> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Siret Ansiklopedisi > Adalet Tesisi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Adalet Tesisi  (Okunma Sayısı 820 defa)
10 Ağustos 2012, 10:49:42
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 10 Ağustos 2012, 10:49:42 »



ADALETİN TESİSİ

Şeriat müessesesi kendi içerisinde, resmi iş­lerde ve insanların birbirleriyle ve devletle münasebetlerinde, ihtilâflarında adaletin ve hakkaniyetin garantisidir. Hatta yol, metod, program veya muameleyi ifade eden min-hac'tn daha dar anlamında bile. Bununla be­raber şeriat, yalnızca Allah'a itaat eden ve O'nun rızasını kazanmak İçin adalet ve fazi­lete dayalı nizamı kurmaya muktedir hayırlı, muttaki ve dürüst insanlar yetiştiren bir yöne­tim biçimidir. Bu metodun ilkesi adaleti ve fazileti şahıslarında ve sosyal hayatta en mü­essir ve başarılı şekilde tesis edebilecek in­sanları yetiştirmektir.

Şeriat'ın daha açık ve daha genel amacını şöyle formüle edebiliriz: İnsanların sulh, sükûn ve huzur içinde yaşayarak, her türlü baskı ve zulümden uzak inançlarını tatbik et­melerini sağlamak üzere yeryüzünde adaleti tesis etmek. Allah'ın Rasûlü Hz. Muhammed, selefleri gibi, insanlara âdil olmayı; can, mal, akıl ve nesil emniyeti içinde inançlarını yaşayabilecekleri bir toplum kurmayı öğretti. İrtihalinden sonra sahabileri de bu adalet sis­temini devam ettirmeye çalıştılar.

Rasûlullah'in ardından Hz. Ebu Bekir gel­di ve O'nun yolunu hiç değiştirmeden sürdür­dü. Onun idaresi üzerine yapılacak küçük bir araştırma, İlahi kanunlara göre hükmeden in­sanların yönetimleri ile kendi heva ve heves­lerine göre hükmeden yönetimler arası farkı açıkça gösterir. Hz. Ebu Bekir, halkın refahı ve haklan hususunda o kadar dikkatli idi ki, bazı geceleri uykusuz geçiriyordu. Ömer b. Hattab, ev işlerine yardım etmek İçin yaşlı bir kadının evine gitmekteydi. Birgün Hz. Ömer yapılacak işleri sorduğunda, kadın, bir ada­mın gelerek bütün işleri yaptığını söyledi. Ömer kadını günlerce ziyaret etmeye devam etti. Birgün kadının evine erken gitti ve kapı­da dikilirken yüzü örtülü bir adamm evden sokağa çıktığını gördü. Ömer adamın peşine düştü ve onu yakaladı. Adam yüzündeki örtü­yü çıkardığında Ömer onun Halife Ebu Bekir olduğunu gördü. Ömer ona: "Senin olduğuna emindim. Senden başkasının önde olamaya­cağını biliyordum." dedi.

Hz. Ebu Bekir'in devrinde Arabistan'da her biri bir valinin nezaretinde bulunan on vilayet vardı. Müslümanların azametinin ve gücünün ana sebebi üst makamlardaki memurların ve valilerin uyarladıkları hayat tarzıdır. Onlar İslâm kanunlarını bizzat kendilerine tatbik et­mişler ve en uç noktalara kadar İslâm'ın ger­çek ruhunun gereğini yerine getirmişlerdir. İnsanları adaletle yönetmişlerdi. Allah da ça­lışmalarını basan ile mükâfatlandırdı. İslâmî prensiplere göre insanların refahı, yöneticile­rin ve ulemânın ıslahıyla ilgilidir. Rasûlullah'in şöyle buyurduğu rivayet edilir: "Üm­metimden iki grup (âlimler ve âmirler) ıslah olduğunda, bütün toplum ıslah olur. Onlar bozulursa, bütün toplum bozulur. Bu musibe­te İlahi kanunlara uygun yaşayıp hükmet­mekten başka bir çare yoktur." (Abu Bakr, the First Caliph, Islamic Foundation, Leİces-ter, 1976).

