> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Siret Ansiklopedisi > Eşitlik Ve Adalet Prensipleri
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Eşitlik Ve Adalet Prensipleri  (Okunma Sayısı 727 defa)
28 Ağustos 2012, 17:53:58
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 28 Ağustos 2012, 17:53:58 »



EŞİTLİK VE ADALET PRENSİPLERİ


Eşitlik ve adalet, İslâm nizamının hayatiyeti­ni ve ruhunu oluşturan ve sistemi kuşatan iki ilkedir. Sosyal, siyasî, iktisadî hayatın her sa­hasında bu iki ilkenin izleri görülür. Bununla birlikte İslâm, hayatın çeşitli alanlarının icaplarına, görevlerine ve yapılarına göre bu iki kuralı âdil ve mâkul şekillerde kullanır. Bü­tün sosyal ve siyasî sahalarda, üstün vasıflara haiz olan kimseler hâriç, İslâm şahıslar ara­sında en küçük bir ayırıma imkân tanımaz; herkes için eşitlik fikrini benimser. Bütün va­tandaşların her alanda aynı haklardan yarar­lanmaları İslâm devleti için temel vasıflardan biridir. Bütün vatandaşlar hukukî, cezaî ve eğitim ile ilgili meselelerde kabiliyetlerine göre eşittirler. Sosyal güvenlik, barınma ve sağlık hizmetlerinden bütün vatandaşlar eşit olarak istifade ederler

İslâm'da vatandaşlara, soyluluk, asalet, ırk ve ulus gibi özelliklerine bakılmaksızın, vasıfla-rina göre eğitim öğretim görmede, iş bulma­da eşit fırsatlar verilmiştir. Kanun önünde herkes eşit olduğundan herkes aynı hak ve hürriyetlere sahiptir.

Ekonomik alanda ise İslâm eşitlik yerine adalet prensibini destekler. İslâm toplumda her ferde, kendi örflerine göre normal bir ha­yat sürebilecek ücreti devletten talep etme hakkını verir. Hiçbir durumda, bazı şahısların geçim şartlarının genel refah seviyesinin altı­na düşmesine izin vermez. Çalışan sınıfın ka­zançları ile işveren ve malsahibi arasındaki menfaatleri âdil ve eşit şekilde muhafaza et­mek için her adım atılmalıdır. Aynı zamanda ülke çapında asgarî ve azamî seviyenin dik­katlice ayarlanabilmesi için kabul edilebilir en büyük farklılığının haddi aşıp zangini da­ha zengin, fakiri daha fakir yapmaması için gerekli tedbirler alınmalıdır.

Dikkatli bir gözetim toplumdaki iktisadî sınıflaşmanın adaletli ve eşit olmasına yardım­cı olur. İnsanlara kabiliyet ve vasıflarına göre ücret ödenmesine dikkat edilir. Fakat asgarî kazancın zamana göre belirlenmiş olan genel standartların altına düşmemesine dikkat edi­lir. Bu şekilde toplumda herkes kabiliyet ve vasıflarına göre ücret almış, haksız yere zayı­fın tarafı tutularak daha çalışkan ve vasıflı kimseler hayal kırıklığına uğratılmamış olur. Herkes kendi çabalan nisbetinde kazanır ve herkese şahsî kabiliyet ve çabalarının fazla ürünlerini elde tutma hakkı verilir.

Bu nizâm, insanların kazanç kapasitelerine suni ve fıtrata aykırı sınırlamalar getirmez. Aksine daha az nasİpli ve zayıfların menfaat­lerine zarar vermediği müddetçe insanların tabiî kabiliyet farklılıklarına göre daha fazla çalışarak daha çok kazanmalarını sağlar. Başka bir ifadeyle, ekonomik sınıflaşma de­recelerinin, tabiî sınırlar içinde kalıp haddini aşmaması için İslâm ekonomik sahada tabiî nizâmı muhafaza eder. Kur'ân bu tabiî düze­ne şöyle değinir: "Allah'ın sizi, birbirinizden üstün kıldığı şeyleri hasretle arzu etmeyin. Erkeklerin de kazandıklarından nasipleri var, kadınların da kazandıklarından nasipleri var. Allah'ın lûtfunu isteyin; şüphesiz Allah her şeyi bilmektedir." (4: 32).

Bu ayette Allah, eğer dikkat edilirse, bugün­kü problemli sosyal hayata bir çözüm getire­cek ahlâkî bir direktif sunmaktadır. Allah Teâlâ, insanlara başkalarının malları için ar­zu ve kıskançlık duymamaları gerektiğini Öğ­retmektedir. Çünkü O, bir hikmete bağlı ola­rak, herkesi aynı yaratmamıştır. Eğer bu eşit­sizlik olmasa, hayat çok saçma ve anlamsız olurdu. Allah her şeyin en iyisini bilen oldu­ğundan, birini güzel, diğerini çirkin yaratmış­tır. Birine akıcı bir ses, diğerine ise kaba bir ses vermiştir. Birini fizik olarak güçlü, diğe­rini ise zayıf yapılı kılmıştır. Birine akıl ve beden ile ilgili belli kabiliyetler vermiş, diğe­rini başka yeteneklerle donatmıştır. Kimini zengin, kimini fakir yapmıştır. Birazcık dü­şünmek bile insanı, insan kültüründen bütün çeşitliliklerin, bilgi ve hikmete dayanan bu farklılık ve değişikliklere dayandığı sonucu­na götürür. Bu sebeple, ne zaman ki insanlar bu farklılıkların arasını açmaya veya onları tamamen ortadan kaldırmaya yeltenseler, toplumda şu veya bu çeşit bir karışıklık orta­ya çıkar.

İnsanların, üstünlükleri nedeniyle başkalarını kıskanmaya karşı eğilimleri; hasislik, acıma­sız rekabet, düşmanlık, sınıf çatışmaları ve buna benzer kötü sonuçlara yol açar. Böyle bir anlayışa sahip kimse, Allah'ın kendisine vermediği şeyi elde etmek için O'nun kural­larına karşı gelir. Bu mânada, Allah, Müslü­manlara böyle bir düşünce ve kıskançlıktan sakınmalarını tavsiye etmiştir. Bununla bir­likte insan, Allah'ın kendi lûtfundan vermesi için dua etmelidir. Çünkü O, kendisi için ha­yırlı olan şeyi verir ve O her şeyi bilendir." (Ebu'l-A'la Mevdûdî, The Meaning of the Qur'an, c. II, s. 120).

Tarih boyunca, insanların birbirlerini çekememezlikleri ve kıskançlıkları bu tabiî niza­mı bozmalarına sebep olmuş, ortaya çıkan muhtelif felsefeler de durumu iyileştirmek yerine daima daha da kötüleşmesine sebebi­yet vermiştir. İnsanın yakın tarihinde hem kapitalizm hem de komünizm bu nizamı kur­calamış, akabinde bu tabiî işleyişi bozmuş­lardır. Sonuçta kapitalizmin amacına ulaşa­mamasından, yetersizliklerinden ve kötülük­lerinden insanlık acı çektiği kadar komüniz­min de baskıcı ve murakabeci tutumundan acı çekmiştir.

Komünistlerin suni ve sathî olarak oluştur­maya çalıştıkları maddî eşitliğe dayalı devlet şekli şahıslan birçok faziletlerden, hürriyet ve haklardan, ticarî teşebbüslerden mahrum bırakmış, uygulamada da halkın sosyal duru­muna hiçbir katkısı olmamıştır. Diğer yanda, kapitalizm, ticarî devleti aşırı derecede des­teklemesi sebebiyle tabiî nizamı bozmuş, toplumun alt kesimine vaadettiği iyi şartları gerçekleştirememiştir. Bunların ana sebebi eşitlik prensibinin, bütün beşerî sistemlere mantık ve akıl-dışı yaygmlaştınlmasıdır. Ba­zı özel sebepler ve hedeflerden dolayı bu iki sistemin eşitlik sloganı yığınlara cezbedici ve güzel görünmüştür.

Durumu bir bütün olarak incelersek, ekono­mi alanında bir ayırım gözetmeksizin bu prensibin uygulanması muhtemelen dengeyi bozacak, faydadan ziyade zarar verecektir. Bunun birinci sebebi insanın fıtratına ve top­lumda ortaya çıkan tabiî nizamın ruhuna kar­şı olduğundan arzu edilen eşitliği sağlamanın imkânsız olmasıdır. İkinci olarak; eğer bu eşitliğin zorla ve baskı ile sağlandığını kabul etsek bile, bu durum kısa süre devam edecek insanların tabiî farklılıklarında bulunan güç­ler bu suni engelleri ortadan kaldırıp tabiî ni­zamı geri getirecektir.

Tarihî gerçekler böyle denemelerin hep kar­şısında olmuştur. Kurulu nizama isyan edip ekonomik alanda eşitliği sağlamak isteyenler bile pratikte bunun uygulamasını yapmakta başarısız kalmışlardır. Yaptıkları tek şey sağ­lıklı, güçlü, kuvvetli insanlara en düşük üc­retli iş bulmaları olmuştur. Komünist ülkeler­deki yığınların ekonomik konumlarının taraf­sız bir araştırması, onların bu alandaki başarı iddialarını yalanlamıştır.

Gerçekte gerekli olan tek şey daha önce de açıklandığı üzere ekonomik konularda halk arasında, adaletin olmasıdır. İnsanlara kabili­yetleri, eğitimleri ve gayretleri nisbetinde ça­lışıp hür olarak kazanç sağlayabilme hakkı verilmelidir. Devletin yapması gereken şey ise bütün vatandaşlarına eşit eğitim öğretim ve diğer sosyal hizmetleri ırk, renk, mevki ve ulus gibi farklılar gözetmeden eşit şekilde sunmaktır. Aynı zamanda devlet en düşük ücretin, üzerinde anlaşmaya varılan ülkenin genel standartlarından aşağıya düşmemesine dikkat etmelidir. Asgari ve azami kazanç farklılıkları karşısında da devlet gözünü açık tutmalı, farkın çok aşırı olmasını önlemelidir. Bu şekilde âdil ve insaflı bir ekonomik siste­min uygulanışı ile toplumun birlik ve bera­berliğine zarar verilmeden, bütün grupların menfaatleri korunarak İslâm nizamında ma­kul bir ekonomik sistem geliştirilmiş olur.

Bununla birlikte sosyal, siyasî ve inanç ile il­gili meselelerde devletin bütün vatandaşları­na renk, ırk, cinsiyet, ulus gibi farklılıklanna bakmaksızın tam bir eşitlikle muamele etme­si vazgeçilmez temel unsurdur. Çünkü beşe­rin tümü Kur'ân'da belirtildiği üzere bir ana-babadan meydana gelmiştir. Bu yüzden in­sanlar sosyal, siyasî ve inanç İle ilgili haklar­dan faydalanma hususunda eşittirler. Hiçbir kimse, doğuştan kardeş olması hasebiyle di­ğer insanlara karşı, sosyal, siyasî veya her­hangi özel bir imtiyaz iddia edemez. Üstelik bütün insanlar Allah'ın kulu olup, O'na itaat etmek, şeriatına teslim olmak için yaratılmış­tır. Allah'ın bir kulu ile diğer kulu veya bir grup ile diğeri arasında hiçbir farklılık yok­tur. Bütün insanlar ölünce, Allah'ın huzurun­da yaptıklarından hesap verecekler ve bunu hiçbir imtiyaz olmaksızın (takva hâriç) şahsî olarak yapacaklardır.

Fert ve toplum olarak bir insana özel bir im­tiyaz veya hak tanımak, gayritabiî olmakla beraber, başkaları için haksızlıktır. Nasıl olur da aynı ana babadan gelmiş olan insanoğlu diğerlerine doğumdan, ırkından ve soydan gelen bir üstünlük İddiasında bulunabilir? Fertlere ve toplumlara böyle özel imtiyazlar ve haklar tanındığında toplumun içine düş­manlık, bölünme ve nefret tohumları saçılmış olur ve ulus birlik ve beraberliğini kaybeder. Bu çatışma zamanla söz konusu toplumun helakine sebep olur.

Hz. Peygamber 'in İlâhî rehberlik altında getirdiği yeni nizam,Mmüslümanların bütün ilmî sahalarda hızla ilerlemesine sebep ol­muştur. Fakat ne zamanki çeşitli sahalardaki eşitsizlikler haddi aşmış, tabiî nizam bozul­muş, Müslümanlar yaratıcı güçlerini kaybet­mişler yavaş yavaş durgunlaşarak eskitilmiş bir toplum olmuşlardır. Allah'ın kanunu şu­dur ki asil olsun, seçilmiş olsun her toplum, fert veya toplum olarak yapmış oldukları faa­liyetlerin sonuçlarından kaçamazlar. Eğer insanlar tabiî nizamı Rabblerinin talimatlarını hiçe sayarak bo...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Eşitlik Ve Adalet Prensipleri
« Posted on: 24 Nisan 2024, 14:56:35 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Eşitlik Ve Adalet Prensipleri rüya tabiri,Eşitlik Ve Adalet Prensipleri mekke canlı, Eşitlik Ve Adalet Prensipleri kabe canlı yayın, Eşitlik Ve Adalet Prensipleri Üç boyutlu kuran oku Eşitlik Ve Adalet Prensipleri kuran ı kerim, Eşitlik Ve Adalet Prensipleri peygamber kıssaları,Eşitlik Ve Adalet Prensipleri ilitam ders soruları, Eşitlik Ve Adalet Prensipleriönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes