Konu Başlığı: Emek Sermaye İlişkisi Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 19 Haziran 2012, 09:18:59 Emek-Sermaye İlişkisi Modem endüstriyel sistem emek ile sermayeyi, kapitalist Ülkelerde menfaatleri daima çatışan ve bu iki unsurun büyük ölçüde israfına yol açan iki düşman kampa ayırmaktadır. Emeğin haklarını koruyacak kanuni tedbirlere rağmen ihtilafları azalmamış aksine özellikle İngiltere ve Amerika'da son yıllarda artmıştır. Hatta işçi sendikası hareketi amacına ulaşmada başarısızlığa uğramış ve bu ülkelerde her endüstride çok sık yasal olmayan grevler yapılmıştır. Batılı ülkeler her yıl, özellikle İngiltere, grevden dolayı mallarını zamanında teslim edememesi nedeniyle milyonlarca paund değerinde zararla karşılaşmıştır. Emek ve sermaye arasındaki rekabet ve çatışma bir İslâm Devletinde doğmaz. İslâm emek ve sermayeyi menfaatleri çarpışmayacak bir tarzda kardeşlik ve arkadaşlık zinciriyle bağlar. İslâm diğerlerinin hakları adalet, eşitlik, sevgi ve etkinlik İçin ortak ulvî güven duygusunu, iyi niyeti ve saygıyı teşvik eder. Bir müslüman sermayedar sanayileşmedeki yegane amacı vurgunculuk ise, gerçek bir mümin olamaz. Tersine o, sermayesini cemiyete faydalı işletmelere ve endüstrilere yatıracak ve sonra oradan elde ettiği herhangi bir kâr için ALLAH'a minnettar kalacaktır. Onun endüstri ve diğer teşebbüslerdeki yatırımlarında temeİ amacı ALLAH rızası için beşeriyete hizmet etmek olacaktır. Açıktır ki, O da verimliliğini arttırmaya çalışacak, fakat bu onun için üretimi arttırmada tek saik değildir. O, daima üretimde kendisine yardım edenler kadar toplumun daha iyiye gitmesini dikkate alacak ve kamu yararı ile kendisiyle çalışanların refahı pahasına daha yüksek verimlilik sağlayan planını uygulamayacaktır. Bu, İslâm'ın gerçek inananlarda geliştirdiği diğer insanlara karşı iyi niyet ve sevgi duygusundan dolayıdır. Ve İslâm temelde ahlâki eğitim ve ALLAH'ın peygamberlerinin hayatlarından yaşanılan örneklerle emek ve sermaye arasındaki iyi ilişkileri teşvik eder. Hz. Musa'nın kıssasında endüstriyel ilişkileri düzenlemede ve emek ve sermaye arasındaki bu uyuşmazlığa son verme konusunda bizim için ders vardır. Mısır'da bir adamın öldürülmesinden sonra, Hz. Musa Medyen'e döndü ve Hz. Şuayb'ın kızı, babasına, sağlıklı (güçlü) ve güven dolu bir kişi olarak Musa aleyhisselâmı istihdam etmesini şu şekilde tavsiye etti: "O iki kadından biri dedi ki: 'Babacığım onu (davarları otlatmak için) ücretle tut. Çünkü tuttuğun ücretlilerin en hayırlısı o, güvenilir, güçlü bir adamdır." (28: 26). Bir işçinin gerekli vasıflarının tasvirinden sonra Kur'ân-ı Kerim iyi vasıflara sahip bir işvereni şu şekilde zikretmektedir: "(İhtiyar adam, Musa'ya şöyle) dedi: '-Bana sekiz yıl ücretle çalışmak üzere, şu iki kızımın birini sana nikah etmek istiyorum. Eğer on seneyi tamamlarsan bu da senden (bir fazlalık). Bununla beraber seni zorlamak istemiyorum. İn-şaallah beni dürüst kimselerden bulacaksın." (28: 27). Burada, sermayedarlara çalışanlarına karşı merhametli olmaları, onların haklarını hemen Ödemeleri ve işte diğer imkanları ile kolaylıkların sağlamaları konusunda ders (uyarı) vardır. İşçiler için de topluma ve işverenlere karşı görevlerinde dürüst ve çalışkan olmaları emredilmektedir. İşçi ve işverenler biribirlerine karşı görev ve sorumluluklarını bu anlayışta yerine getireceklerdir. Sorumluluk duygusu beşeri ilişkilerin temelidir ve İslâm müntesipleri (inananları) arasında bu ruhu ahlâkî eğitimle geliştirmeye çabalamıştır. Kur'ân-ı Kerim kesin bir şekilde tüm müslümanlara, sadece ALLAH'ın rızasını kazanmak için birbirlerine karşı çok müşfik ve kardeşçe davranmalarını emretmektedir: "Mü'minler (dinde) ancak kardeştirler. Onun için (ihtilaf ettikleri zaman) iki kardeşinizin aralarını düzeltin ve (ALLAH'ın emrine muhalefet etmekten) sakının ki, merhamet olunasınız." (49: 10) ve müslümanlardan ayrılıkları gizlemeleri ve İslâm kardeşliğinde birleşmeleri şu şekilde istenmektedir: "Toptan ALLAH'ın dinine (şeriatına) sımsıkı sanlın. Birbirinizden ayrılıp dağılmayın. ALLAH'ın üzerinizdeki (İslâm) nimetini düşünün ki, cahiliyet devrinde birbirinize düşmanlar iken o, sizin kalpleriniz arasında ülfet (yakınlık ve sıcaklık), meydana getirdi de onun nimeti sayesinde din kardeşleri oldunuz." (3: 103). Bu ayette, müslümanların birbirlerine kardeş gibi davranmaları ve kendi aralarında herhangi bir ihtilaf olmaksızın barış içinde yaşamaları halinde, ALLAH'ın rahmeti vadedilmektedir. Emek ile sermaye arasındaki uyuşmazlık, siyasî veya endüstriyel olsun, müslümanlar bu uyuşmazlıklara son vermeye ve İslâm kardeşliğinde birleşmeye çağrılmaktadır. Bu, zâlim ve insafsız işverenlere hatalarını düzeltmeleri için açık bir emirdir; aksi takdirde ALLAH'ın Rahmet ve merhametinden yoksun kalacaklardır. Başka bir açıdan ele alındığında, işverenin işçiyi meşru ve haklı payından mahrum bırakan bu İnsafsız davranışı, işçiler tarafından başvurulan grev veya endüstriyel hareketlerle kendilerini kârdan mahrum bırakacaktır. Gerçekten, hakiki müminler sevgi ve şefkat bağlarıyla birbirlerine bağlı ve menfaatleri müşterek (aynı) olan kimselerdir. Bundan dolayı, müslüman bir işveren emeğin menfaatlerine karşı kendi mefaatlerinİ elde edemez. Çünkü, farklı kapasite ve pozisyonlarda olsa da, ALLAH'ın rızasını kazanmak için topluma hizmet etmeye çalışmaktadırlar. Bu durumda bîrinin diğerine iyi davranmaması için sebep yoktur. Ortak problemlerini dostça çözmede kardeşler olarak birinin diğerine yardım etmesi ve çalışması çok tabüdîr. Rasûlullah söz ve fiiliyle emek İle sermaye arasındaki bu ilişkilerin kuvvetlenmesine yardımcı olmuştur. O, sadece ALLAH'ın rızasını kazanmak için biri diğerine yardım ettiği ve herkesin birlikte çalıştığı eşit bir toplum meydana getirdi. Ebu Musa'ya göre Rasûlullah şöyle buyurdu: "İnananlar birbirleriyle ilişkilerinde biri diğerini tamamlayan vücutfun parçası) gibidirler." Sonra Rasûlullah (parçaların bütün ile ilişkisini göstermek için) bir elinin parmaklarını diğer elinin parmaklan, arasına geçirdi (Buhari). Veda haccında müs-lümanlara hitab ederken Rasûlullah şöyle buyurdu: "İyi biliniz ki, bir nıüslüman diğer müslümanm kardeşidir ve bütün müslümanlar birbirlerinin kardeşidirler. İzni olmaksızın hiçbir kimsenin başkasının bir şeyini zorla alması meşru değildir. Kim bu işi yaparsa kendisi için günah işlemiş olur. Sakının! (Allah'ın size) emrini iletiyorum." (Taberi). Böylece İslâm, bu tür ahlâkî düsturlarıyla emek ile sermaye arasındaki ilişkileri düzenlemede sosyal bir yapı kurmaya çalışmaktadır. İslâm ilgili taraflara işlerini sevgi, şefkat ve iyi niyetle kardeşçe düzenlemeyi emretmektedir. Diğer bir ifadeyle, başka İnsanlara iş yaparken yalnız kendi menfaatlerini gözet-memeli, aynı zamanda kardeşlerinin menfaatlerini gözetmeli ve kendileri için istediklerini kardeşleri için de istemelidirler. Uygulamadaki problemler bu ruhla çözümlenirse, emek ile sermaye arasında herhangi bir uyuşmazlık olmayacaktır. Onlar arasında herhangi bir konuda görüş ayrılığı olursa, taraflardan biri haksızlığa uğramasın diye, İslâm devleti adalet ve eşitlik prensibiyle mesele hakkında hüküm verme ve müdahale konusunda kanuni hak ve ahlâki yükümlülüğe sahiptir. |