Konu Başlığı: Nurullah Genç`in Siirleri Gönderen: Ekvan üzerinde 31 Aralık 2009, 23:31:52 Nurullah Genç`in Siirleri YÜZÜ GÜLSÜN Yüzü gülsün feleğin Madeni ihsan geliyor Şu karanlıklara Hurşidi dırahşan geliyor Müjde uşşaka ki Can verdiği canan geliyor Ölü dünyaya Muhammed gibi Bir can geliyor Hazret-i Peygamber-i zişan geliyor Gül-i gül-zarı risalet Şeb-i hüban geliyor Müjde müjde ey rıza Rahmeti Rahman geliyor Geliyor beklenen Ekmel-i insan geliyor GÜL (YİNE HÜZÜN) bitir bu işkenceyi , sende artık bana gül dokundurma elini pıhtılaşan kana gül bahçe boş ;çeşme kuru ; nerde bostancıbaşı gelde feryâd ü figân etme bu hüsrâna gül yıllarca yatağında uyudum semenderin çakallar yuvalandı bizim olan hana gül unuttum gökkuşağı altındaki resmini nice bühtan ettiler eski bir sultana gül kâinat oluk oluk boşalırken içimden yağmur damlası bile olamadım sana gül uzandığım her hayal tutuşturdu ömrümü her yangınla yeni bir yangın düştü cana gül ya öldür , yarasalar okşasın cesedimi ya da terkedip gitme beni bu isyâna gül dinle ki , en ölümcül şarkımı söylüyorum darağacı kurdular döndüğüm her yana gül nasıl sevişiyorsun kırkayakla , çıyanla hani boyun bükmüştün ebedî fermana gül meğer bir yanılgının zinciriymiş umudum güvenimi yitirdim şimdi her dermana gül YAĞMUR Var eden´in adıyla insanlığa inen NUR Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından Toprağı kirlerinden arındırır bir Yağmur Kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından Rahmet vadilerinden boşanır ab-i hayat En müstesna doğuşa hamiledir kainat. Yıllardır boz bulanık sular yudumladım Ya o zaman bul bi çare sen işini bilirsin Bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları Yağmur,seni bekleyen bir tas da ben olsaydım Hasretin alev alev içime bir an düştü Değişti hayal köşküm,gözümde viran düştü Sonsuzluk çiçeklerle donandı yüreğimde Yağmalanmış ruhuma yeni bir devran düştü İhtiyar cübbesinden kan süzülür Nebi´nin Gökyüzü dalgalanır ipekten kanatlarla Mehtabını düşlerken o mühür sahibinin Sarsılır Ebu Kubeys kovulmuş feryatlarla Evlerin arasına dikilir yeşil bayrak Yeryüzü avaredir,yapayalnız ve kurak Zaman ayaklarımda tükendi adım adım Heyûla,bir ağ gibi ordu rüyalarımı Çölde seni özleyen bir kus da ben olsaydım Yağmur, gülşenimize sensiz,baldıran düştü Düşmanlık içimizde;dostluk yaban düştü Yenilgi,ilmek ilmek düğümlendi tarihe Her sayfaya talihsiz binlerce kurban düştü Bir güzide mektuptur,cağların ötesinden Ulaşır intizarın yaldızlı sabahına Yayılır o en büyük muştu,pazartesinden Beyazlık dokunmuştur gecenin siyahına Susuzluktan dudağı çatlayan gönüllerin Sukutu yar,sevinci dualar kadar derin Çaresiz bir takvimden yalnızlığa gün saydım Bir cezir yasadım ki,yaşanmamış,mazide Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım İlkin karardı yollar; sonra heyelân düştü ****** Güvenilen dağlara kar yağdı birer birer Sensizlik diyarından püsküllü yalan düştü Yağmur, duysam içimin göklerinden sesini Yağarsın; taşlar bile yemyeşil filizlenir Yıldırımlar parçalar çirkefin gövdesini Sel gider ve zulmetin çöplüğü temizlenir Yağmur, bir gün kurtulup çağın kundaklarından Alsam ölümsüzlüğü dudaklarından Medeni arzuların ardında seyre daldım Küflü bir manzaranın çürüyen güllerini Senin için görülen bir düş de ben olsaydım Şehirler