๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Siret Ansiklopedisi => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 16 Haziran 2012, 10:33:37



Konu Başlığı: Allahın Hükmünün Üstünlüğü
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 16 Haziran 2012, 10:33:37
3- Allah'ın Hükmünün Üstünlüğü

Rasulullah, Allah'ın hükmünün tatbik alanı ve istifade açısından evrensel; uygulama yö­nüyle âdil ve tarafsız; yapısı itibariyle ebedî olduğunu ifade etmiştir. Bu yüzden onun bü­tün insan yapısı kanunlardan ve hayat nizam­larından üstün tutulması gerektiğini ısrarla be­lirtmiştir. O'nun izni olmadan kanun yapma selahiyetine haiz olmadıklarından, bütün in­sanlık gerek ferden, gerekse topluca kanun yapma hakkını tamamıyla Allah'a teslim et­melidir. Ve şayet insanlar tersine davransalar ve kanun yapma selahiyetini kendilerinde gö­rüp kanunlar ortaya koysalar, hiç kimse bu kanunlara İtaate zorlanamaz. Çünkü kanun yapma gücü ve hakkı bütünüyle Allah'a aktir. Kur'an-ı Kerim bu hususu şöyle ifade eder: "Hüküm yalnız Allah'ındır. O, kendisinden başkasına kulluk etmemenizi emretmiştir. Dosdoğru olan yol (din) işte budur, ancak in­sanların çoğu bilmezler." (12:40). "Bir grup da canları derdine düşmüştü; Allah'a karşı haksız yere cahiliye zannı ile, 'Bu işte bize ne var ki?' diyorlardı. De ki: 'Kuşkusuz işin tümü Allah'ındır.' (3: 154). Allah'ın ahkâmına tabi olmayanlar "kafirler" olarak adlandırılırlar. "Kim Allah 'in indirdiği ile hükmetmezse, işte onlar kafırlerin-zalimlerin-fasıkların ta kendi­leridir." (5:44-47). Yine Peygamber'e emre­dilmiştir ki, "Aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet ve onların hevalarına (istek ve tutku­larına) uyma, Allah'ın sana indirdiklerinin bir kısmından seni şaşırtırlar diye onlardan sa­kın." (5: 49).

Bizzat Rasulullah bile kendi başına insan­lara bir şey yapmalarını yahut bir şeyden ka­çınmalarını emretme hakkına sahip değildir. O da tıpkı diğerleri gibi ilahi kanunlara tabi­dir. Kur'an-ı Kerim bu prensibi Rasulullah'ın ağzından açıklayarak, "Ben, bana vahyo-lunandan başkasına uymam" (6: 50) der. Ke­za, O'ndan önceki nebiler de aynı prensibe ta­bi idiler. "O, 'Dini dosdoğru ayakta tutun ve onda ayrılığa düşmeyin' diye dinden hem Nuh'a buyurduğunu, hem sana vah yettiğimizi, hem de İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya buyurdu­ğumuzu sizin için de şeriat kıldık." (42:13).

Peygamberler, insanları Allah'ın hükmüne ve nizamına çağırdıkları için kendilerine itaat edilmiştir. "O dini (İslam'ı) bütün dinlere kar­şı üstün kılmak için rasullerini hidayetle ve hak dinle gönderen O'dur, müşrikler istemese de." (9: 33). "Biz hiçbir rasulü, Allah'ın izniy­le kendisine itaat edilmesinden başka bir şeyle göndermedik." (4: 64). Kur'an-ı Kerim; İbra­him'den İsa'ya kadar güzide peygamber­leri zikrettikten sonra, 'Bunlar, kendilerine ki­tap, hüküm ve nübüvvet verdiklerimizdir... Bunlar, Allah'ın hidayet verdiği kimselerdir. O halde sen de onların gittiği dosdoğru yola uy." (6: 89-90) buyurur.

Allah'ın rasulleri daima ilahi hidayete tabi ol­muşlar ve insanları buna davet etmişlerdir. "Beşerden hiç kimseye yakışmaz ki Allah kendisine Kitabı, hükmü ve nübüvveti versin de, sonra o, insanlara: 'Allah'ı bırakıp da (ge­lin) bana kul olun' desin. Fakat o, 'Öğretmekle ve okuyup okutmakta olduğunuz Kitab'a göre Rabbe kul olun" (der). O, melekleri ve nebile­ri Rabbler edinmenizi de emretmez. Siz müs-lümanlar olduktan sonra size küfrü mü emredecek?". (3:79-80).

İslam hukukunun bu prensibini Rasulullah çeşitli şekillerde vuzuha kavuşturmuştur. Bu­yurmuştur ki: "Allah bazı şeyleri farz kılmış­tır, bunları kaybetmeyin; bazı şeyleri haram kılmıştır, bunları ihlâl etmeyin; bazı sınırlar koymuştur, bunlara tecavüz etmeyin; ve unut­maktan değil, size olan rahmetinden dolayı bazı konularda bir şey söylememiştir, bunları da araştırmayın." (Darekutnİ). "Benîm sözle­rim Allah'ın sözlerini iptal etmez, ancak Al­lah'ın sözleri benim sözlerimi İlga eder." (Da­rekutnİ). Ebu Hureyre'nin rivayet ettiği bir ha­diste Rasulullah; "Kur'an beş hali göstere­rek inzal olmuştur: Helal olanlar, haram olan­lar, katiyetle tesbit edilen sınırlar, anlaşılması güç olanlar ve meseller. O halde helal olanla­ra helal, haram olanlara haram muamelesi yap; sıkıca tesbit edilen sınırlara uygun hare­ket et; anlaşılması güç olanlara Öyıece inan ve mesellerden ibret al" buyurmuştur. (Beyha-ki).

Peygamber, bir rivayette;"Bir topluluk dos­doğru yola tâbi olduktan sonra ayrılığa düş­medikçe sapıtmaz" buyurmuş ve ardından, "Onu yalnızca bir tartışma konusu olsun diye (örnek olarak) verdiler. Hayır, onlar tartışmacı ve düşman bir kavimdir" (43: 58) ayetini oku­muştur. (Ahmed, Tirmizi ve İbn-i Mace). Di­ğer bir hadisinde ise şunları söylemiştir: "Söz­lerin en hayırlısı Allah'ın Kitabı, rehberlerin en iyisi Muhammed'ce verilendir. Yapılanla­rın en kötüsü ise bid'atlardır, zira her bid'at bir dalalettir" (Müslim). "Sizden hiç biriniz, arzu­su benim getirdiğime tabi olmadıkça iman et­miş değildir" sözü de Rasulullah'dan riva­yet edilir. (Şerhü's Sünne ve Nevevi'nin Erban’i)