> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Siret Ansiklopedisi > Düşünce Ve İfade Hürriyeti
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Düşünce Ve İfade Hürriyeti  (Okunma Sayısı 545 defa)
23 Temmuz 2012, 12:30:11
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 23 Temmuz 2012, 12:30:11 »



Düşünce Ve İfade Hürriyeti

Düşünce ve ifade hürriyeti insanlar için vaz­geçilmez bir esastır. Böylece, insanlar başka­larının haklarına el uzatmamak ve ülkenin ka­nunlarını çiğnememek kaydıyla, gerçek ve doğru olduklarına inandığı şeyleri Özgürce düşünebilir ve konuşabilirler. Bu insan benli­ği ve şahsiyetinin gelişimi için lüzumludur. Ayrıca bu, din ve inanç hürriyetini de temin edecektir. Zira, din ve inanç, insanın vicdanıyla ilgili bir husustur ve hiçbir güç ve zorla­ma onu etkileyemez. Dahası, insanları vic­danlarıyla inanmadıkları birşeye inanmaları için zorlamak gereksizdir. Hepsinin ötesinde, Hesap gününde insanın kaderi, yeryüzünde kendi istek ve serbest iradesiyle yaptıklarına göre belirlenecektir. Zorlama ile yapılanlar önem taşımayacaktır. İnsanlar siyasî otorite­lerin baskı ve zorlamalanyla yapamadıkların­dan sorumlu olmayacaktır. Kur'an açıklıkla bu prensibi belirtir: "Dinde zorlama yoktur; artık hak ile bâtıl iyice ayrılmıştır." (2: 256).

Bu âyet din ve inanma ile ilgili bir konuda zorlamayı (ikrah) kesinlikle yasaklar. İstisna­sız bütün fâkihler, zorlamanın her hâlu kârda gayri meşru olduğu; ve bir kâfire İslâm inan­cını zorla kabul ettirme teşebbüsünün vahim bir hata, büyük bir günah olduğu görüşünde­dirler. Bunun yapılmaması için Kur'ân iki ikna edici sebep İleri sürer. îlki, din, inanç ve isteğe bağlıdır, eğer zorla kabul ettirilirse bunların bir anlamı kalmayacaktır. İkincisi, hak ile bâtıl Allah'ın lûtfuyla apaçık bir şekil­de gösterilmiş ve açıklanmıştır. Öyle ki, haki­kat düşkünü ve doğru düşünceli insanların ka­falarında inancın gerekleri ve sırat-ı müstakîm'e yönelik hiçbir şüphe kalmayacak­tır. Gerçek hayat tarzı, yaratılıştan, geride hiçbir şüphe kalmayacak şekilde çok açık ola­rak ayrılmıştır. (The Holy Qur'an, sh. 103). Bundan böyle insanlara neleri yapmalarının güzel olduğunu, nelerin onlar için zararlı ol­duğunu ve nelerden kaçınmaları gerektiğini bildirmek için zora başvurmaya gerek yoktur. Çünkü nihayetinde, Hesap günü kazanacak veya hüsrana uğrayacak olan kendisidir.

Düşünce ve ifade hürriyeti şu âyetle dolaylı olarak korunmaktadır: "Ey iman edenler! Al­lah'a itaat edin, Rasûl'e ve sizden olan emir sahibine İtaat edin. Eğer herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz; -Allah'a ve âhiret gününe (gerçekten) inanıyorsanız- onu Al­lah'a ve Rasûlü'ne götürün..." (4: 59).

Bu, müslümanlardan iki grup arasında (başka bir ifadeyle, yönetenler ve yönetilenler) her­hangi bir noktada fikir ayrılığı çıkabileceğini, o zaman bu ayrılıkların Kur'ân ve Sünnet ışı­ğı altında dostça halledilmesinin lüzumunu açıkça belirtir. Yöneticiler ile halk arasında farklılıklar ve anlaşmazlıklar çıkabileceği gerçeği, düşünce ve ifade hürriyetinin İslâm toplumunda herkesin tabiî hakkı olduğunu gös­terir. Hiç kimsenin bu hürriyeti, herhangi bir şekilde yasaklamaya veya kısıtlamaya meşru veya ahlakî hakkı yoktur.

Bununla beraber, son tahlilde, halkla idareci­lerin ihtilâf ve ayrılıkları, ilgili tarafların menfaatleri gözönüne alınmaksızın Kur'ân ve Sünnetin hükmüne bırakılmalıdır. Sonra da Kur'ân ve Sünnetin karan hem idareciler hem de idare edilenler tarafından kabul edilmeli­dir. İfade hürriyeti kişinin doğuştan gelen hakkıdır; baskı altında tutulamaz veya kısıtla­namaz. Fakat, anlaşmazlık çıkarsa, Kur'ân ve Sünnet'e göre âdil olarak ve gereğince, taraf­ların haklarına zarar vermeden çözümlenme­lidir. Bu düşünce aşağıdaki âyet tarafından da desteklenir: "Eğer mü'minlerden iki grup vu­ruşurlarsa onların arasını düzeltin; şayet biri Ötekine saldırırsa, Allah'ın buyruğuna dönünceye kadar saldıran tarafla vuruşun. (Allah'ın buyruğuna) dönerse artık adaletle onların ara­sını düzeltin ve (her hususta) âdil olun. Allah, âdil davrananları sever." (49: 9).

Şûra hakkındaki ayet, Kur'ân ve Sünnet'ten çıkarılan bu düşünceyi daha da kuvvetlendi­rir. Âyette şöyle ifade edilir: "Allah'ın rahme­ti sebebiyledir ki, sen onlara yumuşak dav-randın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, etra­fından dağılır, giderlerdi. Öyleyse onlar(ın kusurlarm)dan geç, onlar için mağfiret dile. (Yapacağın) iş(ler) hakkında onlara danış, bir kere de azmettin mi, artık Allah'a dayan; çün­kü Allah kendine dayanıp güvenenleri sever." (3: 159).

Bu âyet çok önemli konularda bile ifade hür­riyetinin ve fikir ayrılıklarının önemini tam olarak belirtir. Bundan dolayı Hz. Peygamber'e yönetimi ilgilendiren işlerle ilgili olarak onların fikirlerini alması, mümkün olan en güzel çözüm bulunduğunda da kararını azimle vermesi ve Allah'a güvenmesi öğütle­nir. Hz. Peygamber bu prensibi husûsî ve toplum hayatında bütün genişliğiyle uyguladı. Halifeleri de buna tamamıyla itibar ettiler. Aslında, modern yönetimlerdeki temsilcilik şekilleri, aynı ilkenin devlet işlerinde tatbiki­ne yöneliktir.

"...(Mü'minlerin) İşleri, aralarında danışma, iledir..." (42: 38). Kur'ân'm bu âyetlerinde belirtilen emirlerin Hz. Peygamber'e hitap etmesine rağmen, bütün müslümanlan, her zaman ve mekânda bağlayıcı olduğu fâkihlerin üzerinde ittifak ettikleri bir husus­tur. (The Message ofthe Qur'an, sh. 92).

Rasûlullah, kamuyu ilgilendiren bütün devlet işlerinde, bir karar vermeden önce, dai­ma ashabıyla istişare etmiştir. İlk büyük olay Kureyşlilerle Bedir'deki karşılaşmaydı.

Rasûlullah, düşmanın esas ordusuyla kar­şılaşmak üzere Bedir denilen mevkie doğru yürüyüşe geçme kararını vermeden önce as­habıyla istişare etti. Ebu Bekir ve Ömer ayağa kalkarak, güzel konuşmalar yaptılar. Sonra Mikdad söz aldı ve savaşı destekleyici kararlı bir konuşma yaptı. Bundan sonra Sa'd b. Mu'âz büyük bir coşku ve kararlılıkla konuş­tu. Rasûlullah Sa'd'ın bu sözlerinden memnun oldu. (İbni îshak).

Rasûlullah kamp için bir yer seçtiğinde Habbâb b. Münzir O'na şöyle dedi "Yâ Rasûlullah! Burası, ileri geçemeyeceğimiz Allah'ın konaklamanı emrettiği yer midir, yoksa sizin görüşünüz ve bir harb taktiği mi­dir?" diye sordu. Rasûlullah: "Hayır, o bir görüştür ve harp taktiğidir" buyurdu. Bunun üzerine Habbâb, buranın konaklamak için uy­gun bir yer olmadığını, düşmana yakın bir su­yun başında konaklamalarını, sonra düşmanı susuz bırakmak için diğer kuyuları kapatma­larının daha iyi olacağını, bunun sonucunda içecek sıkıntısı çekecek düşmana karşı daha üstün savaşabileceklerini söyledi. Rasûlullah, Habbâb'a "İyi bir görüşe işaret ettin" bu­yurdu ve dediğim yaptı. O zaman Sa'd b. Mu'âz'ın teklifiyle Rasûlullah için bir ça­dır kuruldu. Burada, Rasûlullah binek de­velerinin desteğiyle daha iyi korunabilecekti. Sonuçta Hz. Peygamber burada kaldı. (îbni îshak).

Savaştan sonra Hz. Peygamber Bedir esirleri­ne ne yapacakları konusunda, ashabına tekrar danıştı. Ebu Bekir'in düşüncesi kabul edile­rek, esirler fidye karşılığı serbest bırakıldılar. .(Taberi ve Ebû Davud).

Bunun gibi Rasûlullah Medine'de, Uhud savaşından önce ashabın fikirlerini aldı. Ab­dullah b. Ubey savaşa çıkmayıp, Medine'de kalmayı teklif etti. Sahabeden birkaç kişi de şehrin tahkim edilmesinin ve düşmanla şehir­de karşılaşılmasının lehindeydiler. (Taberi, İbni Sa'd ve İbni îshak). Bununla beraber, Allah'ın Uhud'da şehitlik şerefi vereceği bazı­ları ve Bedir'de bulunmayan diğerleri şöyle dediler: "Ey Allah'ın Rasûlü, onlar bizim sa-vaşamayacak kadar korkak ve zayıf olduğu­muzu düşünmesinler, bunun için düşmanları­mıza karşı çıkmada öncü ol." (İbni îshak, Ta-beri). Rasûlullah, gençlerin ve amcası Ab-bas'ın da ısrarım görünce evine girdi, zırhım kuşandı. Cuma namazından sonra Uhud'a doğru yürüyüşe geçtiler. (İbni İshak, İbni Sa'd, Taberi).

Bu birkaç örnek Rasûlullah'in diğer insan­ların düşüncelerine ne kadar değer verdiğinin, kamuyu ilgilendiren çok önemli olaylarda da­ima onlara, düşüncelerini açıklama fırsatı ta­nıdığının yeterli delilleridir. Genellikle Rasûlullah, aksine bir ilâhî emir olmadık­ça, Bedir savaşında olduğu gibi, çoğunluğun fikrine göre hareket ederdi. Birçok kişi Ebû Süfyân'm denetiminde olan Kureyş kervanına saldırmayı isterken, aralarında Sa'd b. Mu'âz, Ebu Bekir, Ömer ve diğerlerinin bulunduğu sahabenin önde gelenleri, Rasûlullah'ı şart­lara göre hareket etmesi konusunda serbest bırakmışlardı. Açıkça söylemese de, Rasûlullah nihai olarak, esas düşman ordu­sunun Bedir'de karşılanması gerektiğini düşü­nüyordu. Nitekim bu düşüncesi daha sonra Kur'ân tarafından teyid edilmişti (8: 5-8). Ahzab (Hendek) savaşında Rasûlullah as­habına danıştı ve sonunda Selmân Fârisî'nin teklifi olan, şehrin zayıf ve açık taraflarım ko­rumak için Medine'nin etrafında hendek kaz­ma fikrini kabul etti.

Görüldüğü gibi, bütün bu tartışmalarda deği­şik çözümler ele alınır. Sonunda da en uygun teklif herkes tarafından kabul edilirdi. Bu tar­tışmalarda tam bir ifade serbestiyeti vardı ve herkes açıkça kendi fikrini söyleyebilirdi. Müslümanlarla Kureyş arasında yapılan Hu-deybiye anlaşmasının maddelerinin görünüşte zayıf ve aleyhte olması sahabileri hayal kırık­lığına uğratıp canlarım sıkmıştı. Rasûlullah onlardan hayvanlarını kurban edip, başlan* nı tıraş etmelerini istediğinde, uygun şekilde cevap vermediler. Bunun üzerine Rasûlullah çadırına girip, hanımı Ümmü Seleme'ye sahabilerin hareketleri hakkında şikâyette bu­lundu. Hanımı şöyle dedi: "Ey Allah'ın Rasûlü! Eğer bunu yaptırmak istiyorsan, kim­seye birşey söylemeden hayvanını kurban et, berberini de tıraş için çağır." Rasûlullah bu teklifi uyguladı. Bütün sahabe O'nun yaptık­larını izleyerek hayvanlarını kurban etmeye ve saçlarını tıraşa başladı. (Taberi).

Şüphesiz, Rasûlullah sahabileri arasında ifade hürriyetini geniş olarak desteklemiş, çe­şitli kamu işlerinde onlann fikirlerine başvur­muştu. Sonraları sahabeler de hayatlan bo­yunca O'nun Örneğine göre hareket ettiler. Ebû Bekir, bazı kimseler zekât vermeyi red­dettiklerinde sahabilere danıştı. Daha ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Düşünce Ve İfade Hürriyeti
« Posted on: 29 Mart 2024, 16:39:24 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Düşünce Ve İfade Hürriyeti rüya tabiri,Düşünce Ve İfade Hürriyeti mekke canlı, Düşünce Ve İfade Hürriyeti kabe canlı yayın, Düşünce Ve İfade Hürriyeti Üç boyutlu kuran oku Düşünce Ve İfade Hürriyeti kuran ı kerim, Düşünce Ve İfade Hürriyeti peygamber kıssaları,Düşünce Ve İfade Hürriyeti ilitam ders soruları, Düşünce Ve İfade Hürriyetiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes