๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Siret Ansiklopedisi => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 19 Haziran 2012, 20:55:05



Konu Başlığı: Emek Arzı
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 19 Haziran 2012, 20:55:05
Emek Arzı

Emek arzı ve nüfus.

Randıman: Endüstride çalışma kabiliyeti, maharet (vasıf) ve istidat (zeka) sermayenin verimliliğini arttıran randıman olarak ifade edilebilir. Otomasyon ve mekanizasyonun hızla geliştiği modern rekabet dünyasında, randıman başarı için zorunludur. Ticaret, en­düstri ve ticaret gibi her yerdeki randımansızlık, bir mîlletin ekonomik güç ve kuvvetinin azalışının bir işaretidir ve asla hoş karşılan­maz. İslam, insan işgücünü büyük ölçüde de­ğerlendirmiş ve müslütnanlara her işi verimli ve incelikle yapmayı emretmiştir. Her türlü ürünün mükemmel, sağlam ve güzel yapılma­sı tavsiye edilir.

Randıman, genellikle çalışanların fiziki, fik­ri/ruhi, manevi sıhhati ile eğitim ve öğretimine bağlıdır.

a- Maddî ve manevî sağlık: Fizikî ehliyet ve manevî sağlığın çalışanların verimliliği üe kuvvetli bir İlişkisi vardır. Güçlü ve sağlıklı bir işçi, zayıf ve hastalıklı bir işçiden daha et­kilidir. Benzer şekilde, vazife ve mesuliyetini yerine getiren dürüst ve şuurlu bir işçi, sahtekâr bir kişiden daha hızlı ve verimli çalı­şır.

Randımanlı bir işçinin vasıflarına Kur'an-ı Kerim'de Musa kıssasında şu şekilde işaret edilmektedir: "O (kız)lardan biri: 'Babacığım dedi, bunu (çoban) tut işte. Çünkü ücretle tut­tuklarının en hayırlısı budur, hem de güçlü ve güvenilir (adam)dır." (28: 26).

Sözkonusu ayet-İ kerime fiziki güç (sağlık) ve dürüstlüğü (manevi sağlık) ehliyetli bir işçi­nin vasıfları için lüzumlu kabul etmektedir. Bu vasıflar Hz. Musa'da bulundu ve bundan dolayı bir işçi olarak hizmet etme görevi ona tevdi edildi. Çalışma bedeni olsun, fikri olsun, dürüstlük randımanda temel unsurdur. Ger­çekten dürüstlük, vazife ve mesuliyetlerini tam bir şuurla yerine getiren kişinin vasfıdır. Ve bir kişinin bu vazife şuuru bir işçinin ve­rimliliğinin artmasında Önemli bir faktördür.

Çalışmada ve diğer işlerde dürüstlüğün büyük ehemmiyeti hususunda Rasulullah'dan şu hadis rivayet edilir: "Dürüst ve güvenilir tacir, peygamberler, sıddıklar, salihler ve şehitlerle beraberdir." (Tirmizi).

b- Aklî liyakat: Zihni sağlık, yani akıl ve genel iktidar, çalışanın verimliliğini etkileyen bir diğer önemli faktördür. Akıllı ve muktedir bir kişi akılsız ve aptal birisinden muhakkak ki iyi iş yapabilir. Bu vasıf, Yusuf suresinde şu şekilde zikredilmektedir: " (Yusuf, krala): 'Beni ülkenin hazineleri üstüne (memur) koy. Çünkü ben (onları) iyi korur, (yönetmesini) iyi bilirim." (12: 55). Burada kullanılan söz­ler, akılsız ve muhakemeden uzak bir kişiye yeryüzü hazinelerinin sorumluluğunun verile­meyeceğini, dolayısıyla akıl ve iktidara büyük Önem atfetmektedir.

c- Eğitim ve öğretim: Eğitim ve öğretim de aynı zamanda verimliliği arttırır. Eğitim ve öğrenim görmüş bir işçi, bunlardan yoksun bir başkasından daha verimli çalışır. Eğitim ve Öğretimin üstünlüğü Bakara suresinde şu şekilde zikredilmektedir: "Dilediğine hikmeti verir. Hikmet verilen kimseye çok hayır veril­miştir. Bunu ancak aklı selim sahipleri düşü­nür." (2:269). Eğitim ve öğretim Kur'an-ı Ke-rim'in bereketli servet ve zenginliğe eşit ola­rak kabul ettiği vasıflan ifade eden üstün fay­da teminine işaret etmektedir. Bu hakikat Zümer suresinde açık bir şekilde belirtilmiştir: "Yoksa o, gece saatlerinde secde ederek, ayakta durarak ibadet eden, ahiretten korkan ve Rabbinin rahmetini uman gibi midir? De ki: 'Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? 'Doğ­rusu ancak aklı selim sahipleri öğüt alır." (39: 9). Açıktır ki, bilgisiz ve eğitilmemiş bir işçi­nin yeterliliği ve ehliyeti bilgili ve eğitilmiş bir işçininkine eşit olmaz. Kral Talut'un bede­ni ve ruhi üstünlüğü şu şekilde zikredilir: "Peygamberleri onlara dedi ki: 'Allah, Talut'u size hükümdar gönderdi. 'Dediler ki: 'O bizim üzerimize nasıl hükümdar olabilir? Biz hü­kümdarlığa ondan daha layıkız, ona geniş mal da verilmemiştir. 'Dedi: 'Allah onu sizin üze­rinize (hükümdar) seçti, onun bilgisini ve gü­cünü arttırdı.' Allah mülkünü dilediğine verir, Allah(ın lütfü) geniştir, (O, herşeyi) bilendir." (2: 247).

Dünya hayatında eğitimin büyük Önemine bi­naen Rasulullah'a öğrenme ve bilgi elde et­mesi yolunda ilk vahiyde şu şekilde hitab edilmiştir: "Yaratan Rabbinin adıyla oku! O insanı alâktan (embriyodan) yarattı. Oku, Rabbin en büyük kerem sahibidir. O (İnsana) kalemle (yazmayı) öğretti, insana bilmediğini öğretti." (96: 1-5). Bu ayette insanın gelişme­sinin temel taşı olarak eğitime işaret edilmek­tedir. İnsan, hikmeti ve tabiatın gizli hazinelerini nasıl kavrayacağını ve onlardan İstifade yollarını safha safha öğrenir. Bütün İhtimaller sadece bilgi yoluyla gerçek olur.

İnsanın gelişmesinde eğitimin bu büyük rolü teyid edilerek Peygamber'ın gönderiliş hik­metine Kur'an'da şu şekilde değinilmektedir: "O'dur ki ümmiler içinde, kendilerinden olan ve onlara Allah'ın ayetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara Kitab ve hikmeti öğreten bîr peygamber gönderdi. Oysa onlar, Önceden apaçık bir sapıklık içinde idiler." (62: 2).

Peygamber her kadın veya erkek müslü-man için ilim tahsilini mecburi kılmıştır: "İlim talep etmek her müslüman erkek ve kadına farzdır." (İbnİ Mace). Ayrıca, uzak diyarlara gitmek zorunda kalsalar da müslümanlar bil­giyi araştırmakla mükelleftirler. Mişkat'ta ri­vayet edildiği gibi Peygamber bu hususta şöyle buyurdu: "İlmi, Çin (çok uzak bir yer)e gitmek zorunda kalsanız bile arayın." Bir de­fasında da şöyle buyurmuştur: "Hikmet, mü­minin yitik malıdır, onu nerede bulursa alır." (Tirmizi).

İslam'da eğitimin büyük önemini gösteren Peygamber'ın bu hususta birçok hadisi ri­vayet edilmektedir.

Peygamber @, bilgiyi zenginlikle mukayese ederek, beşerî ilerlemenin temel sırrını açıkla­mıştır. O, eğitim ile beşerî ilerleme arasındaki ilişkiyi İma etmiştir. Bu, eğitim ve öğretimin faaliyetler için gerekli olduğunu göstermekte­dir.

d- Güzellik ve Zerafet: Bununla birlikte İs­lam'ın nesnelerin estetik yönünü de gözden uzak tutmadığını söyleyebiliriz. İslam, mü­minlere her şeyi güzellik ve zerafetle yapma­larını emreder ve onlardan hayatın her safha­sında zarif ve aktif olmalarını bekler. Nemi suresinde şöyle buyrulmaktadır: "... (Bu) her şeyi gayet iyi yapan Allah'ın yapısıdır..." (27: 88) Allah, sanatkârlığı (yaratıcılığı) ile herşe­yi mükemmel, zarif ve sağlam yapar. O kulla­rından, özellikle müminlerden, işlerini eksik­siz, zarif ve sağlam yapmalarını ister. Rasu­lullah bir keresinde şöyle buyurdu: "Kişi, bir işi yaptığında Allah onun için mükemmel­lik ve zerafet diler, (yani, bir kişiden mümkün olan en iyi şekilde işini yapması beklenir)." (Müslim). Sağlamlıkla birlikte insanlardan güzellik ve zerafeti aramaları istenir. Rasulul­lah'ın şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Birşey yaptığında, güzel (zarifliğine özel bir önem ver." (Müslim).

Bİr diğer hadislerinde Peygamber yapılan işlerin estetiğini şu sözlerle vurgulamaktadır. "Şüphesiz Alİahu Tealâ güzeldir, güzeli se­ver." (Müslim).

Peygamber @ iyilik ve güzelliğin tam olarak farkında idi ve ashabına istisnasız her şeyi güzellikle yapmalarını emretti. Bir defasında O şöyle buyurdu: "Allahu Tealâ, sizin İçin her şeyde güzellik ve İyilik yaratmıştır."

Dolayısıyla, açıkça görülmektedir ki İslâm, etkinlik üzerine büyük önem atfetmekte ve her şeyde iyilik ve güzelliği teşvik etmekte­dir.

Emek Mobilitesi: İşgücünün coğrafi bir böl­geden diğerine veya bir meslekten diğerine hareketine emek mobilitesi denir. Emek mo-bilitesinin işçilerin ekonomik durumu ile bü­yük bir İlgisi vardır. İşçiler kolayca ve ser­bestçe bir bölgeden (veya meslekten) daha iyi ücret elde edecekleri bir bölgeye (veya mesle­ğe) geçebilirlerse hayat standartlarını gelişti­rebilirler. Diğer taraftan işçilerin bir bölgeden (veya meslekten) diğerine geçişlerinde sınır­lamalar vardır. Birçok işçi Özellikle, geri kal­mış bölgedekiler iyi bir ücret elde edemeye­ceklerdir. Bölge veya mesleklerde eksik işgü­cü ile çalışan İşçiler, bol işgücü arzı ile çalı­şan bölge veya mesleklere göre daha çok (üc­ret) kazanabilirler.

İslâm işçilerin bu hakkını kabul etmiş ve on­lara daha iyi kazanç aramak için bir meslek­ten diğerine olduğu kadar bir bölgeden diğeri­ne hareket (geçme) özgürlüğünü tam olarak garanti etmiştir. Nisa suresinde şöyle buyrul-maktadır: "Allah yolunda göç eden kimse, yeryüzünde gidecek çok yer ve genişlik (bol­luk) bulur." (4:100).

Bu faaliyet alanlarında, Kur'ân-ı Kerim, fark­lı ülkelerin halkı taiafından sınırlandırma ol­maksızın uygulandığında uluslararası ücretle­ri aşın şekilde düşürebilen ve onları makul bir seviyede tutabilen temel bir prensibi açık­lamıştır. Emeğin ülke içinde ve dışında ser­best mobilitesi (hareketliliği)nin, uluslararası ücretlere makul ve adil bir seviyede istikrar kazandıracağına şüphe yoktur. Ve Kur'ân-ı Kerim'e göre emeğin mobilitesi, çağımızın ekonomik ve sosyo-politik kötülükler (şer-ler)inin en etkili ve en uygun çözüm metodu­dur. Bazı üye ülkeler tarafından yabancı işgü­cü göçüne getirilen sınırlandırmalarla dünya barış ve refahının zarar gördüğü Birleşmiş Milletlerin tüm üyeleri tarafından anlaşılırsa, emek ile sermaye arasında daha az ihtilaf (ça­tışma) olacak ve dünya daha mutlu olacaktır. Fakir ve haysiyet kırıcı bir hayatı sürdüren ve yurtlarını terk etmeyi reddeden mutaassıp ve müteşebbis olmayan halka Kur'ân-ı Kerim şu kelimelerle işaret etmektedir: "Nefislerine ya­zık eden kimselere, canlarını alırken melek­ler: 'Ne işte idiniz?' dediler. (Bunlar): 'Biz yeryüzünde aciz (zayıf) düşürülmüştük.' diye cevap verdiler. Melekler dediler ki: 'Peki, Al­lah'ın yeri geniş değilmiydi ki onda göç ed(ip huzur İçinde yaşayabileceğiniz bir yere gid)eydiniz?'" (4: 97). Nuh suresinde şöyle buyrulmaktadır: "Allah, size yeri bir sergi yaptı, ki onda (açıla)n geniş geniş yollarda gidesiniz." (71: 19-20). Ve yine Mülk sure­sinde şöyle buyrulmaktadır: "O (Allah) size, yeri boyun eğer yaptı. Haydi onun omuzların­da yürüyün ve Allah'ın rızkından yiyin." (67: 15). Kur'ân-ı Kerim'in bu ayetleri inananlar­dan ekonomik standartlarını geliştirmek için seyahat (hicret) etmelerini ve böylece millete refah getirmelerini emretmektedir.

Peygamber @'m ashabı bu prensibi tam ola­rak anladı ve onu hayatları boyunca uyguladı. İkinci halife Hz. Ömer'in rehabilitasyon poli­tikası, söylediklerinin bir delili olarak inanan­ları diğer beldelere hicrete teşvik etmişti. Hz. Ömer, müslümanları İranlılarla savaşa gönde­rirken şöyle buyurdu: "Ey müslümanlar! Hi­caz'da geçimin anlamı, yiyecek aramaya de­vam etmektir. Burada geçinmenin başka yolu yoktur." (Taberi).

Peygamber @'in ashabından Cerir b. Abdul­lah kabilesinin reisi idi. Kabilesi ile birlikte Suriye'ye yerleşmek istedi. Irak topraklarının Suriye topraklarından daha münbit olduğunu bilen Hz. Ömer, Irak'ta yerleşmelerini şu şekilde tavsiye etti: "Suriye'de size ihtiyaç yok. Irak'a gidin. Allah'ın kişilerin refahını azalttığı ülkeden vazgeçin. Bütün geçim vası­talarına sahip bir millet olmak için mücadele­ye atılın. Eminim ki Allah diğerleri gibi size de rızkından bir pay verecek, geçim vasıtala­rından istifade edeceksiniz."

İslâm ordusunun kumandanı Halid b. Velİd'in konuşması ekonomik bakımdan ayrı bir öne­me sahiptir. Halid b. Velid Irak'a yapılan se­ferde müslümanların önüne düştüğünde şöyle dedi: (Yusuf-ud-Din, a.g.e, c. I, sh. 214). "Arap toraklarında ne var? Toprak yığınları gibi her tarafa yayılan hububat yığınlarını görmüyor musunuz? Ey Allah'ım, bizim için Allah'ın adı zorunlu olmasaydı da sadece maddî ihtiyaç sözkonusu olsaydı, şu zengin topraklar için mücadele etmenizi ve onların sahibi olmanızı ve çabalamadan kaçınan işsiz kişiler için fakirlik ve açlığı ortadan kaldır­manızı tavsiye ederdim." (Taberi).

Daha mutlu ve müreffeh yaşamak için geçim vasıtalarının kıt olduğu beldeleri terk etmede ve servetin bol olduğu beldelere hicret etme­de halk, Peygamber @ ve O'nun ashabının peşinden gitti. Bu gayretlerin bir sonucu ola­rak, Hicaz nüfusunun fazlası zengin ve mün-bit olan Irak, Suriye, Mısır v.b. topraklarına ve daha sonra Ceva, Sumatra, İspanya, Tu­nus, Fas, Cezayir, Sudan, Habeşistan vb. gibi ülkelere hicret ettiler.

Nüfus: Nüfus, bîr ülkede emek arzım doğru­dan etkileyen bir diğer faktördür. Malthus ve arkadaşları bir ülkede bu kadar artan nüfustan korktular ve sun'i doğum kontrol metodlarıyla bu artışı durdurmak istediler. Onların görüşle­rine göre, nüfus artışı sun'i metodlarla durdu­rulmazsa, bu üretim araçlarım ve sonunda dü­şük hayat standardını baskı altına alacak ve salgın hastalıklar, kıtlık (açhk)lar, depremler, sel baskınları v.b. gibi çok çeşitli tabii fela­ketler insanları sıkıntıya düşürecektir. On-lar'ın iddiasına göre bu, nüfusun geometrik dizi ile artmasına rağmen üretim araçlarının aritmetik diziyle artmasmdandır.

Bu açık fakat hayali korku konusunda birçok modern iktisatçı, özellikle Asya, Afrika ve Güney Amerika'nın azgelişmiş ülkelerinde ar­tan nüfus hakkında gereksiz bir vehme kapıl­mış görünmektedirler. Günümüzde bu ülke­lerdeki hızlı nüfus artışının durudurulmasmda düzenli kısırlaştırma, aile planlaması ve gebe­likten korunma uygulaması İle ilgili çabalar Dünya Sağlık Teşkilatı (WHO) ve Birleşmiş Milletlerin tanınmış organları vasıtasıyla yeri­ne getirilmektedir. Bu çabaların Asya, Afrika, Güney Amerika'nın birçok azgelişmiş ülke­sinde meyve vermesi sürpriz değildir. Bizi hayrete düşüren şey, nüfus artışının durdurul­masında birçok müslüman ülkenin batının sun'i metodlanna uymak için şuursuzca onları taklit etmeleridir. Üretim sürecinde ekonomik ve faydalı olan batılı metod ve tekniklerin be-nimsenilmesinde bir sakınca (zarar) yoktur. Fakat fayda ve zararı bilinmeksizin kabul edilmesi, akıllı bir insanın yaptığı doğru bir hareket değildir, bir müslüman için böyle bir davranıştan bahsedilemez. Kalıcı değerlere sahip olmayan insanlar İçin iyi ve güzel, te­reddütsüz onlardan gelen her şeyin başarılı şekilde çalışması (işlemesi)dır. Fakat, hayat­larına yön veren ve onları idare eden kalıcı değerleri ve bir hayat düsturu bulunan müslü-manlar, İslâm'ın temel prensiplerine veya ahlâka aykırı hiçbir şeyi asla kabul etmez ve benimsemezler.

Kur'ân ve Doğum Kontrolü: Üretimden da­ha hızlı arttığı kabul edilen nüfus, artış hızı­nın kontrol altına alınması çabaları, Birleşmiş Mületler'in çeşitli organları tarafından yürü­tülmektedir. Bu organlar nüfus artışının bu şekilde devam etmesi halinde nüfusun üretim imkanlarını aşacağını ve şiddetli bir açlığa ve, düşük hayat standardına yol açacağını İleri sürmektedirler. Onlara göre, tek etkin çözüm sun'i metodlarla nüfus artışının durdurulması­dır.

Birleşmiş Mületler'in kampanyasma dayanan bu faraziyelerin hiçbirine inanmıyoruz. Geçmişte elde edilen tecrübe, bu tür bir İhti­malin başarılı şekilde üstesinden geleceği ko­nusunda insanoğlunun kabiliyetinin yeterli delili ve en güzel tanığı durumundadır. Nüfus geçmişte ne üretim imkanlarından hızlı artmış ve ne de üretim önceki artışın gerisinde kala­cak kadar statik kalmıştır. Her iki değişken, biri diğerini etkilemek sizin son derece art­mıştır. Üretimde meydana gelen büyük artış insanoğlunun alinyazısı hakkında önceki ikti­satçıların tahmin (kehanet)erini yanlış çıkar­mıştır. Gerçekten nüfus artmıştır; fakat yeryüzündeki tüm insanların hayat standardı nüfus artışından daha hızlı artmıştır. Dolayısıyla ge­lecekte nüfus artışının üretim imkanlarının gerisinde kalacağına ilişkin geçmiş tecrübele­re aykırı makul bir sebep veya görüş gösteri­lemez.

