Konu Başlığı: Düşmanlara Karşı Adalet Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 25 Temmuz 2012, 13:56:51 Düşmanlara Karşı Adalet Hz. Muhammed'in rahmeti sadece mü'minler, arkadaşlan ve yakınlarıyla sınırlı değildi. Aşağıdaki ayette belirtildiği gibi can düşmanlarını bile kapsayacak derecede genişti: "...Sizi Mescid-i Haram'dan çevirdiklerinden dolayı bir topluluğa karşı beslediğiniz kin, sizi saldırıya sevketmesin. İyilik ve takva üzerinde yardımlasın, günah ve düşmanlık Üzerinde yardımlaşmayın; Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın azabı çetindir." (5:2). Aynı sûrede şu mealde bir âyet de yer almaktadır: "Ey mü'minler! Allah için adaletle şahitlik edenler olun. Bir topluluğa karşı duyduğunuz kin, sizi adaletten saptırmasın. Âdil davranın, takvaya yakışan budur. Allah'tan korkun; şüphesiz Allah yaptıklarınızı haber almaktadır." (5:8). Hz. Peygamber'in rahmet ve adalete ilişkin öğretileri, kişinin kendine, ana babası ve akrabalarına karşı dahi şahit olması, adaleti uygulaması gerektiğini söylemeye kadar varmıştır. O'nun menfaati herkesin iyiliğinde idi, böylece bütün insanlar fayda sağlayacaktı. İşte bu şekilde Rasûlullah'in getirdiği hayat anlayışı şahsî menfaatlerin çok ötesindedir. Nisa sûresinde yer alan şu ayet Peygamber'in yüksek ideallerini bütünüyle açıklamaktadır: "Ey inananlar! Adaleti tam yerine getirerek Allah için şahitlik edenler olun; kendinizin, ana babanızın ve yakınlarınızın aleyhinde bile olsa, (şahitlik ettiğiniz kimseler) zengin veya fakir de olsalar (adaletten ayrılmayın). Çünkü Allah, ikisine de daha yakındır (onları sizden çok kayırır). Öyle ise keyfinize uyarak doğruluktan sapmayın. Eğer (şahitlik ederken dilinizi) eğip bükerseniz, ya da doğruyu söylemezseniz, muhakkak ki Allah yaptıklarınızı haber almaktadır." (4:135). Yönetene de, Yönetilene de Eşit Muamele Hz. Peygamber'in geniş şefkat ve merhameti bütün insanlara şâmildi; yanında bulunanlar bu şefkat ve merhameti eşit olarak paylaşırlardı. Acem olsun, Romalı, Bizanslı, Mısırlı, Sudanlı ya da Habeşli olsun bütün insanlar aynı muameleyi görürdü. Selmân Fârisî, Şu'ayb Rumî, Üsâme Necdî ve Adiy b. Hatem Taî onun evrensel şefkat ve rahmetinden eşit pay almışlardır. O'nun yanında, Cendel reisi, Hımyer meliki, Yemen valisi, Uman yöneticileri ve diğer kral ve kabile reisleri Peygamber ile beraber oturan avamla eşit muamele görmüşlerdir. Bunlarla tebaları veya diğer insanlar arasında toplumdaki sosyal, siyasî ve iktisadi mevki ve statüleri sebebiyle bir ayrım yapılmamıştır. Hz. Peygamber'in yanına kim gelirse gelsin, aynı şefkat ve rahmet muamelesini görmüştür. Herkese hami olmuş ve herkese şeref ve hürmetle muamelede bulunmuştur. Medine Devleti'nde Yahudilere vatandaş olarak eşit haklar verildiği hâlde, onlar bir müddet sonra entrikaları, isyan ve ihanetleri ile İslâm'a ve onun Peygamberine açık düşmanlık göstererek bu dostluk elini reddettiler. Yemen ve Necran'm Hristiyanlan ile Hz. Muhammed ile andlaşma akteden diğerleri hürriyet içinde yumuşaklıkla muamele görmüşler; hak ve menfaatleri îslam Devletince korunmuştur. O gerçekten Allah'ın insanlara rahmetidir ve bütün insanları bu öğretinin dünyasına davet etmektedir: "(Bu) Allah'ın önceden geçen (millet)ler arasında (uygulanan) kanunudur. Allah'ın kanununda bir değişme bulamazsın." (33:62). Bu ayet Allah'ın Kanununun kalıcı bir terbiye düsturu olduğunu ve bu düstura göre kötülük, fuhşiyat ve tecavüzün îsîâm toplumunda ve devletinde insanlar arasında yayılmasına hiçbir zaman izin verilmeyeceğini vurgulamaktadır. Ne zaman İlahi Vahyin rehberliğinde bir toplum ve devlet düzeni kurulsa, bü tür kimseler gidişatlarını düzeltmeleri için uyarılırlar. Uyarıya rağmen amellerini değiştirmeyen, zâlim ve sinsice planlarım sürdüren müfsid kişiler yakalanır ve Allah'ın Kanunu uyarınca ağır muameleye tâbi tutulurlar. |