> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Siret Ansiklopedisi > Adalet Ve Hakkaniyet
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Adalet Ve Hakkaniyet  (Okunma Sayısı 2900 defa)
23 Temmuz 2012, 12:25:02
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 23 Temmuz 2012, 12:25:02 »



ADALET VE HAKKANİYET

Giriş

Hz. Muhammed'in şahsî davranışlarıyla yönetim ile ilgili işlerde vazedip uyguladığı adalet ve hakkaniyet ilkelerinin tarihte bir benzeri daha yoktur. O, zaman ve mekânın ötesinde, ırk, renk, soy, zenginlik ve sosyal mevki gibi engelleri aşan eşsiz prensiplere dayalı bir adalet sistemi tesis etti. Kan bağları veya kişisel düşmanlıklar bile Hz. Muham­med'in getirdiği hukuk sistemindeki adaleti etkileyemedi. Rengine, soyuna veya statüsüne bakılmaksızın bütün insanlar şeriat vasıtasıyla âdil muamele gördüler, hiçkimse aşağı ya da yoksul durumundan dolayı bu haktan mahrum bırakılmadı. Tevhid'den son­ra, hem ferdî, hem de müşterek hayatta adalet ve iyiliği tesis etmek İslâm'ın temel prensip­lerinden biridir.

Bu husus Kur'ân'da tekrar tekrar belirtilir: "De ki: 'Rabbim bana adaleti emretti..." (7:29).

Kur'ân'ın bu âyeti insanlara bütün işlerini adalet ve iyilik esaslarına uygun olarak yap­malarını açıkça emreder. Nİsâ sûresinde de şöyle buyrulur: "Allah, size emânetleri ehline vermenizi, insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz Allah, işiten, görendir." (4: 58). Bu âyette müslü-manlar, evvelki milletlerin daha önce düştük­leri hatalara düşmemeleri için uyarılır. Onla­rın düştükleri en büyük hata, dejenere oluşları sürecinde yetkiyi hep beceriksiz ve ehil olma­yan kişilere vermeleriydi. Sorumluluk isteyen işleri beceriksiz, ehil olmayan, dar düşünceli, ahlâksız, şerefsiz ve âdil olmayan kişilere vermeye başladılar. Bunun sonucu olarak, bü­tün toplum yapısı çöktü. Müslümanlara bu konuda dikkatli olmaları ve sorumluluk isteyen yetkileri ehil, sorumluluğunun idrakinde ve iyi ahlâklı kişilere vermeleri söylenir. Ay­rıca, her zaman hakkı söylemeleri; dost olsun, düşman olsun, herkese adaletle hükmetmeleri emredilir. (The Meaning of the Qur'an, c. II, sh. 134).

Şûra sûresinde de şu âyeti görüyoruz: "Bun­dan dolayı sen (tevhid dini üzerinde anlaşma­ğa) davet et ve emrolunduğun gibi doğru ol; onların keyiflerine uyma ve de ki: 'Ben Allah'ın indirdiği her Kitâb'a inandım ve ara­nızda adalet yapmakla emrolundum. Allah bi­zim de Rabb'imiz, sizin de Rabb'inizdir. Bi­zim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz si­ze aittir. Bizimle sizin aranızda bir tartışma (sebebi) yoktur. Allah aramızı bulur, (yahut: Allah bizi bir araya toplar), dönüş de O'na-dır." (42: 15). Bu çok şümullü bir hükümdür ve adaletin temel ilkelerini ihtiva eder. İlki, Rasûlullah, hertürlü gruplaşmaların üstün­dedir ve yeryüzünde tarafsız bir adalet düzeni kurmakla görevlendirilmiştir. Bir grubu diğer bir gruba karşı desteklemesi onun göreviyle bağdaşmaz. O tüm insanlıkla eşit ilişkilere sa­hip olup, mutlak ve tarafsız bir adaleti tebliğ eder. O, daima haklının yanındadır. Hak sahi­bi ne kadar yabancı, haksız da ne kadar yakı­nı olsa da, haklının yanında ve haksızın kar-şısındadır.

İkincisi, tebliğ etmekle görevli olduğu haki­kat ayırım kabul etmez; o, herkes içindir. Doğrular, akraba ile yabancı, küçükle büyük, yoksulla zengin, güçlü ile güçsüz arasındaki farklılıklar gibi değişken değildir. Hakikat herkesin hakikati, günah herkes için günah, meşruiyet ve suç ölçüsü herkes için aynıdır. Bundan Hz. Peygamber'in kendisi dahi müstesna değildir.

Üçüncüsü, O yeryüzünde adaleti temin için gönderilmiştir. İnsanları adaletle yönetmek ve toplumun bütün haksızlık ve aşırılıklarına son vermekle görevlendirilmiştir. Dördüncüsü, O, Allah tarafından tayin edilmiş bir hâkimdir, görevi ise insanlar arasında adaletle ve gere­ğince hükmetmektir.

Rasûlullah'in bu ilâhî görevine göre, bütün insanlara ayırıra yapmadan adaletle davran­ması emredilmiştir. Bu durum Mâide sûresinde şu şekilde belirtilir: "Sana da ken­dinden önceki Kitab'Ian doğrulayıcı ve onları kollayıp koruyucu olarak bu Kitâb'ı hakikatle indirdik. Onların aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen hakikatten ayrılıp onların keyiflerine uyma!..." (5: 48). Bunlar, Rasûlullah'a dostu olsun, düşmanı olsun insanlar arasında adaletle ve hakkaniyetle hükmetmesi hususunda açık emirlerdir. Bu sûrede, Kur'ân'ın ışığında adaletle hükmet-meyenler, kâfirler (5: 44), zâlimler (5: 45) ve fâsıklar (5: 47) olarak nitelendirilirler.

Allah'ın mesajının vârisleri olarak mü'minler de, yeryüzünde adaleti sağlayıp korumakla mükelleftirler.

Neticede mü'minlerden sadece adaletle hük­metmeleri değil, beldelerinde haksızlığı orta­dan kaldırıp, doğruyu ve adaleti tesis edebil­meleri İçin adalet standardını da yaymaları beklenir. Ayrıca bütün şartlarda, her ne za­man ve nerede desteklerine ihtiyaç duyulursa duyulsun, şahsî, ulusal ve uluslararası düzey­de adaleti desteklemelidirler.

Yine şu sözlerle, mü'minlere, iki düşman ara­sında barış yaparken adaleti gözetmeleri em­redilir: "Eğer iman edenlerden iki grup vuru­şurlarsa onların arasını düzeltin; şayet biri ötekine saldırırsa Allah'ın buyruğuna dönünceye kadar saldıran tarafla vuruşun. (Allah'ın buyruğuna) dönerse artık adaletle onların ara­sını düzeltin ve (her hususta) âdil olun. Allah, adâlet(le hareket) edenleri sever." (49: 9).

Rasûlullah ilâhî rehberliğin ışığmda adalet prensiplerini öne sürdükten sonra insanların işlerini aralarında ayırım yapmadan adaletle ve gereğince idare etmiştir. Kâfirlerden ve Yahudilerden düşmanları bile anlaşmazlıkla­rını ona getirirlerdi. Zira, O'ndan âdil bir so­nuç çıkacağını bilirlerdi. Bu, O'nun, yoksulla zengin, akraba ile yabancı arasında fark gö­zetmeyen yüksek bir adalet standardı oluşturmasından dolayı idi. Her kim hüküm için O'na müracaat etmişse âdil neticeye kavuş­muştur. İnsanların karşılıklı münasebetlerinde yokluğu dikkat çeken adalet, o devirde eşsiz bir tecrübe oldu. Zaman ne kişilerin ne de devletlerin adalete pek önem vermedikleri bir devirdi. Bu şartlar altında Rasûlullah, ha­yatın her alanında adalet prensiplerini koy­makla kalmadı, bütün dünyada hakikat ve adaletin bayraktarlığını yapan bir toplum da oluşturdu. Tarih adalet ve hakkaniyet gayesi­ne bu kadar çok yardımda bulunan ve herkes için hukukun ve idarenin müjdecisi olmuş bir başka insan örneği gösteremez. (Daha fazla bilgi için Dkz.: Sîret Ansiklopedisi, 'Yönetici ve Devlet Adamı' bölümü, c. I, sh. 353).

Abdullah b. Abbas'ın rivayetine göre, Rasûlullah Hayber beldesini fethedince, kendisine Hayber halkı gelerek: "Bu arazinin ahvalini biz sizden daha iyi biliriz. Bu araziyi bize veriniz" diye istirham etmeleri üzerine elde edilen mahsûlün yarısı beytü'l-mâle alın­mak üzere kendilerine verildi. Daha sonra, mahsûlün taksimi için, Abdullah b. Revâha tayin edilip gönderildi. Hayber ahalisi Abdul­lah b. Revâha'ya hediye takdim etmek iste­dikleri zaman: "Rasûlullah mahsûllerinizi yan yarıya taksim ederek kendisine ait olan hisseyi almak için beni size gönderdi. Emvalinizi yemek için göndermedi." diyerek hediyelerini kabul etmemiştir. Sonra ilâve ederek: "Eğer dilerseniz mahsûlünüzü toplat­tırıp yarısını ben size vereyim, veyahut siz toplayıp yarışım bana veriniz." diye kendile­rini muhayyer bırakınca, bu âdil taksimden memnun olarak: "Dünya böyle adalet ve hak­kaniyet ile kaim olmuştur." dediler. (Ebû Yu­suf, Kitâbü'l-Harâc).

Müslümanlar adaleti bir âdet, tabiî bir davra­nış ve alışılmış bir hayat tarzı olarak tatbik lü­zumunu duyarlar. Onlar kendilerini sürekli iyilik yapmakla görevli saymalı ve kötülük, günah ve zulümden kaçınmalıdırlar. Bu sada­kat ve yüce tebligatı getiren Hz. Muhammed'den başkası değildi. Bu ilâhî tebligat insan şahsiyetini böyle bir model ve tavıra göre şe­killendirir, sonuçta da hem ferdî, hem de kol-lektif düzeyde, bu insanlar tarihte benzeri ol­mayan üstün ve asil davranışlar ortaya koyar­lar, insanlığın ıslahı ve gelişimi için lüzumlu olan bu ilâhî tebligatın vasıtası olan Rasûlullah şüphesiz, "O, insanlık için lütuf ve rahmettir" payesini haketmişti. O, ilgisiz­likten yüzüstü bırakılmış dünyayı tekrar can­landırmış, ona hak ile bâtılın ölçüsünü ver­miş, başarı ile hüsranın yolları konusunda uyarmıştır. Beşerî hâdiselerde hakikati izle­menin maddî ve manevî faydalarından^ bu prensibin gerçek hayattaki öneminden herkesi haberdar etmiştir.

Allah ne zaman bir yerde mü'minlere iktidarı nasip etse, hemen bir adalet düzeni kurarlar, bu onların bir Özelliğidir: "Onlar (o kimselerdir)ki, kendilerine yeryüzünde iktidar verdiği­miz takdirde (zorbaların yoluna sapmazlar, bil'âkis) namazı kılarlar, zekâtı verirler, iyiliği emrederler, kötülükten vazgeçirmeğe çalışır­lar. Bütün işlerin sonu Allah'a aittir (her şey sonunda O'na varacaktır)." (22:41).

Bu âyet, İslâm devletinin esas gaye ve hede­fiyle, bu devletin işlerini yürütenlerin vasıfla­rını çok kısa olarak açıklamaktadır.

Ayrıca, âyette yeryüzünde peygamberlik gö­revinin gayesi özlü bir şekilde anlatılır. Al­lah'ın peygamberleri, bu âyette zikredilen üç şeyle teçhiz edilip, fert fert ve topluca insan davranışlarını ve hayatı adalet üzerine inşâ et­mek gayesiyle yeryüzüne gönderilmişlerdir. Herkes, Yaratıcısına, kendisine ve hayatta bir Şekilde münasebette bulunabileceği diğer ya­ratıklara karşı görevlerini tam olarak bilmeli ve onlara karşı tamamıyla âdil olmalıdır. İkinci olarak, toplumsal hayat, tecavüz ve zulmün her türlüsünün kökünün kazındığı prensiplere göre düzenlenmelidir. Kültür ve medeniyetin her sahası bütün aşırılıklardan korunmalıdır. Böylece sosyal hayatta gerçek Ölçü kurulabilecek ve toplumun üyeleri hak­larını âdilâne kullanırlarken, mükellefiyetleri­ni de dürüstçe ve dikkatli olarak yerine getirirler. Diğer bir ifadeyle, peygamberlerin gö­revi ferdî adaleti sağlamak olduğu gibi, top­lumsal ve kollektif adaleti de gerçekleştir­mektir. Onlar herkesin hayatında adaleti tesis etme...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Adalet Ve Hakkaniyet
« Posted on: 19 Nisan 2024, 18:18:17 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Adalet Ve Hakkaniyet rüya tabiri,Adalet Ve Hakkaniyet mekke canlı, Adalet Ve Hakkaniyet kabe canlı yayın, Adalet Ve Hakkaniyet Üç boyutlu kuran oku Adalet Ve Hakkaniyet kuran ı kerim, Adalet Ve Hakkaniyet peygamber kıssaları,Adalet Ve Hakkaniyet ilitam ders soruları, Adalet Ve Hakkaniyetönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes