๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Siret Ansiklopedisi => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 07 Ağustos 2012, 12:16:49



Konu Başlığı: Coğrafya Ve Astronomi
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 07 Ağustos 2012, 12:16:49
Coğrafya Ve Astronomi

Daha önce bahsedildiği Üzere, Kur'ân diğer memleketlere yolculuk etmeyi ve ticaret vası­tasıyla maişet teminini teşvik etmiştir. Müslü­manların bu atılımcı ruhu Mekke'ye her yıl yapılması gereken Hacc yolculuğu ve nerede bulunurlarsa bulunsunlar namaz kılmak için Kabe'nin yönünü tayin etmeleri gereği gibi sebeplerle daha da güçlenmiştir. Böylece İslâm kısmen dinî sebeplerle ve kısmen de uzak memleketlerdeki insanlarla ilişki kura­rak yeni ve daha iyi ticaret usûlleri geliştiril­mesi gibi sebeplerle coğrafya ilminin geliş­mesinde teşvik unsuru olmuştur. İslâm hâkimiyeti yayılıp bilinen dünyanın büyük kısmında barış tesis edildikten sonra Müslü­manlar hemen cesaretle ticarî faaliyetlere te­şebbüs ettiler. "Yedinci ve dokuzuncu yüzyıllar arasında, Müslüman tüccarlar hem deniz hem kara yoluyla Çin'in doğusuna ulaştılar, Zanzibar adasına ve güneyde Afrika'nın en uzak sahillerine vardılar, kuzeyde Rusya'ya nüfuz ettiler ve batıdaki ilerlemeleri yalnızca 'Karanlıklar Denizi'nin (Atlantik) korkutucu suları tarafından engellenebildi.

Geriye dönen tüccarların anlattıkları, uzak memleketler ve yabancılar hakkında halk ara­sında tabii bir merak uyandırdı. Anonim bir yazar tarafından 851 yılında kaleme alınan Fars Körfezi'nde Siraf'lı Süleyman el-Tacir'in hatıraları bize Çin'in ve Hindistan sahillerinin Arapça'daki ilk tasvirlerini verir. Bundan ve benzeri hikâyelerden tedricen Denîzci Sinbad adı etrafında toplanan maceralar ortaya çıkmıştır. Rusya ile ilgili ilk güvenilir eser Volga kıyısında meskûn Bulgarlar'ın Kralına, el-Muktedir'in 921'de gönderdiği Ahmed b. Fadlan b. Hammad tarafından mey­dana getirilmiştir. Yakut'un Mucem-ul Bul­dan adlı abidevî coğrafya ansiklopedisinde bu olaylar yeniden kaleme alınmıştır. Mu-cem-ul Buldan çağının bütün coğrafî bilgile­rini ve tarih, etnografya ve tabii bilimler hak­kında değerli bilgileri ihtiva eder (Milâdî 1179-1229). Mes'ûdî Dinyeper'e bağlı Pripet yakınlarındaki Slav kabilelerinden el-Dir ara­sındaki Müslüman tüccarlardan bahseder... Ünlü Harizmî daha sonraki çalışmalara temel teşkil eden ve coğrafî araştırmaları ve yeni orijinal eserler verilmesini teşvik etmiş olan Suret-ül Ard (Yeryüzünün Görünümü)ünü meydana getirmiştir. Hemedanî (öl. 945 M.S.), el-Iklîl ve Sifah Ceziret-ül Arab adlı iki eser vermiştir ve bu eser bizim İslâm ön­cesi ve İslâm'dan sonraki Arabistan hakkın­daki bilgilerimize önemli katkılar sağlamıştır.

Astronomik coğrafyanın belli yönleri Ebû Ma'şer tarafından ele alınmıştır. Bunlar ara­sında med-cezir olaylarının nedenini açıkla­yan nerdeyse tamamen doğru bir teori de mevcuttur. Yine, kürevî enlem boylamlar ara­sı mesafe ile ilgili bilgiler Batı'ya Fergânî'nin coğrafya ile ilgili çalışmalarının tercüme edilmesiyle ulaşmıştır... Latin Batı, Arap müel­liflerin eserlerine, takvim hazırlamak, yıldız tabloları ve burçların çizimlerini elde etmek ve Kutsal Metinlerin gizli manalarım anla­mak maksadıyla ilgi göstermişlerdir. Astro­nomi, astroloji ya da coğrafya ile ilgili bütün bu bilgi yığını Batı'ya İspanya ve Sicilya va­sıtasıyla ulaşmıştır." (History of the Arabs, sh. 383-387).

Arap coğrafyacıları "dünyanın küreselliği" şeklindeki eski inanışı canlı tuttular, bu olma­saydı Yeni Dünya'nın keşfi de mümkün ol­mayacaktı. Dünyanın küresel olduğu fikrini geliştirenlerde biri onuncu asnn ilk yansında, Ebu Ubeyde Müslim el-Balansî (Valensİya'lı) idi. Makrizî Harizmî'nİn gezegen tablolarını (zîc) gözden geçirip düzeltti. Bu tabloların başlangıç noktasını Yezdegird döneminden İslâm'ın başlangıç dönemine getirdi ve arin meridyenini bir noktaya kadar Kurtuba'ya çe­virdi. 1140'ta el-Battanî 900 civarında geze­gen tablosu meydana getirmiştir. Bunların ta­mamı Tivoli'li Plato tarafından Latince'ye çevrilmiştir.

Toledo Tabloları Zerkâlî ve Ebû İshak İbra­him b. Yahya tarafından (1087 M.S.) hazır­lanmıştır. Bu tablolar Batlamyus ve Harizmî'den derlenen coğrafî bilgilerden mü­teşekkil olup Cremona'lı Gerard tarafından onikinci yüzyılda Latince'ye çevrilmiştir. Marsilya'h Raymond'un eserleri de yine ben­zer şekilde (1140'ta) Zerkâlî'nin astronomik kurallarından mülhemdir. Batlamyus'un Ak­deniz'in uzunluğu ile ilgili olarak tesbit ettiği 62°'lİk mesafe Harizmi tarafından 52°'ye in­dirilmiştir ve muhtemelen el-Zerkâlî yaklaşık olarak doğru olan 42° rakamını bulmuştur. Zerkâlî safihe adı verilen usturlâbı icat etmiş ve yıldızlara izafeten güneşin en yüksek nok­tasını ilk keşfeden kişi olmuştur.

Müslüman astronomi âlimleri göklerde tama­men kendilerinin meydana getirdiği öyle ölümsüz iz ve kalıntılar bırakmışlardır ki her­hangi bir basit gök haritası üzerinde yıldız ve takımyıldızı isimlerine bakan biri bu izleri derhal farkedip görür. Acrap (akrep), Algedi (el-cedi, oğlak), Altair (el-ta'ir), Deneb (zeneb, kuyruk) ve Pherkad (farkad) gibi Avru­pa dillerindeki Arap kökenli yıldız isimlerinin yanısıra azimuth (elsumut), nadir (nezir) ve zenith (el-semt) gibi bir takım teknik terim de Arapça kaynaklıdır ve İslâm'ın Hıristiyan Avrupa'daki zengin mirasının şahididirler (P. K. Hitti, sh. 568-573).

Bir diğer Müslüman âlim Birûnî de daha son­raki nesiller için pek çok faydalı bilgiler bı­raktı. Onbirinci yüzyıl itibariyle Müslüman tacirlerin Hint Okyanus'u yakınındaki Cava adalarına giderek orada yerlilerle evlendikle­rini Birûnî'den öğrenmekteyiz. Araplar'ın Avustralya'yı biliyor olmaları da muhtemeldir ve İbni Rüşd'ün 'günlerin yalnızca 6 saat sürdüğü Zencilerin memleketi' diye tarif etti­ği yer Güney Avustralya'ya uymaktadır. Birûnî'nin Güney Afrika ve Mozambik ile il­gili bilgisi de vardı. 1331 tarihli Çin resmî ha­ritası ya Müslüman coğrafyacılar tarafından ya da onların tesirinde hazırlanmıştır. (Ahmed Zeki Velidî, "islam and the Science of Geography," Islamic Culture, 8: 514, Ekim, 1934). Müslüman coğrafyacılar, ülkeler ve insanların hayatı, örf ve âdetleri, dil ve inanç­larını tavsif işine Yunan müelliflerden daha ziyade değer vermişlerdir. Onların enlem ve boylam tespitindeki kesin doğruluğu da hay­rete şayandır.

