๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Siret Ansiklopedisi => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 05 Haziran 2012, 22:29:28



Konu Başlığı: Evlilik İlişkilerinin Mahiyeti
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 05 Haziran 2012, 22:29:28
Evlilik İlişkilerinin Mahiyeti

Karı ve koca hakları, İslâm'da adalet ve hak­kaniyet prensiplerine göre tayin edilir. Her iki cins de insan olarak eşitlik temeline da­yanan hak ve ödevler isterler; kadınlar erkek­lerle aynı haklara sahiptirler. "Erkeklerin ka­dınlar üzerindeki hakları gibi, kadınların da onlar üzerinde hakları vardır. Yalnız erkek­ler, kadınlar üzerine daha üstün bir derece­ye sahiptirler." (2: 228). Bu şekilde, sosyal haklara bakıldığında, kan ve koca birbirle­riyle tam bir eşitlik isterler; fakat koca, aile­nin reisi olarak, bir yönetim komitesi üyele­ri arasında başkan veya reisinki gibi, 'emsal içinde baş ortak' olmanın avantajından ya­rarlanmayı arzu eder.

Aile ilişkilerinin esas mahiyeti ve amacı şöyle anlatılır: "Kadınlarınız, çocuk yetiştiren ekin tarlanızdır. O halde tohum ekilen tarlanıza, nasıl isterseniz öyle varın. Kendileriniz için ileriye hazırlık yapın, önceden iyi ameliler gönderin. Allah'tan korkun ve muhakkak onun huzuruna varacağınızı bilin." (2: 223). Karı-koca arasında cinsî İlişkiler konusunda­ki çok ince meseleler, burada kültürel, sos­yal âdetler ve Örnekler veya kişisel mülâha­zalara dokunulmadan, geniş bir şekilde zik­redilmiştir. Seks ahlâkında, usûl, zaman ve yer çok önemlidir. Hz. Peygamber, bu me­selede çok yüksek bir standart koymuştur. Her şeyde saflık ve temizlik istediği gibi, cinsî eğitimde de bunu hatırlatmıştır. "Seks uta­nılacak, hafife alınacak veya aşın derecede müptelâ olunacak bir şey değildir. O, koca­nın toprağı sürmesine benzetilir, onun için ciddî bir iştir, ekini biçmek İçin tohum atar. Fakat, bu tohumu mevsimi dışında ve toprağı bozup zedeleyecek bir şekilde atmaz. Akıllı ve makûldür, başıboş hareket etmez." Teşbihten insanlara dönersek, karşılıklı say­gının her çeşidi istenir, fakat hepsinin üstün­de, bu meselelerde bile, işin bir manevî cep­hesi olduğunu hatırlamayız. Canlarımızı ve Allah'a karşı sorumlu olduğumuzu unutma­malıyız. "Fıtrî günah fikri bu dünya insan­ları tarafından ortaya atıldı. Eldeki Mez-mur'da yer alan şu pasaj, ana-babaya derin saygıyı emreden İslam'ın reddettiği bir an­layıştır: 'İşte, ben fesat içinde doğdum. Ve anam günah içinde bana gebe kaldı.' (Zebur 51: 5).Halis bir sevginin ürünü olan her ço­cuk, tertemiz doğar.Bekârlık.zorunlu bir er­dem değildir." (The Holy Qur'an, s.88). Ka­dınların, sadece erkeklerin zevki için yaratıl­madığı, Resul Muhammed 'ın öğretileriyle açıklık kazanmıştır. Bu ilişki, bir çiftçi ile tar­lası arasındaki kadar ciddi bir olaydır. Çift­çi, tarlasına sadece zevk ve eğlencenin de­ğil, aynı zamanda işleyerek ondan bazı ürün­ler elde etmek için de gider. Karşılıklı ilişki­de, zevk ve eğlencenin önemi bulunduğu, fa­kat aslında üremeye vesile olduğu ve yardım ettiği bir gerçektir. Erkek, karısına çocuk ol­ması için gider, fakat bu üreme olayı sırasın­da bu ilişkiden sonsuz zevk alır. Bu, çiftçi­nin, tarlada tohum ekerken güzel manzara­dan ve serin rüzgârdan hoşlanması gibidir. Bununla beraber, kanun, yeşermenin fiili me­toduyla ilgilenmez, sadece adamın, başka bir yere değil de kendi tarlasına gitmesini vaa-zeder. (Ebu'l Âlâ Mevdudi, The Meaning of the Qur'an, cilt I, s. 162).

Karı-koca ile çiftçi ve tarlası arasındaki bu teşbih, seks uzmanlarının, pekçok cilt kitapta tam ve etkin bir şekilde izah edemeyecekleri seks ilişkilerinin ansiklopedik bilgisini içerir. Allah'tan korkan ve faziletli insanların ince­lik ve terbiyesini gözlemleyerek, karı-koca arasındaki yakın, sıkı-fıkı, fevkalâde muhab-betli ve sıcak ilişkiyi, çok güzel bir şekilde ortaya koyar. Çiftçinin çiftliğine büyük bir bağlılığı vardır, onu daima gözetir. Tarlala­rını sulaması, sürmesi, gübrelemesi, otlardan temizlemesi ve tohum atmaya hazırlaması gerekir. Çiftçi daha herhangi bir hazırlığı ol­madan âni bir kararla tarlaya gidip de tohu­munu ekmez. Fakat, tohumu ekmeden ön­ce birçok hazırlık yapıyor. Tarladaki bu ön çalışma, yeşerme işleminin bir parçasıdır ve iyi bir ürün alınması için kesinlikle gerekli­dir. Tarladaki bu hazırlıklar konusunda, çift­çinin yapacağı herhangi bir dikkatsizlik, ürü­nün kalitesini olduğu kadar miktarını da kö­tü bir şekilde etkileyebilir.

Karı-koca durumu da aynı şekildedir. Koca da ansızın eve giderek, karısını yakalayıp to­humlarını ektikten sonra üreme işlemini bitirmemelidir. Bu vakadaki zararın, bazan te­lâfisi mümkün olmaz; çünkü kadın, tarlanın aksine son derece hassastır, uygun bir şekil­de dikkate ve doyuma ihtiyacı olan heyecan­ları, hisleri ve kuvvetli tutkuları vardır. Er-kekden beden ve ruhça daha nazik, ince ve yumuşaktır. Koca, onu bu işleme hazırlamak ve canlandırmak için, yeterli zaman ayırma­lıdır. Hz. Peygamber , pek çok olayda ar­kadaşlarına, çok fazla kelimeyle olmasa da, erkeğin tam bir hareketten önce karısıyla oy­namasının gerekliliği ve arzu edildiğini izah etmiştir. Bir keresinde, hanımlarının yanına gitmek istediklerinde, erkeklerin, önceden bir mesaj göndermelerinin daha iyi olduğunu belirtmiştir. Mesajla neyi kasdettiği soruldu­ğunda, eşlerle bir süre oynamanın daha iyi olacağını söylemişti. Hz. Peygamber 'ın bu hadisi, bir ibarede, cinsi eğitim okyanusunu içerir.

