๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Siret Ansiklopedisi => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 29 Temmuz 2012, 11:40:43



Konu Başlığı: Boykot Silâhı
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 29 Temmuz 2012, 11:40:43
Boykot Silâhı

Kureyş ileri gelenleri, müslümanlann günden güne kuvvet bulduğunu, bir kısmının huzurlu bir beldeye gidip yerleştiklerini, Necâşî'nin Habeşistan'a iltica eden kimseler için iltica hakkını tanıdığım ve onları himayesi altına aldığını, Hamza'nın ve Ömer'in de tslâm dini­ni kabullendiğini görünce Ebû Cehil başkan­lığı altında toplandılar. Hâşim ve Muttalib oğullarına boykot uygulamak üzere bir anlaş­ma imzaladılar. Bu anlaşmaya göre; Kureyşlilerin, onlarla kız alıp, kız vermesi ve onlarla alış-verişte bulunmaları yasak ediliyordu. Ya­zılan anlaşmada Kureyş reis ve eşrafından kırk kişinin imzası vardı. Sonra bu anlaşmayı Kabe'nin duvarına astılar. Anlaşmayı yazıya geçiren Mansûr b. Ikrime b. Amir b. Hâşim b. Abdi Menâf b. Abdiddâr b. Kusayy idi.

İbni Hişâm'm naklinde, yazarın, Nadr b. Haris olduğu, bunun için Rasûlullah'in kendisine beddua ettiği ve bazı parmaklarının felç olduğu kayıtlıdır.

Kureyş bunu yapınca, Hâşim ve Muttalib oğulları, Ebû Tâlib'in yanına gittiler ve evi et­rafında yer aldılar. Yalnız Ebû Leheb b. Abdülmuttalib, Benî Haşim'den ayrılıp Kureyş'e iltihak etti ve onları destekledi. (Ibni İshâk).

Hacc mevsimi dışındaki günlerde müslümanlar Ebû Tâlİp mahallesinden dışarı çıka­maz olmuşlardı. Müşrikler, şehre inenlere ha­tıra gelmez ezâ ve cefalarda bulunuyorlardı. Gitgide müslümanlar kuşatılmış duruma düş­tüler.

Kâfirler, hacca gelenleri yollarda bekleyip, onlara Peygamber aleyhinde propaganda da bulunuyor, çarşı halkına, Muhammed ta­raftarlarına yiyecek satmamalarını söylüyor, dinlemeyenleri tehdit ediyorlardı.

Ebû Nu'aym, şöyle rivayet ediyor:

"Biz Hz. Peygamber ile birlikte bulunan bir kavim idik. Geçim sıkıntısı bize isabet ediyordu. Belâ ve musibet bize çattığı zaman dayanabilir ve sabrederdik. Peygamber Mekke'de iken bir gece su dökmek için dışa­rıya çıktım. İdrarın isabet ettiği yerde bir şe­yin tıkırtısı geldi. Baktım ki bir devenin deri parçasıdır. Onu alıp yıkadım. Ateşe verdim. Sonra iki taş ile dövdüm ve ağzıma koyup üzerine su içtim. Böylece onunla üç gün idare ettim."

Kuşatmada kalanların hâli, gitgide güçleş­mekte idi. Yiyecek bulunmuyor, büyük bir kıtlık hüküm sürüyordu. Bir aralık bu bölge­de, çoluk çocuğun feryadından geceleri kim­senin gözüne uyku girmez olmuştu. Müslü­manlarla birlikte Hâşim ve Muttalip oğullan üç yıl kuşatma altında kaldılar.

Süheylî diyor ki: Yiyecek maddeleri Mek­ke'ye geldiği zaman sahabeler evlerine yiye­cek almak için çarşıya iniyorlardı. Ebû Le­heb: "Ey ticaret ehli! Muhammed'in arkadaş­ları bir şey almasın diye çok pahalı söyleyi­niz. Biliyorsunuz ki mâlî durumum müsaittir. Aynı zamanda zimmetinde bulunan hakkı ifâ eden bir kimseyim. Üst tarafını ben ödeyece­ğim." Bunun için sahabe, bir şey almak iste­diklerinde değerinin bir kaç katı isteniyordu. Ashâb, açlık içindeki çocuklarına yiyecek bir şey alamadan elleri boş, evlerine dönüyorlar­dı. Sonra tüccar, sahabeye satmadıkları şeyin kârını gidip Ebû Leheb'den alıyorlardı. (Sîret-i îbni İshâk).

Yaşları epeyce ilerlemiş olan Peygamber'in hanımı Hz. Hatice ile amcası Ebû Tâlib ve akrabaları bu sıkıntılı günleri geçirdiler. Rasûlullah de bu hazin manzarayı görüyor, ama sabrı tavsiye ediyordu. Tebliğ vazifesini ve hakikatin ilânım ertelemeyi asla düşünme­di. Görünüşte Kureyş'in imânı hususunda hiç bir ümit ışığı yoktu. Bütün Arap yarımadası Kureyş'in safında Peygamber'e karşı yer almışlardı. Ama Rasûlullah yoluna devam etti. Ne tâviz verdi, ne de Allah'ın emri hilâfına bir şey yaptı.

Allah'a imân ve güven olmazsa kim buna kat­lanabilir? Verdiği va'd ve vaîdin doğruluğunu bilmez, emrine teslimiyeti gerektiren Allah ile tam bağlılık olmazsa kim buna tahammül edebilir. Bunlar Hz. Peygamber'in üstün vasıflarıdır. Bunların sahibine, gerçekten 'Al­lah'ın Rasûlüdür!' demekten başka hiç bir se­bep gösterilemez. (S. Havva, er-Rasût).