Hz. Ebu Bekir'in, başka insanların hakları konusundaki düşüncelerinin derinliği, adalet anlayışı ve dürüst muamelesi şu olaydan an­laşılabilir. O Aişe'yi diğer çocuklarından da­ha fazla severdi. Ona diğerlerinden fazla ola­rak biraz arazi ve mal mülk verdi. Fakat, bu­nun adaletsiz bir muamele olduğunu hissetti ve vefatından evvel Aişe'ye: "O malları geri vermeni dilerim. Böylece diğer mal mülk ile beraber, sen de dahil bütün çocuklarım ara­sında bölünebilsin." (İbni Sa'd, Tabakat, c. III)

Beytü'l-maVa, gelen bütün gelirler fakirlere, savaş teçhizatına harcanırdı. Fetihlerden elde edilen ganimetleri, altın ve gümüş gibi ma­denlerin gelirlerini hakkı olan insanlar arasın­da dağıtıyordu. Sir William Muir şöyle diyor:

"Hepsi eşit şekilde paylaştırılıyordu. Yeni dönen ile eski muharip, kadın ile erkek, köle ile hür. Müslüman maliyesindeki bir kabule göre bütün mü'minler kardeş ve eşittir. Şayet takvadaki üstünlükleri öne sürülürse şöyle cevap verirler: Bu Allah içindir. Allah öylele­rini öbür dünyada üstün kılmakla mükâfatlandıracaktır." (Annals of Early Caliphate, sh. 121).

Ölüm döşeğindeyken şu sözlerle son mesajını vasiyet etti: "Merhametlilerin merhametlisi ve Lâtif olan Allah'ın adıyla. Ebu Kuhafe'nin oğlu Abdullah'ın dünya hayatının son demin­de, ahiret hayatının ilk safhasında, inkarcının iman ettiği, günahkârın tevbeye geldiği, ya-lancınım doğruyu söylediği dakikada ahit ve vasiyettir. Hattâb oğlu Ömer'i kendime halef tayin ediyorum. O'na itaat ediniz. Bunu yap­maktan maksadım iyiliktir. Adaletle davranı­şa, ondan umduğum zaten budur, başka türlü davranırsa, biliniz ki insan ne işlerse onu ka­zanır. Gaybı bilemem. Ama zulmedenler ne­lere uğrayacaklarım bilirler (26: 227). Al­lah'ın selâm, rahmet ve bereketi üzerinize ol­sun." (Kenzü'l-Ummal, c. II, sh. 45, c. IV, sh. 324).

Yukarıdaki parça Ebu Bekir'in insanların hu­zuru konusundaki endişelerine ve onların me­selelerine adaletle ve korkusuzca karar verile­bilmesi hususundaki alâkasına açık bir örnek­tir. Halife seçildiğinde yaptığı ilk konuşma­daki sözleri, adalet ve faziletini yansıtır. "Ey insanlar! En iyiniz olmadığım hâlde bana bîat ettiniz. Görevimi adaletle yaparsam bana ita­at, doğruluktan saparsam beni ikaz ediniz. Doğruluk emanet, yalancılık hıyanettir. (Hak­lı olan) güçsüz, hakkı alınıncaya kadar benim gözümde güçlüdür. (Haksız olan) güçlü, hak sahibinin hakkı kendisinden alınıncaya kadar benim gözümde güçsüzdür. Allah yolunda ci­hadı terkeden bir toplum zelil olmaya mahkûmdur. Bir toplumda kütülük yaygın olursa sonunda o toplum bir belâyla karşıla­şır. Allah'a ve Rasûlüne itaat ettiğim sürece bana İtaat ediniz, eğer Allah'a ve Rasûlüne karşı gelirsem bana İtaatiniz için sebep kal­maz."

Beytü' l-mal hakkında Hz. Ömer şöyle buyur­muştur: "Ben, beytü'l-mal'dan yapılacak har­camalar hususunda üç yoldan başka bir tasar­ruf tarzını doğru bulmuyorum: Haklı sebep­lerle alınacak. Hak Ölçülerine uygun şekilde harcanacak ve bâtıl usûller ortadan kalkmış olacaktır. Sizin mallarınız üzerindeki hassasi­yetim, yetim malı üzerinde velînin gösterdiği hassasiyet gibidir. Muhtaç olmadıkça ben, birşey alamam. İhtiyaç içinde olursam, o za­man doğru (maruf) bir şekilde beytü'l-mal'den alıp harcayabilirim." (4: 6). (İmam Ebu Yusuf, Kitâbû'l-Harac). Bir hitabesin­de, halifenin beytü'l-mal'de ne gibi hallerde tasarruf edebileceğini açıklamıştı: "Allah'ın malında benim şu kadardan başka bîr hakkım yoktur ve bundan başkası da benim için ha­ramdır. Soğuktan sıcaktan muhafaza etmek için bir elbise, Kureyş'in ortalama bir ferdi gibi de aile efradım İçin geçim. Ben de diğer müslümanlar gibi bir müslümanım." (el-Bi-daye ve'n-Nihaye, c. VII).

Hilafet makamına geldikten sonra, Hz. Ömer: "Ey insanlar! Ben ancak sizden birisiyim. Eğer Rasûlullah'ın halifesinin emrini reddet­mek hoşuma gitmeyen bir iş olmasaydı, bu görevi yüklenmezdim." dedi. Daha sonra ikinci hutbesinde şunları söyledi: "Ey insanlar! Sizlerin benîm üzerimde bazı haklarınız vardır. Bunları size hatırlatacağım ki, bu ko­nularda beni sorumlu tutunuz. Haraçlarınızı ve fey'inizi meşru şekilde toplamam, sizin, benim üzerimdeki hakkınızdır. Bu gelirler elime geçtikten sonra, bunları ancak hak ye­rinde harcamam da sizin üzerimdeki hakkı­nızdır. Sizi tehlikelere atmamak ve sınır boy­larında uzun süre tutumamak da üzerimdeki hakkınızdır. Cihad için sefere çıktığınızda, Çoluk çocuğunuzu korumak ve gözetmek gö­revi bana düşer."

Hz. Ömer'in hilafet makamındaki bütün za­manı bu durumda geçti. Bir keresinde hasta olduğunda bal tavsiye edildi. Beytülmalda bi­raz bal vardı, fakat o Mescid-i Nebevî'de minbere çıktı ve "Eğer sizlerin izni olursa onu kullanabilirim. Aksi halde benim için adaletsizlik olur" diyerek halktan izin alma­dan yemedi.

Hz. Ömer, kendisi dahil, insanlar arasında eşit muamelede bulunmak için çok güç har­cadı. Bir kıtlık zamanı, başkaları açlık çeker­ken, o et ve yağ yemeyeceğine yemin etti. Bir süre sonra kölesi, pazardan 40 dirheme yağ ve süt satm aldı. Hz. Ömer bu durumu öğre­nince; "bunları sadaka olarak verin, çok pa­halı şeyleri yemekten hoşlanmam!" dedi. Sonra başını öne eğdi, bir süre düşündü ve: "Şayet halkım tarafından tecrübe edilenleri tecrübe etmezsem problemlerinin gerçek öne­mini nasıl anlarım?" O, problemleri hakkında gerçek bir hüküm verebilmek için halkın elde etmesi mümkün olmayan şeylerden kendini mahrum etmesi gerektiği fikrindeydi. Ger­çekte O, halifelik makamının ona diğer in­sanlardan farklı imtiyazları elde etme yetkisi vermediği konusunda tamamı ile şuurluydu. Aynı zamanda adaletli davranmazsa onların kendisine itaat etmelerinin gerekli olmadığını düşünüyordu.

Hz. Ömer'in bu misali, İslâmî yönetimin Önemli bir kaidesini açığa çıkartıyor. İnsanla­rın işlerini idare ederken âdil olmayan bir İmam'ın, halktan kendisine itaat etmelerini istemeye hakkı yoktur. Hatta Allah'ın haki­miyetine inansa, bunu iddia etse ve O'nun şe­riatını uygulasa bile. İçki içen kendi oğluna, ilgili hükümleri uygulaması meşhurdur. Hal-tan birini döven Mısır valisi Amr b. Âs'ın oğ­luna kısas uygulaması gibi. Haraç toplamakla görevli tahsildarlara, vazifelerindeki aşırılık­lardan dolayı çok şiddetli muamele ederdi. Bu prensiple Mısır valisi Amr b. As'ın malı­nın yarısını alıp beytülmal'a aktardı. Keza Kûfe'deki vekili Sa'ad b. Ebi Vakkas ve Bahreyn'deki vekili Ebu Hureyre ile ilgilendi ve varlıklarını alıp beytülmal'a kattı.

Onun yönetim fikri şöyleydi: İnsanlar Din'in sınırları içinde vefakâr ve samimi olarak itaat edecekler ve hüküm sahipleri de adaleti yeri­ne getirecek. Aynı zamanda halkın hüküm sahiplerini ıslah ve tashih etme hakkı olduğu­nu kabul ediyordu. Bu, birinin şu hatırlatma­sını gönül ferahlığıyla kabul etmesinde görü­lür: "Biz sende bir eğrilik görürsek onu kılı­cımızla düzeltiriz." Bir keresinde müslüman-l...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Adalet Tesisi
« Posted on: 26 Nisan 2024, 17:19:42 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Adalet Tesisi rüya tabiri,Adalet Tesisi mekke canlı, Adalet Tesisi kabe canlı yayın, Adalet Tesisi Üç boyutlu kuran oku Adalet Tesisi kuran ı kerim, Adalet Tesisi peygamber kıssaları,Adalet Tesisi ilitam ders soruları, Adalet Tesisiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes