Konu Başlığı: Adalet İlkesi Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 31 Temmuz 2012, 12:35:55 Adalet İlkesi "Ey iman edenler! Şüphesiz Allah size emanetleri ehline (sahiplerine) teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman da adaletle hükmetmenizi emrediyor. Allah bununla size ne güzel öğüt veriyor." (4:58). Bu âyet, müslümanlan kendilerinden önce gelenlerin düştükleri hatalardan sakınmaları hususunda uyarır: Dejenere oluşları süresince İsrailoğul'an yetkiyi hep beceriksiz ve ehil olmayan kişilere vermişlerdir. Sorumluluk isteyen işleri ehliyetsiz, dar kafalı, düşük ahlâklı, şerefsiz ve adaletsiz kişilere vermelerinin sonucu toplum yapısı bütünüyle çökmüştü. Onlar adalet ruhunu çoktan unutmuşlar, açıkça adaletsiz, şerefsiz, zâlim olmuşlar ve hiçbir vicdan azabı duymaksızın zulüm işleyebilecek dereceye düşmüşlerdi. Bizzat Müslümanlar bu zulmü acı bir şekilde tatmışlardı. Yahudiler, iki tarafın yaşadığı hayata yakinen şahit olmalarına ve hangi tarafın doğru yolda olduğunu açıkça görmelerine rağmen, mü'minlere karşı putperest Kureyşli-ler'in yanında yer alıyorlardı. Bir taraftan Rasûlullah ve ashabının saf ve temiz hayatı; diğer taraftan kız çocuklarını diri diri toprağa gömen, üvey anneleri ile evlenen ve Kabe'yi çıplak vaziyette tavaf eden müşriklerin ahlâksız hayatlarım görüyorlardı. Bunlara rağmen "ehli kitap" hâlâ putperestleri, iman edenlere tercih ediyor ve utanmayıp pişkinliğe vurarak onların mü slüm ani ardan daha doğru bir yolda olduklarını ilân ediyordu. Allah da mü'minleri bu tür haksızlıklara karşı uyarmakta; her zarnan hakkı söylemelerini ve dost olsun, düşman olsun; insanlar arasında adaletle hükmetmelerini onlara emretmektedir. (The Meaning ofthe Qur'an, c. II). Müslümanlar hakkı söylemekle; akrabalar, dostlar, zenginler ve fakirler arasında ayırım gözetmeden muhakeme etmekle emrolunurlar. "Ey iman edenler! Adaleti tam yerine getirerek Allah için şahitlik edenler olun; kendinizin, ana babanızm ve yakınlarınızın aleyhinde bile olsa, (şahitlik ettiğiniz kimseler) zengin veya fakir de olsalar (adaletten ayrılmayın). Çünkü Allah, ikisine de daha yakındır (onları sizden çok kayırır). Öyle ise keyfinize uyarak doğruluktan sapmayın. Eğer (şahitlik ederken dilinizi) eğip bükerseniz, ya da doğruyu söylemezseniz, muhakkak ki Allah yaptıklarınızı haber almaktadır." (4:135). Bu âyet-i kerime büyük bir gerçeğe işaret eder; "Adalet Allah'ın sıfatlarından biridir (el-Adi). Kendi menfaatimize ve bize yakın ve dost olanların çıkarlarına zarar verici bile olsa adalet için kararlı kalmak Allah'a şehadet etmektir. Şunu da ekleyebiliriz: İslâm adaleti, Roma Hukuku'nun veya başka bir beşerî hukukun şeklî adaletinden daha yücedir. Yunan filozoflarının nazariyelerinde rastlanan soyut adalet telâkkisinden daha nüfuz edicidir. îna-nan insanın her şeyi, her hareketi, her saiki bilen Allah'ın huzurundaymış gibi davranmak zorunda olması dolayısıyla İslâm adaleti, en temel saikleri arayıp ortaya çıkanr. Zengin ya da fakir, akraba ya da arkadaş herkesin haklarını, ama yalnızca meşru haklannı koruyacak olan Allah'tır ve bu yüzden insanlar, diğerleri aleyhine kendilerinin kayırılmasını umamazlar." (A. Yusuf Ali; The Holy Qur'an, sh. 223). Medine'de kendisine bir hırsızlık davası getirildiğinde, Rasûlullah adaletiyle eşsiz bir örnek oluşturmuştur. Hz. Aişe'den rivayet edilir ki; Kureyş halkı Benî Mahzum kabilesinden hırsızlık eden bir kadın (Fâtıma binti Esved) hakkında bir hayli kaygılanmışiardı. Kendi aralarında konuşurken, 'Rasûlullah ile kim konuşabilir; O'nun sevdiği Üsame'den başka huzuruna çıkıp (kadın lehine) kim konuşabilir? ' demişler, nihayet Üsame b. Zeyd, Rasûlullah'ın huzuruna giderek meseleyi aktarmış, Rasûlullah da ona, "Allah'ın hududundan bir had hakkında şefaat mı ediyorsun?" demiş, bundan sonra ayağa kalkarak hutbe irad etmiş ve; "Ey insanlar! Sizden önceki kavimler ancak ve ancak aralarından şerefli biri hırsızlık ederse onu bırakmaları; zayıf biri çalarsa ona haddi tatbik etmeleri sebebiyle helak olmuşlardır. Allah'a kasem ederim ki, kızım Fâtıma da hırsızlık yapacak olsa onun da elini keserdim." buyurmuştur. (Buharı ve Müslim). Her kayıt ve şart altında adaletin önemini Kur'ân-ı Kerîm şu ifadelerle belirtir: "Ey iman edenler! Allah için adaletle şahitlik edenler olun. Bir topluluğa karşı duyduğunuz kin, sizi adaletten saptırmasın. Âdil davranın; takvaya yakışan budur. Allah'dan korkun; şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır." (5:8). "... Onların aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen gerçekten ayrılıp onların hevâ (istek ve tutkularına uyma... Allah'ın indirdiği şeylerin bir kısmından seni şaşırtmalarından sakın!..." (5:48-49). Anlaşmazlıklarını, karara bağlaması için Rasûlullah'a getiren Yahudilere atıf yapılan bu âyetlerde, Rasûl-ü Ekrem'e onların dâvalarına aralarında ayırım gözetmeden, tarafsızlıkla bakması ve mutlak adaletle karar vermesi emredilmektedir. |