Câbir'den rivayet edilmiştir: Onlar, seferden dönüşlerinde Medine yakınlarındayken, Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Kadınların, karmakarışık saçlarını tarayıp hazır olabil­meleri için, akşamlan yanlarına girmeden önce biraz bekleyin!" Aynı seferde, Câbir, Peygamber 'a, bir dulla evlendiğini söyle­yince, o şöyle cevapladı: "Neden, onun se­ninle, senin onunla oynayıp eğleneceğin bir bakireyle evlenmedin?" Ma'kıl b. Yesâr, Pey­gamber 'dan rivayet etmiştir: "Muhabbetli ve doğurgan kadınlarla evlenin!" Abdurrah-man b. Salim babasından, büyük babasının Allah'ın Peygamberi'nden şunları nakletti­ğini rivayet etmiştir: "Bakirelerle evlenin, çünkü tatlı dudakları ve verimli rahimleri vardır, küçük bir şeyle çok tatmin olurlar." (Mişkât) Bu, gerçek bir üreme hareketinde, aşk oyunlarının önemini ve anlamını göste­rir. En karmaşık ve nazik problemi, edepten ayrılmadan ve pratik düşünceyi ihmal etme­den, zamanın sıradan insanına anlatmak için, çok basit bir lisan kullanılır, önlerinde bütün imkânlar ve anatomik, fizyolojik ve­riler bulunan modern seks psikolojisi uz­manları, Kur'an ve Sünnet'in verdiği cinsî eğitimdeki gözlemleri ve kısa bilgileri tama­men doğrularlar. Onların yaptıkları, sadece, Resulullah 'ın basit, edepli fakat kapsamlı seks eğitimini ayrıntılarıyla düzenlemek ve genişletmektir. Dr. Norman Haire şöyle söy­lüyor:''Çoğunlukla olduğundan daha fazla dikkate alınması gereken bir gerçek, aşk oyunlarının, cinsî hayatın, bir unsuru olarak, cinsî hareketin kendisinden daha az önemli olmadığıdır. Onun verdiği zevkin dışında, aşk oyunlarının tam hakkını vermek İçin, fiz­yolojik önemi ihmal edilmemelidir. Fonksi­yonu iki taraflıdır; birincisi, kadın ve erke­ğin cinsî heyecanları arasında, aynı zaman­da orgazm olmalarını zorlaştıran ve çoğun­lukla engelleyen eşitsizlikleri azaltmaya yar­dımcı olur. Şurası çok iyi bilinir ki, kadının, genellikle doruk noktasına ulaşması için da­ha fazla zamana ihtiyacı vardır; eğer bu ih­mal edilirse, erkeğin orgazmının arkasından doyumsuz kalır. Bu sadece bir zaman mese­lesi değildir, aynı zamanda kadının, temasın başlangıcındaki hazırlıksızlığıdır.

Yukarıdakini daha açıklamak için, bunu, bir kadınla bir erkeğin, buluşmak üzere bir da­ğa tırmanışına benzetebiliriz. Dağın tepesi orgazma tekabül eder. Bir durumda erkek ve kadın, aynı seviyeden tırmanışlarına başlar­lar, fakat kadın o kadar yavaş yürür ki, onun tepeye varmasına kadar, diğeri inmeye baş­lamıştır (doruğa daha önce ulaşmıştır). Di­ğer durumda, her,ikisi de aynı süratle gider­ler,, fakat kadın daha aşağı bir seviyeden baş­lar ve tepeye yine erkekten sonra varır. Her iki durumda, mesele öyle düzenlenebilir ki, erkek, çıkışa başlamadan önce, eşine uygun aşk oyunuyla bir başlangıç yapar; o zaman, kadın onun önünde başlar ve böylece doru­ğa beraberce ulaşırlar.

Bu, oynaşmanın ilk gayesidir. Bununla be­raber, kadın tepeye Qnce ulaşırsa zararı yok­tur, çünkü adam onu her zaman takip ede­bilir. Halbuki tersi yıkıcıdır, çünkü adam, o zaman, kadının doruğa ulaşmasına yardım­cı olamaz. (Ve bu, kadında soğukluk ve di­ğer anormalliklere neden olarak, fizyolojik ve psikolojik komplikasyonlara yol açabilir.)

Oynaşmanın ikinci fonksiyonu, belki de da­ha önemlidir. O, böyle ilk oyunun günah ve ahlâk bozucu olmadığını ve aynı zamanda, tabiatın kendisinin, ona, çoğaltmayı kolay­laştırmak için ihtiyaç duyduğunu kanıtlar. Her insan, eğer iki eş yeteri kadar uyarılmaz-sa, cinsî hareketin hemen hemen imkânsız ol­duğunu bilir." (Encyclopaedia of Sexual Knowledge, Londra, sh. 172). Bakara Suresi'nde, bu ilişkiye daha fazla ışık tutulur: "Oruç gecesi, kadınlarınıza yaklaş­manız, size helâl kılındı. Onlar, sizin örtü­nüz, siz de onların örtülerisiniz." (2: 187). Bu ayete göre, karı-koca arasındaki ilişki, elbi­se ve beden gibidir. Çok yakın ve içiçedir, be­denin kusurlarını gizler ve onu, uygun olma­yan bir dış iklimden korur. Aynı şekilde, ka­rı ve koca birbirlerinin sırlarına ve kusurla­rına çok yakındırlar. Birbirlerine rahatlık, hi­maye, destek ve zevk verirler. Onlar, herbiri-ni mutluluğa ve gerçek bîr zihin huzuruna götüren, karşılıklı sevgi, şevkat, süs ve zevk kaynağıdırlar. Bu ilişkinin diğer bir cephesi, utanılacak bir şey olmadığıdır; o, yeme-içme gibi tabiî bir içgüdüdür ve uygun zamanın­da ve başkasının yiyeceğiyle değil," kendisi-ninkiyle doyurulmahdır (yani, kişinin kendi eşiyle). Böylece, İslâm karşılıklı cinsel ilişki­ye sadece evlilikte izin verir, o da sosyal iliş­kiyi kuvvetlendirir, manevî ve ahlâkî saflığı ve temizliği artırır.

Karı-kocanın karşılıklı hakları, Araf Suresinde zikredilmiştir: "Sizi bir nefisten yaratan ve bu nefisten de, gönlü kendisine meyledip rahat etsin diye eşini yaratan O'durT (7: 189). Bu da, karşılıklı hak ve ödevlere yol açan, karşılıklı ilişkilerinin Allah'ın rızasına ma­tuf olduğunu eşlere hatırlatır. Biz, Allah'ın yarattıklarıyız, O'nun isteği, bizim için iyi­lik ve adalet ölçüsü ve standartıdır. Onun için karşılıklı hak ve ödevlerimiz, Allah'ın kanu­nundan çıkar. "Ey insanlar! Sizleri bir tek nefisten yaratan, ondan da eşini vücuda ge­tiren, ikisinden birçok erkeklerle kadınlar üreten Rabbinizden korkun!" (4: I). O, in­san hakları hakkındaki kanun ve kurallara güzel bir giriştir, "Özellikle aile hayatının pü­rüzsüz bir şekilde işlemesi hakkında. Bir ta­raftan insanlar, Allah'ın gazabından kurtul­mak için O'ndan korkmaya teşvik edilmiş­ler, diğer yandan bütün insanların, bir ve ay­nı ebeveynden çıktıkları ve böylece birbirle­riyle yakından bağlı oldukları hatırlatılmış­tır." (The Meaning of the Qur'an, Cilt II, s. 94). Bu yüzden, bu ilişkiden doğan haklara saygı göstermek kadar, yükümlülük ve bağ­ları da sıkıca gözetmek zorundadırlar. Hz. Peygamber , kadın haklarının üzerinde önemle durmuştur, o derecede ki, Veda Hacc'ında, şöyle söyleyerek kadın haklarını özellikle belirtmiştir: "Kadınlar hususunda Allah'dan korkun." Yine O'ndan rivayet edil­miştir: "Sizin en iyiniz, hanımlarına iyi davrananızdır.", "İnananlar arasında, kâmil i-mansahibi olanlar,ailelerine en müşfik dav­rananlardır." (Mişkât).