Konu Başlığı: Adalet Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 11 Haziran 2012, 07:46:16 15- Adalet Allah Rasulü Muhammed'ın hayatı, onun kadar âdil ve hakkaniyete riayet eden başka bir insan olmayacağını ispat etmiştir. Daha genç bir tüccarken, dürüst, doğru ve âdil bir işadamı olarak şöhret kazanmıştır. Tüm insanlarla, doğru ve adalete uygun alışveriş yapmıştır. Yine gençliğinde, Kabe'nin yeniden inşaatı sırasında Hacer-ül Esved'in kim tarafından yerine konacağı konusunda ihtilâf çıkmıştı. Bu durumda, Muhammed herkesi memnun eden, büyük ve kanlı bir kavgayı önleyen çok âdil bir çözüm yolu teklif etmişti. Medine Devleti'nin Başkanı olduğunda, bütün davalarda, renk, inanç ve ırk ayırımı gözetmeksizin herkese adalet ve fazilet ile hükmetmiştir. Bir defasında, Kureyşli bir kadın hırsızlıktan suçlu bulunmuştu. Bazıları, Ku-reyş'in şerefini korumak için kadını cezadan kurtarmak İstediler. Olayı örtbas etmeye çalışıyorlardı. Üsame b. Zeyd'den araya girmesini istediler. O da Rasulullah 'dan kadını affetmesini rica etti. Bunun üzerine, Rasulullah hiddetle; "İsrail oğulları işte bu yüzden helak olmuştur. Onlar, kanunları fakirlere uygular, zenginleri ise affederlerdi" dedi. Abdullah b. Sehl yeğeni Muhise ile birlikte, hurmaların bölüşümü için Hayber'e gitmişti. Abdullah'ı yolda yürürken öldürdüler ve cesedini de bir hendeğe attılar. Muhise durumu Rasulullah 'a şikâyet etti. Rasulullah sordu: "Abdullah'ın yahudiler tarafından Öldürüldüğüne yemin edebilir misin?" Muhise de kendi gözleriyle görmediğini söyledi. Bunun üzerine Rasulullah, yahudileri yemine davet etmeleri gerektiğini söyledi. Muhise: "Onların yeminine nasıl güvenebiliriz? Onlar yalan yere yüz kere dahi olsa yemin ederler." dedi. Hayber'de ya-hudilerden başka yaşayan kimse yoktur. Bu bakımdan Abdullah'ı Öldüren de mutlaka bir yahudiydi. Fakat hiçbir görgü şahidi yoktu. Rasulullah, yahudilere hiçbir şey sormadı ve devlet hazinesinden yüz deve kan-bedeli ödedi. Tank Muharbi'nin rivayet ettiğine göre, Rasulullah Mescid-i Nebevi'de vaaz verirken Ensar'dan bir zat gelerek: "Ey Allah'ın Ra-sulü! Bu insanlar Benî Halba kabilesine mensuplar. Bunların ataları bizim aileden birisini öldürmüşler. Ona karşılık biz de onlardan adamların asılmasını talep ediyoruz.'' dedi. Rasulullah şöyle cevap verdi: "Babanın intikamı oğlu üzerinden alınamaz." Sahabe'den Ebu Hadred el-Eslemî bir yahudiye borçlanmıştı. Oysa, karşılığında verebileceği üzerindeki elbiseden başka hiçbir şeyi yoktu. Yahudiden ödeyebilmesi için bir vade talep ettiyse de yahudi bunu kabul etmedi ve sahabeyi yanına alarak Rasulullah 'a geldi. Durumu dinleyen Rasulullah, sahabeden borcunu ödemesini istedi. Ebu Hadret el-Eslemî yine aciz ve çaresiz durumunu izah etti. Bununla beraber, Hayber seferinden bir şeyler alabileceğini ilave etti. Rasulullah ne dediğini birkaç kez sordu, fakat aynı mazeretle karşılaştı. Bunun üzerine, Rasulullah sahabenin pantolonunu yahudiye verdi, sarığını ise beline sardı. Rasulullah adalet vasfıyla o kadar meşhurdu ki, en azılı düşmanı olan yahudiler dahi aralarındaki ihtilâfları ona getirir, o da önüne getirilen davaları onların kanunlarına göre çözümlerdi. Allah'ın emirlerine tam manasıyla riayet edirdi: "Onlar yalana kulak verirler, haram yerler. Eğer sana gelirlerse aralarında hükmet, yahut onlardan yüz çevir; yüz çevirirsen sana zarar veremezler. Eğer hükmederken aralarında adaletle hüküm ver. Allah âdil olanları sever." (5: 42). Adalet, hükmün; kendisine veya ailesine karşı da olsa herkese ve her şartta uygulanması demektir. "Ey inananlar! Kendiniz, ana-babamz ve yakınlarınız aleyhlerine de olsa Allah için şahid olarak adaleti gözetin; ister zengin, ister fakir olsun, Allah onlara daha yakındır. Adaletinizde heveslere uymayın. Eğer eğriltilirseniz veya yüz çevirirseniz bilin ki, Allah işlediklerinizden şüphesiz haberdardır!' (4: 135), Rasulullah hayatı boyunca kendi aleyhine de olsa yakınları veya sevdikleri aleyhine de olsa adaleti tam manasıyla uygulamıştır. Önüne gelen her davaya, dost-düşman ayırdetmeden, kimseden korkmadan, zengin-fakir kimseyi kayırmadan adaletle bakmıştır. Düşmanlarının davalarını dahi tam bir adalet ve hakkaniyetle çözmüştür. Düşmanları kendi meselelerini korkmadan ve çekinmeden ona getirmişlerdir. Çünkü onlar bile sadece Muhammed 'dan âdil hüküm göreceklerini biliyorlardı. Adalet mevzubahis olduğunda, Rasulullah, dost-düşman ayır-detmezdi. "Ey inananlar! Allah için adaletle şahitlik edenler olun. Bir topluluğa karşı duyduğunuz kin, sizi adaletten saptırmasın. Âdil davranın, takvaya yakışan budur. Allah'tan korkun, şüphesiz Allah yaptıklarınızı haber almaktadır." (5: 8). Sevilenler veya tarafsız olunan kişilere karşı âdil olmak mutlaka bir fazilettir. Ancak, gerçek büyüklük, birisinin açık düşmanlarına âdil muamele etmesidir. Medine İslâm Devleti'nin yöneticisi Muhammed, yahudi ve müşrikler dahil tüm düşmanlarına daima âdil davranmıştır. Rasulullah savaş ganimetlerini dağıtıyordu. Etrafını kalabalık bir insan topluluğu çevirmişti. Bir adam gelerek Rasulullah'a ağırlığını da vererek yaslandı. Rasulullah elindeki ince bir sopayla adama hafifçe vurdu. Sopanın ucu kazara adamın ağzına isabet etmiş ve ağzı biraz çizilmişti. Rasulullah'ın ondan aynı şeyi kendisine yaparak öcünü almasını istemesi üzerine adam: "Ey Allah'ın Rasulü! Seni affediyorum." dedi. Allah Rasulü hayatı boyunca başkalarının işlerini adaletle yargılamış, ashabına da âdil olmalarını öğütlemiştir. Ebu Saîd'in rivayet ettiğine göre Rasulullah şöyle buyurmuştur: "Kıyamet Günü'nde insanların Allah'a en yakın ve sevgilisi âdil lider olacaktır. Ve Allah'ın nazarında insanların en kötüsü ve O'na en uzak olanı da zalimdirler." Hz. Ali'nin rivayetine göre Rasulullah ona şöyle demiştir: "sana iki kişi muhakeme için geldiğinde, hiçbir zaman diğerini dinlemeden, birini dinleyerek karar verme. Ancak o zaman, ikisini dinlediğinde, doğruyu bulman mümkün olabilir." Muaviye de Rasulullah'dan şöyle rivayet etmiştir: "Fakir, muhtaç ve yoksullara kapısını kapayan bir hâkime, yoksul ve ihtiyacı olduğu zaman Allah kapısını kapar." (Mişkât). Rasulullah, ölüm döşeğindeyken şu açıklamayı yapmıştı: "Birisine bir borcum varsa, veya birisini kırdiysam, yahut birisinin rnal veya şerefine zarar verdiysem, işte şahsını, işte şerefim, işte mülküm, benden intikamını bu dünyada alsın!" Çevresinde tam "ir sükunet vardı. Sadece bir kişi birkaç direni talep etti ve hemen ödendi. |