Konu Başlığı: Eski Arabistanda Ticaret Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 22 Haziran 2012, 18:46:44 HZ. MUHAMMED: TACİR Eski Arabistan'da Ticaret Eski Arapların ticarî hayatları tarihin bilinen gerçeklerindendir. Toprağın kuru ve kumluk, dağların kayalık ve çıplak olduğu bu bölge yerleşim merkezlerinde oturanlar için, ana geçim kaynağı bilhassa ticaretti. Hicaz toprağının büyük kısmı bu özelliklere sahipti. Hususi olarak Mekke'nin kumluk, kayalık ve kuru toprağında su kıtlığından dolayı hiç bir mahsûl yetişmiyordu. Kur'an-ı Kerim, toprağın bu özelliklerini İbrahim'in şu sözleriyle ifade eder: "Rabbimiz, ben çocuklarımdan kimini namaz kılabilmeleri için senin kutsal evinin yanında ziraate elverişsiz bir vadiye yerleştirdim..."(14:37). Buna benzer sebeplerden ötürü bu bölgenin sakinleri ticareti benimsediler ve bu konuda ihtisas sahibi oldular. Kâ'benin bekçiliğinden dolayı sahip oldukları liderlik sebebiyle Kureyş bu sahada büyük fırsatlara ve imkânlara sahipti. Genel olarak Arapların siyasi hayatı çok istikrarsızdı. Normal hayat şekli bağımsız kabile hayatıydı. Ve merkezi bir gücün olmaması her kabileyi kendi güvenliğinden sorumlu kılıyordu. Bu sebeplerden dolayı barış ve emniyetin garantisi yoktu. Bütün bunlara rağmen Kabeden sorumlu olduğu için Kureyş bu bölgenin tamamında ticaret kervanlarını tam bir güvenlik ve serbestlik içinde do-laştırabiliyordu. Suriye, Yemen ve Bahreyn'deki değişik ticari pazarlara giden güzergah üzerindeki kabilelerin hepsi Kureyşlilerin kervanlarını saygıyla karşılıyorlardı. Ayrıca, ne zaman ihtiyaçları olsa, yolları üzerindeki güçlü komşu kabilelerden geçiş izni alabilirlerdi. Kureyşin bu kolaylıklara ve güzergâh emniyetine sahip olması sadece Arap kabileleri için değil, diğer komşu krallıklar için de geçerliydi. Söz konusu bu ticarî ve güvenlikle ilgili dokümanlar ve geçiş kolaylıklarına ait belgelere dair detaylar Arap tarihi yazarlarının kitaplarında bulunabilir. (Muhammed b.Habib Bağdadi; Al-Muhabber, Da'iratul Mu'arif al-Uthmaniyah, Haydarabad, Dakka, Hindistan, 1942). Meşhur bir Abbasi tarihçisi, komşu krallıklarla yapılan bu ticari anlaşmaların detaylanndan şu sözlerle bahsetmektedir: Şüphesiz ki "Peygamber 'in kabilesi Kureyş, Arabistan'ın en asil ve güçlü kabilesi idi. Mekke'nin sahibi ve Kabe'nin bekçisi olmalan Kureyş'e üç yönlü bir avantaj sağlıyordu. (1) Diğer kabileler üzerinde yönetim güçleri oluyordu. (2) Merkezi konumlan ticaret ve ilişkileri kolaylaştırıyor ve onlara şeref ve kâr sağlıyordu. (3) Arap geleneğine göre Mekke bölgesinin savaş ve kan davalarından emin olması Kureyş'i bu tür tehlike ve korkulardan uzak ve güvenli bir duruma getiriyordu. İşte Kureyş bu özelliklerini kutsal Kâbenin bekçisi olmasına borçluydu. Bu da onlara Allah'ın (c.c) bir ihsanıydı. Bundan dolayı tek Allah'a ibadetleri ve Peygamberinin getirdiği Tevhidi mesajı inançla karşılamaları gayet tabiî değil midir?" (A. Yusuf Ali; The Holy Quran). Bu rahmet ve nimetler Kureyş kabilesine, Kur'an'da şu ayetlerle hatırlatılmaktadır. "Kureyş kabilesinin yaz ve kış yolculuklannda uzlaşması ve anlaşması sağlanmıştır. Öyleyse kendilerini açken doyuran ve korku içindeyken güven veren bu Kabe'nin Rabbine kulluk etsinler. Kabileler arası savaşların, karşılıklı düşmanlıkların ve genel güvensizliğin hakim olduğu o günlerde Kureyş tam bir güvenlik ve şan,şeref içinde yaşardı. Onlara bu imkânlan ve kolaylıkları Kabenin hizmetçileri ve bekçileri olmaları veriyordu. Ticaret için gittikleri her yerde Arapların liderleri olarak şerefle karşılanır ve saygı görürlerdi. Bu sebeple Kureyş'in bütün şerefi, saygıdeğerliği, liderliği ve hatta kâr ve zenginliği bile onların Kabe'nin hizmetçileri konumunda olmalarının doğrudan sonucu idi. Bu statüleri, Kureyş'e komşu ülkelerde de ticari kârlar ve siyasi avantajlar sağlıyordu. Abdi Menafin dört oğlu Hişam, Abdi-i Şems, Muttalib ve Nevfel komşu krallıklardan ticaret ve güvenlik için "eylef" denilen yolculuk izin belgesini kolaylıkla almışlardı. Hişam, Suriye kralından, Nevfel Irak'tan, Muttalib Yemenden ve Abd-i Şems de Habeşistan Kralından bu tür belgeleri almışlardı. (El-Muhabber, sn. 162). Kabe'nin muhafızları olarak sahip oldukları bu imkânları Kureyş çok iyi kullandı ve ticarî ker-vanlannı bütün komşu ülkelere yolladı. Bu onlan çok zengin ve güçlü kıldı. Yukarıdaki surede anlatıldığı üzere, kervanlarını yazlan kuzeye (Suriye,İran,Irak) ve kışlan da güneye (Yemen ve Habeşistan) hiçbir korkuları olmaksızın gönderirlerdi. Ticari hayatta ilerleyip büyük kârlar sağladılar. Ticari muameleler çeşitli şekillerde yapılırdı ve birçok farklı ortaklık(şir-ket) türleri ortaya çıkmıştı. Bu ortaklıklarda sermayeyi koyan kişi doğrudan işe katılabilir veya çalışmadan ortaklığa girer, hem kâra hem de zarara ortak olabilirdi(müdarebe). Zengin dullar, yetimler ve yalnız kadınlar bile herhangi türden bir ortaklığa katılarak ticaret yapabilirlerdi. Hz.Hatice de zengin bîr dul olarak ticaretini değişik şahıslarla bu anlaşma şartlan üzerine yürüttü. Peygamberimiz de ticari hayatına onun sermayesi ile birçok ortaklıklara katılırdı. Parasını genellikle insanlara çeşitli anlaşmalar karşılığı ticaret için borç olarak verirdi. Çok gelişkin ticari bir hayata sahip olan Kureyş yıl boyunca kervanlarım çeşitli ülkelere gönderirdi. (Arz el-Kuran, Darül Asha'at Karaçi, Cilt II, sh.343-395). |