İslâm'ın, araştırma şartlarını iyileştirdiğine dair aşağıdaki yazı, belli başlı coğrafî incele­melerin tamamlanması ile ilgili olarak yazılan Birûnî'nin bir el yazmasından alınmıştır (21 Eylül 1025).

"(Batlamyus'un) Coğrafyası'mn enlem ve boylamlarla İlgili kısmındaki pek çok bilgi uzak diyarlardan gelen rivayetler üzerine bina edilmiştir... Bu verilerin inşa edildiği temeller yalnızca söylentilerdir. Ancak, geçmişte söz konusu memleketlere ulaşmak (el-tebayyun el-millî) ülke sınırlarına bağlı olarak çok zor olmakta idi. Çünkü memleketler arası yolcu­lukta en büyük engel bu sınırlardı. Mesela, Yahudilerin yaptığı gibi Allah'a daha yakın olmak gayesiyle diğer kavimlere mensup kimselere haince saldırılarda bulunuluyordu. Veya bunu aratmayacak tarzda Romalılar'ın yaptığı gibi yabancılar esir alınıyor. Veya seyyahlar, yabancı oldukları gerekçesiyle geri çevrilebiliyor, her konuda şüphelenil iyor,tehlikeli ve son derece güç hâllere düşebiliyor­lar.

Şartlar bütünüyle değişik olmakla birlikte, doğudan batıya nüfuz eden İslâm, Batı'da İs­panya'ya (Endülüs), doğuda Çin sınırına ve Hindistan ortalarına, güneyde Habeşistan ve Zenci memleketlerine (Güney Afrika, Malay adaları ve Cava) ve kuzeyde Türklerin ve Slavların memleketlerine dek yayılmıştır.

Böylece pek çok değişik millet (el-umem el-muhtelife) karşılıklı anlayış çerçevesi içinde bir araya geldiler ki, bu ancak Allah'ın dile­mesiyle mümkün olan güç bir iştir (ülfet).

Artık yeryüzündeki memleketlerle ilgili bilgi edinmek daha kolay ve daha güvenlidir. Şim­di görmekteyiz ki, Batlamyus'un Geography's'mde doğuda gösterdiği memleketler gerçekte daha batıda ya da aksi bir bölgede yer almaktadır."

Yukarıya yaptığımız bu iktibas, Batı'da yay­gın olan, 'Araplar Greklerden gelen her şeyi olduğu gibi almışlar veya yalnızca taklit et­mişlerdir' şeklindeki iddiayı da çürütmekte­dir. Barthald'un ifadesine göre günümüz ilim adamlarının 'son bin yıldır Orta Asya'da ik­lim ve fızikî-coğrafî şartların çok az değiştiği' şeklinde vardıkları hükmü mümkün kılan malzemenin kaynağı Arap coğrafyacılardır. (Barthold, a.g.e.). Batı'da en iyi bilinen Arap coğrafyacılarından biri olan İbni Batuta (1304-1378)'mn Orta Asya'ya yaptığı ziya­retleri anlattığı eserler haklı bir üne kavuş­muştur. Mes'ûdî (öl. M. S. 956), Doğu'yu ka­radan ve denizden dolaşmıştır. Ne yazık ki Müslüman öncülerin tarihi, coğrafyası ve fel­sefesi ile ilgili otuz ciltlik ansiklopedisinden bugüne kalan sadece tek cilttir. Bazıları The Golden Meadows (Altın Çayırlar) adlı eseri­ni, onun yoğun bir emek mahsulü ansiklope­disinin özeti olarak kabul ederler. The Gol­den Meadows Arapça'daki en hoş kitaplar­dan biridir. Makdisî mükemmel bir edibtir ve günümüzde diğer ülkelerin kültürel arka planla ilgili duyacağımızı sezinlemiş biri olarak kabul edilebilir.

İbni Rüşd dünyanın zirvesi olan arin kubbe­sinden bahsetmiştir, bu Ailly'li Kardinal Peter'in Imago Mundı sinde mevcut olan bir fi­kirdir. Imago Mundi fikrine âşinâ olan Kristof Kolomb, dünyanın yuvarlıklığı sonucuna muhtemelen buradan varmıştı. En azından, bu fikir onun teoriyi takip etmesini teşvik eden bir unsur olmuştur. Dahası, Kardinal Peter'in onayladığı bir doktrini savunuyor olduğu için dinsizlik ettiği gerekçesiyle takibata da uğra­maktan kurtulmuş oldu. Böylelikle İslâm'ın coğrafî görüşü, Yeni Dünya'nın keşfinde his­sesi bulunduğunu iddia edebilir." (Arnold, a.g.e.'den naklen Muhammed the Educator).

Halife Me'mûn'un gözlemcileri olan ünlü astronomi âlimleri yalnızca yıldızların siste­matik gözlemlerini yapmakla kalmamışlar, aynı zamanda Batlamyus'un Almagest'indeki bütün temel unsurların hesaplarını şaşılacak kadar kesin sonuçlarla sağlamışlardır: Ekliptik eğim, ekinoks'un gerilemesi, güneş ve ay tutulmaları, güneş yılının tesbiti... Me'mûn'un astronomi alimleri jeodezi ala­nında en mükemmel bir işi gerçekleştirip ye­rin 1 derecelik mesafesini ölçmüşlerdir. Amaç danyanın küresel olduğu kabulüyle onun çevresini ölçmekti. Ölçüm Fırat'ın ku­zeyinde Palmira yakınlarındaki Sincar ovala­rında gerçekleştirildi ve bir meridyen derece­sinin 562/3 Arap mili uzunluğunda olduğu tes­pit edildi ki, bu şaşılacak derecede doğru bir sonuçtur. Bugünkü ölçüm değerini 2.877 fît aşmıştır. Bu dünyanın çevresinin 20.400 mil, çapınm da 6500 mil olduğu sonucuna götü­rür... Harizmî'nin Macritî (1007) tarafından gözden geçirilen ve 1126'da Bath'lı Adelard tarafından Latince'ye çevrilen Tables (Zîc) Doğu ve Batı'da diğer eserlerin yazılmasında başvuru kaynağı oldu. Bu tip Arap astronomi cetvelleri bütün önceki Yunan ve Hint cetvel­lerinin yerini aldı ve Çin'de dahi kullanılma­ya başlandı.

Battanî (877-918) Batlamyus'un bazı bulgu­larını ıslah etti ve ayın ve bazı gezegenlerin yörüngeleri ile ilgili hesaplan düzeltti. Güne-Şİn yıllık tutulma ihtimalini ispatladı, ekliptik eğimi büyük bir kesinlikle tespit etti ve ayın görünebilmesi ile ilgili orijinal teoriler sundu. Birûnî (973-1050) o vakitler su götürür bir te­ori olarak kabul edilen dünyanın kendi ekseni etrafında döndüğü konusunu eserlerinde tar­tışmış, paralel ve meridyenler arası mesafeyi kesin olarak hesap etmiştir. (P. K. Hitti, a. g. e., sh. 373-378).

Müslümanlar astronomiyle ilgili değerli ve esaslı gözlemlerde bulundular. Barthold'a gö­re Müslümanların astronomi cetvelleri ve yıl­dız katalogları, Ortaçağlarda son sözü temsil ediyordu ve astronomi ilmi teleskop mükemmelleştirilmeden Önceki en yüksek noktasına Müslümanların eserleri sayesinde ulaşmıştı. (Muhammed the Educator, sh. 93-94).

Fargânî, Latinceye Cremona'lı Gerard ve Johannes Hispalensis tarafından tercüme edilen bir astronomi kitabı yazmıştır. Rönesans za­manında, Regiomontanus Compendium adlı bu eseri inceledi ve Melanchthon bu incele­meye dayanan yeni basımını 1537'de Nuremberg'de gerçekleştirdi. (R. L. Gulick, sh. 88).

Hitti'ye göre, Latin Batı'ya astronomi ve ast­roloji ile ilgili Doğu kaynaklı ilham ve bilgi­nin akışı İspanya kanalıyla olmuştur. Önde gelen Müslüman astronomi eserleri Latin­ce'ye İspanya'da tercüme edilmiş ve onüçüncü yüzyılda (Kastilya ve Leon kralı) 10. A3-fons'un himayesinde derlenen ve kendi adıyla anılan cetveller, Arap astronomisinin gelişti­rilmiş şeklinden başka bir şey değildi... Toledan Tables (Toledo Cetvelleri) olarak adlan­dırılan bu eserler başlıca Zerkalî, Ebu İshak b. Yahya (1087) gibi Endülüslü Müslüman ve Yahudi astronomi âlimlerinin yaptıkları gözlem ve araştırmalara dayanmaktadır.