๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Siret Ansiklopedisi => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 30 Temmuz 2012, 17:55:24



Konu Başlığı: Diğer Ağır Suçlar
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 30 Temmuz 2012, 17:55:24
Diğer Ağır Suçlar

Yalancı Şahitlik: Yalan yere şehadet Allah katında günah olduğu gibi aynı zamanda ağır bir suçtur. Kur'ân bu suçtan şu ifadelerle bahseder: "...Artık o pis putlardan ve yalan sözden kaçının." (22: 30). "Yalan söz" ifade­si geneldir ve yalan, yalancı şahitlik, iftira ve benzeri şeyleri İhtiva eder. Fakat burada özel­likle küfür ve şirkin dayanağını teşkil eden sapık inanç, âdet, gelenek ve ibadet şekilleri kastedilmektedir. Şurası açıktır ki, Allah'ın varlığına, sıfatlarına, Kudreti ve Hâkimiye­tine ortaklar koşmaktan daha büyük yalan olamaz.

Yalan yere yemin etmek ve yalancı şahitlikte bulunmak da bu emrin kapsamına girer. Bir hadiste Rasûlullah: "Yalan yere şahitlik etmek, Allah'a şirk koşmak gibidir." buyur­muştur. İşte bu sebeple İslâm hukukuna göre yalancı şahitler cezalandırılmalı ve tahkir edilmelidirler. İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed, yalancı şahitlik yapan kimsenin halkın Önünde teşhir edilmesi ve uzun bir ha­pis cezasına çarptırılması gerektiği görüşün­dedirler. Hz. Ömer zamanındaki uygulama böyleydi. Mekhûl'e göre Hz. Ömer: "Böyle bir kimse kırbaçlanmalı, başı traş edilmeli, yüzü karalanmalı ve uzun süre hapsedilmeli-dir" demiştir. Abdullah b. Âmir babasından, Hz. Ömer zamanında bir adamın mahkemede yalancı şahitlik ettiğini rivayet eder. Bunun üzerine halife bu adamı bir gün boyunca hal­kın önünde gezdirmiş ve insanların onu tanı­ması için kim olduğunu, nasıl yalancı şahitlik ettiğini anlatmış, daha sonra da hapsetmiştir. (The Meaning ofthe Quf an, c. VII).

tsbat Kuralı: İslâm Şeriatı çok mâkûl bir is-bat hükmü sunmuştur. Rasûlullah bunun ayrıntılarını açıklamış, mahkemede takip edi­lecek usûlleri ve yargılama kaidelerini ortaya koymuştur. İsbat yükünü davacıya yüklemiş, hüküm vermeden Önce iki tarafın da delilleri­nin dinlenmesine, şahitlerin sayışma ve vasıf­larına önem vermiştir. Zina iddialarında dört, diğer davalarda ise en az iki şahit gereklidir. Şahidin yemin etmesi mecbur kılınmış ve gerçekleri ne şekilde olursa olsun saklaması yasaklanmıştır.

Şefaat: İbni Ömer'den rivayet edildiğine göre Rasûlullah: "Eğer bir kimsenin şefaati (aracılığı) Allah'ın hududundan birinin arası­na girerse o kimse muhakkak Allah'ın işinde ona zıd hareket etmiş olur." buyurmuşlardır. Hadîsin devamında; "Eğer bir kimse yalan bir şey hakkında bile bile çekişirse Allahu Teâlâ ondan hoşnut olmaz ve bir kimse bir Müslümana iftirada bulunursa Allah onu, sö­zünü geri alıncaya kadar Cehennem sakinle­rinden akan irinin içinde bırakır" ifadesi var­dır. (Ahmed ve Ebu Davud). Beyhakî'nin naklettiği bir hadîsi şerifte şöyle buyurulmaktadır: "Bir davaya haklı mı, haksız mı oldu­ğunu bilmeden yardım eden, Allah dileyene kadar onun hoşnutluğundan mahrum kalır." Darekutni'nin Zübeyr'den mevsul olarak tahriç ettiği hadiste şöyle buyrulür: "Dâva hâkime varmadıkça şefaat edebilirsiniz. Fa­kat hâkime varır da hâkim affederse Allah o hâkimi affetmez."