๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Siret Ansiklopedisi => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 27 Temmuz 2012, 13:45:45



Konu Başlığı: En Üstün Islahatçı
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 27 Temmuz 2012, 13:45:45
En Üstün Islahatçı

Dünyada, iş gücüne sahip insanlara çalışma imkânları hazırlayarak onların hayat standart­larını yükseltmeyi amaçlayan pek çok sosyal reformcu ve sosyal görevli bulunmaktadır. Fakat bunların görevlerinin mahiyeti ve faali­yet sahaları genellikle sınırlıydı. Özellikle il­gilendikleri saha ekonomik düzenin ıslahıydı. İnsanı yalnızca ekonomik varlık olarak ele alıyorlar, onun manevî yükselişini ve ihtiyaç­larını gözardı ediyorlardı. Dolayısıyla bir ba­şarıya rastgelinmişse de maddî refahın sınır­larım asla aşamamıştır.

Buna mukabil, Hz. Muhammed, sosyal re­formları üç ana grupta topladı: İlk önce halkı, insanoğlunun mevkiini ve mesuliyetlerini an­layabilmek için ilim tahsil etmeye davet etti. Ancak bu takdirde meselelerine uygun çö­zümler bulmayı öğrenebilirlerdi. İkinci olarak, sadece Allah'ın rızasını kazanma gaye­siyle iktisadî yönden işbirliği yapmanın ve yardımlaşmanın önemini öğretti. (70: 25-26, 76: 9). Bundan sonra ruhî ve ahlâkî eğitim yoluyla, insanların bir çok sosyal ve kültürel gelenek ve uygulamalarını ve diğer davranış­larını değiştirmeye çalıştı.

Hz. Peygamber, fizyolojik olarak farklılık arzetmelerine rağmen, kadın-erkek bütün in­sanların bir ana babadan meydana geldiğini, hepsinin eşit değere sahip olduğunu ve insan olmaları bakımından aralarında hiçbir farkın bulunmadığını ifade etti. Bu tâlimi müteaki­ben, kendi döneminde yaygın bir şekilde uy­gulanmakta olan "her doğan kız çocuğunun öldürülmesi" âdetini yasaklayarak bu davra­nışın "şen'i bir suç" olduğunu ilân etti. (6: 137,140,151; 17: 31).

Böylece kadınları, sosyal hak ve imtiyazlar açısından erkeklerle aynı seviyeye getirdi. Kadınlığın hiç bir değer ve iffetinin kalmadı­ğı bir devirde Rasûlullah, onları bu halden kurtararak; kız evlat, hanım ve anne olarak toplumdaki statülerini yükseltti; kadın ile er­keğin birbirini tamamlayan eşler olduğunu beyan etti. (4: 1; 7; 189; 2: 187). Erkeklerin kadınlar üzerinde bulunan haklan gibi, kadın­ların da erkekler üzerinde hakları olduğunu vurguladı (2: 228). Bu talimat, erkeğin, kadm hakkındaki bütün düşünce ve davranışını de­ğiştirmesine yardım etti. Baba, oğul ve erkek kardeşlerinden kalan mirastan kadınlara da hisse verildi. (4: 7).

Eğitim yoluyla, sosyal ve ahlâkî fenalıkların üstesinden gelindi. Gayrî meşruluk ve ahlâksızlığın sadece Allah'ın hoşnutsuzluğuna sebep olmakla kalmayıp aynı zamanda toplu­mu ahlâkî, ruhî ve hatta maddî bir çok yön­den fesada uğrattığını; insanların hakkıyla ıs­lahının ancak temiz ve iffetli bir hayatla mümkün olacağım anlamaları temin edildi. Nihayet zihinlerde, müstehcenliğe ve ahlâk­sızlığa karşı bir nefret ve tiksinti meydana ge­tirildi. (6: 151-152).

Aynı şekilde, toplum ilk önce içki ve kumar­dan sakındırıldı; daha sonra bunlar tamamen yasaklandı. (5: 93). Zina ve iftira gibi diğer günahlar da İslâm toplumunda suç kabul edil­di (24: 2, 4).

Böylece Hz. Muhammed, tâlim ve terbiye yoluyla, iktisadî, sosyal ve ahlâkî refaha elve­rişli bir ortam ve davranış şekli oluşturdu. Aym zamanda toplumu, kendi bencil çıkarları uğruna insanların sosyal ve ekonomik refahı­nı bozmaya çalışan kimselerden korumak için birtakım kanunî ölçüler getirdi. Bütün bu ahlâkî ve toplumsal sınırlar, toplum hayatının her safhasında itidal üzere olmasını muhafaza ettiği gibi maddî ve manevî yönden geliş­mesine ve ilerlemesine de yardımcı olur.

Sözkonusu ahlâkî ve hukukî ölçülerin mahi­yeti ve genişliği, Hz. Muhammed'in ne ka­dar büyük bir ıslahatçı olduğunu göstermek­tedir. Rasûlullah'in tamamiyle yeni ölçü­lerden müteşekkil emsalsiz sosyal inkılâbı, dünyanın nüfus bakımından oldukça seyrek ve geri kalmış bir bölgesinde gerçekleştirme­si, O'nun sadece yirmi üç senesini almıştı. Öyle bir "inkılâb" ki, yankısı dünyanın dört bir tarafında hâlen hissedilmektedir. Her akl-ı selim sahibi ve hakşinas kimse, Allah Rasûlü Muhammed'in etkisine ve eserlerine baka­rak dünyanın en önemli sosyal ıslahatçısı ol­duğu hükmüne varabilir. Çünkü O, Arap yarı­madasında yaşamakta olan insanların sosyal hayatlarım bütünüyle değiştirdi: "Eğer bü­yüklük, bozulmuş insanları ıslah etmekte ise, bu durumda kimin Rasûl Muhammed'den daha büyük olduğu iddia edilebilir?.. .Araplar kadar düşük, kaba, düzensiz, gayri medenî ve cahil bir millet yoktu. Putperestlik hiç bir yer­de Arabistan'daki kadar kökleşmiş değildi. Fakat yirmi üç sene gibi çok kısa süreli bir ıs­lah harekâtından sonra, Araplar kadar medenî, âdil ve düzenli bir kavim yoktu. Hiç­bir hükümet bu kadar güzel bir şekilde yöne­tilmiyordu. Yine Araplar kadar, ahlâkî ve ruhî yönden yükselmiş, kardeşlik duygusu son de­rece kuvvetli ve yeryüzünde adalet ve eşitliği sağlam bir şekilde ayakta tutan bir başka in­san topluluğuna rastlamak imkansızdı." (The ideal World Prophet, sh. 68).