kâbus dolu; köylere duman düştü Tersine döndü her şey sanki; asuman düştü Kırık bir kayık kaldı elimizde, hayali Hazindir ki dertleri aşmaya umman düştü Ayrılığın bağrımda büyüyen bir yaradır Seni hissetmeyen kalp, kapısız zindan olur Sensiz doğrular eğri; beyaz bile karadır Sesini duymayan, girdabında boğulur Ana rahminde olur sensizlikten cenin Şaşkınlığa açılır gözleri, görmeyenin Saatlerin ardında hep kendimi aradım Bir melal zincirine takıldı parmaklarım Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım Sensiz,ufuklarıma yalancı bir tan düştü Sensiz, kıtalar boyu uzanan vatan düştü Bir kölelik ruhuna mahkum olunca gönül Yüzyıllardır dorukta bekleyen sultan düştü Ay gibisin güneşler parlıyor gözlerinde Senin tutkunla mecnun geziyor güneş ve ay Her damla bir yıldızı süslüyor göklerinde Sümeyra´yı arıyor her damlada bir saray Tohumlar ve iklimler senindir; mevsim senin Mekânın fırçasında solmayan fırça senin Yağmur,bir gün elimi elinde bulsaydım Güzellik şahikası gülümserdi yüzüme Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım Sensiz, kaldırımlara nice güzel can düştü Yarılan göğsümüzden umutlar bîcan düştü Yağmur, kaybettik bütün hazinesini ceddin En son, avucumuzdan inci ve mercan düştü Melekler sağnak sağnak gülümser maveradan Gümüş ibrik taşıyan zümrüt gagalı kuşlar Mutluluk nağmeleri işitirler Hira´dan Bir devrim korkusuyla halkalanır yokuşlar Bir bebeğin secdeye uzanırken elleri Paramparça, ateş sahibinin hayalleri Keşke bir gölge kadar yakınında dursaydım O mücella çehreni izleseydim ebedi Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım Sarardı yeşil yaprak; dal koptu, fidan düştü Baykuşa cifte yalı; bülbüle zindan düştü Katil sinekler deldi hicabın perdesini İstiklâl boşluğunda arılar nadan düştü Dolaşan ben olsaydım Sâve´nin damarında Tablosunu yapardım yıkılan her kulenin Ebedi aşka giden esrarlı yollarında Senden bir kıvılcım, süreyyâ bir şulenin Tarasaydım bengisu fışkıran kâkülünü On asırlık ocağın savururdum külünü Bazen kendine aşık deli bir fırtınaydım Fırtınalar önünde bazen bir kuru yaprak Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım Sensizlik depremiyle hancı düştü; han düştü Mazluma sürgün evi; zalime cihan düştü Sana meftun ve hayran,s ana râm olanlara Bir belâ tünelinde ağır imtihan düştü Bâdiye yaylasında koklasaydım izini Kefenimi biçseydi Ebva´da esen rüzgâr Seninle yıkasaydım acılar dehlizini Ne kaderi suçlamak kalırdı, ne intihar Üstüne pırıl pırıl damladığın bir kaya Bir hurma çekirdeği tercihimdir dünyaya Suskunluğa dönüştü sokaklarda feryadım Tereddüt oymak oymak kemirdi gururumu Bahîra´dan süzülen bir yaş da ben olsaydım Haritanın en beyaz noktasına kan düştü Kırıldı adaletin kılıcı, kalkan düştü Mahkûmlar yargılıyor, hakimler mahkûm şimdi Hakların temeline sanki bir volkan düştü Firakınla kavrulur çölde kum taneleri Ahuların içinde sevdan akkor gibidir Erdemin,bereketin doldurur haneleri Sensiz hayat, toprağın sırtında ur gibidir Şemsiyesi altında yürürsün bulutların Sensiz, yükü zehirdir en güzel imbatların Devlerin esrarını aynalara sorsaydım Çözülürdü zihnimde buzlanmış düşünceler Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım Tavanı çöktü aşkın; duvarlar üryan düştü Toplumun gündemine koyu bir isyan düştü İniltiler geliyor doğudan ve batıdan Sensizlik bozulan dengeye ziyan düştü Islaklığı sanadır ahimin, efgânımın İçimde hicranımla tutuşuyor nağmeler Sendendir eskimeyen cevheri efkârımın Nazarın ok misali karanlıkları deler Bu değirmen seninle dönüyor; âhenk senin Bir hüzün ülkesine gömülüp kaldı adım Kapanıyor yüzüme aralanan kapılar Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım Yağmur, sayrılığıma seninle derman düştü Beynimin merkezine olumsuz ferman düştü Silindi hayalimden bütün efsunu ömrün Bir dönüm noktasında aklıma Rahman düştü Nefesinle yeniden çizilecek desenler Çehreler yepyeni bir değişim geçirecek Aydınlığa nurunla kavuşacak mahzenler Anneler çocuklara hep seni içirecek Yağmur, seninle biter susuzluğu evrenin Sana mümindir sema; sana muhtaçtır zemin Damar damar hep seninle, hep seninle dolsaydım Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım Kardeşler arasına heyhat, su-i zan düştü Zedelendi sağduyu; körleşen iz´an düştü Şarkısıyla yaşadık yıllar yılı baharın İnsanlık bahçemize sensizlik hazan düştü Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım Bahira´dan süzülen bir yas da ben olsaydım Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım Senin için görülen bir düş de ben olsaydım Yeryüzünde seni bir gürmüş de ben olsaydım Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım Batili yıkmak için kuşandığın kılıcın Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım GÜL ve BEN Hangi ürkek kavgada yaralandın yiğidim Seni bu şuh kafese hangi zâlim el koydu Diyorsun:bir zamanlar gülşen de bir bey idim Hayrandır bilmez misin âlem dahî bir güle İçinde kızıl tüylü köstebekler ve günâh Dağa çık,ovaya in,eğil de bak bir göle Çekiyor gülsüz kalan her zavallı şimdi âh Çiçeklerin dilini unuttuğun yetmedi İpek nağmelerini gömdün karanlığına Yine de,nağmelerin intizârı bitmedi Ebedî güllerini mihmân kıldı dağına Bir Latin çiçeğine aldandı bakışların Akreplere sevdalı neyin varsa dumanlı Nerede o her yanı gül kokan nakışların Nasıl bir âfet ki bu,feryâdın bile kanlı Sana küskün,o uçsuz bucaksız soylu vatan Batırdın hiç batmayan güneşi toprağında Oysa bir gül aşkıdır yine kalbinde yatan Yollara düş,bul O´nu yitirdiğin bağında Savur kirpiklerini Kurtulup ayağı yılanlı her kuş Gül bıraksın Cem´in avuçlarına Cemşîd´i Cemgül diye çağıran efsaneler Bir gül görüp canevinden vurulun Karanlığı aydınlansın kulların Çünkü ışık mehtâbıdır güllerin Gül,yağmurun bir sonraki adıdır Gülün mecûnudur bütün çiçekler Sonsuzluk gül, sensizlik gül,gül pusat Gül cemresi,gül yağmuru,gül hasat Gülü sevenlerin yoktur karası Kurşundan beterdir gülün yarası . Anaların gül rahminden derdiği Dervişlerin erguvanda gördüğü Cübbesini gül ipiyle dokuyup Sarığını gül şeklinde ördüğü Lâlede dertli sarhoş Nergiste baygın gurûr Karanfilde damar damar tâze kan Dikende isyana mührünü vurur Çiğdemle seyyahtır,zambakla silah Sabır denizinde tahammül kuşu Miğferine gül ışığı bulaşan Gülün kanadında çıkar yokuşu Şehzâde gül, prenses gül, kral gül Doğuda gül,batıda gül,maral gül Sevdalılar gül alıp gül satarlar Gül olanlar, gül tahtında yatarlar Mesâfeler gül alırken gönülden Neden böyle uzaksın ki sen gülden Boşalt sadağından dikenlerini Düşün binlerce yıl dağarcığında Bu derdi kahırla çekenlerini Düş yollara ,iki gözün aksa da