Konu Başlığı: Arif Nihat Asya`nin Siirleri Gönderen: Ekvan üzerinde 12 Ocak 2010, 21:21:35 Arif Nihat Asya`nin Siirleri Anne İlk kundağın Ben oldum, yavrum; İlk oyuncağın Ben oldum! Acı nedir Tatlı nedir... bilmezdin... Dilin damağın Ben oldum! Elinin ermediği Dilinin dönmediği Çağlarda, yavrum Kolun kanadın Ben oldum Dilin dudağın Ben oldum Belki kıskanırlar diye Gördüklerini Sakladım gözlerden Gülücüklerini... Tülün duvağın Ben oldum! Artık isterlerse adımı Söylemesinler bana "Onun annesi" diyorlar... Bu yeter sevgilim, bu yeter bana! Bir dediğini iki Etmiyeyim diye öyle çırpındım ki Ve seni öyle sevdim sana O kadar ısındım ki Usanmadım, yorulmadım, çekinmedim Gün oldu, kırdın... İncinmedim; İlk oyuncağın, Ben oldum, yavrum Son oyuncağın Ben oldum... Layık değildim Layık gördüler Annen oldum yavrum, Annen oldum! Kubbe-i Hadra Kimi, boşlukta sızar asude; Kimi, bekler gecelerden seheri.. Farkı yoktur gecenin gündüzden, Ne çıkar yanmasa ufkun feneri Tunç taslarda içerler kaderi Bu ecel şerbetinin bekrileri. Kim bilir, belki giden yolcuların Bu sefer son seferi Sisli gözlerde cihetler silinir, Kimsenin kimseden olmaz haberi Ne semavatı görürler, ne yeri Bu ecel şerbetinin bekrileri. İçlerinden biri vardır ki aba Bilerek sırtına çekmiş kederi Yolda lakin onu dimdik yürütür Belde imanının altın kemeri Gecenin, gölgelerin şaheseri Bu ecel şerbetinin bekrileri. Seslenir da?veti bir meçhulün; Bir nida der: İleri! Ki nihayet bir ilahi gecenin Kapısından süzülürler içeri Ve aşarlar o karanlık kemeri Bu ecel şerbetinin bekrileri. Naat Seccadeden kumlardı... .................................... Devirlerden, diyarlardan Gelip göklerde buluşan Ezanların vardı! Mescit mü´min, minber mümin... Taşardı kubbelerden Tekbir, Dolardı kubbelere "amin!" Ve mübarek geceler, dualarımız, Geri gelmeyen dualardı... Geceler ki pırıl pırıl, Kandillerin yanardı! Kapına gelenler, ya Muhammed, Uzaktan, yakından- Mü´min döndüler kapından! Besmele, ekmeğimizin bereketiydi; İki dünyada aziz ümmet, Muhammed ümmetiydi. Konsun -yine- pervazlara Güvercinler; "hu hu" lara karışsın Aminler... Mübarek akşamdır; Gelin ey Fatiha´lar, Yasin´ler! Şimdi seni ananlar, Anıyor ağlar gibi... Ey yetimler yetimi, Ey garipler garibi; Düşkünlerin kanadıydın, Yoksulların sahibi... Nerde kaldın ey Resul, Nerde kaldın ey Nebi? Günler, ne günlerdi, ya Muhammed; Çağlar ne çağlardı; Daha dünyaya gelmeden Müminlerin vardı... Ve birgün, ki gaflet Çöller kadardı, Halime´nin kucağında Abdullah´ın yetimi, Amine´nin emaneti ağlardı! Hatice´nin koncası, Aişe´nin gülüydün. Ümmetinin gözbebeği, Göklerin resulüydün... Elçi geldin, elçiler gönderdin... Ruhunu ALLAH´a, Elini ümmetine verdin. Beşiğin, yurdun, yuvan Mekke´de bunalırsan Medine´ye göçerdin. Biz dünyadan nereye Göçelim ya Muhammed? Yeryüzünde riya, inkar, hıyanet Altın devrini yaşıyor... Diller, sayfalar, satırlar (Ebu Leheb öldü) diyorlar: Ebu Leheb ölmedi, ya Muhammed; Ebu Cehil, kıtalar dolaşıyor! Neler duydu şu dünyada Mevlid´ine hayran kulaklarımız: Ne adlar ezberledi, ey Nebi, Adına alışkın dudaklarımız! Artık, yolunu bilmiyor; Artık, yolunu unuttu Ayaklarımız! Kabe´ne siyahlar Yakışmamıştır, ya Muhammed, Bugünkü kadar! Haset, gururla savaşta; Gurur, Kafdağı?nda derebeyi... Onu da yaralarlar kanadından, Gelse bir şefkat meleği... İyiliğin türbesine Türbedar oldu iyi! Vicdanlar sakat Çıkmadan yarına. İyilikler getir, güzellikler getir Adem oğullarına! Şu gördüğün duvarlar ki Kimi Taif´tir, kimi Hayber´dir... Fethedemedik, ya Muhammed, Senelerdir! Ne doğruluk, ne doğru; Ne iyilik, ne iyi... Bahçende en güzel dal, Unuttu yemiş vermeyi... Günahın kursağında Haramların peteği! Bayram yaptı yabanlar: Semave´yi boşaltıp Save´yi dolduranlar... Atını hendeklerden -bir atlayışta- Aşırdı aşıranlar... Ağlasın Yesrib, Ağlasın Selman´lar! Gözleri perdeliyen toprak, Yüzlere serptiğin topraktı... Yere dökülmeyecekti, ey Nebi Yabanların gözünde kalacaktı! Konsun -yine- pervazlara Güvercinler; "hu hu"lara karışsın Aminler... Mübarek akşamdır; Gelin ey Fatiha´lar, Yasin´ler! Ne oldu, ey bulut, Gölgelediğin başlar? Hatırında mı, ey yol, Bir aziz yolcuyla Aşarak dağlar taşlar, Kafile kafile, kervan kervan Şimale giden yoldaşlar? Uçsuz bucaksız çöllerde, Yine, izler gelenlerin, Yollar gideceklerindir. Şu Tekbir getiren mağara, Örümceklerin değil; Peygamberlerindir, meleklerindir... Örümcek ne havada, Ne suda, ne yerdeydi... Hakkı göremiyen Gözlerdeydi! Şu kutu, cinlerin mi; Perilerin yurdu mu? Şu yuva-ki bilinmez, Kuşları hüdhüd müdür, güvercin mi, kumru mu?- Kuşlarını, bir sabah, Medine´ye uçurdu mu? Ey Abva´da yatan ölü Bahçende açtı dünyanın En güzel gülü; Hatıran, uyusun çöllerin Ilık kumlarıyla örtülü! Dinleyene hala, Çöller ses verir: "Yaleyl!" susar, Uğultular gelir. Mersiye okur Uhud, Kaside söyler Bedir. Sen de, bir hac günü, Başta Muhammed, yanında Ebubekir; Gidenlerin yüzbin olup dönüşünü Destan yap, ey şehir! Ebubekir´de nur, Osman´da nurlar... Kureyş uluları karşılarında Meydan okuyan bir Ömer bulurlar; Ali´nin önünde kapılar açılır, Ali´nin önünde eğilir surlar. Bedir´de, Uhud´da, Hayber´de Hak´kın yiğitleri, şehid olurlar... Bir mutlu günde, ki ölüm tatlıydı; Yerde kalmazdı ruh... kanadlıydı. Konsun -yine- pervazlara Güvercinler; "hu hu"lara karışsın Aminler... Mübarek akşamdır; Gelin ey Fatiha´lar, Yasin´ler! Vicdanlar, sakat çıkmadan, Ya Muhammed, yarına; İyiliklerle gel, güzelliklerle gel Adem oğullarına! Yüreklerden taşsın Yine imanlar! Itri, bestelesin Tekbir´ini; Evliya, okusun Kur´an´lar! Ve Kur´an´ı göznuruyla çoğaltsın Kayışzade Osmanlar! Na´tini Gaalip yazsın,Mevlid´ini Süleyman´lar! Sütunları, kemerleri, kubbeleriyle Geri gelsin Sinan´lar! Çarpılsın, hakikat niyetine Cenaze namazı kıldıranlar! Gel, ey Muhammed, bahardır... Dudaklar ardında saklı Aminlerimiz vardır!.. Hacdan döner gibi gel; Mi´raç´tan iner gibi gel; Bekliyoruz yıllardır! Bulutlar kanad, rüzgar kanad; Hızır kanad, Cibril kanad; Nisan kanad, bahar kanad; Ayetlerini ezber bilen Yapraklar kanad... Açılsın göklerin kapıları, Açılsın perdeler, kat kat! Çöllere dökülsün yıldızlar; Dizilsin yollarına Yetimler, günahsızlar! Çöl gecelerinden, yanık Türküler yapan kızlar Sancağını saçlarıyla dokusun; Bilal-i Habeşi sustuysa Ezanlarını Davud okusun! Konsun -yine- pervazlara Güvercinler; "hu hu"lara karışsın Aminler... Mübarek akşamdır; Gelin ey Fatiha´lar, Yasin´ler! DUA Biz, kısık sesleriz... minareleri, Sen, ezansız bırakma ALLAH?ım! Ya çağır surda bal yapanlarını, Ya kovansız bırakma ALLAH?ım! Mahyasızdır minareler... göğü de, Kehkeşansız bırakma ALLAH?ım! Müslümanlıkla yoğrulan yurdu, Müslümansız bırakma ALLAH?ım! Bize güç ver... cihad meydanını, Pehlivansız bırakma ALLAH?ım! Kahraman bekleyen yığınlarını, Kahramansız bırakma ALLAH?ım! Bilelim hasma karşı koymasını, Bizi cansız bırakma ALLAH?ım! Yarının yollarında yılları da, Ramazansız bırakma ALLAH?ım! Ya dağıt kimsesiz kalan sürünü, Ya çobansız bırakma ALLAH?ım! Bizi sen sevgisiz, susuz, havasız; Ve vatansız bırakma ALLAH?ım! Müslümanlıkla yoğrulan yurdu, Müslümansız bırakma ALLAH?ım FETİH MARŞI Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek; Dağlardan çektirilen, kalyonlar çekilecek; Kerpetenlerle sûrun dişleri sökülecek! Yürü; hâlâ ne diye oyunda, oynaştasın? Fâtih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın! Sen de geçebilirsin yardan, anadan, serden Senin de destanını okuyalım ezberden Haberin yok gibidir taşıdığın değerden Elde sensin, dilde sen; gönüldesin, baştasın Fâtih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın! Yüzüne çarpmak gerek zamânenin fendini! Göster: kabaran sular nasıl yıkar bendini! Küçük görme, hor görme, delikanlım kendini! Şu kırık âbideyi yükseltecek taştasın; Fâtih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın Bu kitaplar Fâtih'tir, Selim'dir, Süleyman'dır; Şu mihrab Sinânüddin, şu minâre Sinân'dır; Haydi, artık uyuyan destanını uyandır! Bilmem, neden gündelik işlerle telâştasın Kızım, sen de Fâtihler doğuracak yaştasın! Delikanlım! işaret aldığın gün atandan! Yürüyeceksin! Millet yürüyecek arkandan! Sana selâm getirdim Ulubatlı Hasan'dan! Sen ki burçlara bayrak olacak kumaştasın; Fâtih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın! Bırak, bozuk saatler yalan yanlış işlesin! Çelebiler çekilip haremlerde kışlasın! Yürü aslanım, fetih hazırlığı başlasın Yürü, hâlâ ne diye kendinle savaştasın? Fâtih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın! Arif Nihat Asya Konu Başlığı: Ynt: Arif Nihat Asya`nin Siirleri Gönderen: Ekvan üzerinde 01 Haziran 2013, 22:14:38 Rabbim razı olsun..Makamı cennet olsun inşaallah.. Konu Başlığı: Ynt: Arif Nihat Asya`nin Siirleri Gönderen: Zehibe üzerinde 01 Haziran 2013, 22:45:04 Arif Nihat Asya'nın Naatı artık bizde ezber olmuştur, diğer şiirlerini de şimdi okuma fırsatım oldu tabi ki onlar da ayrı güzel, Allah razı olsun. Ruhu şerifine Fatihalar okuyalım inş...
Konu Başlığı: Ynt: Arif Nihat Asya`nin Siirleri Gönderen: Kayin üzerinde 02 Haziran 2013, 01:38:08 cok güzel manidar şiirler...yazandan rabbim razı olur inşallah...
Konu Başlığı: Ynt: Arif Nihat Asya`nin Siirleri Gönderen: Elif Benal 8 üzerinde 02 Ocak 2014, 22:15:27 ARİF NİHAT ASYA 'NIN şiirlerinin çok güzel olduğu kadar da bizi milletimizi anlatıyor :)
Konu Başlığı: Ynt: Arif Nihat Asya`nin Siirleri Gönderen: Pelinay üzerinde 02 Ocak 2014, 23:43:34 Arif Nihat ASYA nın şiirlerini çok beğenerek okurum özellikle de "Naat" şiirine bayılıyorum
her satırını o kadar güzel ve anlamlı yazmış ki her okuduğumda gözyaşlarımı tutamıyorum. geçen yıl da kutlu doğum haftasında okumuştum orda da duygulanmıştım çok merak ediyorum bu şiirde beni etkileyen şey ne acaba .... Konu Başlığı: Ynt: Arif Nihat Asya`nin Siirleri Gönderen: Ceren üzerinde 03 Ocak 2014, 01:14:34 Şu Tekbir getiren mağara,
Örümceklerin değil; Peygamberlerindir, meleklerindir... Örümcek ne havada, Ne suda, ne yerdeydi... Hakkı göremiyen Gözlerdeydi! Konu Başlığı: Ynt: Arif Nihat Asya`nin Siirleri Gönderen: ömer7/C üzerinde 19 Ocak 2014, 22:03:28 keşke diğer şairlerin de şiirleri Arif Nihat asyanın şiirleri kadar içten ve güzel olsa.
Konu Başlığı: Ynt: Arif Nihat Asya`nin Siirleri Gönderen: rabianur 9 üzerinde 29 Mayıs 2014, 18:49:50 Arif Nihat Asya'nın Naatı artık bizde ezber olmuştur, diğer şiirlerini de şimdi okuma fırsatım oldu tabi ki onlar da ayrı güzel, ALLAH razı olsun. Ruhu şerifine Fatihalar okuyalım inşaallah... ESSELAMU ALEYKÜM;İNŞALLAH OKUYACAĞIZ Konu Başlığı: Ynt: Arif Nihat Asya`nin Siirleri Gönderen: Yazgül_8-A üzerinde 29 Mayıs 2014, 18:52:00 Bu şiirler gerçektende çok güzel..ALLAH razı olsun.. ben en çok bu şiiri beğendim;
DUA Biz, kısık sesleriz... minareleri, Sen, ezansız bırakma ALLAH?ım! Ya çağır surda bal yapanlarını, Ya kovansız bırakma ALLAH?ım! Mahyasızdır minareler... göğü de, Kehkeşansız bırakma ALLAH?ım! Müslümanlıkla yoğrulan yurdu, Müslümansız bırakma ALLAH?ım! Bize güç ver... cihad meydanını, Pehlivansız bırakma ALLAH?ım! Kahraman bekleyen yığınlarını, Kahramansız bırakma ALLAH?ım! Bilelim hasma karşı koymasını, Bizi cansız bırakma ALLAH?ım! Yarının yollarında yılları da, Ramazansız bırakma ALLAH?ım! Ya dağıt kimsesiz kalan sürünü, Ya çobansız bırakma ALLAH?ım! Bizi sen sevgisiz, susuz, havasız; Ve vatansız bırakma ALLAH?ım! Müslümanlıkla yoğrulan yurdu, Müslümansız bırakma ALLAH?ım Konu Başlığı: Ynt: Arif Nihat Asya`nin Siirleri Gönderen: Rüveyha üzerinde 30 Mayıs 2014, 01:24:57 Arif ziya asyanın şirleri kim sevmez ki. O ki hak şairi, peygamber şairi.Ben de fetih şiirini ekledim sizler için.Diğer şiirlerini sevdiğim gibi bu şiirini de çok severim..Bana boş şeylerle vakit harcamamı memeleketimiz için ne kadar azim ve gayret göstermemiz gerektiğini her defasın da hatırlatır..Çünkü bu toprakların kolay kazanılmadığını hepimiz iyi biliyoruz..Mevlam layık olabilmeyi nasip eylesin.
Yürü, hâlâ ne diye kendinle savaştasın? Fâtih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın! |