Konu Başlığı: Delilik İthamları Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 28 Temmuz 2012, 17:33:27 Delilik İthamları Müsned-i Ahmed'de, Mâlik b. Kinârie oğullarından şöyle dedikleri rivayet edilmiştir: Rasûlullah'ın, Zü'l-Mecâz panayırında gezdiğini ve şöyle dediğini görüp işittim. "Ey insanlar! Lâ ilahe illallah deyiniz. Felah bulursunuz!" dedi. Ebû Cehil de üzerine toprak serperek şöyle diyordu: "Bu adam sizi dininizden çevirmesin, ilâhlarınızı, Lât ve Uzzayı bırakmanızı istiyor." Rasulullah, onun bu sözlerine iltifat etmiyordu. Ahmed, Benî ed-Delîl kabilesinden Rebia b. Ubbad'ın (henüz müslüman olmamıştı, sonra oldu) şöyle dediğini rivayet etmiştir: Cahiliyyet devrinde Rasûlullah, Zü'l-Mecâz panayırında şöyle diyordu: "Ey insanlar! Lâ ilahe illallah deyiniz, felah bulursunuz." Halk da başına toplanmıştı. Bu arada parlak yüzlü, şaşı gözlü, saçlarını iki örgüyle ayırmış bir kimse, sözüne karışarak şöyle diyordu: "O, sapık ve yalancıdır." Nereye gidiyorsa, o da arkasından giderdi. "Bu kimdir?" diye sordum. "Amcası Ebû Lehep'tir" dediler. Haris b. Hâris'in şöyle dediği rivayet edilmiştir: Minâda iken babama, bir topluluğu göstererek "bu hangi cemaattir?" diye sordum. Babam, "bunlar bir sapığın etrafında toplanmışlar" dedi. Baktım ki Hz. Muhammed, insanları Allah'ın birliğine davet ediyor. Onlar da sözünü reddediyorlar. (Tabarânî). Yine Taberânî'de, Müdrik'den rivayetle şöyle bir kayıt vardır: Babamla beraber hacca gittim. Minâya indiğimizde bir toplulukla karşılaştık. Babama, onların kim olduğunu sordum. O da: "Bu bir sapıktır, etrafında toplanmışlar." dedi. O sırada Rasûlullah, etrafındakilere şöyle diyordu: "Ey insanlar, Lâ ilahe illallah deyiniz, felah bulursunuz." İbni İshak, Zuhrî'nin şöyle dediğini rivayet ediyor: Bir defasında Rasûlullah Kinde kabilesinin toplantı yerine gitmişti. Kabilenin başında Melih adlı bir kimse vardı. Onları İslâm'a davet etti, kendisinin de Allah'ın Rasûtü olduğunu söyleyerek Kindelilerin yardımını talep etti. Fakat onlar kabul etmeyip geri çevirdiler. Muhammed b. Abdurrahman b. Hüseyn'den rivayet edilmiştir: Rasûlullah, Kelb kabilesinin bir boyu olan Benî Abdullah'a giderek onlan Allah'a davet etti. Kendisinin de Allah'ın elçisi olduğunu belirterek: "Ey Abdullah Oğulları! Allahu Teâlâ atanıza iyi bir isim bahsetmiştir. Siz bana yardım edin." dedi. Fakat onlar da bu isteği reddettiler. el-Bidâye'de kaydedildiğine göre, Abdullah b. Kaab b. Mâlik'den şöyle rivayet olunmuştur: Rasûlullah, Benî Hanife kabilesinin evlerine giderek onları Allah'a davet etti ve peygamber olduğunu söyledi; fakat Araplardan hiç bir kimse bunlar kadar kötü davranmamıştı. Oradan Rasûlullah'i kovdular. İbni İshak'ın, İmam Zührî'ye dayanarak naklettiğine göre, bir gün Rasûlullah, Benî Amir b. Sâsâ'nm oturdukları bölgeye giderek, onları Allah'a davet etti. Buna karşılık, Beyhâre b. Firâs adında biri arkadaşlarına: "Vallahi, bu Kureyşli genci yanımıza alabilirsek bütün Arabistan'ı elimize geçirebiliriz." dedi. Sonra Peyggamber'e dönerek: "Biz, bu iş için sana destek olursak ve Allah da seni düşmanlarına galip kılarsa, bundan sonra hükümdarlık bize geçer mi?" diye sordu. Hz. Peygamber: "Bu, Allah'ın elindedir, O kime dilerse verir." dedi. Bunun üzerine İbni Firâs şöyle dedi: "Biz, senin uğrunda Araplara karşı göğüs gereceğiz ama, Allah seni gâlib kıldığında hükümdarlığı başkasına verecek?! Git, seninle işimiz yok." Benî Âmir b. Sâsâ mensupları haccdan sonra kabilelerine dönünce, hacda olup biteni yaşlı bir zâta anlattılar: "Abdulmuttalib oğullarından bir genç bize geldi. Kendisinin peygamber olduğunu iddia ediyordu, bizden kendisini korumamızı talep etti ve bizimle birlikte diyarımıza gelmek istedi. (Onunla şunları şunları konuştuk ve sonra) O'nu geri çevirdik." Yaşlı zât bunları duyunca başını elleri arasına aldı ve şöyle konuştu: "Ey Amir Oğulları! Bunun telâfisi mümkün müdür? Büyük bir fırsatı kaçırmışız. Ruhum elinde olan Allah'a yemin olsun, İsmail'in soyundan hiç bir kimse böyle birşey uydurmamıştır. Bu mutlaka doğrudur. Nasıl düşünemediniz?" Abdullah b. Abbas, Hz. Ali'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: Rasûlullah ile beraber çarşıya çıktık. Halkın toplandığı bir yerde durunca kendisine, "bu Kinde kabilesinin büyük bir cemaatı ve hacca gelenlerin en iyisidir. Benî Bekr b. Vâil'in kaldıkları evler şunlar, Benî Amir b. Sâsâ'nın evleri de bunlardır. Hangisini istiyorsan oraya gidelim." dedim. Önce Kinde kabilesinden başladı. Onlara "Hangi kavimdensiniz?" deyince: "Yemenliyiz." dediler. "Yemenden kimlerdensiniz?" "Kinde kabilesindeniz." "Kinde kabilesinden kimlerden oluyorsunuz?" "Amr b. Muâviye oğullarındanız" dediler. Bunun üzerine: "Size hayırlı birşey göstereyim mi?" dedi. "Nedir bu hayırlı şey?" "Allah'dan başka ilâh olmadığına şehâdet getirmeniz, namaz kılmanız ve Allah tarafından gelen hükümlere imân etmenizdir." (Ebû Nuaym, Hakim, Beyhakî). Abdullah b. Ecleh anlatıyor: Babam, akrabalarının yaşlılarından şöyle rivayet etmiştir: Kinde kabilesi kendisine dedi ki: "Gâlib gelirsen hükümdarlığı bize bırakır mısın?" Peygamber buyurdu ki: "Hâkimiyet Allah'ın elindedir, dilediğine verir." Kirfde, "öyle ise bize söylediğin şeye ihtiyacımız yoktur" dedi. Kelbî diyor: Kinde kabilesi kendisine; "Bizi ilâhlarımızdan çevirip Araplarla başbaşa bırakmak mı İstiyorsun? Sen kavmine git, biz dediklerine muhtaç değiliz." Bunun üzerine Bekr b. Vâil kabilesine gitti. Aralarında şöyle bir konuşma geçti: "Kimlerdensiniz?" "Bekr b. Vâil kabilesindeniz." "Bekr b. Vâil'den kimlerdensiniz?" "Kays b. Selabe'nin oğullarındanız." "Sayı bakımından çok musunuz?" "Toprak kadar çoğuz." "Gücünüz nasıldır?" "Pek güçlü değiliz, İran'a komşuyuz, kendimizi onlardan koruyamıyoruz." Rasûlullah: "Bir gün gelecek, siz onların menzillerine ineceksiniz, onların kadınlarıyla evleneceksiniz ve onların evlatlarını esir alacaksınız." dedi. "Sen kimsin?" dediler. Rasûlullah: "Ben Allah'ın rasûlüyüm" dedi. Bu görüşmeden sonra onların yanından ayrıldı. Arkasından oraya amcası Ebu Leheb geldi ve halka: 'Sözünü kabul etmeyin" diyordu. Ona: "Sen bu adamı tanıyor musun?" diye sordular. Evet, bu adam eskiden çok iyi idi, ama şimdi aklım kaçırmıştır, saçmalıyor." deyince, onlar da: "Iran hakkında söylediklerini duyunca biz de aklî dengesinin yerinde olmadığını anlamıştık." dediler. |