Konu Başlığı: Ahiret Öldükten Sonra Dirilmek Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 09 Haziran 2012, 15:51:19 2- Ahiret-Öldükten Sonra Dirilmek İslâm'ın temel esaslarından birisi de, Ahiret Gününe inanmaktır. Bu inanç, müminin imanında önemli bir yer tutar ve birçok hakikati vardır. Birincisi, insan işlediklerinden sorumsuz olarak yeryüzünde başıboş bırakılmamıştır. Dünya hayatı bir imtihandır. Ahiret gününde insan yaptıklarından hesabaçe-kilecektir. İkincisi, Allah herkese bu imtihanda muayyen bir ömür tayin etmiştir. Vakit gelince bu dünya hayatı sona erecek, mahşer kurulacaktır. İlk insandan, son insana kadar herkes yeni ve sonsuz bir hayata başlayacaktır. Üçüncüsü, bütün insanlar bir araya gelecek, Allah'ın huzurunda hesap vereceklerdir. Herkes yeryüzündeki amellerine göre mükâfat veya ceza görecektir. İyi amel sahipleri Cennet'e, kötü amel sahipleri ise Cehen-nem'e gidecektir. Dördüncü olarak, insanın yeryüzünde yaptıklarından hiçbir şey Allah'ın ilminden uzak değildir ve her şey kaydedilmektedir. Gizli ve aşikâr her ne işlerse, kişinin amel defterine yazılmaktadır ve Hesap Günü bunlar şahitlik yapacaklardır. Beşincisi, Allah'ın muhakemesi herkesin defterindeki ameline göre, şahitlerle, en adilâne bir şekildeolacaktır. Orada ne rüşvet vç iltimas, ne de yalan-dolan geçerlidir. Herkes kendi amelinin neticesini alacak, başka birisinin kötülüklerini yüklenmeyecek, kimsenin kimseye yararı dokunmayacaktır. Bütün kararları Cenab-ı Hak verecektir. Altıncısı, İnsan Allah Rasulü'nün getirdiklerine inanmış mı; bir gün hesaba çekileceği inancı ile mi yaşamış, yoksa bütün bunları unutup, dünyanın maddî zevklerine mi dalmış; sorulacaktır. Cevabı müsbet olanlar, kurtulacak olanlardır. Ahiret inancı, Tevhid inancı kadar önemlidir; çünkü insan bu hayatın bir imtihan ve yaptıklarından da Allah'a karşı mesul olduğunu düşünmezse, İslâm'ın getirdiği düşünce ve hayat tarzı yolunda bir adım bile ilerleyemez. Bu dünyanın zevklerinin fâni, gerçek hayatın ve sonsuz huzurun ölümden sonra olduğuna inanmak çok önem taşır. Bir kimse bu dünyada iyi ve kötü ölçüsünün, hesap günündeki duruma bağlı olduğu inancım taşımıyorsa, Allah'ın birliğine ve peygamberin hak olduğuna inanmasının ona bir yararı yoktur. Hayatı pratik olarak etkilenmeyecek, aynı kalacaktır. İyilik ve kötülük hiçbir zaman karşılığını bulamayacaksa, bütün gayretler boşunaysa, Doğru Yolu takip etmenin, Tevhid'e inanmanın hiçbir anlamı yok demektir. Oysa Tevhid, Öldükten sonra dirilişe inanmayı da gerektirir. İyilik işleyenlerin mükafatlandırılıp, kötü amel sahiplerinin cezalandırılacağı Hesap Günü'ne, bu dünyanın ve zevklerinin geçici ve yalan olduğuna, gerçek ve sonsuz huzura Ahiret'te kavuşulacağına inanmak, Tevhid'in gereklerindendir. Bu inanç, insanın yeryüzündeki hâl ve hareketlerini hem düzeltir, hem de düzenler. Bu hususta Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyru-lur: "Doğrusu sizin Rabbinİz gökleri ve yeri altı günde yaratıp, sonra arşa hükmederi, işi düzenleyen Allah'tır; İzni olmadan kimse şefaat edemez. İşte Rabbiniz olan Allah budur. Ona kulluk edin. Nasihat dinlemez misiniz? Hepinizin dönüşü O'nadır. Allah'ın vaadi hak'tır. O, önce yaratır, sonra inanıp yararlı işler yapanların ve inkâr edenlerin hareketlerinin karşılığını adaletle vermek için tekrar diriltir. İnkarcılara, inkârlarından Ötürü kızgın bir içecek ve can yakıcı azap vardır... Güneşi ışıklı ve ayı nurlu yapan; yılların sa yısını ve hesabı bilmeniz İçin, aya konak yerleri düzenleyen O'dur. Allah bunları ancak gerçeğe göre yaratmıştır; bilen millete ayetleri uzun uzadıya açıklıyor. Gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde, Allah'ın göklerde ve yerde yarattıklarında, O'na karşı gelmekten sakınan kimseler için ayetler vardır." (10: 3-6). Bu ayetler, çok anlaşılır bir biçimde hayatın maksadını, yaratılışın gerçek manasını açıklar, tik temel esas, Allah'ın kâinatın yaratıcısı, sahibi ve tek hâkimi olduğudur; bu yüzden insan O'na itaat ederek şükrünü belirtmelidir. Burada, insanın doğru yolu takip etmesi için güzel bir ikaz ve hatırlatma yapılmaktadır. Bu ayetlerde ikinci temel esas olarak, öldükten sonra dirilmeye dikkat çekilmektedir. Öldükten sonra herkes diriltilecek ve işlediği amellerden âdilâne bir hesaba çekilecektir. Kur'an'da ahiret inancını destekleyen deliller çok mantıklı bir sıra İle verilmektedir. (Ebû'l Âlâ Mevdûdî, Siret-u Server-i Âlem, cilt II, sh.323-387).Bu dünyada hayatın var olması, öbür dünyada da hayatın mümkün olacağının bir delilidir. (E.A. Mevdûdİ, The Meaningof theQur'an,cilt V. sh. 10-12). Kişinin kendisine verilen emaneti iyi kullanıp, kullanmadığının sorulması, işlediği amellerin karşılığının verilmesi için buradan sonra bir hayat var olması gerekir. Bu sebeple adalet düşüncesinin ve akl-ı selimin varacağı nokta, kişinin amellerinin karşılığını bu dünyada tam olarak görmesi imkansız olduğu için, öldükten sonra başka bir hayatın varlığını kabul etmek olacaktır. (E.A. Mevdûdi, a.g.e.) Ancak ahirette hak yerini bulacaktır, Çünkü kâinatın ve insanın yaratıcısı Hikmet sahibidir ve onun âdil olmaması düşünülemez. "Bilen kavime ayetleri uzun uzadıya açıklıyor" sözü, hadiselerin ardındaki gizli hakikatleri; ancak (a) Cehaletten kurtulmuş ve Allah'ın insanın bilgilenmesi için yarattığı kaynaklara koşan, (b) Hak yolu izleyen ve sapık yollara karşı duranların anlayabileceğine açık olarak işaret etmektedir {E.A. Mevdûdi, a.g.e.) |