Kavuş güle, gül seni bıraksa da Hasbahçesinde ömrün yakın olmaz bana gül Bîzarım ümîdime kurulan her tuzaktan Tutuştu o lâcivert hayâle düşen kâkül Bakanlar baktı sana;ben uzaktan uzaktan Yandı birden korkuyla gözlerine uçan kuş Bulutlar aynalara seni sordu ıraktan Deniz sanki isyânkâr bir rüyada boğulmuş Nehirler aktı sana ;ben uzaktan uzaktan Peşimde her âşığın gölgesini taşırım Alırım esrârını her devin bir dudaktan Dağda haramilerle, kurtlarla ağlaşırım Gökler sıcaktı sana;ben uzaktan uzaktan Nerede bu çileyi çekenlerin tarihi Kalbimin enkazına kan akıyor duvaktan Çölde kalan ruhların bile döndü talihi Türküler yaktı sana;ben uzaktan uzaktan En kavî diken dahî murâd alır bağında Bırakıp derde beni,kurtulursun firâktan Gece-gündüz esridin bir kaktüs yaprağında Gelmem yasaktı sana;ben uzaktan uzaktan Simsiyah bir kıyâmet tohumu filizlenir Mezarıma isminle atacağın topraktan Acılar sanki neden bu sevdada gizlenir İçim tutsakdı sana;ben uzaktan uzaktan Zembilcide büyüyen,dal üstünde uyuyan Gülmek sende gül olur,gül bende diken diken Elmas beşik içinde kundağını öptüğüm Sevmek tende gül olur,ten bende diken diken İnci döker gözlerin asil kirpiklerinden Umut kanda gül olur,kan bende diken diken Kezzap akıtsan bile filizlenir yüreğim Ölüm canda gül olur,can bende diken diken Mâverayı bulunca kapında süvariler Kılıç kında gül olur ,kın bende diken diken Kafdağından öteye gidenler bir gün döner Hasret handa gül olur,han bende diken diken Hasadı diriliştir tarlasında sevginin Buğday unda gül olur,un bende diken diken Acıların birikir birikirde içimde Her şey bende gül olur ,ben bende diken diken Gül sesleri geliyor;her yer duâ ve niyâz Açtı gök kapısını yerde çiğ taneleri Adımları parıltı,alınları bembeyaz Dağılıyor evrene gülün mestâneleri Sen ki,en büyük GÜL´sün ,en çok gülü seversin Söyle bahçıvanına,bir gül de bana versin Ulu Tanrı adıyla aldığım her nefes Senin için gül açar,kuş olup göğe uçar Sen ey bahar elçisi,sen ey kutlu güldeste Senin için cansızlar bile canından geçer Gölgeler şehrinde gül,kimseye kalmayacak Öteler şehrinde gül, bir daha solmayacak GÜLSÜZ Hangi ürkek kavgada yaralandım yiğidim Seni bu şuh kafese hangi zalim el koydu Diyorsun; bir zamanlar gülşende bir bey idim Bu naylon çiçeklerin adını kim gül koydu Hayrandır bilmez misin alem dahi bir güle İçinde kızıl tüylü köstebekler ve günah Dağa çık, ovaya in, eğil de bak bir göle Çekiyor gülsüz kalan her zavallı şimdi ah. Konu Başlığı: Ynt: Nurullah Genç`in Siirleri Gönderen: Salihalp üzerinde 01 Haziran 2010, 23:46:47 Bu güzel şiirlere kolayca ulaşabilmemizi sagladıgınız için teşekkürler..
Konu Başlığı: Ynt: Nurullah Genç`in Siirleri Gönderen: Sefil üzerinde 14 Haziran 2010, 14:50:39 salihalp kardeşim allah razı olsun güzel bir paylaşım allah muvaffak etsin inşallah
Konu Başlığı: Ynt: Nurullah Genç`in Siirleri Gönderen: Rüveyha üzerinde 21 Kasım 2014, 18:52:23 Esselamu Aleyküm ve Rahmetullah..Mevlam razı olsun kardeşim , hepsi birbrinden değerli şiirler..Rabbim idrakimizi artırsın inşaAllah.
Konu Başlığı: Ynt: Nurullah Genç`in Siirleri Gönderen: Mehmed. üzerinde 21 Kasım 2014, 19:44:11 Esselamu aleyküm ve rahmetullahi ve berekatuh, Rabbim paylaşım için razı olsun. Efendimiz'i (sallallahu aleyhi ve sellem ) hatırlatıyor gül kelimeleri.
|