๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Şiir Dünyası => Konuyu başlatan: Eflaki üzerinde 25 Ocak 2011, 16:40:56



Konu Başlığı: Naat
Gönderen: Eflaki üzerinde 25 Ocak 2011, 16:40:56
Naat

    Seccaden kumlardı...
    ....................................
    Devirlerden, diyarlardan
    Gelip göklerde buluşan
    Ezanların vardı!

    Mescit mümin, minber mümin...
    Taşardı kubbelerden Tekbir,
    Dolardı kubbelere "Amin!"

    Ve mübarek geceler, dualarımız,
    Geri gelmeyen dualardı...
    Geceler ki pırıl pırıl,
    Kandillerin yanardı!

    Kapına gelenler, ya Muhammed,
    Uzaktan, yakından-
    Mümin döndüler kapından!

    Besmele, ekmeğimizin bereketiydi;
    İki dünyada aziz ümmet,
    Muhammed ümmetiydi.

    Konsun -yine- pervazlara
    Güvercinler;
    "hu hu" lara karışsın
    Aminler...
    Mübarek akşamdır;
    Gelin ey Fatihalar, Yasinler!

    Şimdi seni ananlar,
    Anıyor ağlar gibi...
    Ey yetimler yetimi,
    Ey garipler garibi;
    Düşkünlerin kanadıydın,
    Yoksulların sahibi...
    Nerde kaldın ey Resul,
    Nerde kaldın ey Nebi?

    Günler, ne günlerdi, ya Muhammed;
    Çağlar ne çağlardı;
    Daha dünyaya gelmeden
    Müminlerin vardı...
    Ve birgün, ki gaflet
    Çöller kadardı,
    Halimenin kucağında
    Abdullahın yetimi,
    Aminenin emaneti ağlardı!

    Haticenin koncası,
    Aişenin gülüydün.
    Ümmetinin gözbebeği,
    Göklerin resulüydün...
    Elçi geldin, elçiler gönderdin...
    Ruhunu Allaha,
    Elini ümmetine verdin.
    Beşiğin, yurdun, yuvan
    Mekkede bunalırsan
    Medineye göçerdin.

    Biz dünyadan nereye
    Göçelim ya Muhammed?
    Yeryüzünde riya, inkar, hıyanet
    Altın devrini yaşıyor...
    Diller, sayfalar, satırlar
    "Ebu Leheb öldü" diyorlar:
    Ebu Leheb ölmedi, ya Muhammed;
    Ebu Cehil, kıtalar dolaşıyor!

    Neler duydu şu dünyada
    Mevlidine hayran kulaklarımız:
    Ne adlar ezberledi, ey Nebi,
    Adına alışkın dudaklarımız!
    Artık, yolunu bilmiyor;
    Artık, yolunu unuttu
    Ayaklarımız!
    Kabene siyahlar
    Yakışmamıştır, ya Muhammed,
    Bugünkü kadar!

    Haset, gururla savaşta;
    Gurur, Kafdağı’nda derebeyi...
    Onu da yaralarlar kanadından,
    Gelse bir şefkat meleği...
    İyiliğin türbesine
    Türbedar oldu iyi!

    Vicdanlar sakat
    Çıkmadan yarına.
    İyilikler getir, güzellikler getir
    Adem oğullarına!

    Şu gördüğün duvarlar ki
    Kimi Taiftir, kimi Hayberdir...
    Fethedemedik, ya Muhammed,
    Senelerdir!

    Ne doğruluk, ne doğru;
    Ne iyilik, ne iyi...
    Bahçende en güzel dal,
    Unuttu yemiş vermeyi...
    Günahın kursağında
    Haramların peteği!

    Bayram yaptı yabanlar:
    Semaveyi boşaltıp
    Saveyi dolduranlar...
    Atını hendeklerden -bir atlayışta-
    Aşırdı aşıranlar...
    Ağlasın Yesrib,
    Ağlasın Selmanlar!

    Gözleri perdeliyen toprak,
    Yüzlere serptiğin topraktı...
    Yere dökülmeyecekti, ey Nebi
    Yabanların gözünde kalacaktı!

    Konsun -yine- pervazlara
    Güvercinler;
    "hu hu"lara karışsın
    Aminler...
    Mübarek akşamdır;
    Gelin ey Fatihalar, Yasinler!

    Ne oldu, ey bulut,
    Gölgelediğin başlar?
    Hatırında mı, ey yol,
    Bir aziz yolcuyla
    Aşarak dağlar taşlar,
    Kafile kafile, kervan kervan
    Şimale giden yoldaşlar?

    Uçsuz bucaksız çöllerde,
    Yine, izler gelenlerin,
    Yollar gideceklerindir.

    Şu Tekbir getiren mağara,
    Örümceklerin değil;
    Peygamberlerindir, meleklerindir...
    Örümcek ne havada,
    Ne suda, ne yerdeydi...
    Hakkı göremiyen
    Gözlerdeydi!

    Şu kutu, cinlerin mi;
    Perilerin yurdu mu?
    Şu yuva-ki bilinmez,
    Kuşları hüdhüd müdür, güvercin mi, kumru mu?-
    Kuşlarını, bir sabah,
    Medineye uçurdu mu?

    Ey Abvada yatan ölü
    Bahçende açtı dünyanın
    En güzel gülü;
    Hatıran, uyusun çöllerin
    Ilık kumlarıyla örtülü!

    Dinleyene hala,
    Çöller ses verir:
    "Yaleyl!" susar,
    Uğultular gelir.
    Mersiye okur Uhud,
    Kaside söyler Bedir.
    Sen de, bir hac günü,
    Başta Muhammed, yanında Ebubekir;
    Gidenlerin yüzbin olup dönüşünü
    Destan yap, ey şehir!

    Ebubekirde nur, Osmanda nurlar...
    Kureyş uluları karşılarında
    Meydan okuyan bir Ömer bulurlar;
    Alinin önünde kapılar açılır,
    Alinin önünde eğilir surlar.
    Bedirde, Uhudda, Hayberde
    Hakkın yiğitleri, şehid olurlar...
    Bir mutlu günde, ki ölüm tatlıydı;
    Yerde kalmazdı ruh... kanadlıydı.

    Konsun -yine- pervazlara
    Güvercinler;
    "hu hu"lara karışsın
    Aminler...
    Mübarek akşamdır;
    Gelin ey Fatihalar, Yasinler!

    Vicdanlar, sakat çıkmadan,
    Ya Muhammed, yarına;
    İyiliklerle gel, güzelliklerle gel
    Adem oğullarına!

    Yüreklerden taşsın
    Yine imanlar!
    Itri, bestelesin Tekbirini;
    Evliya, okusun Kuranlar!
    Ve Kuranı göznuruyla çoğaltsın
    Kayışzade Osmanlar!

    Natini Gaalip yazsın,Mevlidini Süleymanlar!
    Sütunları, kemerleri, kubbeleriyle
    Geri gelsin Sinanlar!
    Çarpılsın, hakikat niyetine
    Cenaze namazı kıldıranlar!

    Gel, ey Muhammed, bahardır...
    Dudaklar ardında saklı
    Aminlerimiz vardır!..
    Hacdan döner gibi gel;
    Miraçtan iner gibi gel;
    Bekliyoruz yıllardır!

    Bulutlar kanad, rüzgar kanad;
    Hızır kanad, Cibril kanad;
    Nisan kanad, bahar kanad;
    Ayetlerini ezber bilen
    Yapraklar kanad...
    Açılsın göklerin kapıları,
    Açılsın perdeler, kat kat!
    Çöllere dökülsün yıldızlar;
    Dizilsin yollarına
    Yetimler, günahsızlar!
    Çöl gecelerinden, yanık
    Türküler yapan kızlar
    Sancağını saçlarıyla dokusun;
    Bilal-i Habeşi sustuysa
    Ezanlarını Davud okusun!

    Konsun -yine- pervazlara
    Güvercinler;
    "hu hu"lara karışsın
    Aminler...
    Mübarek akşamdır;
    Gelin ey Fatihalar, Yasinler!



    Arif Nihat Asya