Son denizaltı araştırmaları dünyanın bugünkü nüfusunun denizden elde edilecek yiyecekler­le kolaylıkla beslenebileceğini çoğu kez orta­ya koymuş bulunmaktadır. İnsanoğlu okya­nustaki balık ve deniz ürünlerini geliştirebilirse birkaç nesil öncesi tahmin edilebilenden daha fazla miktarda gıda üretebilecektir. Atom enerjisi alanındaki hızlı gelişme ve bu­nun okyanuslardan ve karalardan daha fazla gıda temininde kullanılması halinde, artan nü­fusun herhangi bir kıtlık korkusu olmaksızın, hayatını sürdürebileceği kolaylıkla tahmin edilebilir.

"Bilim adamları daha şimdiden aç gezegeni beslemede yeni yollar keşfediyorlar. Araştır­macılar petrolden yüksek kalite ihtiva eden bir proteinin nasıl elde edileceğini bulmuşlar­dır. ABD ordusu etlerin üzerine ışın saçarak üç yıl muhafaza edecek metodlar geliştirmiş­tir., -geniş potansiyelden soğutma için bir ayırma- Yağlı bitki ve tohumların besin değe­ri itinalı bir şekilde araştırılmaktadır." Günü­müzde batı ülkelerinde et kimsayal maddeler­den üretilmektedir.

"Bilim adamları asrın diğer çetin problemleri­ne de cevap bulmaya karar vermişlerdir: Bu (alan) coğrafyadır. Tarımsal teknolojinin ve­rimliliğinin düşük, açlığın çok yaygın ve mahsûl kayıplarının böcekler, fareler ve çürü­me yüzünden bazı bölgelerde çok yüksek ol­ması şaşırtıcıdır. Dahası bugün yeryüzündeki toprakların sadece %10'u işletilmektedir." (Topic, People and Found).

Güney Amerika, Avustralya, Asya ve Afri­ka'da çoğu ekime elverişli olduğu halde İşle­tilmeyen toprakların derhal işletilir hale geti­rilmesi hayati önemi haizdir. Ayrıca Afrika'da da potansiyel olarak ekilebilir kurak veya yarı kurak yüzmilyonlarca hektar arazi, Kuzey Doğu ve merkezi Asya'da insanoğlunun biraz daha fazla çabası ile ekilebilir potansiyel yer­leşim bölgeleri mevcuttur.

İkinci imkan, halen ekilmekte olan toprakla­rın hasılasını arttırmaktır. Bu, kısmen yoğun gübreleme, gübreler ve tohumlar ve kısmen de asalakların yok edilmesi için yaygın ilaçla­ma yapılarak gerçekleştirilebilir.

Kur'ân-ı Kerim önemle insanoğlunun kaderi­ne ilişkin kötümser teorileri reddetmekte ve şu ayette insanın beslenmesi için karada, de­nizde ve gökte bulunan tüm imkanların sınırlandınlmadığına işaret etmektedir. "Allah'tır 1 ki, denizi size boyun eğdirdi, ta ki gemiler onun içinde buyruğu ile akıp gitsin ki, siz onun kereminden (nasibinizi) arayasınız da şükredesiniz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsini kendinden (bir lütuf olarak) size bo­yun eğdirdi. Elbette bunda düşünen bir top­lum için ibretler vardır." (45: 12-13).

Bu ifadelerde, bu dünyada aç kalmayacakları­na dair insanlara verilen bir teminat vardır. Fakat bu teminat onların rızık için çaba sar-fetmeleri halinde beslenmeleri için dünyanın sınırsız hazinelerinin verileceği ile ilgilidir. Deniz, Allah'ın insana verdiği zeka ve kabili­yet yoluyla tabiatta mevcut herşeyi insanın is­tifadesine sunan Allah'ın rezzak (rızık veren) sıfatının bir örneğidir. (Yusuf Ali, The Holy Qur'an, sh. 1357, dipnot 4747 ).

Dolayısıyla Kur'ân-ı kerim insanoğluna dün­yadaki yaşama mücadelesinde büyük cesaret ve ümit vermiştir. Allah insanoğlundan ta­biatın imkanlarından istifade etme çabasını devam ettirmesini istemekte ve bunun sonu­cunda asla hayâl kırıklığına uğratılmayacağı-nı vadetmektedir. Allah yeryüzünde, okya­nuslarda ve göklerde sınırsız tabu kaynaklar yaratmıştır ve insanın devamlı artan istekleri­ni karşılamak için bu gizli hazineler, arayan­lara verilmiştir. Bundan başka, insanoğluna Çabasını ve tabiatın nimetlerini araştırmayı sürdürdüğü takdirde beklediğinden daha fazlasına ulaşacağı ve emeğinin boşa gitmeyece­ği vadedîlmektedir.

Böylece Kur'ân-ı Kerim ilk ve son olarak in­sanoğlunun kendi ihtiyaçları için yeterli mik­tarda üretim yapamayacağı ile ilgili fikri (hu­rafeyi), bu yüzden daha önceden nüfus artışı­nı durdurmak için yapılan planı çürütmekte­dir. Bilakis, şiddetli açlık korkusu ile nüfus artışının durdurulması Kur'ân-ı Kerim'de şu ifadelerle kesinlikle yasaklanmaktadır: "Fa­kirlik korkusuyla çocuklarınızı Öldürmeyin. Onları da sizi de biz besliyoruz. Onları öldür­mek, büyük günahtır." (17: 31). Çocukların fakirlik veya açlık korkusuyla öldürülmesi burada büyük günahlardan biri olarak vasıf-landırılmaktadır. İnsana kendisi ve çocukları için yeterli erzak (yiyecek, içecek kaynaklan) bulunduğu İçin fakirlik ve açlık korkusu ile çocuklarını öldürmemesi kesinlikle emredil-mektedir. İnsanın görevi, bu kaynaklan araş­tırmaktır. İnsan rızkı için çok çalışmak zorun­da olabilir fakat, ona rızkı garanti edilmiştir. Yine En'am suresinde çocukların öldürülmesi yasaklanmaktadır: "Fakirlik korkusuyla ço­cuklarınızı öldürmeyiniz. Sizi de onlan da biz besliyoruz." (6: 151). Kur'ân-ı Kerİm'in bu ayetleri, özellikle fakirlik korkusuyla çocuk­ların öldürülmesini yasaklamaktadır. Bu, yük­sek hayat standardım korumak ve nüfus artı­şını durdurmak için uygulanan bütün doğum kontrol şekilleri, aile planlaması, çocuk dü­şürme ve hatta geç evlenmelerin gayr-i ahlaki ve aynı zamanda günah olduğunu göstermek­tedir. Kur'ân-ı Kerim, çaba harcadığında ço­cuklarına ve kendisine yeterli maişet temin edecek, geleceğinden emin küçük bir zümre için daha iyi eğitim ve daha yüksek bir stan­darda ulaşması açısından nüfus artışının dur­durulması ile ilgili mazeretleri reddetmekte­dir. Kur'ân-ı Kerim'de, bütün tedbirlerin alın­dığı ve bundan dolayı insanın endişesinin ge­reksiz olduğu tekrar tekrar vurgulanmaktadır. Bir an bile (insan) sayısının artmasının senin rızkını azaltacağını düşünmeyeceksiniz.

Bunu yapmaya çalışırsanız kendiniz ve torunlarmız için yeterli miktarda rızık bulacaksı­nız. Bu, Enbiya sureside şu şekilde vurgulan­maktadır: "Bİz onları ve atalarını yaşattık." (21: 44). Ve yine Hud suresinde, "Yeryüzün­de hiçbir canlı yoktur ki rızkı Allah'a ait ol­masın." (11: 6) bu yrulmaktadır.

Kur'ân-ı Kerim, sadece fakirlik korkusuyla nüfus artışını durdurmaya yönelik tüm sınır­layıcı uygulamaları yasaklamakla kalmaz, ay­rıca gençlerin ve dulların evlenmesini teşvik eder. Kur'ân-ı Kerim şu ifadelerle, Allah'ın evlenenleri yokluk ve fakirlikten kurtaracağı­nı beyan ederek onlara mutluluk, refah ve gü­ven vadetmektedir: "İçinizden bekarları ve köle ve cariyelerinizden iyileri evlendirin. Eğer yoksul iseler Allah, lütfü ile onları zen­gin eder. Allah geniş (nimet ve lütuf sahi-bi)dir, (herşeyi) bilendir." (24: 32). Nisa sure­sinde "Eğer (eşler) ayrıhrlarsa, Allah bol ni-metiyle onların herbirini zengin eder (diğeri­ne muhtaç eylemez). Allah' (in nimeti) geniş­tir, .(O) hikmet sahibidir." (4: 130). Kur'ân-ı Kerim bu ifadeleriyle bekârlara ve dullara ev­lenmelerini ve fakirlik korkusuyla evlilikten kaçınmamalarını açıkça belirtmiştir. Burada, evlenmemiş veya geç evlenenlere Allah'ın kendileri ve çocukları için geniş rızıklar ya­rattığı ve batıl sebeplerle evlenmekten kaçın­mamaları hatırlatılmaktadır.

Gerçekten Kur'ân-ı Kerim, evliliği normal bir durum olarak kabul etmekte ve bundan dolayı mümkün olduğunda bekarların evlenmesini emretmektedir. Bir din olarak İslâm, bekarlı­ğa karşıdır ve baba olmayı her insanın görevi olarak görmektedir. Günümüzün uygar top­lumlarında bir aileyi geçindirecek imkanların yetersizliğini mazeret olarak gösteren çoğu kişi baba olmanın sorumluluğunu kabul etme­ye yanaşmamaktadır. Kur'ân-ı Kerim açık ifadelerle bu asılsız (geçersiz) mazereti çürüt­mektedir: "İhtiyaç içinde olanlara Allah ihsa­nından dilediğine verir." (Yusuf A1İ, a.g.e,, sh. 687, dipnot 1753).

Rasûlullah da bu konuya önem vermiş ve ashabını evlenmeye teşvik etmiştir. O'nun şöyle buyurduğu rivayet edilmektedir: "Ev­lenmeye gücü yeten evlensin; çünkü evlilik gözü haramdan alıkor ve iffeti korur. Evlene­meyen ise (arada sırada) oruç tutsun. Çünkü oruçta şehveti kıran bir hassa vardır." (Ebu Davud ve Nesei).

Câbir, Peygamber'ın kendisine çok çocuk isteyip istemediğini sordu. (Ebu Davud ve Nesei). Enes'in rivayet ettiğine göre, Abdur-rahman b. Avf in elbisesi üzerinde pembe bir işaret görerek bunun ne olduğunu sordu. Ab-durrahman b. Avf bîr kadınla bir miktar altın, çeyiz için evlendiğini söyleyince, Peygamber şöyle buyurdu: "Allah sana (çocuklarınla) ihsan etsin." (Buhari). Böylece İslâmın, sınır­layıcı uygulamaları reddettiğini ve gençler ve dullar arasında evliliği teşvik ettiğini görmek­teyiz. İslâm bu kişileri evlilikten kaçınmaktan ve sadece açlık ve fakirlik korkusuyla herhan­gi bîr sun'i doğum kontrolü metodunu benim­semekten men etmektedir. İnsanların çoğu fa­kirlik korkusuyla ailelerin çoğalmasını engel­leyen bu sert tedbirleri almaktadır. Kur'ân-ı Kerim ise, üretim araçlarının sınırsız olduğu­nu belirterek onlara mutluluk ve refah ümidi vermektedir. Çok çalışmaları şartıyla ihtiyaç­larını karşılayacak bol nzık vadedilmektedir. İsteklerinin tatmin edilmesi için çaba harca­yan ve mücadele edenlere kıtlığın olmayacağı anlatılmaktadır. Bundan dolayı herkes için bir nzık teminatı olduğundan ailenin küçültülme­si aptallık ve akılsızlık olacaktır.

Verimliliklerinin ve etkinliklerinin artmasına yardım eden bu öğreti (İslâm), kişilerin çok çalışması için büyük bir teşvik sağlar. İnsan­lar, erzak (yiyecek-içecek) kıtlığı olmadığını ve rızıklarını sadece aradıklarında elde ede­ceklerini bildiklerinde maksimum güçleriyle Çalışacaklar; sonuç olarak emekleri karşılığın­da kendileri ve toplum zengin olacaktır.

Bu Kuralın İstisnaları: Kur'ân-ı Kerim in-san tabiatına tam olarak hakimdir. Bundan dolayı bu konuda muhtemel insan ihtiyaçları­na gereken değeri vermiştir.

Günlük hayatta hamilelik, bir kadının hayatı İçin tehlikeli veya kendisinin ve/veya çocu­ğun sağlığı için zararlı olduğundan ve bir di­ğer çocuğun doğumu (tıbbi durumlarda) tehli­keli ve arzulanılmaz olduğunda çeşitli durum-jarla karşılaşırız. Böyle durumda diğer bir çocuğun doğumu (veya gebe kalma) sun'i ko­runma yoluyla uzun süre geciktirilebilir. Bu durumlar için özel bir izin yoktur. Fakat böy­le durumları çözmek için dolaylı bir prensib elde edilebilen ayetler vardır. Bu durumla il­gili olarak Bakara suresinin şu ayetini incele­mek gerekir; "Sizden her kim hilali görürse oruç tutsun kim o anda hasta veya yolcu olur­sa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk İstemez." (2: 185).

Bu ayet, Allah'ın emirlerinin ve peygamberle­rinin hedefinin insanlar İçin gereksiz zorluk­lar yaratmak değil, fakat insanı bu dünyada daha rahat ve daha mutlu kılmak olduğunu açık bir şekilde göstermektedir. Burada tüm müslümanlara oruç tutmaları emredilmekte, fakat beşer olarak oruç tutmanın zorladığı du­rumlarla karşılaşılmaktadır. Bundan dolayı, şiddetli sıkıntı çekmemeleri için hastalık ve yolculukta oruç tutmak istisna edilmiştir.

Aynı ilke, beslenme hususunda da zikredil­mektedir: "Allah size ancak ölüyü (leşi), kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesile­ni haram kıldı. Ama kim mecbur kalırsa, (başkasına) saldırmadan ve sının aşmadan (bunlardan) yemesinde bir günah yoktur. Mu­hakkak ki Allah çok bağışlayandır, çok esir­geyendir." (2; 173). Özellikle dört şey insan­lara yasak olarak sayılmakta ve bunlardan herhangi birini yemenin günah olduğu bildi­rilmektedir. Fakat bir kimse açlıktan ölme du­rumuna geldiğinde ve yiyecek başka birşey bulamazsa hayatını koruyacak sının aşmaksı-zm yemesine izin verilmektedir. Bu istisna, sadece hayatını korumak için zorunlu durum­lardan dolayı yasaklanmış bir gıdayı isteksiz olarak yemeleri için İnsanlara kolaylık olmak üzere yapılmıştır.

Rasûlullah, "azl"e başvuran Ebu Said ve arkadaşlarına verdiği cevapta böyle bir duru­mu dile getirmiştir. (Azl; cinsi münasebet ve inzal esnasında erkeğin çekilerek suyunu ka­dının tenasül yerinden dışarıya atmasıdır). Ebu Said el-Hudri antalıyor: "Beni Mustalİk gazvesinde Rasûlullah ile birlikte sefere çıkmıştık. Ve Arap esirlerinden birçok kadın esirlere kavuşmuştuk. O günlerde kadınlara karşı arzumuz artmış ve bekarlık bize çok güç gelmişti. Azl etmeyi de düşünüp azletmek is­tiyorduk. Meseleyi Rasûlullah'a sorduk. Rasûlullah: Bunu yapmamanızda bir beis yoktur. (Azl yapmamanız vacib kılınmamış­tır.) Fakat Allah'ın ezeli ilminde kıyamet gününe kadar viicud bulacak olan her hayat sa­hibi, bu dünyada her halde vücud bulacaktır! diye cevap verdi." (Buhari). Ayrıca Câbir, Peygamber zamanında Kur'ân-ı Kerim in­zal olduğunda halkın azl'e başvurduğunu rivayet etmiştir (Buharı). Böylece Peygamber s.a.v. uygulamayı yasaklamayarak gerekli ol­duğunda halkın bu tedbirlere başvurmasına izin verdi. Önemle belirtilmelidir ki, insanlar bu tedbirlere, birincisi devlet politikasının bir sonucu olarak ve ikincisi açlık ve fakirlik korkusuyla (iktisatçılar ve Birleşmiş Milletler'in organlarınca savunulduğu gibi) değil, fakat sadece daha önce izah edildiği gibi sağ­lık sebeplerinden dolayı başvurabilirler. Do­layısıyla, bu tedbir istisnai durumlar içindir ve sadece gerçek ve hayati ihtiyaçlar sözko-nusu olduğunda başvurulabilir. Fakat doğum kontrol metodu, zamanın bîlgi ve ihtiyaçları­na bağlı olarak zaman ve mekandaki değiş­meyle birlikte farklılaşabilir.

 



Konu Başlığı: Ynt: Emek Arzı
Gönderen: Hanife Ls 1 üzerinde 26 Aralık 2013, 15:53:00
Allah razı olsun tşkrler ...


Konu Başlığı: Ynt: Emek Arzı
Gönderen: Derya 7/B üzerinde 22 Ekim 2014, 21:25:00
Bilgiler ödevimde yararlı oldu,teşekkürler.


Konu Başlığı: Ynt: Emek Arzı
Gönderen: Yunus 8 üzerinde 29 Ekim 2014, 17:03:23
Ödevime yardımcı oldu sağolun


Konu Başlığı: Ynt: Emek Arzı
Gönderen: Metin 8/A üzerinde 29 Ekim 2014, 17:44:24
ödewim i yapmaya yadımcı oldunuz allah razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Emek Arzı
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 30 Ekim 2014, 20:28:26
Rabbim sizlerden de razı olsun.


Konu Başlığı: Ynt: Emek Arzı
Gönderen: Liyla üzerinde 30 Ekim 2014, 20:46:32
O.o çok uzun . , . .


Konu Başlığı: Ynt: Emek Arzı
Gönderen: Ramazan. üzerinde 17 Ekim 2015, 21:21:36
Es Selamün Aleyküm . ALLAH cc razı olsun çook uzun bilgiler değerli bilgiler bunlar .
ALLAH cc razı olsun .
Rabb'im rızasına uygun yaşamayı nasip etsin .


Konu Başlığı: Ynt: Emek Arzı
Gönderen: Edanur üzerinde 17 Ekim 2015, 21:34:51
Allah c.c razı olsun. Bukadar ayrıntılı şekilde başka bir yerde bulabileceğimizi hiç sanmıyorum.Ellerinize sağlık çok yararlı olmuş.


Konu Başlığı: Ynt: Emek Arzı
Gönderen: İkraNuR üzerinde 17 Ekim 2015, 22:49:40
ve aleykümüsselam ve rahmetullah.
bu konuyu ilk defa duydum ve çok açıklayıcı. Allah c.c. razı olsum. emeğinize sağlık.


Konu Başlığı: Ynt: Emek Arzı
Gönderen: Pelinay üzerinde 09 Nisan 2016, 16:16:01
Yazida bir cok konu aciklanmis.Allah razi oslun.
Insallah bu ayeti kerimeyi hakkiyla anlayabilen,Rabbimize tam teslimiyetle yonelenlerden oluruz
Yeryüzün­de hiçbir canlı yoktur ki rızkı Allah'a ait ol­masın." (11: 6)


Konu Başlığı: Ynt: Emek Arzı
Gönderen: Selma 8 üzerinde 09 Nisan 2016, 18:23:05
Bismillah
Bir işi yaprken emek hqrcamak lazım emek harcanmayinca o iş doğru düzgün olmaz