> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Siret Ansiklopedisi > Batının Hz. Muhammede Borcu
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Batının Hz. Muhammede Borcu  (Okunma Sayısı 592 defa)
07 Ağustos 2012, 13:02:28
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 07 Ağustos 2012, 13:02:28 »



Batı'nın Hz. Muhammed'e Borcu

Batı dünyasının peşin hükümlü fakat dürüst ilim adamları bile, ilk önce Hira (Cebel-i Nur) Dağmda Rasûlullah'a ulaşan ve onun için Medine'de rnükemmelleştirilen nurun {5: 3 ve 2: 150) Bağdat, Kurtuba, Toledo, Gırna­ta, Sevil ve Mısır'daki üniversiteleri aydınlat­tığım ve Avrupa'nın kendisini cehalet ve ka­ranlık çağmdan çıkarıp aydınlık, ilim ve fen çağına yükselten tek ışığın buralardan alındı­ğını inkâr etmemişlerdir. Avrupalılar, Hz. Muhammed'in Medine'de ashabına vaz et­tiği "insanlığın bütün beşer mahsûlü sınırla­malardan azâd olması gerektiği" dersi ve hür­riyet, hak ve adalet cevherlerini bu İlim mer­kezlerinden intihal ederek topraklarındaki bü­tün halka yaymışlardır.

Halkına hürriyetlerini geri veren İngiltere Kralı John'un Magna Carta'smm, Hz. Mu­hammed'in başlatıp Toledo, Kurtuba ve Sevil'deki âlimlerin sürdürdüğü hürriyet ha­reketinin Haçlılarla temas sonucunda ortaya çıkmadığını kim ispat edebilir? Avrupa'nın rönesans hareketinde zirveye varan ve oradan Amerika kıtası dahil pek çok ülkeye yayılan inanç hürriyeti ve diğer insan hakları hareket­lerinin ilhamının dolaylı veya dolaysız yoldan müslümanlar tarafından verildiğini söylemek çok mu olur? (Ayrıntılar için, lütfen bkz.: Sîret Ansiklopedisi, c. I, 2. bölüm). Hz. Pey­gamber'in takipçilerinin din dahil Avrupa kültürünün bütün sahalarına çok büyük tesir­lerde bulunduklarına şüphe yoktur. Reform hareketi olarak bilinen dinî ıslahat hareketi müslümanların (İsyanyol üniversiteleri ve Haçlılar vasıtasıyla) Avrupalıların dinî görüş ve kavramları üzerindeki derin ve geniş tesirinin açık bir göstergesidir.

"Avrupa'nın manevî, ahlâkî ve zihnî çöküş asırları esnasında ilerlemenin bayraktarlığını İslâm yapmıştır. Hâkimiyetini Sezarların tahtı üzerine tesis eden hıristiyanlık, ancak yeryü­zündeki milletleri ıslâhta başarılı olamamıştır. Hıristiyanlığın doğuşundan sonraki dördüncü asırdan onikinci aşıra kadar Avrupa'nın üze­rindeki karanlık sis perdesi giderek koyulaştı. Bu vahşi bağnazlık döneminde, Kilise pren­sipleri bilginin, insanlığın ve medeniyet ışığı­nın girebileceği bütün yolları tıkamıştı. İtina ile gizlenen bu bağnazlık topraklarına, za­manla İslâm kültürünün selîm etkileri nüfuz ederek Hıristiyan âleminin her köşesinde ken­disini hissettirdi. Salerno, Bağdat, Şam, Kur­tuba, Gırnata ve Malağa okullarında, Müslü­manlar felsefe ile ilgili ince bilgileri ve maddî ilimlerin tatbikatını tüm dünyaya öğrettiler.

Batıda rasyonalizmin (akılcılık) ilk tezahürle­ri İslâm medeniyetine en yakın ve etkilerine en çok maruz kalan bölgede ortaya çıkmıştır, Kilisenin taassubu bu nadide çiçeği ateş ve kılıçla soldurdu; dünyanın ilerlemesini asır­larca geriye attı. Ancak İslâm'da izleri çok kuvvetle hissedilen hür düşüncenin ilkeleri canlılığını Hıristiyan Avrupa'ya da ulaştırdı. Abelard, İbni Rüşd'ün bütün Batı dünyasına ışığını yansıtan dehasının gücünü hissetmiş, sonunda Hıristiyanlığın taassup bağlarından kurtulmasını sağlayan hür düşünce için bir yürüyüşü başlatmıştır. İbni Bacce ve İbni Rüşd Descartes'ın, Hobbes'un ve Locke'ın Öncüsü idiler.

Abelard ve ekolünün etkisi kısa zamanda İn­giltere'ye ulaştı. Wycliffe'ın düşüncelerinin orijinalliği ve hürriyet ruhunun çıkış noktası olarak Önceki düşünürlerin cesur kavramla­rından yararlanmıştır. Daha sonraki Alman reformcuları, uluslarını bir yanda Konstanti-niyye'nin ikon kırma hareketinden ve diğer yanda el-Battanî'nin ve Wycliffites'in hare­ketine uzanan bir zincirden faydalanarak kili­senin prangalarından kurtarmışlardır. Ta­mamladıkları bu görev diğer yabancı ulusla­rın etkisi altında başlatılmıştır.

Hıristiyan Avrupa bilgi edinmeye işkence tehdidiyle yasak koyarken; papazlar, Hür Dü­şünce'nin daha ilk kelimelerini boğmada ör­nek teşkil ederken; kilise mensupları, sadece mantıklı düşündükleri için binlerce kişiyi ate­şe gönderirken; hastalığı, şeytanın ruhu istilâsı olarak tanımlayan Hıristiyan Avrupa, paçavralara ve kemiklere taparken, Müslü­man hâkimiyetinde bilgi gelişiyor, daha önce hiç olmadığı şekilde yüceltilip hürmet görü­yordu. Müslüman âlimler kendilerini medeni­yet davasına adamışlar, Hz. Peygamber ta­rafından başlatılan ve yüceltilen hür düşünce ve sorgulamanın gelişmesine yardımcı olmuş­lardı. Müslümanlar arasında inanç sebebiyle cezalandırma bilinmiyordu. Dünya, hâkim güçlerin siyasî davranışları nasıl olursa olsun, bütün din ve inançlara karşı ayrım yapmama ve müsamaha bakımından daha önce onlar­dan daha üstün Örnek tanımamıştı. Bir mille­tin entellektüel göstergesi olan tabiî ilimlerin elde edilmesi Müslümanlar arasında rağbet edilen bîr meşgale hâline geldi... İslâm bölge­lerinden Isaurian İmparatorlarına (Konstantiniyye'de) ulaşan hür düşünce dalgası; cehalet, bâtıl inanç ve bağnazlığı ortadan kaldırdı; bu­nun etkisi Salerno'da ve Kurtuba'daki okulla­rın birleşik nüfuzu -İbni Rüşd'ün ve belki de Müslüman kaynaklarına öğrenim suyunu ge­tiren bazı Yunanlıların nüfuzu- Kilisecilik anlayışının surlarını yıkana dek hissedilemedi.

İslâm, düşünce hürriyetini baş tacı yaptı. İslâm'ın, hususi karakterini koruduğu müd­detçe bilginin ve medeniyetin yakın hâmisi ve teşvikçisi- entellektüel hürriyetin yakın müt­tefiki- olduğunu ispatlamış olması çok mani­dardır. İslâm'a dış etkiler bulaştıktan sonra, Müslüman toplumlar ilerleme yarışında geri­de kalmışlardır (Emir Ali, The Spirit of is­lam, sh. 397-399).

Mağrip İspanyası (Endülüs) İslâm'ın medenileştirici gücünün parlak bir örneğidir. Vizi-gotlann vahşeti ile perişan olmuş, nefretin ve zulmün sardığı topraklar dışında Müslüman­lar bir banş ve refah ülkesi kurdular, ülkeye eşitlik, adalet ve hoşgörü getirdiler. Endülüs topraklarında bütün kıtayı aydınlatan kültür meşalesini yaktılar. Siyasî yapılan gedik ver­meye başlayınca bile, bu ateş daha da parlak yandı ve iç düzensizlik ve anarşi karanlığını gölgede bıraktı. Hıristiyanların yeniden ele geçirmesiyle ortada yalnızca Endülüs'ün mi­mari ihtişamı kalmıştı. Bundan sonra bağnaz­lık, hoşgörüsüzlük ve Engizisyon İspanya'da hâkim hâle geldi. Zaferle coşan Hıristiyan fa­tihler, el-Dorado'yu (şairlerce Altm ülkesi di­ye hayal edilen esatiri memleket) aramak ga­yesiyle Atlantik'i aşarak yerle bir ettikleri es­ki medeniyetler üzerinde imparatorluk kurup zenginlik elde ettiler; ancak İspanya hiçbir zaman Müslüman hâkimiyeti altındaki eski parlak günlerine ulaşamadı. Daha sonraki asırlarda bu güneşin batmasında da hayırlı bir ibret vardır... İbni Tufeyl'in sembolik hikâye­lerini içeren ve Philosephus Autodidoctus adıyla Latince'ye çevrilen eseri Batı'da derin bir iz bırakmıştır (H. M. Balyuzi, Muhammed and the Course of islam).

Ve Profesör Arberry'ye göre: "Tabiiî ilimler sahasında, er-Razî'nin (Orta Çağ Avrupasm-da Rhazes diye bilinir) eserlerinin Batı üze­rindeki etkilerinin belki de eşi yoktur; ne var ki, felsefe sahasındaki fikirleri sapıkça oldu­ğu düşünüldüğünden dikkate alınmamıştır." (John Murray, The Wisdom of the East Series).

Gerileme döneminde bile "Endülüs hâlâ Orta Çağın karanlığı ve engelleri içinde yüzen Av­rupa'ya İslâm medeniyetinin parlak hediyele­rini aktaran kanal olmuştur. Batı'dan Endü­lüs'ün meşhur üniversitelerine geçmişte oldu­ğu gibi o vakit bile pek çok talebe ve âlim gelmekteydi. Bu âlimlerden biri 999'da Sylvester II adıyla Papa'lık tacını giyen zeki Fransız Aurillac'lı Gerbert'ti. Ve Endülüs'ün bu gelişmiş üniversiteleri Piza, Paris ve Oxford gibi Hıristiyan âleminde kurulacak olan­lara model teşkil etmişti. İspanya'yı yeniden fethetmeye çalışan Hıristiyan yöneticiler bile İslâmî kültürün nimetlerini takdir ediyorlardı. (Muhammad and the Course of islam, sh. 311).

Şurası bir gerçektir ki; "İslâm ilminin Batı'da etkili olması Batı Akdeniz'deki Arap fetihleri ile mümkün olmuştur. Arapların İberik yarı­madasında 800 yıla yaklaşan bir süre kalması İspanyol mimarî ve sanatında ve orada konu­şulan Katalan, Kastilyaca ve Portekizce dille­rinde silinmez izler bırakmıştır. Sicilya ve Güney İtalya'daki Arap hâkimiyeti daha kısa ömürlüdür ve kültürel açıdan da daha az kalı­cı olmuştur, ancak tesiri İspanya'dakinden daha az yoğun olmamıştır. Çünkü Araplar Norman işgali sırasında zorla atılmamışlar­dır. Mağribîler sonunda Batı Akdeniz'in Av­rupa kısmını tamamen terketip Kuzey Afrika ile sınırlı kalmış olsalar da temas hiçbir za­man kesilmemiştir.

Bugün bile, İslâm-Avrupa temasında Haçlıla­rın önemli rol oynadığı ve İslâm'ın etkisinin esas olarak Doğu'dan geldiği yolunda bir düşünce vardır. Gerçekte, sonucu belirleyen te­maslar daha önceki tarihlerde Batı Akde­niz'de gerçekleşmiştir (The Legacy of is­lam'ın ilk baskısındaki Sir Ernest Barker'ın "The Crusader-Haçlılar" adlı makalesi).

Doğu Halifeliği'ndeki Müslümanların ilimde ulaştıkları seviye, Batı'da, İslâm ülkelerinin yoğun ilişkisi sebebiyle Irak'lı, Suriye'li ve Mısır'li âlimlerin eserlerinin Mağrib'li Müs­lümanlar tarafından incelenmiş olması veya Mağribî Müslümanların oralara gidip ilim tahsil etmeleri sayesinde öğrenilmiştir. (The Legacy of islam, ed. Joseph Schacht ve C. E. Bosworth, 2. basım, sh. 425-426. Ayrıntılar İçin bkz.: W. Mentgomery'nin islam Spain adlı eseri ve ayrıca Encyclopaedia of islam, 2. basım, "Arabiyya" maddesi; ek "Arabic Literatüre in Spain").

İslâm bilimlerinin Avrupa bilimlerine büyük etkide bulunduğuna şüphe yoktur; Batı'daki bu bilgi Rönesans'ından tek bir etki değil, çok çeşitli etkiler vardı: ana etki tabii ki, İs­panya'dan, İtalya'dan ve Müslümanlarla ka­rışıp İslâm kültürüne bilimin etkilerini gören Haçlılar vasıtasıyla Filistin'den gelmiştir. Haçhlar geri döndüklerinde pek çok serbest fikirler getirdiler ve ülkelerinin diğer insanla­rını da etkilediler. Doğu'da ve Batı'da Arap hâkimiyetinin sonucu olarak "Arapça İslâmî ilimlerin öğreni...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Batının Hz. Muhammede Borcu
« Posted on: 26 Nisan 2024, 13:28:01 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Batının Hz. Muhammede Borcu rüya tabiri,Batının Hz. Muhammede Borcu mekke canlı, Batının Hz. Muhammede Borcu kabe canlı yayın, Batının Hz. Muhammede Borcu Üç boyutlu kuran oku Batının Hz. Muhammede Borcu kuran ı kerim, Batının Hz. Muhammede Borcu peygamber kıssaları,Batının Hz. Muhammede Borcu ilitam ders soruları, Batının Hz. Muhammede Borcuönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes