Konu Başlığı: Arabistan Ve Arap Halkı Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 14 Haziran 2012, 20:43:19 HZ. MUHAMMEDİ:S.A.V. ALLAH'IN KULU VE RASULÜ ANA HATLARIYLA HAYATI 1- Arabistan Ve Arap Halkı Arap yarımadası düzensiz bir dikdörtgen şeklinde olup, dünya haritasında merkezi bir yer işgal etmektedir. Yarımada kuzeyde Filistin ve Suriye, kuzey-doğuda Irak ve tran, doğuda Basra Körfezi, güneyde Umman Denizi ve Aden Körfezi, batıda Kızıldeniz ve Afrika kıtasıyla çevrilidir. Allah'ın rasulü Muhammed'ın doğduğu sıralarda, Arap yarımadası kuzey-batı ve kuzey-doğuda çökmekte olan Roma ve Fars imparatorluklarının tehdidi altındaydı. Arapların merkezî bir idaresi bulunmamaktaydı. Esas olarak ayrı ayrı kabileler halinde göçebe hayatı yaşayan Araplar, sık sık aralarında kabilevî kan davası ve kavgalara girmekteydiler. Bu yüzden siyasette fiilen hiçbir etkileri yoktu. Farslılar ve Romalılar, ülkelerini işgal etmedikleri, hatta saldırmadık-. lan halde Araplara tebalan gibi muamele etmekteydiler. Soy itibariyle Araplar, încil (Tekvin, X. bö-lüm)'de Eber olarak işaret edilen Benî Kâh-tan (Kâhtanoğulları) ve Benî îsmail (Ismail-oğulları) neslindendir. Hz. İsmail, İbrahim peygamberin Mısırlı hanımı Hâcer'den olma büyük oğludur. İbrahim Babil Kıral-lığı'nın başşehri Ur'da doğmuş, fakat ailesi ve halkının Allah'ı İnkâr eden (ateist) inançlarını tasvip etmemesi yüzünden ülkesini terke zorlanmıştı. Ayrılırken yanında onun tev-hidî dinine inanan yeğeni Lût da bulunmaktaydı. Kur'an-ı Kerîm hadiseyi şöyle izah etmektedir: "Peki, dedi (İbrahim), 'Siz Allah'ı bırakıp da, size hiçbir fayda ve zarar vermeyen şeylere mi tapıyorsunuz? Yuh size ve Allah'tan başka taptıklarınıza! Aklınızı kullanmıyor musunuz?' Dediler:'Onu yakın, tanrılarınıza yardım edin, eğer bir iş yapacaksanız?' Biz de: 'Ey ateş, İbrahim'e serin ve esenlik ol!' dedik. Ona bir tuzak kurmak İstediler. Biz de asıl kendilerini hüsrana uğrattık. Onu ve Lût'u kurtarıp, âlemlere bereketli kıldığımız bir yere getirdik." (21: 66-71) Ankebut Suresi'nde şu ifadeyi görüyoruz: "Kavminin (İbrahim'e) cevabı sadece; 'Onu öldürün, yahut yakın' demeleri oldu. Allah onu ateşten kurtardı. Şüphesiz bunda inanan bir topluluk için ibretler vardır. (İbrahim kavmine) dedi ki; 'Siz dünya hayatında birbirinizi sevmek için Allah'ı bırakıp bir takım putlar edindiniz. (O putlara tapmanız dünyada aranızda bir sevgi meydana gelmesine ebep olsa bile) daha sonra kıyamet gününle birbirinizi inkâr eder ve lanetlersiniz. Va-acağımz yer de ateştir ve hiçbir yardımcınız la yoktur.' Bunun üzerine Lût ona inandı ve kavmine) dedi ki; 'Ben, Rabbim(in emret-iği yer)e hicret edeceğim. Çünkü O, (mut-ak) galiptir, hikmet sahibidir'." (29: 24-26). 'ine Saffât Suresi'nde buyurulduğuna gö-e: "(ibrahim) '(elinizle) yonttuğunuz şeylere tıi tapıyorsunuz?' dedi. 'Oysa sizi de yaptı-ınız (bu şeyler)İ de Allah yaratmıştır'. 'Onun ;in bir bina yapın da onu (o binada) ateşe tın' dediler. Ona bir tuzak kurmak istedi-;r, biz de (onların tuzaklarını boşa çıkardık), onları zelil kıldık. (İbrahim) dedi ki; 'Ben tabbime gideceğim. O beni doğru yola ile-2cek.' " (37: 95-99). İbrahim, ülkesini Sare ve yeğeni Lût ile birlikte terketti. Filistin'e yerleşerek İnsanlar arasındaki tebliğ vazifesine devam etti. Bu ayeyle Mısır'a da giderek oradaki insanları Allah'ın Dini'ne davet etti. ihtiyarlığında şöyle dua ettiği kaydedilmektedir: " Ey Rabbim, bana salihlerden (bir çocuk) lütfet!' Ona halım bir erkek çocuk müjdeledik." (37: 100-101). İsmail, İbrahim'ın ikinci hanımı Hâcer'den oldu. Kur'an, İsmail'in buluğ çağma erdiği sıralarda, Sare'den de İshak'ın doğduğu haberini şöyle vermektedir: "... ve ona bilgin bir oğul sahibi olacağını müjdelediler. Bunun üzerine zevcesi hayretle geldi ve (elleriyle) yüzünü kapayarak; '(Ben) kısır bir kocakarı(yım)!' dedi. (Melekler) dediler ki; 'Bu böyledir, Rabbin söylemiştir. Doğrusu O, Hakîm olandır, bilendir'" (51: 28-30). Hicr Suresi'nde de: "Korkma, biz sana âlim bir oğlun olacağını müjdelemeye geldik' demişlerdi. (İbrahim) 'Ben kocamışken bana müjde mi veriyorsunuz?' deyince, 'Sana gerçeği müjdeledik, umutsuzlardan olma' demişlerdi." (15: 53-55) buyurulmaktadır. İsmail'in neslinden gelip Arap yarımadasına yerleşenlere 'Araplar' denmiştir. Filistin'de yaşayan ve çoğu dünyanın başka yerlerine göçen İshak'ın neslinden olanlar da 'îsrailoğulları' olarak bilinmişlerdir. |