Konu Başlığı: Esas İlkeler Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 21 Haziran 2012, 17:28:34 Esas İlkeler Ekonomik ihtiyaçlarla ilgili bu eşitlikçi ilke, İslamî toplumun temelidir ve onun dengesini sağlamak için bir garantidir. Bu politikanın esas noktalan ve kamuyu himaye ilkesi aşağıda özetlenmiştir: a- Fakirlerin Hakkı: Toplumun geliri üzerinde fakirler ve muhtaçlar ilk müslümanlara nazaran daha büyük bir hak sahibidirler. Bu ilkenin önemi Adiy b. Hatem tarafından nakledilen bir olayda gösterilmiştir. "Adiy b. Hatem kabilesinden bazı kişiler değişik insanlara tahsisat veren Hz. Ömer'e gittiler. Hz. Ömer, Tay'dan bazı kişilere 2000 dirheme kadar tahsisat verdi. Fakat Adiy'i görmezlikten geldi. Adiy, Hz. Ömer'in önüne geldi ve dikildi. Fakat Hz. Ömer onu yine de dikkate almadı. O yine önüne geldi, Ömer yine gözlerini ondan çevirdi. Daha sonra Adiy, "Emir-ül Mü'minin! Beni tanıdın mı?" dedi. Hz. Ömer buna elini kasıklarına koyuncaya kadar güldü ve daha sonra "Vallahi seni çok iyi tanıdım. Başkaları inkâr ederken, sen inanırdın. Başkalan kaçarken sen öne çıktın. Başkaları aldatırken sen imanını ispatladın. Peygamber ve ashabının yüzünü güldüren ilk zekatı da iyi biliyorum. Bu Peygamber'e senin getirdiğin Ben-i Tay'ın zekatıydı" dedi. (Ahmed-Müsned). Daha sonra Hz. Ömer özür diledi ve bu paradan sadece kendi kabilelerinin reisleri oldukları için, açlık meselesi nedeniyle, ağır sorumlulukları bulunanlara pay ayrıldığını söyledi. Bu, Hz. Ömer'in, servetin eşit olmayan dağıtımının sebeplerini ve kamuyu himaye etmenin faydalarını anladığım gösterir. Bu nedenle yoksulların en azından temel ihtiyaçları konusunda varlıklılara eşit olmasını gerekli görmüştür. Hakikatte "ihtiyaç" İslam'da hak için ilk esastır. Çünkü İslam bolluk içinde sefaleti hoş karşılamaz. Zenginlerin fazlalık gösteren servetinde, muhtaçların hakkı en Öncelikli sırayı alır ve bütün durumlarda ilk Önce dikkate alınmalıdır. b- Servet yığılmasının yasaklanması: İslam, servetin birkaç elde birikmesine izin vermez. Bu bir yanda aşırı bolluk varken diğer yanda tam bir mahrumiyet olması durumudur. İslam bu durumda devlete fakirlerin menfaati için zenginlerin fazla servetini almak konusunda tam yetki tanımaktadır. Peygamber, Beni Nadir'in yerlerini fethettiğinde (İslamda ilk fetih) elde edilen bütün serveti Muhacirun ve fakir Ensar arasında paylaştırarak Kur'an'ın serveti fakirler arasında dağıtmak ve zenginlerle sınırlı bırakmamak konusundaki emrine sıkı sıkıya bağlı kalmıştır. (57: 7). Kur'an-ı Kerim'in bu ayeti devletin fakirlere Beytü'l Mal'den veya zenginlerin fazlalık servetinden daima yardım etmeleri gerektiği ilkesini ihtiva etmektedir. Böylelikle zengin ve fakir arasındaki fark, Islami toplumun dengesini alt-Üst edecek kadar genişleyemez. c- Herkes Kudretince Öder: Devletin, fakirlerin temel ihtiyaçlarını karşılamak için koyduğu vergiler her mükellefin ödeme gücüyle orantılıdır. Hiçbir şekilde bir kişinin ödeyebileceği sınırı aşamaz. Bu vergi kişiyi hayatın asli ihtiyaçlarından mahrum bırakacak veya zenginlerin malını tamamen ellerinden alacak şekilde düzenlenemez. Eğer hazine, halihazırdaki vergilerle fakirlerin ihtiyaçlarını karşılayamazsa, devlet bu ihtiyaçları karşılamak için zenginlerin servetlerindeki fazlalıklara (bütün mallarına değil) el koyma hakkına sahiptir. d- Herkese İhtiyacına Göre Verilir: Beytü'l Mal'den herkese çalıştığınca ve ihtiyacı oranında pay verilir. Peygamber bu prensip uyarınca bekârlara bir, evlilere iki hisse vermiştir. Bİr kişinin hakkım belirlerken çalışma ve gayretiyle birlikte İhtiyaçları da gözönünde bulundurulmalıdır. e- Sosyal Güvenlik: Sosyal güvenlik ilkesine göre, İslami devlet hasta, yaşlı veya sakat olan ve bu sebeplerle çalışamayan herkesin temel ihtiyaçlarım sağlamayı garanti etmektedir. Hz. Ömer, gayrimüslimler de dahil bu tür insanların tümüne Beytü'l Mal'den tahsisat vermiştir. Yaşlı, hasta ve kör Yahudilere ve cüzzamh ve sakat Hristiyanlara bu çeşit yardımlar yapmıştır. f- Sosyal Himaye: Genel sosyal himaye ilkesine göre, her köy ve kasaba kendi sınırları dahilindeki açlığın sebebiyet verdiği ölüm vakalarından sorumludur. Her aç ve susuz kimse hayatını idame ettirebilmek amacıyla bir yiyeceği veya suyu sahibinden gerekirse zorla alabilir. Ancak dikkat edilmesi gerekir ki, bu zora başvurma, sadece hayatın idamesi içindir; başka bir kimsenin emeğinden yararlanmak için değil. |