> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Siret Ansiklopedisi > Ahlâkî Eğitimin Kapsamı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Ahlâkî Eğitimin Kapsamı  (Okunma Sayısı 481 defa)
23 Temmuz 2012, 12:38:25
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 23 Temmuz 2012, 12:38:25 »



Ahlâkî Eğitimin Kapsamı Ve Evrenselliği

Toplumsal yapı tesis edildiği, kardeşlik esası­na göre inşâ edildiği zaman hem hukukî hem de ahlâkî eğitim ihtiyacı doğar. Sevgi ve kar­deşliğin ahlâkî vasıflardan olması dolayısıyla, en Önemli ve temelli faktör ahlâkî eğitimdir. Hukuk, yalnızca ahlâkî duyarsızlık ve bozulmanın söz konusu olduğu durumlarda devre­ye girdiği için ikinci planda kalır. Bu nedenle îslâm, mensupları arasında kardeşlik duygu­sunu geliştirmek için hukuktan çok ahlâkî eğitime ağırlık verir. Kur'ân, müslümanlar arasında bu tür vasıfları geliştirip, çoğaltmak için yüksek ahlâkî ilkeler manzumesine sa­hiptir. Mâide sûresinde şunları okuyabiliriz: "Ey iman edenler! Allah için adaletle şahitlik edenler olun. Bir topluluğa karşı duyduğunuz kin, sizi adaletten saptırmasın. Âdil davranın, takvaya yakışan budur. Allah'tan korkun, şüp­hesiz Allah yaptıklarınızı haber almaktadır." (5: 8). Yine Nisa sûresinde: "Ey iman eden­ler! Adaleti tam yerine getirerek Allah için şahitlik edenler olun, kendinizin, ana babanı­zın ve yakınlarınızın aleyhinde bile olsa, (şahitlik ettiğiniz kimseler) zengin veya fakir de olsalar (adâletten'aynlmaym). Çünkü Al­lah ikisine de daha yakındır (onları sizden çok kayırır). Öyle ise keyfinize uyarak doğru­luktan sapmayın. Eğer (şahitlik ederken dili­nizi) eğip bükerseniz ya da doğruyu söyle­mezseniz, muhakkak ki Allah yaptıklarınız­dan haberdardır." (4: 135) ayetini görebiliriz.

Kur'ân'm bu âyetleri açıkça gösterir ki, müs­lümanlar sadece adaleti yerine getirmekle de­ğil, haksızlığı ortadan kaldırıp, hakkı hâkim kılmak için mü'minler olarak ne zaman des­teklerine ihtiyaç duyulsa, bedelini hesap et­meksizin hakkı bütün gücüyle desteklemeye çalışırlar. (The Meaning ofthe Qur'an, c. II, sh. 175).

İslâm'ın ahlâkî eğitiminin evrensel özelliği çok aşikârdır, bütün esaslarında görülebilir. Özellikle Rasûlullah'in şu sözleri dikkat çekicidir: "Bütün yaratıklar Allah'ın kulları­dır. Allah'a en sevimli gelenler ise O'nun ya­rattıklarına karşı müşfik olanlardır." (Beyha-ki, Şu'ubü'l-İman) Diğer bir hadiste: "Rah­man olan Allah, merhametli olanlara merha­met gösterir. Eğer siz yerdekilere merhamet gösterirseniz, göklerde olan da size merhamet eder." (Ebu Davud ve Tirmizi) denilir. Yine Rasûlullah şöyle buyurur: "Başkaları iyilik yaparlarsa biz de aynı şekilde iyilikle muka­bele ederiz, kötülük yaparlarsa biz de kötülük yaparız, diyen insanlar gibi olmayın. Diğerle­ri kötülük yapsalar da iyilik yapmayı ve kötü­lükte bulunmamayı kendinize âdet edininiz." (Tirmizî).

Herhangi bir toplumda kardeşlik ruhunu teş­vik eden en önemli ve en müessir husus iyi­liktir (ihsan), özellikle de kötülüğe karşı iyi­liktir. Kur'ân bu tabiî prensibi takip eder ve şu sözlerle iyiliği emreder: "İyilikle kötülük bir olmaz. (Sen, kötülüğü) en güzel olan şeyle sav. O zaman (bakarsın ki) seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost oluvermiştir." (41: 34). Bu âyet, kötülü­ğe yalnızca iyilikle değil, panzehirin zehirin etkisini gidermesi gibi, daha üstün bir iyilikle karşılık verilmesini öğütler. Hatalı bir kişiyi basitçe affetmeniz yalnızca iyiliktir, ancak ona şefkat ve iyilikle de davranmanız iyiliğin üstün bir şekli olur. (Tafheem al-Qur'an, c. IV, sh. 457).

Buna göre ikinci husus, yukarıdaki Kur'ân ayetlerinde zikredilen adalettir. Kur'ân adaleti emreder, çünkü adalet Allah'ın bir sı­fatıdır. Bir kişinin kendi aleyhine de olsa, sevgi duyduğu yakınlarının çıkarlarına zararlı da olsa adaleti ayakta tutması onun Allah'a şahitlik etmesidir. Düşman da olsa bütün ta­raflara tarafsız bir biçimde âdil davranılmalı-dır. Bir kimsenin düşmanlarına adalet göster­mesi gerçekten zordur. Ancak, her hâlü kârda müslümanlara emredilen husus budur.

Toplumda kardeşlik ruhunu yayan üçüncü husus tevâzudur. Tevazu hakkında Rasûlullah şöyle demiştir: "Allah size davranışlarınız­da tevazu ve nezaketi benimsemeniz husu­sunda bir emir göndermiştir. Böylece içiniz­den hiçbiriniz diğerlerine zulmedemez veya aşırıya gidemez, hiçbiriniz de başkalarına karşı gururlanamaz." (Ebu Davud). Yine O, şöyle buyurur: "Allah rızâsı için mütevâzî olanın derecesini Allah yüceltir. Ve (o bu şe­kilde olursa) kendi gözüne küçük gözükür ama başkalarının gözünde çok daha büyür.

Kim de gururlanıp kibirlenirse Allah onu alçaltır. İnsanların gözünde alçalırken yalnızca kendi kendisini büyük görür. İnsanlar nezdin-de onun derecesi köpek ve donıuzunkinden daha da düşüktür." (Beyhakî).

Kur'ân'da ve Rasûlullah'in sünnetinde bu üç husus (iyilik, adalet ve tevazu) oldukça fazla teşvik edilir. Çünkü bu vasıflar, insanlar arasında sevgi, eşitlik ve kardeşliği doğurur, besler ve geliştirir, insanların birbirlerini kar­deş olarak görmelerine yardım eder. Aslında bu Rasûlullah Muhammed'in kalbinin ve Allah'ın diğer elçilerinin gizli sesiydi: "Ey Allah'ın kullan! Kardeşler olunuz!" İslâm öğ­retisi bütün insanları kardeş yapmak eğilimin­dedir ki, böylelikle bütün insanların eşit ola­rak sevgi, kardeşlik ve şefkat içinde yaşayabi­lecekleri evrensel bir toplum oluşturulabilsin.

Fıtratı gereği insan zayıftır; servet, iktidar ve mevki sevgisi ona yukarıdaki güzel vasıflar­dan daha cazip görünür. Tarihte bunu ispatla­yacak bir çok delil vardır. Bu sebeple iyilik, adalet ve tevazu gibi daha üstün nitelikleri geliştirmek suretiyle bu bayağı eğilimlerin üstesinden gelmeden, insanî birlik ve kardeş­lik hedefine ulaşmak imkânsızdır. Kur'ân bu üç niteliğin bayağı ve geçici eğilimler olan servet ve iktidar sevgisine üstünlüğünü insan­ların kalplerine aşılamayı kendi usulleriyle yapar. Bu amaca ulaşmada en güzel yol, insa­nın gerçek ve kalıcı başarısının bu dünyada kazandığı şan, şeref ve büyüklük olmadığını, asıl olanın ahiretteki durum olduğunu belirt­mektedir. Bundan daha iyi bir yol olamaz: "İşte âhiret yurdu: Onu yeryüzünde böbürlen­mek ve bozgunculuk etmek istemeyenlere ve­ririz. (Güzel) sonuç, (günahlardan) sakınanla­rındır." (28: 83). Bu âyet, gerçek basan ve şe­refi, Allah'ın arzında 'büyüklük' peşinde koş­mayan, kendi benliklerini tesis gibi ihtirası olmayan, yani azgınlar, zorbalar ve mütekebbirler gibi değil, mütevâzi kullar gibi yaşa­yanların kazanacağını göstermektedir. Onlar, Allah'ın kullarını kendilerine köle yapmaya da uğraşmazlar. Diğer taraftan, insan hayatında hakikatin tahrip edilmesi ve Allah yolunun izlenmemesinin sonuçlan olarak bir kaos gö­ze çarpmaktadır. İnsanın Allah'a isyan edip O'na kulluktan yüz çevirerek yaptığı her şey fesattan başka birşey değildir. Servet, gayri meşru yollarla biriktirilip çoğaltıldığında bu da fesadın bir türünü meydana getirir. (The Meaning ofthe Qur'an, c. IX, sh. 121).

İnsanların, bu maddî şan ve şöhretlere kapıl­maları, evrensel kardeşlik esasına dayalı bir toplum kurabilecek İyilik, adalet, tevazu gibi asîl düşüncelere kayıtsız kalmaları inanılmaz bir olaydır. Bayağı eğilimlerin öne çıkarıldığı yerler, küçücük bir ülke, ulus veya ailede bile olsa buralarda sevgi ve kardeşlik havası bu­lunmaz. Bu aşağılık eğilimleri kontrol altında tutmak ve onun kötü sonuçlarını göstermek İçin Kur'ân şöyle der: "İnsanlara yanağını bükme (kibirlenerek boynunu bir yana büküp yüzünü insanlardan öte çevirme) ve yeryü­zünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah, ken­dini beğenip övünen kimseyi sevmez. Yürü­yüşünde tutumlu (tabiî) ol; sesini de kıs. Çün­kü seslerin en çirkini eşeklerin sesidir." (31: 18-19). İsrâ sûresinde ise şunları görürüz: "Yeryüzünde kabara kabara yürüme. Çünkü sen yeri yaramazsın, boyca da dağlara erişe­mezsin." (17: 37). Diğer yandan Kur'ân güzel hareketlerde bulunan kimseleri över ve bunla­rı örnek gösterir: "Size verilen şeyler, dünya hayatının geçimidir. Allah'ın yanında bulu­nanlar ise daha hayırlı ve süreklidir. (Fakat bu mükâfat) şu kimseler içindir ki, inanıp Rab'le-rine dayanırlar. Büyük günahlardan ve çirkin işlerden kaçınırlar; kızdıkları zaman onlar af­federler. Rablerinin çağrısına gelirler, namazı kılarlar. İşleri aralarında danışma (istişare) iledir. Kendilerine verdiğimiz nzıktan (hayır için) harcarlar. Bir zulüm ve saldırıya uğra­dıkları zaman (kahramanca birbirlerine yar­dım ederek) kendilerini savunurlar. Kötülü­ğün cezası, yine onun gibi bir kötülüktür. Kim affeder, barışırsa onun mükâfatı Allah'a aittir. Doğrusu O, zâlimleri sevmez." (42: 38-40).

Bu Kur'ân ayeti sarih olarak cesaret ve seba­tın en yüksek, en güzel şeklini gösterir. Bun­lar yeniden şekillendirme ve kötülüğün gide­rilmesinde katı cezalardan daha başarılı olabi­lir. Rasûlullah'in düşmanlarına yaptığı gi­bi, bazı durumlarda bağışlama, kusurlu davra­nışları ıslâh edebilir. Diğer bazı durumlarda ise hukukî motifin tam bir icabı olarak sertlik gerekebilir. Ancak bu sertlik şahsî öfke, kin veya gizli kalmış daha bayağı bir motiften kaynaklanmaz. (A. Yusuf Ali, The Holy Qur'an,sh. 1318).

Kur'ân'da zikredilen adalet genellikle ahlâkî nitelik vefazilete işaret eder, fakat yukarıdaki ayette (42: 40) olduğu gibi bazen hukukî ted­birlerle ilişkili olarak da kullanılır. Bu âyete göre, bir kimse kendisine kötülük yapanı af­fedip, ona âlicenaplık gösteremeyecek, onun­la barışıp uzlaşmayacak ise, ondan hakkım al­masına izin verilir. Bununla birlikte öç alma hakkı birtakım şartlarla kayıt altına alınmıştır. Kötülüğü yapana, ancak yaptığına eşit bir ce­za verilir, daha fazlası değil; eğer onu hak et­tiğinden daha fazlasıyla cezalandmrsa bu se­fer o, mütecaviz ve zâlim durumuna düşer. Bu ise gayri meşrudur. Bu yasa, Bakara sûresinde zikredildiğine göre, kollektif olay­lara uygulandığı gibi ferdî durumlara da uy­gulanabilir; "Sizinle savaşanlarla Allah yo­lunda savaşın; fakat haksız yere saldırmayın, çünkü Allah haksız yere saldıranları sevmez." (2: 190). Yine aynı sûrede şu âyeti okuruz: "Haram ay, haram aya mukabildir; hürmetler karş...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Ahlâkî Eğitimin Kapsamı
« Posted on: 23 Nisan 2024, 09:08:01 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Ahlâkî Eğitimin Kapsamı rüya tabiri,Ahlâkî Eğitimin Kapsamı mekke canlı, Ahlâkî Eğitimin Kapsamı kabe canlı yayın, Ahlâkî Eğitimin Kapsamı Üç boyutlu kuran oku Ahlâkî Eğitimin Kapsamı kuran ı kerim, Ahlâkî Eğitimin Kapsamı peygamber kıssaları,Ahlâkî Eğitimin Kapsamı ilitam ders soruları, Ahlâkî Eğitimin Kapsamı önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes