyle ki insan­lar, tam bir güvenlik içinde, mutlu ve kana­atkar bir hayat sürdü rebilsinler. Şu sözlerle temjzlik derecesini ortaya koyar: "Rabbini yücelt, giydiklerini temiz tut, kötü şeyleri ter­ke devam et. Yaptığın iyiliği çok görerek ba­şa kakma. Rabbinin rızası için sabret!" (74:3-7).

Kur'an-ı Kerim, eğitimiyle ne tip insan oluş­turmak istediğini gösterir: "Namaz kılan o kimseler ki, onlar namazlarına devamlıdır­lar, yoksul ve yoksuna belirli bir hak tanı­yanlar, onlar ki, hesap gününü tasdik eder­ler. Onlar ki, Rablerinin azabından korkar­lar; çünkü Rablerinin azabında^ emin bulu­nulmaz. Onlar ki, avret yerlerini korurlar. Ancak zevcelerine ve cariyelerine müstesna... Bu sının aşmak isteyenler işte onlar aşın gi­denlerdir. Onlar ki, emanetlerine ve verdik­leri söze riayet ederler. Onlar ki, şahitlikle­rinde dürüstlük yaparlar. Onlar ki, namaz­larını gözetirler. İşte bunlar, Cennet'lerde ik­ram olunanlardır." (70: 23-35).

Sonra, Allah'a şüretmeyen ve O'nun istedi­ğinden tamamen farklı olanlara ait bir ör­nek verir: "Fakat insan, her ne zaman Rab-bİ, onu imtihan edip de ona ikram eyler, ni­metler verirse; o vakit: 'Rabbim bana ikram etti.' der. Ama her ne zaman, onu imtihan edip de rızkını kendisine daraltırsa; o vakit de: 'Rabbim bana hor baktı' der. Hayır, doğ­rusu siz yetime cömert davranmıyorsunuz. Miskini de yedirmeye birbirinizi teşvik etmi­yorsunuz. Mirası, helâl haram ayırmadan yi­yorsunuz. Malı da pek çok seviyorsunuz." (89: 15-20).

Bu ayetler, bir İslâm toplumunda eğitimin amacını ve felsefesini izah eder.