๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Siret Ansiklopedisi => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 17 Ağustos 2012, 09:18:13



Konu Başlığı: Allah Ve İnsan Arasındaki Sevgi Bağı
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 17 Ağustos 2012, 09:18:13
Allah Ve İnsan Arasındaki Sevgi Bağı

Kur'ân-ı Kerîm, Allah İle O'nun yarattığı in­san arasındaki mevcut bağın sevgi bağı oldu­ğunu sık sık açıklamaktadır. Bu yüzden, en yüce itaatin de sadece Allah için olması ge­rekmektedir. Allah, bu mânada, kul tarafın­dan sevilendir. "İnsanlar arasında Allah'tan başkasını O'na ortak tanıyan kimseler vardır ki, bunları, Allah'ı sever gibi severler. Ama gerçek müminler Allah'ı daha çok sever­ler..." (2: 165). "Deki: 'Eğer Allah'ı seviyor­sanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve gü­nahlarınızı bağışlasın. Allah daima bağışla­yan ve merhamet ederidir." (3: 31).

Tekrar ve tekrar, Kur'ân Allah inancıyla Al­lah sevgisine ulaşılması gerektiğini vurgula­maktadır: "Ey iman edenler! İçinizden kim dininden dönerse, bilsin ki, Allah onların ye­rine, kendisinin sevdiği ve onların da O'nu seveceği, müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı güçlü ve onurlu, Allah yolunda savaşan, hiçbir kimsenin kınamasından kork­mayan bir topluluk getirir. Bu Allah'ın bir lûtfudur..."(5:54).

Kur'ân, Allah sevgisinin Allah'ın yarattıkları­na gösterilen sevgi ile ifade edildiğini belirtnıektedir. Allah'ı sevmeyi isteyen kimsenin O'nun yarattıklarını da sevmeyi öğrenmesi şarttır. "... Malını, ona olan sevgisine rağ­men, akrabaya, yetimlere, ydksullara, yolda kalmış olanlara, dilenenlere, köle ve esirlere veren..." (2: 177). "Allah sevgisi için yoksu­la, yetime ve esire yemek yedirirlerdi: 'Biz, sadece Allah rızâsı için size yediriyoruz; siz­den ne bir karşılık ister, ne de bir teşekkür bekleriz." (76: 8-9).

Bu hakikat Hz. Peygamber @'in bir hadisinde etkili bir biçimde ifade edilmiştir: "Kıyamet • gününde Allah şöyle buyuracaktır: 'Ey Ade­moğlu! Ben hastalandım da sen beni ziyaret etmedin.' Ademoğlu diyecek ki: 'Ey Rab! Sen âlemlerin Rabbi iken ben seni hastalıktan dolayı nasıl ziyaret ederdim? Allah şöyle ce­vap verecek: 'Fİlan kulum hastalandı da sen onu ziyaret etmedin; bunu bilmiyor musun? Eğer onun ziyaretine gitmiş olsaydın, Beni orada bulacağını bilmiyor muydur?' Aynı şe­kilde Allah tekrar buyuracak: 'Ey Ademoğlu! Senden bir parça ekmek istemiştim; fakat sen Bana vermedin.' Ademoğlu diyecek ki: 'Ey Rab! Sen âlemlerin Rabbi iken ben sana nasıl ekmek verebilirdim ki?' Allah diyecek ki: 'Filan kulum senden ekmek istemişti de sen ona vermemiştin. Eğer ona yedirmiş olsay­dın, bunun karşılığını elbette bulacaktın. Bu­nu bilmiyor muydun? Allah tekrar buyura­cak: 'Ey Ademoğlu! Senden su istemiştim de bana su vermedin." Ademoğlu diyecek ki: 'Ey Rab! Sen âlemlerin Rabbi iken ben Sana nasıl su verebilirim?' Allah şöyle cevap vere­cek: Filan kulum senden su istedi de sen ona içirmedin. Sen ona su içirmiş olsaydın, bunun karşılığını yanımda bulacağını bilmiyor muy­dun?" (Müslim).

Aynı anlayış, Kur'ân'ın insandan yapmasını istediği ibadet ve fiilde çeşitli şekillerde gizli­dir. Kur'ân, insanın sahip olmak zorunda ol­duğu özel vasıflara, faziletlere ve meşru ve meşru olmayan arasındaki farka önem verir­ken aynı bakış açısını yansıtmak İstemekte­dir, insanda nisbeten bulunması gereken rahmet veya lütuf niteliğine Kur'ân çok büyük önem vermektedir. Gerçekten de Kur'ân Al­lah'ın diğer sıfatları arasında özellikle bu sıfa­tına öncelik tanımaktadır. Kur'ân'da 300'den fazla yerde bu sıfata değinilmektedir; eğer basiret, bağışlama, merhamet, esirgeme ve sabretme gibi diğer nitelikleri bu sıfatın tabii sonuçlan olarak kabul edersek bu sayı art­maktadır; öyle ki Kur'ân, başından sonuna kadar, tek bir ilâhî lütuf veya rahmet mesajı olma görevini üstlenmektedir.

Rahmet konusunda hadis külliyatında bulu­nan her ayrıntıya değinmek istemiyoruz. Bu­na gerek de yok. Bu konuda İslâm Peygam­berinin hayatı ve öğretisi o kadar açıktır ki bir cümle ile ifade edilebilir; Allah'a iman ve O'nun yarattıklarına karşı sevgi. İyi bilinen bir hadis-i şerifte, Allah'ın rahmetinin, Allah'ın yarattıklarına merhamet gösterenlerin

üzerine olacağı ifade edilmektedir. Allah'ın rahmetini kazanmak için yeryüzünde yaşa­yanlara şefkat gösterilmesi gerektiğini söyle­yen Hz. İsa'nın bu nasihati Hz. Peygamber'in şu sözlerinde yansıtılmaktadır: "Yeryü­zünde yaşayanlara merhamet edin ki, Allah'ın lûtfu ve keremi de üzerinizde olsun." Merha­met unsuru bîr serçe kadar önemsiz görünse de, Allah'ın rahmetinin, başkalarına merha­met edenlerin üzerine olduğunu bildiren pek çok hadis vardır.

Kur'ân'a göre imanın temeli şu düşüncede yatmaktadır; insan hayatının gayesi insanın kendi tasavvuru ve faaliyeti ile Allah'ın sıfat­ları üzerinde düşünmesidir. Kur'ân insanın varlığını hayvanlığın bitip daha yüksek bir hayatın kendini göstermeğe başladığı bir çizgi olarak görmektedir. İnsanı hayvandan ayı­ran ve ona hayat cetvelindeki derecesini ve­ren onun insanlığıdır; bu da Allah'ın sıfatları­nın veya niteliklerinin yansımasından başka bir şey değildir. İlâhi nitelikler insan hayatın­da ne kadar fazla olursa, o derece mükem­melliğe varılabilir. İşte bu yüzden Kur'ân in­sanın özel vasıflarına değindiği yerlerde dai­ma bu vasıflarla Allah'ın sıfatları arasında ilişki kurmaktadır, öyle ki insanî özelliğine değinirken "Allah'ın üflemesinden" söz eder. "Sonra belirli ölçülerde şekillendirip kendi ruhundan ona liflemiş ve bu suretle size ku­lak, göz ve idrak vermiştir. Ne kadar da az şükrediyorsunuz." (32: 9).

Yukarıdaki ayetten de anlaşılacağı gibi, insa­nın dünyadaki mevkii Allah'ın ona kendi ru­hundan üflemesiyle yükseltilmiştir; yine, in­sana doğru yolu bulabilmesi için gerekli akıl ve duyular bahşedilmiştir.

Kur'ân-ı Kerîm'in, Allah'ın rahmetini zihinle­rimize nakşetmeye çalışmasındaki amacı, bizde merhamet duygusunu uyandırmak için­dir. Kur'ân'ın rububiyet ve diğer sıfatlara da sık sık değinmesindeki amaç aynıdır. Çok sık olarak Allah'ın rahmetinin sının olmadığı vurgulanır ve insandan da kısıtlayıcı olmayan

bir merhamet niteliği geliştirmesi istenir. Za­ten, Allah'ın yaratıklarını affetmeyi öğrenme­den, Allah'ın bizi bağışlamasını nasıl bekle­riz? "O takva sahipleri ki, onlar, bollukta da darlıkta da dağıtırlar; kızdıklarında öfkelerini yenerler ve isanları bağışlarlar. Allah da gü­zel davrananları sever." (3: 134).