> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Siret Ansiklopedisi > Çağdaş Ceza Hukuku Ve Kuranın Ceza Anlayışı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Çağdaş Ceza Hukuku Ve Kuranın Ceza Anlayışı  (Okunma Sayısı 1904 defa)
04 Ağustos 2012, 10:21:11
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 04 Ağustos 2012, 10:21:11 »



Çağdaş Ceza Hukuku Ve Kur'ân'ın Ceza Anlayışı

Büyük sanayi devrimi, insanlık için daha iyi bir gelecek vaadiyle geldi. Hayatın her saha­sında yeniden düşünmeyi aşıladı. Yeni dü­şünceler yeni hayallerle eşleşti. Hukuk ala­nında en önemli konu ceza kanunları ve ceza felsefesi idi. McNaughtan tezi dönüm noktası haline geldi. (W. Friedman, Law in ChanZu-ging Sociery, 1970, sh. 151-152). Ceza anla­yışı ve uygulamaları düzeltildi. Gayri insanî cezalar öngören kanunlar çağdaş ihtiyaçlara ve medenî anlayışa uygun formüllerle değiş­tirildi. Ceza kanunlarında ilk cezaların tedbir mahiyetinde olması sağlandı ve yapıcı, iyileş­tirici cezalar getirildi. Psikiyatrik gelişmeler klasik ceza anlayışını değiştirdi. Son zaman­larda ceza anlayışındaki değişmelere rağmen, halkı müslüman ülkelerin çoğu İtalyan Ceza Hukuku'na dayanan ceza sistemini ısrarla desteklemektedirler. Bu hususta, dünyaca uy­gulanan "Günümüz ceza anlayışının standart­larını ve ölçüsünü İslâm Hukuku nasıl karşı­layabilir?" sorusu ortaya çıkıyor. Bu soruya cevap verebilmek için Kur'ân'ın ceza felsefe­si ile diğer ceza sistemleri karşılaştırılmalıdır.

1- İslâm Öncesi Ceza Kanunlarına Bakış: Sosyal mukavelenin aktinden bu yana, suçu sabit olan kişinin cezalandırılması fikri kabul görmüştür. Cezalandırma, toplumun menfaa­tini, huzur ve nizamını muhafaza için gerek­liydi (H. Change, /. Criminology: A Cross-Cultural Perspective, sh. 552-562). Fakat ce­za hiçbir zaman şekil ve muhtevasıyla aynı olmadı. Çağdan çağa, ülkeden ülkeye değişti (Sutherland Edwin. Principles of Crimino­logy. 1947. sh. 333-343). Cezaların içeriği dört başlıkta toplanabilir. Tedip, fizikî eziyet. kişiyi alçaltına ve toplum grubundan uzaklaş­tırma. Kadîm hukuk sistemleri suçludan çok suça Önem vermiştir.

Yukarıda bahsedilen eski sistemler, yönetici­lerin suçludan çok suç üzerine eğildiklerini ve insan tabiatıyla ilgilenmediklerini ortaya koymuştur. Onlara göre katil doğuştan katil, hırsız doğuştan hırsızdır. Muhakeme süreci ve uygulama usûlleri belli bir suç kavramı ve etimolojisi olmadığı için pek sağlıklı yürü­müyordu.

2- Kur'ân'da Ceza Anlayışı: Kuran bir ceza sistemi değil, tâlim ve tebligat kitabıdır. Kur'an-ı Kerim'de bu suçlarla pek az ilgileni­lir. Kur'an'ın tam ve dengeli bir suç muhteva­sı sunduğu gözden kaçırılmamalıdır. Suç te­lakkisinin en belirgin özelliği, suça kasıt, so­rumluluk, kanun ve kanun gücü, önleyici me­kanizma, ceza ve cezanın uygulanmasını de­rinlemesine incelemektir. Bu, modern oldu­ğunu savunan ve günümüzde kullanabilecek herhangi bir hukuk sisteminin suç ve suçluya bakış siyaseti olmalıdır.

Niyet ve Suç: Kur'an, birşeyi yapıp yapmama konusunda insanı zorlamaz. İnsanoğlunun hayatındaki iyi veya kötü olaylar, bazı görün­mez güçler tarafından önceden belirlenmiş değildir. İnsan ne yaparsa ona göre değerlen­dirilecektir. Kur'ân-ı Kerîm şöyle buyurur: "İnsan yalnızca yaptığının karşılığını alacak­tır." (53: 39) ve "Biz insanı en güzel biçimde yarattık." (95: 4).

Bu iki âyet gözönüne alınınca, insanın doğuş­tan iyi ya da kötü olarak değerlendirilmediği, daha sonra yaptığı İşlere göre mükâfat yahut ceza olarak karşılığını bulacağı hatırlatılır. İnsana bir işi yapip-yapmama iradesi veril­miştir. (İnsanın yaptığı işler farz, müstehap, caiz, mubah, mekruh ve haram olmak üzere muhtelif sınıflara ayrılır). Zorunluluk tartış­masını Kur'ân-ı Kerîm böylece halletmiştir. Buna uygun olarak Rasûlullah bir işin ma­hiyetinin, o işin yapıcısı tarafından niyet edil­dikten sonra belirleneceğini vurgulamıştır. Ömer b. Haîtab'ın rivayetine göre, Rasûlul­lah şöyle buyurmuştur: "Ameller(in kıymeti) ancak niyetlere göredir. Herkese yalnız niyet ettiğinin karşılığı vardır. Her kimin hic­reti Allah'a ve Rasûlüne (yönelik) ise, onun hicreti de Allah ve*Rasûlüne varır. Her kimin hicreti de, kavuşacağı bir dünyalık veya nikahlayacağı bir kadın için ise, onun hicreti de hicret ettiği şeye varır." {Buharı ve Müs­lim).

İnsanlar, düşünceleri sebebiyle cezalandırılamazlar. İslâm'a göre hayırlı bir düşünce ha­yırlı bir amel gibi kaydedilir, fakat kötü bir niyet ise hiç yazılmaz. Bundan çıkan sonuç şudur: Zanlj,, fiilini kasten ve açıkça ifa et­mişse suçlanır.

3- Mutlak Mesuliyet ve Suç: Kur'ân-ı Ke­rim, suç işlemede suçlunun mutlak mesuliye­tini ve hür iradesini şart koşar. Bu yüzden "...Herkesin kazandığı yalnız kendisine ait­tir. Kendi (günah/suç) yükünü taşıyan hiç kimse, bir başkasının (günah/suç) yükünü ta­şımaz..." (6: 164) buyurulur.

Dolayısıyla bir kimse kendi davranışlarını görünmez güçlere atfedemeyeceği gibi, niyet ettikten sonra sorumluluğunu da inkâr ede­mez. Bu teme] prensipler, ilk ceza sistemle­rinde ya yoktu ya da sadece îma ile hailolu-yordu (Pallock & Maitland, The History of EnglishLaw, 1968, sh. 24).

Kanunun Yürütme Üstünlüğü ve Suç: Justini-an'ın, Manu Smriti ve Genel Hukuk'un aksi­ne Kur'ân-ı Kerîm, Ceza Kanunlarının uygu­lanması ve cezanın miktarı hususunda yöneti­ci kadro ile sıradan insanlar arasında bir ayı­rım yapmaz. Kölelere karşı bazı durumlarda hassas davranması dışında, hiçbir sınıf farkı da gözetmez (4: 25). Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur: "Ey İman edenler! Öldürmede kı­sas size farz kılındı (Dolayısıyla, katilin de öldürülmesi gerekir). Hüre hür, köleye köle, kadına kadın. .."(2: 178).

Genel Hukuk ve Roma Hukuku'nda olduğu gibi, bir "sığınma hakkı" ve imtiyazına müsa­maha göstermemiştir. Hz. Muhammed 'in katilin cinsiyetine ve mevkiine bakılmaksızın kıyas uygulanmasını emretmesi de Kur'ân1 daki hükmün doğrultusundadır. Yukarıdaki uyarı, kişinin suçunun sorumluluğunu daha da genişletir.

4- Kur'ân-ı Kerim Ve Suçu Önleme Meka­nizması: Devletin Rolü ve Suç: İlk kanunların amacı suçluyu yakalayıp ortadan kaldırmaktı. Böy­lelikle, intikam şekline dönüşen kan davaları­nın önleneceği düşünülüyordu. Bu durum, ölenin ailesine bazı intikam hakları verilerek kısmen bastırılmıştır (Carter, A. T., A His-tory of English Courts, 7. baskı, sh. 4-5). Bu­nun aksine Kur'ân-ı Kerim'in amacı, toplu­mun suçluya zarar vermesini önlerken, suçlu­nun zararından da toplumu korumaktır. Bu iki amaç, devletin çeşitli kurumlan tarafından başarıya ulaştırılabilir. Toplumu suç ve suç­lulardan koruyabilmek için devletin öncelikli görevi Kur'ân'ın hükümlerini yaymasıdır; böylece herkes neyin yasak olduğunu bile­cektir. Bunun için Kur'ân-ı Kerim'de: "İçi­nizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötü­lükten men eden bir topluluk olsun..." (3: 104) buyurulmaktadir.

Ebu Bekir (r.a.)'ın hilafeti döneminde, Hz. Ömer'in Kur'ân hükümlerini çoğalttırıp muh­telif valiliklere göndermesi bu yüzdendir.

Devlet herkese karşı güvenilir olmalıdır. Özel şahısların misillemesine karşı suçlunun hak­larını teminat altına alacak tedbirlere sahip olmalıdır. Bu hususta Kur'ân'da şöyle buyru-lur: "...Kim haksız yere öldürülürse, biz onun vârisine kıyas için bir hak vermişizdir. (Ancak o da) can almada aşırı gitmesin (katil yerine, katilin akrabasını veya katille beraber bir başkasını öldürmesin). Çünkü kendisine yardım edilmiş(yetki verilmiştir." (17: 33).

Bu konuda devletin ihmali, İlahî Kudret'in öfkesini üzerine çeker. Vâris, kendisine veri­len bu yetkiyi kötüye kullanmamalıdır. Öldü­rülenin velisi, katilden kısas telep eder. Ona kısas hakkını, ancak mahkeme kararıyla dev­let verir. Yoksa kendisi, matıkemesiz kimseyi öldüremez. O takdirde nizam sarsılır. Kur'ân'da belirtildiği gibi suçlu da, devletin güvencesinde olmalıdır. Adalet kişiden kişiye değişen veya Özel bir kavram değildir. Top­lum ve ferdin hakları içice olduğu için adalet, devlet tarafından kontrol edilir. ('Abd al-Rahim, Muhammadan Jurisprudence, 1911, sh. 358).

Zabıta Teşkilâtı. Suçu ortaya çıkarma ve cezaî hükümlerin uygulanmasını denetleme görevi, modern kriminoloji dilinde "polis" denilen bir grup zabıta görevlisi tarafından yürütülür. Bu grup, suçu önlemek, kanun ve düzeni sürdürmekten sorumludur. Yukarıda geçen âyet-i kerime (3: 104) polisin görevin­den de bir manâda bahsetmektedir. Bu âyetten şu sonuç da çıkarılabilir. Kanunsuz veya umuma zararlı hareketlere karşı tetikte olan kimselerin çok iyi eğitilmeleri gerekir. Bunların sağlam kişilikli, ceza hukukunu çok iyi bilen, halkı yanlışlıklardan ve yasaklardan alıkoyabİlen ve suçluları doğruluğa ve adalete sevkedebilen, seçilmiş kimseler ol­ması zaruridir.

Suç ve Mahkemeler. Adalete dayalı bir top­lumda, halkın veya suçlunun haklarını çiğne­memek için ceza mahkemelerinin varlığı ka­çınılmazdır. İslâm, cezalandırmadaki adaleti mahkemelere emanet etmiştir. Adaletin özel şahıslara veya meşru hiçbir dayanağı bulun­mayan (ehil olmayan) kişilere bırakıldığı top­lumlarla karşılaştırıldığında, İslâm'ın getir­dikleri, ceza tarihindeki gelişmeye işarettir. Kur'ân adaleti, kanunlara itaati önemle vur­gular. Kur'ân-ı Kerim'de: "Yarattıklarımız­dan (öyle) bir ümmet var ki Hakk'a iletirler ve hak ile adalet yaparlar." (7: 181) ifadesi kullanılmıştır.

Dahası, Kur'ân-ı Kerîm, adaletin tevzii husu­sunda ceza ve toplum güvenliğini amaçlar. Adaleti, insanoğlunun hırs derecesinin üstün­de tutmak ister. Hatta bu durum, adliye teşkilâtının bizzat menfaatleri lehine bile ol­sa. Kur'ân'da şöyle buyrulur: "...akrabanız da olsa adaletle hükmedin..."  (6:   152),

"...Bİr topluluğa karşı duyduğunuz kin, sizi adaletten saptırmasın..." (5: 9).

Bunun için, akrabalık durumunda, hüküm ve­ren kimsenin, adaletin gerçekleştiğini göster­mek boynunun borcudur. Bu ceza hukuku ile ilgili görüşler, Hz. Muhammed'in vurgula­dığı ayrıntılarla uyum içindedir: "Şüpheli olan durumlarda hadleri tatbikten çekininiz." (S. Mahmasani, Philosophy of Jurisprudence in islam). Şüphe sebebiyle şer'î hadlerin uy­gulanmayacağına dair Hz. Aişe'nin Rasûlul...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Çağdaş Ceza Hukuku Ve Kuranın Ceza Anlayışı
« Posted on: 24 Nisan 2024, 06:15:21 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Çağdaş Ceza Hukuku Ve Kuranın Ceza Anlayışı rüya tabiri,Çağdaş Ceza Hukuku Ve Kuranın Ceza Anlayışı mekke canlı, Çağdaş Ceza Hukuku Ve Kuranın Ceza Anlayışı kabe canlı yayın, Çağdaş Ceza Hukuku Ve Kuranın Ceza Anlayışı Üç boyutlu kuran oku Çağdaş Ceza Hukuku Ve Kuranın Ceza Anlayışı kuran ı kerim, Çağdaş Ceza Hukuku Ve Kuranın Ceza Anlayışı peygamber kıssaları,Çağdaş Ceza Hukuku Ve Kuranın Ceza Anlayışı ilitam ders soruları, Çağdaş Ceza Hukuku Ve Kuranın Ceza Anlayışıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes