Konu Başlığı: Benî İsmail Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 14 Haziran 2012, 12:23:31 Benî İsmail İsmail'in bebekliğinde Hz. ibrahim, Rabbi tarafından oğlunu Mekke'deki mukaddes Kabe topraklarına götürüp —büyüdüğünde Allah'ın kelâmını yayması için— orada bırakmakla emrolundu. İbrahim emre uyarak hanımı Hacer'İ bebeğiyle birlikte Mekke'ye götürüp, orada bıraktı. Hadise Sahih-i Buhari'de şöyle anlatılmaktadır: (İbn-i Ab-bas rivayet ediyor:) "İbrahim, Hâcer ile henüz süt çocuğu olan İsmail'i Filistin'den alıp, Mekke'nin bulunduğu yere geldi. Bu ana ile oğlu, Beyt-i Şerifin bulunduğu mahalde büyük bir ağacın yanına bıraktı. O gün henüz Mekke şehri kurulmamıştı, çöldü. Ne bir insan, ne de içecek su yoktu. İbrahim, bu ana oğula bir dağarcık hurma ile bir kırba su bırakmıştı. Ayrılırken Hâcer'in 'Kendilerinin böyle bırakılıp gitmesi bir ilâhî emir neticesi midir?' sofusuna cevaben 'evet, emr-i ilâhî ile' kendilerini bıraktığını söyledi. Hâcer; 'öyle ise Allahu Teâlâ bizi zayi etmez' diye tevekkül etti. İbrahim, Hâcer ile İsmail'den ayrıldıktan ve bunlar tarafından görülmeyecek derecede uzaklaştıktan sonra, orada Beyt-i Şerif mahalline dönüp ellerini kaldırarak dua etti: "Rabbimiz! Ben çocuklarımdan kimini, senin Beyt-i Haram'ımn yanında ekinsiz bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! Namazı kılsınlar diye (böyle yaptım). İnsanların gönüllerini onlara meylettir, şükretmeleri için onları ürünlerle nzıklandır! (14: 37). Annesi İsmail'i emzirmeye ve bitene kadar kırbasından su vermeye birkaç gün devam etti. Daha sonra Hâcer ve bebeği susuzluk çekmeye başladı. Susuzluktan ağlayan çocuğunu çaresiz orada bırakıp çölün aşağısına doğru gitti. Yardım aradı; fakat kimseyi göremedi. Safa ve Merve tepeleri arasında bazen yürüyerek, bazen de —bilhassa oğlunu göremediği tümseklerde— koşarak yedi defa gidip geldi. Ne var ki kimseyi göremediği gibi, su da bulamadı. İbn-i Abbas'ın rivayetine göre Hacc'ın ifasında say yapılmasının (Safa ve Merve arasında koşma) sebebi budur. Hâcer bu gidip gelişlerinin yedincisinde Merve'ye çıktığında bir ses duydu. Susup dikkatini bu sese çevirdi. Sesi tekrar duyunca; *Ey kişi, sesini bana duyurdun, bana yardım edebilir misin?' dedi. Aniden Zemzem'in yerinde bir melek gördü. (İbrahim bin Nâfi ve İbn-i Cu-reyc'e göre) Hâcer, topuğuyla su çıkana kadar toprağı kazarken Cebrail'i görmüştü. Hâcer kırbasını doldurmaya başladı. Doldurdukça daha çok su kaynamaktaydı. İbn-i Abbas'ın rivayetine göre Peygamberimiz, 'Allah İsmail'in anasına rahmetini göstermiştir; o (Hâcer) Zemzem'i olduğu gibi bıraksaydi (etrafını kum ile çevirmeseydi) akan bir dere olurdu.' buyurmuştur. Böylece Hâcer su içti ve çocuğuna da içirdi. Melek ona 'Burada mahv ve perişan olacağınızı sanarak korkma. Burası, bu çocuk ve babası tarafından inşa edilecek Allah'ın evidir. Ve Allah, bu evin halkını zarara uğratmayacaktır. dedi. Bu durum bir süre devam etti. Daha sonra Cürhümîlerden bir grup Kedâ dağı yoluyla gelerek Mekke'nin aşağı kısmında konaklamak İstediler. Sudan mahrum böyle ateşîn bir mahalde Zemzem'in bulunması konaklamalarına çok elverişliydi. Hâcer'den ona yakın bir yere yerleşmeleri için izin istediler. O da, suyun asıl sahibinin kendisi olduğunun kabul edilmesi şartıyla müsade verdi. Rasulullah şöyle buyurdu: 'Şimdi İsmail'in annesi, pek ziyade muhtaç bulunduğu cana yakın arkadaşları, Cürhümî kadınları bulmuş oluyordu.' Böylece gelen Cürhümîler oraya yerleştiler. Sonraları diğer insan grupları da orayı mekân tuttular. Bunlardan bir kısmı ev bark yaptıklarından artık Mekke civarı bayındır bir hale girmeye başladı. İsmail, bunlar arasında yetişip büyüdü. Lisanı İbranî olan İsmail, yine onların arasında fasih Arapça Öğrendi. Artık bu asîl ve necip genç Cürhümîler yanında yüksek bir şeref ve itibar kazanmıştı. Zemzem'in yegâne sahibi İsmail'e herkes hürmet ediyordu. Evlilik çağına gelince Cürhümîler onu kendilerinden asîl bir ailenin kızı ile evlendirdiler. |